HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

29 Ekim Müslümanlar İçin Bayram Değil Kara Bir Gündür

17 Aralık 2019 Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısında; 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları, Soçi Mutabakatı ve IŞID lideri Bağdadi'nin öldürülmesi konuları ele alındı.

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı

29 EKİM MÜSLÜMANLAR İÇİN BAYRAM DEĞİL KARA BİR GÜNDÜR

29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları, Amerikan Başkanı Trump’ın Türkiye’yi tehdit eden, hükümeti ve yöneticileri aşağılayan sözlerinin gölgesinde kutlanıyor. Anadolu halkının ekonomik kriz ile boğuştuğu bir dönemde hamaset ve çıkar üzerine yürütülen savaş tamtamları gölgesinde kutlanıyor 29 Ekim... Yargı’da hukuksuzluk ve adaletsizliğin artık dayanılmaz bir hal aldığı, dış siyasetin dibe vurduğu bir dönemde Cumhuriyet kutsallaştırılıyor. Eğitimin problemlerinin çözülemez bir sorun haline geldiği, gençliğin uyuşturucu ve fuhuş bataklığında debelendiği bir dönemde, hırsızlık, cinayet, tecavüz ve istismar gibi suçların kat kat arttığı bir dönemde Cumhuriyet fazilettir deniyor ve 29 Ekim bayram olarak kutlanıyor.

Dünden bugüne devletin tüm kurumlarında yaşanan bu çürümüşlük, kokuşmuşluk sanki hiç yokmuş gibi Cumhuriyete fazilettir demek gericiliktir. Osmanlı Hilafetini yıkıp İslam’ın en temel değerlerine savaş açarak kurulan Cumhuriyet için 29 Ekim’de mesajlar yayınlamak ise Man kurtluktur. Halkın iradesine dayandığı iddia edilen Cumhuriyet, halkın dinine, diline, giyim kuşamına düşman olan bir rejimdir. 29 Ekim mesajları yayınlayanlara soruyorum bunu inkâr edebilir misiniz? Cumhuriyet, Müslüman halka zorla dayatılmış bir oldubittiyle kurulmuş bir rejimdir. Cumhuriyet rejimi, laik esaslara göre tasarlanan ve uygulamaya konulan bir İngiliz projesidir.

İngilizler Birinci Dünya savaşından sonra Türkiye’ye, sözde bağımsızlık vermek için ondan en değerli şeyini istediler. Lozan Konferansı’nda İngiliz Hariciye Vekili Lord Curzon İsmet İnönü’ye dört şart sunmuştu: Hilafet tam manasıyla ilga edilecek, Halife hudut dışına sürgün edilecek, Halife’nin tüm mallarına el konulacak ve devletin rejimi Laik esaslara dayalı Cumhuriyet olacak. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edilmiş İngilizlere laikliğin teminatı verilerek Lozan’daki gizli anlaşmanın ilk maddesi yerine getirilmiş oldu. 3 Mart 1924 tarihinde Hilâfet kaldırılarak Lozan’ın ikinci maddesi, hemen ertesi gün halifenin sürgün edilmesiyle üçüncü maddesi ve tüm mallarına el konulmasıyla son maddesi yerine getirildi. Cumhuriyet’in ilanı; ümmetin gücü, kuvveti ve vahdetini bir arada tutan Hilafetin yıkılmasını getirmiştir.

İngilizler, 3 Mart 1924’de Hilafet ilga edilinceye kadar Lozan Anlaşmasını onaylamamışlardı. Sadece bu bile, Lozan’da kurulan Cumhuriyetin asıl hedefinin Hilafetin ilga edilmesi olduğunu göstermektedir. Cumhuriyet, İslam’ın sunduğu hayat sistemini kaldırdı. Yerine, dini hayattan ayıran Batılı laik düzeni getirdi. Cumhuriyeti ilan edenler; kimliğimizi, değerlerimizi, tarihimizi, kardeşliğimizi, birliğimizi ve gücümüzü alıp götürdüler. Artık, savaş ve işgallerin yakıp yıktığı İslam topraklarından kaçan Müslümanların sığınacağı güvenli bir liman yok, çünkü artık Hilafet yok.

Lozan’da İngilizlerin emri ve isteği ile Cumhuriyeti kuranlar bugünü 29 Ekim’i bayram ilan ettiler. Lakin bugün Müslümanlar için bayram değil kara bir gündür. Bugün faziletli aydınlık bir gün değil gerici karanlık bir gündür. Allah Subhanehu ve Teala’nın müminlere verdiği söz yerine getirilinceye kadar da bu karanlık dönem devam edecektir.

