Siyasi Analiz
Azerbaycan-Ermenistan Çatışması
Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 04 Ekim 2020 Pazar akşamı devlet televizyonunda
yayınlanan konuşmasında, “Ermenistan’ın
ordusunun Dağlık Karabağ’dan çekilmesine ilişkin takvim sunması halinde
ateşkese dönebiliriz.” diye konuştu. Aliyev, “Ordunun Pazar günü Cebrayıl kentinin
kontrolünü ele geçirmesi Ermenistan ve destekçileri için bir derstir. Bu
dersten ibret almalıdır.” ifadesini kullandı. [05.10.2020
El-Cezire] Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2016’da olduğu gibi zaman
zaman sınırlı ve bazen de kapsamlı çatışmalar yaşanıyor. 27 Eylül 2020 sabahı
1994’te iki taraf arasında sağlanan ateşkesten bu yana, benzeri yaşanmamış
sertlikte şiddetli çatışmalar patlak verdi. Türkiye, önceki çatışmalarda
Azerbaycan’a askeri destek sağlamamıştır. Fakat bu sefer Türkiye, Azerbaycan’ı
desteklediğini açıkladı. Öyle görünüyor ki belirli hedefleri var! Peki, bu
hedefleri ne olabilir? Türkiye, neden jet hızıyla müdahil oldu? Minsk Grubu
ülkelerinin özellikle de ABD, Rusya ve Fransa liderlerinin pozisyonu nedir?
Teşekkür ederim.
Neler olup bittiğini anlamak için aşağıdaki hususlara bir
göz atmak gerekiyor:
1- Azerbaycan, 27 Eylül 2020 sabahı
Ermenistan topraklarına geniş çaplı bir saldırı başlattığını açıkladı.
Azerbaycan Savunma Bakanlığı’ndan
yapılan açıklamada, “Terter’in
Gapanlı, Ağdam’ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli’nin Alhanlı ve Şükürbeyli,
Cebrayıl’ın Çocuk Mercanlı köylerine Ermenistan ordusunun yoğun bombardımanı sonucunda
sivillerden ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. Bu bölgelerdeki sivil yerleşimlerin
de ciddi şekilde hasar gördüğü aktarıldı. Açıklamada, Azerbaycan ordusunun,
misilleme olarak çok sayıda Ermeni askerini, tesis ve askeri araçlarını tespit
ederek imha ettiği, cephe hattının farklı yönlerinde Ermenistan’a ait 12 adet
Rus yapımı OSA uçaksavar füze sisteminin ise imha edildiği belirtildi.” [27.09.2020
El Cezire] Azerbaycan Milli Meclisi, ülkenin bazı şehir ve bölgelerinde
savaş hali ilanı ve çatışma bölgelerinde sıkıyönetim uygulanması kararı aldı.
Ermenistan da savaş hali ilan etti. Hatta Ermenistan, Müslümanlara karşı bir
Haçlı Seferi başlattığını göstermek amacıyla sosyal medya hesabından bir elinde
haç, diğer elinde silah tutan bir papazın fotoğrafını paylaştı. Yaptığı
açıklamada ülkesinin pozisyonunu duyuran Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, “Bu,
Ermeni halkına, özgürlüğüne ve bağımsızlığımıza karşı açılan bir savaş. Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu’nun eş başkanları
çatışmaların tırmanmasına ve bölge dışına çıkmasına izin vermemeli. Uluslararası
toplum, bölgede durumu istikrarsızlaştıracak Türkiye’nin olası herhangi bir
müdahalesini durdurmak için tüm nüfuzunu kullanmalı. Aksi halde bu müdahalenin,
Güney Kafkasya ve komşu bölgeler için yıkıcı sonuçları olacaktır...”
ifadelerini kullandı.” [Aynı
kaynak]
2- Azerbaycan, bu sefer çatışmaların
ciddi, savaşın da keskin olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 30
Eylül 2020’de yaptığı
açıklamada, “Karabağ
ile ilgili görüşmeler sonuçsuz kaldı. Yeni diyalog çağrılarına gerek yok.
Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tekrar sağlayacağız. Başarılı operasyonlarla,
stratejik noktaları işgalden kurtardık. Artık bu topraklardan bizi kimse
çıkaramaz. Azerbaycan’ın
tek koşulu Ermenistan ordusunun geri çekilmesidir. Eğer geri çekilirlerse
çatışmalar durur. Tek şartımız, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin
topraklarımızdan derhal, koşulsuz ve tam olarak geri çekilmesidir. Eğer Ermeni
hükümeti geri çekilmeyi kabul ederse, çatışmalar durur, kan dökülmesi sona
erer.” şeklinde
konuştu.” [30.9.2020 El Cezire, Russia Today] Görünüşe göre Aliyev,
Türkiye’nin desteğinden
emin. Bu desteğin, dürüst bir destek olduğunu ve toprakları kurtaracağını
sanıyor.
3- Bu yıl 12 Temmuz 2020’de çatışmalar
yeniden patlak verdi ve 3 gün sürdü. Çatışmalar iki taraf arasında yaşanan
ciddi can kayıpları sonrası durdu. Sonra Türkiye, iki ülke arasında geniş
kapsamlı ortak askeri tatbikata katılmak üzere ilk kez Azerbaycan’a kara ve
hava kuvvetleri gönderdi. Tatbikat, 29 Temmuz 2020’de başladı ve yaklaşık iki hafta
sürdü. Türkiye, Azerbaycan ve Ermeni işgalindeki topraklar meselesini
benimsediğini lanse etmeye başladı. 1994’te varılan ateşkesten bu yana iki
taraf arasında zaman zaman tek tük çatışmalar yaşanmıştır, ancak böylesi daha
önce yaşanmamıştır. 1994’ten bu yana şiddetli çatışma, 2016 Nisan ayının
başında yaşandı ve 26 Nisan’a
kadar sürdü. Fakat Türkiye, bu çatışmalarda Azerbaycan’ın yanında yer almadı. Cumhurbaşkanı
Erdoğan, sadece çatışmalarda hayatını kaybedenler için başsağlığı dileklerini
sundu ve Azerbaycan’ı desteklemeye hazır olduklarını belirtti, ama hiçbir
destek bildiriminde bulunmadı! Çünkü koşullar, Türkiye ile Rusya arasındaki
karşılıklı anlayışı gerektiriyordu, Amerika’nın planladığı gibi çarpışmayı değil.
Zira iki ülke, Amerikan yanlısı Suriye rejimini istikrara kavuşturmak, rejim
karşıtı devrimci Suriye halkına darbe vurmak ve İslam’ın iktidara dönüşünü
engellemek için birlikte hareket ediyordu. Özellikle Rusya’nın desteğiyle
Ermenistan’ın Azerbaycan’a
karşı isyanı Şubat 1988’de başladı. Ermeniler, 1991 yılında Karabağ bölgesinin
kontrolünü ele geçirdiklerini duyurdular. Karabağ’da bağımsız bir cumhuriyet ilan
ettiler. Savaş 1994 yılına kadar sürdü. Azerbaycan, 5 ilçeden (şehir) oluşan
Karabağ bölgesindeki topraklarının yüzde 20 ila yüzde 24’ünden fazlasını
kaybetti. Ayrıca ülkenin 5 ilçenin yanı sıra ülkenin batısındaki Ağdam ve
Fuzuli ilçelerinin büyük bölümünde de kontrolü yitirdi. Bu bölgelerde yaşayan
yaklaşık bir milyon Müslüman göçe zorlandı. Rus ordusu doğrudan müdahale etti. Nüfus,
güç, kapasite ve yüzölçümü bakımından Azerbaycan’a oranla küçük bir ülke olan
Ermenistan’ın arkasında hala Rusya var.
