HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 06 Haziran 2023

Mahmut Kar "Seçimden önce Ayasofya’da Kur’an okuyup namaz kılan Erdoğan, seçimden sonra soluğu Anıtkabir’de aldı. Seçim Ayasofya’dan kazanıldı ama Anıtkabir’de kutlandı."

CUMHURBAŞKANI’NIN YEMİN VE GÖREVE BAŞLAMA TÖRENİ

Bu hafta toplantımıza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara’da gerçekleşen yemin törenini ve göreve başlama töreninin değerlendirerek başlamak istiyorum. Malumunuz Türkiye’de seçilmiş yönetici ve milletvekillerinin göreve başlaması için Kemalist ritüeller gereği mecliste yemin etmek gerekiyor. Zira hangi dünya görüşüne hangi inanca sahip olursanız olun, laiklik ve Atatürkçülük yeminini etmediğiniz sürece sistem tarafından meşru sayılmazsınız. Normal şartlarda çoğu Müslümanın dilinin varmayacağı bu yemin, siyaset söz konusu olunca ilginç bir şekilde ya tevil ediliyor ya da basitleştiriliyor. Böylece seçimden önce kullanılan İslami söylemler, kazanmak için halk ile birlikte yapılan dualar, hepsi meclisteki birkaç cümle ile değersiz hale getiriliyor.

Kıymetli Müslümanlar! 28 Mayıs seçim sonuçları kesinleştikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da milletvekilleri gibi mazbatasını alarak yemin etti. Bir kez daha laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına söz verdi. Seçimden önce Ayasofya’da Kur’an okuyup namaz kılan Erdoğan, seçimden sonra soluğu Anıtkabir’de aldı. Seçim Ayasofya’dan kazanıldı ama Anıtkabir’de kutlandı.

Şimdi hemen sormak istiyorum: Bu karmakarışık siyaset anlayışı hangi kitapta yazıyor sayın Cumhurbaşkanı! Sizin fikri buhran içinde çırpınmaktan yakındığınız, fikri iktidarınızı tesis edememekten şikâyet ettiğiniz çarpık anlayış tam da bu değil mi? “Köklerimizi unutarak, batı taklitçiliği yaparak, kendimize yön bulmaya çalışıyoruz” diye serzenişte bulunan siz değil miydiniz? O halde neden yanlış yollarda ısrar ediyorsunuz? Türkiye’nin enerjisini neden çıkmaz sokaklarda tüketiyorsunuz? 21 yıldır tatbik ettiğiniz hatta diğer İslami beldelere rol model olarak sunduğunuz kapitalist demokrasinin kökü neresi? Batı değil mi? Demokrasiyi savunmak batı taklitçiliğinin âlâsı değil mi? Siz bunu bilmiyor musunuz sayın Erdoğan! Müslüman Türkiye halkı İslami duygularla sizi desteklerken siz her seçim sonrasında demokrasinin kazandığını söylüyorsunuz. Seçim öncesi yüzünüzü halka seçim sonrasında batıya çeviriyorsunuz. Seçimlerden önce din, ümmet, vatan diyerek Müslümanlara söz veriyorsunuz seçimden sonra laikliğe ve uluslararası sisteme bağlı kalmaya söz veriyorsunuz. Örnek almanız ve hakka dönmeniz için size asrı saadetten bir örnek vermek istiyorum Sayın Erdoğan!

Siz yönetici seçildikten sonra şarkılar söyleyip laiklik yemini ettiniz. Bakınız Ebubekir R.A. halife seçildikten sonra verdiği ilk hutbede ne diyor: “Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım hâlde başınıza yönetici seçildim. Şayet hak üzerine olursam bana yardım ediniz. Eğer kötülük üzere olursam da beni doğrultunuz. Allah’a itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz. Şayet Allah’a isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez. İçinizdeki güçlü kimseler onlardan zayıfların hakkını alana kadar benim yanımda güçsüzdürler. İçinizdeki zayıf kişiler ben onların haklarını alana kadar benim yanımda güçlüdürler. Bunu söylüyor ve benim ve sizin adınıza Allah’a tövbe ediyorum.”