Şimdi Cumhuriyet kutlamaları yapanlara ve kutlama mesajı yayınlara sesleniyorum: Neyin bayramını kutluyorsunuz? Osmanlı Hilafetinden kurtulmanın bayramını mı? Osmanlı Hilafetinin yüzyıllar boyunca taşıdığı İslam Sancağının yere düşüşünü mü bayram olarak kutluyorsunuz? Müslümanları İslami kimlikten uzaklaştıran, Müslümanlara Demokrasi ve laiklik ihraç eden sistemin ilan edildiği günün bayramını mı kutluyorsunuz? Biliyor musunuz? Kâfir Batı’nın sömürgesi altına girmemizin bayramını kutluyorsunuz, Dünya Müslümanlarıyla bağımızın kopartılmasının bayramını kutluyorsunuz. Kavmiyetçilik ile Türk-Kürt savaşını başlatan sistemin, Cumhuriyet’in bayramını kutluyorsunuz?

Neyi bayram olarak kutluyorsunuz söyleyin! Ahlaksızlığın akıl almaz boyutlara ulaşmasını mı? Yoksa yozlaşmayı, Batılılaşmayı, sözüm ona çağdaşlaşmayı mı bayram olarak kutluyorsunuz? Evet, ayrı bir dünya görüşü, ayrı bir gözlük, ayrı bir gelecek tasavvuru ve ayrı bir zafer anlayışı var. Cumhuriyeti bayram görenler ile onu kara gün olarak görenler arasında bir bakış farkı var.

Bir tarafta heykelciklerden medeniyet inşa edeceğini zanneden laik Cumhuriyetçiler, bir tarafta düşmanına âşık olmuş, düşünme tembeli, Man Kurtlar… İkisi birlikte aslanlı yolda karanlığa doğru yürüyorlar. Diğer tarafta bütün bu çürümeye, kokuşmaya rağmen dininden, değerlerinden, tarihinden, ecdadının emanetinden vazgeçmeyenler… Onlar Allah’ın yardımı ile zafere yürüyorlar. Unutulmamalıdır ki İstikbal İslam’ındır.

SOÇİ MUTABAKATI KATİL ESED REJİMİNİN MEŞRUİYETİNİ TANIMAKTIR

Programın başında dedim ya Cumhuriyet kutlamaları ABD’nin tehdit ve küstahlıklarının gölgesinde kutlanıyor. Barış Pınarı harekâtı Anadolu insanına bir zafermiş gibi yutturuluyor. Nasıl ki bir asır önce Lozan hezimeti zafer olarak yutturulduysa bugün de aynen öyle... Türkiye ile Rusya arasında Soçi’de yapılan mutabakat gereği belirlenen 150 saatlik süre bugün doldu. Öncesinde ABD heyeti ile Ankara’da bir mutabakat yapılmış ve YPG’ye çekilmesi için 120 saatlik süre verilmişti. Bu mutabakat zafer gibi ilan edildi. Bu süre dolmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya’ya gitti ve bu kez 150 saatlik yeni bir süre başladı. Türkiye Soçi’de tarih yazdı diye manşetler atıldı.

Peki gerçekten bu bir zafer miydi? Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında Suriye’nin kuzeyinde 480 km uzunluk, 30 km derinlikte bir güvenli bölge oluşturmak istediğini söylemişti. Bugün 120 km uzunluktaki bölgeye yani hedefin dörtte birine razı olundu bu bir zafer mi? Geri kalan kısımlarda 10 km derinlikte Rusya ile ortak devriye kararı alındı. Boşaltılan yerlere Esed rejiminin girmesi kabul edildi. Bu nasıl bir zafer? Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Soçi’de varılan anlaşma gereği ABD ve Rusya’nın Barış Pınarı Harekatı’nın meşruiyetini kabul ettiklerini açıkladı.

ABD ve Rusya’nın Suriye’de iş birliği içinde olduğunu ne de güzel itiraf ediyorsunuz. Ne de güzel ikrar ediyorsunuz kafirler ile dost olduğunuzu. Masada karşı karşıya iken dostum dediğiniz kafire camii de küffar demeyi nasıl başarabiliyorsunuz? Nasıl da Müslümanları kandırabiliyorsunuz? Rusya ve İran ile yürüttüğünüz Astana toplantılarında sanki ABD’ye rağmen iş yaptığınızı göstermeye çalıştınız ve peşinize takılan basiretsizleri kandırdınız.

Evet ABD ve Rusya, Barış Pınarı harekâtı ile bir şeyin meşruiyetini size kabul ettirdi. Ama o şey harekât değildi o şey Esed’in meşruiyetiydi. Ve siz bu anlaşmalarla onca cürümlerine rağmen bir katilin bir caninin meşruiyetini kabul ettiniz. Soçi’de imzalanan anlaşmada, Adana Mutabakatı’na işaret edilmesi, Esed rejiminin meşruiyetinin kabul edildiğinin göstergesidir. Fırat Kalkanı ile Halep’te, Zeytin Dalı ile Guta, Kuneytra ve Hama’da, en son Barış Pınarı ile Fırat’ın doğusunda Esed rejimine hayat verdiniz ve önünü açtınız.