4- Türkiye, Amerikan yörüngesindeki rolü
ve ABD direktifleri doğrultusunda Azerbaycan sorunu ile ilgileniyor. Türkiye,
10 Ekim 2009 tarihinde İsviçre’nin Zürih kentinde Ermenistan ile kapsamlı bir
barış protokolü imzaladı. İlişkilerin geliştirilmesine dair protokol, iki ülke
arasındaki mevcut sınırın karşılıklı olarak tanınmasını, ortak sınırın
açılmasını, diplomatik ilişki kurulmasını, karşılıklı olarak diplomatik
temsilcilik açılmasını, her alanda ilişkilerin geliştirilmesini, bölgesel ve
uluslararası işbirliğini, bölgesel ve uluslararası uyuşmazlıkların uluslararası
hukuk ilkeleri ve normları temelinde barışçıl şekilde çözümlenmesini,
terörizmle mücadeleyi, bölgede demokrasi ve sürdürülebilir gelişmenin
sağlanmasını, tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız şekilde bilimsel olarak incelenmesini
de içerecek şekilde tarihsel boyuta ilişkin bir diyaloğun uygulamaya
konulmasını öngörüyor. Bu, Türkiye’nin Ermeni soykırımı iddiası sorununu çözüme
kavuşturmak istediğinin bir göstergesiydi. Bilindiği gibi Erdoğan daha önce,
Karabağ ve çevresindeki işgal altında olan Azerbaycan topraklarından askerlerini
çekmeden önce Ermenistan ile karşılıklı anlayışı kabul etmiyordu. Eski ABD
Başkanı Obama’nın doğrudan talebi ile böyle bir protokol imzalanmıştı. Obama,
06 Nisan 2009 tarihinde Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında Türkiye ile
Ermenistan arasındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi, 1993 yılında sınırların
kapatılmasından ve taraflar arasındaki ilişkilerin kopmasından sonra iki ülkeye
aralarında barış tesis edilmesi çağrısında bulunmuştu. Çağrıya uyan Erdoğan,
Ermenistan ile kapsamlı bir barış anlaşması imzaladı. Anlaşmada ne Azerbaycan
ve Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmesine ne de yaklaşık bir milyon
Müslüman Azeri’nin göç sorununa değinilmedi. ABD Dışişleri Bakanlığı, imzalanan
protokolün tarihi bir olay olduğunu ve imza törenine iştirak edildiğini açıkladı!
5-
O zaman Azerbaycan, Ermenilerin işgal altındaki Azerbaycan topraklarından geri
çekilmeden önce böyle bir anlaşma imzalanmasını eleştirmiş, sınırı açmama ve
işgal altındaki topraklardan çekilene kadar Ermenistan ile ilişkiye girmeme
vaadinde bulunan Türkiye’den önceki vaatlerine bağlı kalmasını istemişti. 10
Ekim 2010’da Elaph sitesinin bildirdiğine göre “Zürih: Türkiye ve Ermenistan Dışişleri
Bakanları Cumartesi akşamı Zürih’te (İsviçre) iki ülke arasında ilişkilerin
normalleştirilmesine yönelik ikili anlaşmalar imzaladı. Ermenistan Dışişleri
Bakanı Edward Nalbandyan ile mevkidaşı Ahmet Davutoğlu imza töreninden sonra
uzun süre el sıkıştı. Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan
Yardımcısı Philip Gordon, “Bu akşam (Cumartesi) tarihi bir etkinliğe
katıldık...” dedi. Altı
Avrupa kentine gerçekleştirdiği beş günlük tur kapsamında Cumartesi akşamı
Londra’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Gordon’a eşlik etti. Londra’ya ulaşmadan önce
Clinton, İsviçre’nin Zürih kentinde Türkiye ile Ermenistan arasında varılan
anlaşmanın imza törenine katıldı. Üst düzey bir ABD yetkilisi, Obama’nın
anlaşmayı “heyecan verici” bulduğunu
ve anlaşmayı “ileriye doğru büyük bir adım” olarak nitelediğini söyledi.
