HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Bugün Garip Kalan Suriye Devrimini Sahipsiz Bırakmayacağız!

Biz 9 yıllık bu süreçte bir vücudun azaları gibi olduğumuzu belirten kutlu Nebi’nin ümmete yakışır şekilde hep devrimin ve muhlis Müslümanların yanında olduk. Kardeşlerimizin derdiyle dertlendik, zalimlere Allah’ın şiddetli azabını hatırlatmak ve hainlerin ihanetini ifşa etmek için meydanlara indik. Suriyeli kardeşlerimize destek olmak, onlara sahip çıkmak ve yalnız olmadıklarını haykırmak için durmadık çalıştık. Bundan sonra da durmayacağız ve muhlis devrimcileri desteklemeye devam edeceğiz! Devrimin sabitelerini hatırlatacağız, hainleri ifşa edeceğiz, kirli planları deşifre edeceğiz! Kim dost, kim düşman herkese ilan edeceğiz!

İNSANOĞLU, GÖZLE GÖRÜLMEYEN BİR VİRÜS KARŞISINDA ACİZ VE EKSİK!

Türkiye’nin ve dünyanın en önemli gündem konusu malumunuz “Korona” (Corona) virüsü… İlk olarak 27 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktı bu virüs, çok hızlı bir şekilde dünyayı etkisine aldı. Esasen ölüm risk oranı diğer enfeksiyonlara göre düşük ama koronavirüsü daha hızlı yayılma özelliğine sahip olduğu için küresel çapta çok hızlı bir gelişim gösterdi.

Kimilerine göre Allah’ın insanları cezalandırması, kimilerine göre laboratuvar ortamında üretilen biyolojik bir silah, kimilerine göre ise kapitalizmin yeni bir oyunu… En doğruyu Allah bilir!

Ancak bildiğimiz bir şey var ki o da şu, şu anda tüm dünya devletleri, tüm küresel güçler bu virüs ile mücadele ediyor ve dünyanın tek gündemi “Korona”…

Bazı ülkelerde sokağa çıkma yasağı, bazılarında olağanüstü hâl, bazılarında ise acil durum ilan edildi. Türkiye’de ilk vakıa geçtiğimiz hafta tespit edildi. Sağlık bakanlığının duyurusundan hemen sonra, okullar tatil edildi, toplantılar ertelendi, toplu yapılacak birçok etkinlik askıya alındı. Biz de bu kapsamda “Aile, Nesil ve Toplum İslâm ile Korunur!” başlıklı kampanya kapsamında birçok şehirde gerçekleştireceğimiz konferans ve programlarımızı erteledik.

Sağlık Bakanlığının süreci yönetmede takip ettiği hassasiyetin yerinde olduğunu, toplumu bilgilendirme ve alınan önlemler konusunda takip ettiği yolun da önem ifade ettiğini de buradan söylemek istiyorum. Bununla beraber virüsün biyolojik etkilerinden çok psikolojik etkilerinin çok daha fazla gündem olduğunu söyleyelim.

Başta ekonomi olmak üzere birçok alana virüs direk tesir etti. Türkiye’de ilk vakıanın tespit edilişinin açıklanmasının ardından, ülke genelinde ciddi bir panik havası oluştu. Bazı marketlerde raflar boşaltıldı, vatandaşlar yiyecek stoklama için marketlere hücum ettiler. Tabii durum böyle olunca bazı gıda fiyatlarına kat kat zam geldi. Virüse karşı etkisinden dolayı kolonya satışında kuyruklar oluştu, 1 şişe kolonya 10 katına satılmaya başlandı. 50 kuruşluk maske fiyatları 10 katına çıktı. Dedik ya; koronanın biyolojik zararlarından çok sosyolojik ve psikolojik zararlarını görmeye başladık.

Durum böyle olunca da “bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl ahlak, bu nasıl vicdan?” diye serzenişler başladı. Koronanın faturasını da İslâm ve Müslümanlara çıkarmaya başladılar, bazı çevreler.

Evet, zor zamanları fırsata çevirmek, stokçuluk, fahiş fiyatlar ile mal satmak, yağmacılık ve hırsızlık… Bunların hepsi İslâm’da haramdır.