Dolayısıyla sizin kutlamaya değil bugüne kadar yapılan yanlışlar, çiğnene hadler, meşru hale getirilen haramlar sebebiyle samimi bir tövbeye ihtiyacınız var Sayın Erdoğan!

Yemin meselesinin yanında işin bir de gösteriş boyutu var. Malum Türkiye resmî törenler ülkesi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemin töreninden sonra bir de Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde “göreve başlama töreni” yapıldı. Yıllardır har vurup harman savrulduğu gibi yine itibardan tasarruf edilmedi, Müslümanların vergilerinden toplanan paralar abartılı protokol uygulamaları için cömertçe harcandı. Hadi bunları bir tarafa bırakalım. 30’un üzerinde devlet ve hükümet başkanının katıldığı, haçlı örgütü NATO ile İslam İş birliği Teşkilatı’nın aynı karede yer aldığı törende ne söylendi? Kimlere ne tür mesajlar verildi. “Türkiye Yüzyılı” diye yedi düvele ilan edilen yeni siyaset stratejisinde İslam’ın yeri neresi? Mesela kapitalizmin heterodoks ve ortodoks teorileri arasında sıkışan ekonomiyi kurtarmak için İslam iktisadından bahsedildi mi? Amerika ve NATO ekseninde seyreden güdümlü dış politikadan vazgeçileceği vaat edildi mi? Eğitim, gençlik, aile, hukuk ve diğer hayati konularda ucu küresel düzene çıkmayan tek bir projesi var mı Türkiye’nin? Diyanet İşleri Başkanı’nın duasında “mazlumların hamisi” olarak tanıttığı Türkiye hangi zalime korku saldı? Bu sorular uzar gider. Ve tüm bunların doğru bir cevabının olmadığını biz çok iyi biliyoruz. Öyleyse “Türkiye Yüzyılı” kimin yüzyılıdır çıkın ve gerçeği açıklayın. Bu haliyle İslam’ın ve Müslümanların yüzyılı olmadığı apaçık ortadadır. Öyleyse artık kendinizi de Müslümanları da kandırmayı bırakın!

YENİ KABİNE NEYİ DEĞİŞTİRECEK?

Evet, NATO Genel Sekreteri, Batılı liderler, İslam beldelerinden yöneticiler, Ermeni ve Rum patriklerin katıldığı gösterişli törenden sonra aynı günün akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kabineyi açıkladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy dışındaki tüm bakanlar değişti. Dün gerçekleşen son devir teslim törenleri ile yeni bakanlar görevlerine başladılar. Kurulan yeni kabine Türkiye’deki siyasi kamuoyu tarafından olumlu karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz sonrası başlayan olağanüstü hâl durumunu bitirdiğini artık olağan duruma dönme işaretleri verdiğini söylediler. Türkiye için bunun bir umut olduğunu dile getirdiler. Öyle ki seçimi kaybetmiş olmanın şokunu henüz daha üzerinden atamamış müzmin muhalefet bile Erdoğan’ın bir an önce gitmesini isteyen muhalif yazarlar bile yeni kabine hakkında olumlu konuştular.

Peki ne değişecek, ekonomide, hukukta, eğitimde köklü kapsamlı değişiklikler mi olacak? Sosyal hayatı ilgilendiren konularda sorunlara köklü çözümler sunan yeni politikalar mı hayata geçirilecek? Batı ve ABD’nin sömürge planlarını boşa çıkaracak, Türkiye ve bölgedeki diğer İslam beldelerinin ve Müslümanların maslahatı için çalışacak bir dış politika mı olacak? İktidarı ile muhalefeti ile herkes Türkiye yüzyılına büyük büyük anlamlar yüklüyorlar. Koca bir yüzyıl içerde fitne, kaos, kargaşa ve darbeler ile geçti. Dışarı da ilk dönemde İngiltere ve Avrupa’nın son dönemde ise Amerika’nın çıkarları için çalışan yani Batılılara hizmet eden hükumetler, kabineler geldi geçti.