Azerbaycan ise Ermenistan ile Türkiye arasındaki normalleşme anlaşmasını kınadı
ve aynı zamanda Ermenistan-Türkiye sınırının açılmasının, Güney Kafkasya’da
istikrarın sarsılmasına sebebiyet verebileceği konusunda uyardı. Azerbaycan
Dışişleri Bakanlığı’ndan
yapılan açıklamada, “Ermeni
güçlerinin işgal altındaki Azerbaycan topraklarından çekilmeden önce Türkiye
ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinin doğrudan Azerbaycan
çıkarları ile çeliştiği, Azerbaycan ile Türkiye arasında tarihi köklere dayanan
kardeşçe ilişkilere gölge düşürdüğü” ifadesi
yer aldı.” [10.10.2009
Cumartesi Elaph]
6- Ancak Erdoğan Türkiye’si, Azerbaycan’ı eylemsiz tatlı
sözlerle kandırmaya çalıştı. Türkiye anlaşmada Ermenistan’ın Karabağ’dan
çekilmesi şartını koşmadı, aksine anlaşmayı olduğu haliyle kabul etti! Fakat
dokuz yıl sonra Mart 2018’de Rus baskısı ile Ermenistan, Rus etkisine boyun
eğmesi nedeniyle anlaşmayı resmen iptal etti. Böylece Amerika, Türkiye ile
yaptığı bu anlaşmayla Ermenistan’ı
Rusya’dan koparma
fırsatını kaybetti. Tam tersine Rusya, Ermenistan’daki nüfuzunu güçlendirdi ve
Ermenistan’ın Gümrü
şehrinde bulunan askeri üssündeki füze cephaneliğini artırdı. Aralık 2015’te
Ermenistan ile ortak bir hava savunma anlaşması imzaladı. Mig-29 uçak filosu,
binlerce asker, zırhlı araçlar, S300 uzun menzilli hava ve füze savunma
sistemlerinin yanı sıra SE-6 orta menzilli hava savunma sistemi konuşlandırdı.
Rusya, Ermenistan’ı
Belarus, Kazakistan ve Kırgızistan’ın
yanı sıra 01 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe giren “Avrasya Ekonomik Birliği”
pazarına kattı. Ermenistan dâhil olmak üzere bu ülkeler, tüm alanlarda mal ve
hizmetlerin serbest dolaşımı adı altında Rus ürünleri için bir dağıtım
pazarıdır. Bu pazarın gayri safi yurtiçi hasılası 5 trilyon doların üstündedir
ve çoğunlukla Rusya lehinedir.
7- Tüm bunlardan sonra Amerika,
Azerbaycan’daki nüfuzunu güçlendirmek, oradaki Rus nüfuzunu dumura uğratmak ve
sonra da Ermenistan’a sızmak için başka yollar aramaya başladı. Bu bağlamda
Türkiye’ye, ekonomik ve politik ilişkilerin yanı sıra Azerbaycan ile askeri ilişkilerini
de güçlendirme talimatı verdi. Amaç, ABD nüfuzunu güçlendirmek ve ABD nüfuzuna
kapıları açması için Ermenistan’a
baskı yapmaktı. Ta ki geçen Temmuz ayındaki son çatışmalara kadar. Bu
çatışmalar, sanki kasıtlı bir eylem gibi. Bununla askeri müdahalede bulunması,
eğitim ve ortak askeri tatbikat için güç yollaması yönünde Türkiye’ye bir gerekçe sunuluyor. Sonra da son
zamanlarda yaşanan şiddetli çatışmalar ve her iki tarafın savaş hali ilan
etmesi izledi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çatışmaların hemen ardından 27
Eylül 2020’de Twitter
hesabından yaptığı açıklamada “Ermenistan’ın
tahrikkar saldırganlığı karşısında gerekli ve yeterli bir tepki ortaya
koyamayan uluslararası toplum çifte standardını bir kez daha göstermektedir.