Ancak bu ülke 100 yıla yakındır İslâm’ın bu ilkelerini çiğneyen laik yasalar ve kanunlara göre yönetiliyor. İnsanlar arasındaki ilişkileri bu laik düzen belirliyor. İnsanların bu kadar düzenbaz olmasının sebebi İslâm değil ki, bu laik düzendir! Bir kabın şekli neyse içindekiler de o kaba göre şekil alır. Müslümanları bir asırdır laik demokrasinin necis fikirleri kuşatmış durumda.

Onları İslâm ahlakından uzaklaştıran, farzları terk ettiren ve onları çıkarcı menfaatçi bir birey hâline getiren Batı’dan ithal edilen demokrasi değil mi?

Müslümanların Allah ile olan bağlarına sürekli balta vurup onları bozan batı ideolojisi kapitalizm değil mi?

Sadece kendini düşünen bencil nesiller yetiştiren bu sistemin kendisi değil mi?

İyi bir şey olduğunda Cumhuriyete, kötü bir şey olduğunda ise onu İslâm’a bağlamak nasıl bir zihniyettir Allah aşkına? Bu ancak İslâm’a yönelik ön yargı ve düşmanlık ile izah edilebilir.

Türkiye’de durum böyle, ya ABD’de nasıl? Los Angeles Times’in haberine göre ABD vatandaşları silah ve mühimmat satan dükkânlara hücum edip silah ve mühimmat stoklamışlar. Türkiye’de halk makarna ve kolonya stoklarken ABD’liler silah stokluyor? Çünkü onlar hayatta kalabilmek için başkalarını öldürmeye hazırlar. Onların sahip olduğu fikirler bunu gerektiriyor. İşte kapitalizm ile yoğrulan halkın durumu bu… Hatırlayın; bundan tam bir yıl önce Yeni Zelanda’da ne olmuştu! Cuma günü camilerde namaz kılan Müslümanlara silahlı saldırılar gerçekleştirilmişti; 51 Müslüman hayatını kaybetmişti 49 Müslüman da yaralanmıştı. Daha önceleri de değişik ülkelerde “aşırı sağcı” diye tabir edilen kesimden İslâm düşmanı kişiler yine Müslümanlara saldırmıştı. Hemen yanı başımızda Yunanistan sınırında açıkça göçmenlere kurşun sıkıyor Yunanlar. Öldürerek hayatta kalmayı Batı’ya öğreten şey kapitalizm değil de nedir?

Dolayısıyla, korona sebebiyle halktaki ekonomik panik havasını, stokçuluk yapanları, artan fahiş fiyatları İslâm’a ve Müslümanlığa fatura etmeye çalışanlar; gidin, tüm toplumsal bozuklukların sebebi olan kapitalizmi, laikliği, demokrasiyi ve cumhuriyeti sorgulayın! Elinizi ve dilinizi İslâm’ın üzerinden çekin!

Korona virüsünün sebep ve sonuçları tartışıladursun bizlerin bu vakıa üzerinden asıl görmemiz gereken bir yer var ki o da şudur: işte insan bu kadar aciz ve sınırlı! Ne kadar silaha, teknolojiye ve güce sahip olursanız olun basit bir virüs tüm dünyayı alt-üst edebiliyor. Yeryüzünün ilahlığına soyunan insanoğlu, gözle bile görülemeyen bir virüs karşısında aciz ve eksik.

Hatırlayın; kendini kalelerde muhafaza eden Nemrut’u, Rabbimiz onu küçücük bir sinek ile nasıl da helak etmişti! Eski kavimleri tufan, deprem ve afetler ile kimi zaman küçücük kuşlar ile helak ettiğinde insanoğlu ne kadar aciz ve çaresiz kalmıştı, hatırlayın! 

Öyleyse yapmamız gereken Allah’a, O’nun gücüne tam bir teslimiyet ile teslim olmaktır! Allah’ın emir ve yasaklarına göre bu dünya hayatımızı şekillendirmektir! O’nun razı olacağı şekilde amel etmektir!

Tabii ki gerekli tedbirleri alacağız, almalıyız; ehemmiyetsizlik yapmayacağız! Yöneticilerden de bu şekilde ciddiyetle süreci yönetmelerini isteyeceğiz ve bekleyeceğiz. Hepsinden öte Allah’ın göndereceği musibete karşı yine ancak Allah’a sığınacağız.