Siyasi partilerin, Müslümanların ve tüm halkın görevi iktidarlara körü körüne muhalefet etmek olmamalı aksine onları hak üzere muhasebe etmek olmalıdır. İşte biz Hizb-ut Tahrir olarak bugüne kadar bunu yaptık, muhasebe ettik, ifşa ettik etmeye de devam edeceğiz. İktidarların yanlışlarını herhangi bir maslahat ya da menfaat gözeterek onaylamadık onaylamayacağız. Yaptıkları hak üzere doğru işler olursa da onları dile getiririz, görmezlikten gelmeyiz. Dolayısıyla muhalefet ile muhasebe arasında fark vardır. Biz her meselede hakkı gözeterek, İslam’ın hükümlerini esas alarak iktidarı eleştiriyorsak bunu muhasebe gereği yapıyoruz. Çünkü iyiliği emretmek, kötülükten sakındırma üzere yöneticilerin muhasebe edilmesi Müslümanlar ve İslami kitleler üzerine farzdır.   İşte siyasi partilerin, alimlerin, İslami kurumların belli maslahat ve menfaatler gereği ıskaladığı bu farz eğer ki tümden terk edilirse yeryüzünde fesat yayılır ve Allah’ın gazabı gerçekleşir.  

Örneğin Ak Parti, iktidara geldiği 2002 yılından bugüne, Türkiye’de kurumlara yerleşmiş bütün vesayetçi zihniyet ile mücadele etti değil mi? TSK’da, yargıda, YÖK’te, emniyette, hariciye de İngiliz kalıntısı ne varsa hepsini biçti budadı. Ancak gelin görün ki, bu vesayetçi zihniyetin kutsalları Ak Parti iktidarı tarafından da hala daha kutsal görülüyor. Biraz önce söyledim, seçimden bir gün önce Ayasofya’da Müslümanlardan destek bekleyenler seçimden hemen sonra Anıtkabir’de tazim için sıraya girdiler. Şimdi alimlere, İslami STK’lara düşen görev bu tazimi yapan Cumhurbaşkanı ve kabinesine methiyeler dizmek değil onları bu cahiliye ritüelinden men etmek olmalıdır değil mi? 

Evet kıymetli Müslümanlar dediğim gibi biz muhasebe etmeye ve uyarmaya devam edeceğiz. Şimdi mesela yeni kabinede Milli Eğitim Bakanı değişti. Bu bakanın öncekilerden farkı ne olacak? Bugün gençliğin karşı karşıya kaldığı en önemli sorun zihinsel kirlenmedir. Bu kirliliğin sebebi de laik eğitim sistemidir. Şu an hala uygulanmakta olan laik eğitim müfredatında akıl hakikatin “mutlak kaynağı” olarak görülüyor. Peki ya vahiy? Vahiy yok sayılıyor. Yani bilgi laikleştirilmiş. Bilgi laikleştirilince eğitim sistemi ticari bir sektöre dönüşür. Aynen bugünkü gibi… Yapılan on binlerce yeni okul, atanan yüzbinlerce yeni öğretmen bu sorunu çözüyor mu? Hayır! O halde yeni bakandan ne bekleniyor, laik eğitim müfredatı değişmedikçe hiçbir şey olmaz.