Yaklaşık 30 yıldır ihmalkâr tutumunu sürdüren Minsk üçlüsü de çözüm odaklı
davranmaktan maalesef çok uzaktadır. Azerbaycan’a yönelik saldırılarına bir
yenisini ekleyen Ermenistan, bölgede barışın ve huzurun önündeki en büyük
tehdit olduğunu bir kere daha göstermiştir. Türk milleti her zaman olduğu gibi
bugün de tüm imkânlarıyla Azerbaycanlı kardeşlerinin yanındadır.” ifadelerini kullandı.” [28.09.2020
Anadolu Ajansı] Ama Erdoğan, insanların unuttuğunu sanıyor! Amerika’ya
hizmet etmek için 2009’da
Ermenistan ile barış anlaşması imzaladığında, bütün bunları görmezden geldiğini
ve göz yumduğunu herhalde unuttu. Ermeni birliklerinin Azerbaycan
topraklarından çekilmesi talebinde bulunmamış, tek bir kelimeyle bile olsa buna
hiç değinmemişti!
8- İmzalandıktan dokuz yıl sonra Ermenistan
anlaşmayı iptal ettiğinde ve dolayısıyla Amerika, Ermenistan’a sızamayınca,
Erdoğan yeniden Ermeni birliklerinin bu işgal altındaki topraklardan
çekilmesini istedi. Sadık dost olarak gördüğü Putin’i eleştirdi. Nitekim Macron’u da eleştiri yağmuruna tuttu. Erdoğan
yaptığı açıklamada, “Çözüm için Rusya lideri Vladimir Putin ve Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la görüştüğünü ancak sonuç alınamadığını” belirtti. [01.10.2020 Anadolu
Ajansı] Ancak dost ve müttefik olarak gördüğü Trump’a hiçbir eleştiri yöneltmedi. Perde
gerisinden hatta perde önünden provokatörlük yapan Trump’ı nasıl olur da eleştirmez? Amerika,
diplomatik yollarla manipülasyon yapıyor, ancak basiret ve feraset sahipleri
için ABD’nin durumu açık ve nettir. Örneğin ABD Başkanı Trump, 27 Eylül 2020
akşamı düzenlediği basın toplantısında, Azerbaycan ve Ermenistan arasında artan
gerginliğin sorulması üzerine, gelişmelerden haberdar olduğunu söyledi. Durumu
dikkatli bir şekilde izlediklerini belirten Trump, ‘‘O bölgede çok iyi
ilişkilerimiz var ve (çatışmaları) durdurabilecek miyiz bakacağız.’’ diye
konuştu. [27.09.2020 El Cezire] Yani durdurma ihtiyacını gerekli
gördüğünde çatışmaları durduracaktır. Baskı uygulayacağını ve çözüm için
Amerika’nın her iki tarafa baskı yaparak tüm ağırlığını koyacağını söylemedi.
Sadece “durdurabilecek
miyiz bakacağız” söylemiyle
durumu yumuşattı. Amerika, bir şey yapmak istediğinde, tüm ağırlığını koyan ve
baskısını uygulayan bir devlettir! ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından
yapılan yazılı açıklamada, ABD’nin Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki
çatışmaları kınadığı belirtilerek, Biegun’un Bayramov ve Mnatsakanyan’a bölgede
en hızlı şekilde ateşkes ilan edilmesi ve var olan direkt iletişim hatlarının
kullanılarak ileride oluşabilecek sorunların engellenmesi konusunda tavsiyede
bulunduğu ifade edildi. Açıklamada, ayrıca “ABD, özellikle dış güçlerin artan
şiddete müdahalesinin bölgede tansiyonu arttıracağına inanıyor. Her iki tarafı
da Minsk Grubu ile çalışmaya ve diyaloğa dönmeye çağırıyoruz. Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı Minsk Grubu’nun
üyesi olarak ABD taraflara barışçıl ve sürdürülebilir bir çözüm bulmaya yardım
etmek için hazırdır” denildi.”