“Allah Subhanehu ve Teâlâ bu küresel virüsten bizleri korusun, deprem sel ve afetlerden bizleri muhafaza etsin, yaşamın da ölümün de en hayırlısını bizlere nasip etsin” diyeceğiz. İnşaAllah…

BUGÜN GARİP KALAN SURİYE DEVRİMİNİ SAHİPSİZ BIRAKMAYACAĞIZ!

Suriyeli muhlis Müslümanların başlattığı İslâmi devrimin 9. sene-i devriyesini geride bıraktık. Dera’da çocukların duvarlara yazı yazmalarıyla başlamıştı uyanış. “Halk Rejimin yıkılmasını istiyor!” diye yazdılar bu cesur çocuklar… Sonra zorba Rejim tanklarla toplarla şehirleri bombaladı ve 15 Mart 2011’de meydanlar Rejimin yıkılmasını isteyen Müslümanlarda doldu taştı.

Biz 9 yıllık bu süreçte bir vücudun azaları gibi olduğumuzu belirten kutlu Nebi’nin ümmete yakışır şekilde hep devrimin ve muhlis Müslümanların yanında olduk. Kardeşlerimizin derdiyle dertlendik, zalimlere Allah’ın şiddetli azabını hatırlatmak ve hainlerin ihanetini ifşa etmek için meydanlara indik. Suriyeli kardeşlerimize destek olmak, onlara sahip çıkmak ve yalnız olmadıklarını haykırmak için durmadık çalıştık. Bundan sonra da durmayacağız ve muhlis devrimcileri desteklemeye devam edeceğiz! Devrimin sabitelerini hatırlatacağız, hainleri ifşa edeceğiz, kirli planları deşifre edeceğiz! Kim dost, kim düşman herkese ilan edeceğiz! Çünkü gerçekten Suriye devrimi bugün garip kaldı. Onu biz sahipsiz bırakmayacağız!

Suriyeli Müslümanlar, devrimin başladığı 2011 Mart ayından bugüne kadar, sadece katil Esed Rejimini karşılarına almadılar. ABD, Rusya ve tüm Batı’yı karşılarına aldılar. Esed’in destekçisi katil İran’ı ve Yahudi varlığı işgalci “İsrail”i karşılarına aldılar. Türkiye ve Suud dâhil, devrimcilerine sırtını dönen bütün Müslüman beldelerin yönetimlerini karşılarına aldılar. Kendi içlerinden ABD ve Batı ile işbirliği yapanları, devrime ihanet eden Suriye Ulusal Konsey ve Koalisyonunu karşılarına aldılar. Suriye devrimini karalamak için keserek, yakarak cinayet işleyen ve böylece devrime en büyük zararı veren fitneci grupları karşılarına aldılar. Bugün Türkiye’nin güdümünde hareket eden, Astana üçlüsünün planlarına teşne olan ve böylece devrim ateşinin sönmesine sebep olan grupları karşılarına aldılar. Rejime verilen her yeni toprak parçasının kararının alındığı ihanet anlaşmalarını zafer sayan basiretsizleri karşılarına aldılar.

Kıymetli Suriyeli Kardeşlerim!

Buradan özellikle vurguluyor ve diyoruz ki, tüm zalim ve hain yönetimler sizi sırtınızdan vursalar da, biz sizinleyiz ve sizinle kalacağız. Suriye halkının yorulduğunu söyleyenlere kanmayın! Bu sözler, kalan toprakları da Rejime teslim etmek için söyleniyor. Devrim ateşini söndürmek için bu sözleri söylüyorlar. Grupları pasif hâle getirerek rejime karşı silahsızlandırmak için bunu yapıyorlar. Artık eskiden yaptıkları hamaset dolu konuşmalar geride kaldı, şimdi açıktan mülteciler üzerinden Avrupa ile pazarlık yapıyorlar. Dünyaya örneklik edecekleri ensarlık görevine de pislik bulaştırdılar. mültecileri Yunan’ın merhametine mahkûm ettiler.

Allah’ım! Sen İdlib halkına ve muhacir kardeşlerimize yardım et!

Allah'ım! Müslüman kardeşlerimize karşı kurulan tuzaklardan ve işbirlikçilerin yaptıklarından sana sığınıyoruz!

Ya Rab! Sen, onları deşifre ettiğimize ve uyardığımıza şahit ol!

Kâfirlere karşı Müslümanların yanında olduğumuza şahit ol!

İhanet edenleri değil, onuruyla direnenleri desteklediğimize de şahit ol ya Rab!

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
17.03.2020

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.