Soruyorum size! "Münbiç'e rejimin girmesi bizim için çok olumsuz değil" demek Suriye halkına, dökülen kanlara, mazlum çocuklara ve tüm Müslümanlara ihanet değil midir? Arkanıza taktığınız ılımlılar ile ihaneti gizlemeye çalıştınız, peki ya Amerikan beslemesi YPG ile yarın aynı masada Esed’in elini sıkarken ihaneti ne ile örteceksiniz?

Ey Yöneticiler! Suriye toprakları ne ABD beslemesi YPG’nin ne de ABD’nin sadık ajanı olan zorba Esed rejiminindir. Bu topraklar, Müslüman Suriye halkının topraklarıdır. Müslüman Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin topraklarıdır. Biladü’ş Şam toprakları bir Osmanlı ve İslam toprağıdır. Elinden tutup kaldırmaya ve hayat vermeye çalıştığınız, laik anayasasını hazırlattığınız demokratik Suriye bu topraklarda asla uzun süre kalamayacak. Kafirler ve işbirlikçileri bunu kabul etse de etmese de bu böyledir. Biz bu topraklardan asla vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz.

EY TRUMP SEN DAHA GERÇEK HİLAFETİN NE OLDUĞUNU GÖRMEDİN!

ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray'dan yaptığı canlı yayın ile IŞİD’in lideri olan Bağdadi'nin İdlib'de yapılan bir operasyon sırasında öldürüldüğünü ilan etti. Amerikan güçlerinin Türkiye hava sahasını kullanarak yaptığı bu operasyonda aralarında kadın ve çocuklarında olduğu ondan fazla sivil katledildi. Bağdadi gerçekten öldürüldü mü yoksa hayatta mı bunu bilmiyoruz. Ama biliyoruz ki, IŞİD lideri varlığında Müslümanlara zarardan başka hiçbir fayda getirmedi. Masum canlara kıydı, Suriye devrimini ifsad etti ve İslami Hilafet düşüncesini karalamak için her türlü cürme imza attı. Nitekim bu örgüt 2013 yılının mayıs ayında da Esed rejimi tam düşmek üzereyken ISID Suriye'de ortaya çıkmış ve gruplara savaş açarak rejimin kurtarılmasını sağladı. Bu sebeple böyle bir örgüt liderinin yokluğu Müslümanlar için bir şey ifade etmemektedir. Bundan daha önemli olan şey, kafir Trump'ın Bağdadi'nin ölümü üzerine yaptığı açıklama da kullandığı ifadelerdir. Ayrıca birde bu katliamlarında ABD'ye yardım etmekle övünen, “biz de yardım ettik” sırasına giren yöneticilerinin zelil tavırlarıdır.

Elhamdülillah Müslümanlar olarak bizler ABD’nin sevindiğine sevinen üzüldüğüne üzülenler olamayız, olmadık bundan sonra da olmayacağız. Lakin İslam ümmetinin başındaki yöneticiler ABD'nin kendilerine ettiği teşekküre layık olmak için adeta birbiriyle yarıştılar. Teröre destek vermekle suçladıkları Amerika'ya İncirlik üssünü ve hava sahalarını kullandırttılar. Amerika en büyük terör devleti olduğu halde, her dönemin ABD başkanları en büyük teröristler olduğu halde yöneticiler terörle mücadelede ABD ile müttefiklikten dem vuruyorlar. Bu onların nasıl bir acziyet içinde olduklarını açık bir şekilde göstermektedir. Trump’ın Halifeliği yok ettik sözlerine gelince; Trump kendi hayal dünyasında yaşamaya devam ediyor. Oysa kendisi de gayet iyi biliyor ki Bağdadinin Halifeliği bilgisayar oyunlarında kurulan yıkılan devletler gibidir. Aklen ve şeran inandırıcılığı yoktur. Nitekim biz Musul’da ilan edilenin bir Hilafet Devleti olmadığı hep söyledik.

Bu sebeple diyoruz ki: Ey korkak Trump Ey küstah! Sen daha gerçek bir Hilafetin ne olduğunu görmedin işitmedin! Allah’ın izniyle gerçek bir Hilafet senin başkanlığında kurulur da bugün yaptığın küstah açıklamaları o gün yapabilecek misin görürüz. O gün korkudan sesin titreyecek! Kalp atışların yükselecek! Ve Korkunun ecele faydasının olmadığını bileceksin.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
29.10.2019

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.