[27.09.2020 El Cezire, El Alam] Biegun, ateşkes çağrısı konusunda
Azerbaycan ile Ermenistan’ı
eşit tuttu. Çünkü ABD, Ermenistan ve Azerbaycan’da nüfuzunu güçlendirmeyi,
oradaki Rus nüfuzunu zayıflatmayı ya da ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Bütün
bunlar, Amerika’nın Türkiye’nin operasyonlarından örtülü bir şekilde hoşnut
olduğunu ve ABD’nin
direktifleri doğrultusunda Azerbaycan’a yönelik operasyon yürüttüğünü
gösteriyor. Eğer Amerika provokatörlük yapmamış olsaydı, Anadolu Ajansı’nın aktardığı gibi 29 Eylül 2020’de
Türkiye Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı
Robert O’Brien’ın Azerbaycan-Ermenistan çatışması hakkında telefon görüşmesi
yapmasının ne gereği vardı?
9- Sonra Erdoğan ve yetkilileri,
Güvenlik Konseyi ve Minsk Grubu’nun
zalimane kararlarını uygulamak için yapılacak müzakereleri doğruladılar. Minsk
Grubu, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından
kurulmuştur ve eş başkanları Amerika, Rusya ve Fransa’dır. Ancak, bu kararlar, Ermenilerin
hesabınadır ve Ermenistan lehinde bir ateşkes sağlamak içindir. Bütün bunlar,
ortamı kızıştırmak için ortada kasıtlı bir eylemin olduğunu, böylece siyasi ve
diplomatik eylemlerin, Amerika’nın istediği gibi baskı yapma yolunda
ilerlediğini doğruluyor. Zira savaşlar, genellikle siyasi ve diplomatik
eylemleri teşvik etmenin bir yoludur ve Amerika’nın direktifleriyle bağlantılıdır. Tüm
taraflar, müzakerenin, soruna siyasi bir çözüm bulmanın ve Güvenlik Konseyi
kararlarını uygulamanın gerekliliğine çağırmaya başladılar. Türk yetkililer,
peş peşe Güvenlik Konseyi kararları temelinde sorunun çözümü için Azerbaycan’a
destek açıklamasında bulundular. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Ankara’daki
Azerbaycan Büyükelçiliği’ne yaptığı ziyaret sırasında “Tek bir çözüm var, Ermenistan işgal
ettiği topraklardan çekilecek. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü konusunda BM kararları
ortada. Tüm bunlara rağmen bugüne kadar Minsk Grubu üçlüsü ve genel olarak AGİT
somut bir adım atmadı.” şeklinde
konuştu.” [27.09.2020 El Cezire] Ancak bilindiği gibi bu kararların,
Dağlık Karabağ meselesinden ziyade başka topraklara değinmesi, Azerbaycan
meselesinde gizli bir anlaşmanın olduğunu gösteriyor.
10- Nüfus, güç, kapasite ve yüzölçümü
bakımından Azerbaycan’a oranla küçük bir ülke olan Ermenistan’ın arkasında
Rusya var. Rusya, Ermenistan’ın finansörüdür, silah, teçhizat ve hayatta kalmak
için lazım olan her şeyi sağlıyor. Ermenistan, Rusya önderliğindeki Kolektif
Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün
bir üyesidir. Rusya’nın
Ermenistan’da büyük bir
askeri üssü var. O yüzden Ermenistan’dan
vazgeçmesi oldukça zordur. Aksi takdirde bu cihetten sırtı savunmasız kalır ve
Rusya Federasyonu’nun
bir parçası olan Kuzey Kafkasya’ya erişime kapı aralar. Ermeni mevkidaşı Zohrab
Mnatsakanyan’la bir telefon
görüşmesi gerçekleştiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, cephe hattında
devam eden geniş kapsamlı askeri faaliyetlerden ciddi şekilde endişe duyduğunu
belirtti. Ve derhal ateşkes sağlanması gerektiğini söyledi.” [27.09.2020 Sputnik] Bu açıklama, Rusya’nın Azerbaycan karşısında Ermenistan’ı desteklediğini gösteriyor. Türkiye,
Ermenistan’ı kınadığında, Ermenistan’a
nüfuzunu dayatan ve onu koruyan baş destekçi Rusya’yı da kınaması gerekirdi. Çünkü Rusya’nın desteği olmadan Ermenistan
saldırmaya cesaret edemez. Düşmanı destekleyen de düşmandır. Ancak Erdoğan
Türkiye’si, Rus düşmanı
ile iyi ilişkilerini sürdürdü. Suriye’de
Beşşar Esed başkanlığındaki haydut rejim karşıtı devrimci Müslüman halka karşı
Rus düşmanı ile ittifak yaptı. Aynı zamanda Türkiye, Rusya’yı manipüle etmek ve
Amerikan çıkarları yararına kullanılması için bir Amerikan aparatıdır. Fakat
Rusya’nın, Ukrayna ve Gürcistan’da olduğu gibi hayati bölgesinden vazgeçmesi o
kadar kolay olmayacaktır. Bu yüzden çatışma, bu savaşta kesinkes bir çözüme
kavuşmayacak, siyasi ve diplomatik eylemler şeklinde yol alacaktır. Zira
bunlar, Rusya’yı aldatmanın en etkili yoludur.