Adalet Bakanı da değişti. Yeni Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç yıllardır yaşanan haksızlıklara, hukuksuzluklara dur diyecek mi? İslami kimliği ve düşüncesi sebebiyle Müslümanlar haksız ve hukuksuz yargılamalar ile muhatap olmaya devam edecek mi? Toplumda her geçen gün artan suç oranlarına çözüm bulunacak mı? Yoksa eskisi gibi yeni cezaevi binaları yapmakla mı övünülecek? Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olması ile dış politikada ne değişecek? Sayın Fidan, “Milli dış politika vizyonunu ilerletmeye devam edeceğim.” dedi. Biz bu sözleri nasıl yorumlayacağız. Türkiye, Suriye meselesinde, Amerikan Siyasi Çözüm Planı’nın dışına mı çıkacak, yoksa bu plana harfiyen uyacak mı? Filistin meselesi hakkında yeni dönemde ne gibi değişik politikalar hayata geçirilecek? Milli dış politika vizyonu bu meselede neyi amaçlıyor. Eğer ki iki devletli çözüm planı aynen uygulanmaya devam edilecekse bu milli dış politika değil Amerikan dış politikasının bizatihi kendisidir.

Gelgelelim ekonomiye… Türkiye kamuoyu ve özellikle ekonomistler hem Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmasını hem Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı olmasını çok olumlu karşıladılar. Mehmet Şimşek'in bilgi ve becerisine umut bağladılar. Halbuki aynı Mehmet Şimşek bugün söylediklerini yapmak istediği için 5 yıl önce görevden uzaklaştırılmıştı. Arada kaç tane Maliye bakanı değişti, şimdi iktidar cankurtaran simidi gibi Mehmet Şimşek'e sarıldı. Mehmet Şimşek sihirbaz mı? Peki ne yapacak? Kapitalist ekonominin tüm dünyada geçerli kurallarını uygulayacak. Öyle diyor kendisi, “Türkiye’nin bundan böyle rasyonel politikalara dönmekten başka çaresi yokmuş.” Bugüne kadar uygulanan neydi peki, faiz sebep enflasyon sonuç diyerek, faize karşıyız diyerek kur korumalı mevduat ile zenginlere faiz dağıtmak ne içindi? Halkın, kamunun parasını dolar milyonerlerine peşkeş çekmek ne içindi peki? Mehmet Şimşek’in dediği doğru ise kimin ki yanlış? Berat Albayrak’ın, Lütfi Elvan’ın Nurettin Nebati’nin ki mi?

Hiçbirinin ki doğru değil. Bundan önceki bakanlar gibi Sayın Mehmet Şimşek de kapitalist iktisat sisteminin rasyonel gerçeklerine göre politika belirleyecek. Yine kemer sıkma dönemi başlayacak, yeni zamlar ile hayat daha da zorlaşacak. Faizciler, borsacılar tefeciler kazanacak. Çünkü bu sistem yani kapitalist iktisadi sistem sorunları çözen değil devamlı sorun üreten ve sermayedarlara kazandıran sistemdir.  Bu nedenle sorunun kaynağı olan sistem, çözüm üretmekten mahrumdur. Bakınız, biz bundan bir buçuk yıl önce Ekonomik Krize 10 Maddede İslami Çözümler başlıklı bir rapor hazırlamıştık.  Bu kitapçıkta iktidarın hiç vakit kaybetmeden atması gereken adımları 10 maddelik çözüm önerilerimiz ile belirtmiştik. Bu 10 madde ile ortaya koyduğumuz çözüm önerilerimizin, İslâm iktisat nizamının bir parçası olduğunu söylemiştik. Ama iktidar bizi dinlemedi, aradan geçen bir buçuk yıldan sonra yine adına “rasyonel” dediği kapitalist iktisat politikalarına teslim oldu. Bir kez daha hatırlatıyor ve uyarıyoruz. Sömürgeci kâfirlerin kapitalizm esaslı ekonomi politikaları topraklarımızdan sökülüp atılmadıkça krizler bitmez. Peki iktidarlar bunu yapabilirler mi, yapamazlar. Öyleyse yapılması gereken şey belli: Genelde dünyayı özelde de yaşadığımız toprakları kapitalizmin pençesinden kurtarıp istikrarı, adaleti ve güveni tesis edecek, İslâm’ın yönetim şekli olan Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için hep birlikte çalışmak.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

06 Haziran 2023

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.