11- Fransa’nın Ermenistan’daki varlığı
ise farklıdır. Ermenistan’da
hiç bir etkisi yoktur. Kendisini büyük bir devlet olarak göstermeye çalışıyor.
Azerbaycan ve Ermenistan çatışması sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını
teşvik etmek amacıyla, 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
tarafından kurulan Minsk Grubuna üyeliğini korumak istiyor. Fransa’nın da içinde
olduğu Avrupa, nüfuzunu sabote eden Türkiye’nin karşısında yer alıyor, çünkü
Türkiye, Amerikan yörüngesinde hareket ediyor. Macron, 30 Eylül 2020 günü
Letonya’daki temasları
kapsamında düzenlenen basın toplantısında, “Türkiye’nin Azerbaycan lehinde yaptığı
siyasi açıklamaları izansız ve tehlikeli bulduğunu belirtti. Fransa lideri
“Türkiye’nin son saatlerde verdiği savaş yanlısı mesajlar, Fransa’yı ciddi
şekilde endişelendiriyor. Bunlar esasen Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ı yeniden
ele geçirme konusundaki tüm çekincelerini ortadan kaldırıyor” diyerek
Ankara’nın söylemini “kabul edilemez” olarak tanımladı. [30.09.2020 Reuters]
Macron’a yanıt Türkiye
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’ndan
geldi. Çavuşoğlu 30 Eylül 2020’de yaptığı açıklamada, “(Macron’un) Azerbaycan toprakları için
endişe duymazken, Ermenistan’a dayanışma göstermesi işgali desteklemesi
anlamına gelir” ifadelerini
kullandı.” [30.09.2020
Anadolu Ajansı]
Fransa, paradoksal bir pozisyonda (dürüst) bir arabulucu görüntüsü vermeye
çalışıyor. Fransa, siyasi manevraları beceremeyen bir devlettir. Pozisyonu her
zaman belirgindir, gizlemeye çalışsa bile çelişkisi açıkça görülür.
Çatışmaların ardından yaptığı yazılı açıklamada Fransa Dışişleri Bakanlığı
Sözcüsü Agnes Von Der Mühll, “Ülkesinin,
Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan çatışmalardan endişe duyduğunu belirterek,
taraflara çatışmaları durdurma ve diyaloğu yeniden oluşturma çağrısında
bulundu. Mühll, “Fransa’nın, Minsk Grubu eş başkanı sıfatıyla,
Rus ve Amerikalı ortaklarıyla birlikte, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası
hukuka uygun şekilde müzakere edilmesi ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması
konusundaki kararlılığını yinelediğini kaydetti.” [27.09.2020 Sputnik] Aynı zamanda Fransa, gerek içeride
gerekse dışarıda İslam’a ve Müslümanlara karşı daima belirgin bir nefret
güdüyor. Hem özgürlükleri serbest bıraktığını iddia ediyor hem de açıkça
paradoksal bir pozisyonda Müslümanların özgürlüklerini kısıtlıyor. Ermeniler ve
diğer Hıristiyanların meselelerini benimseyerek nüfuz elde etmek için istismar
ediyor. Onları kandırmak kolaydır. Çünkü Fransa, Birinci Dünya Savaşı sırasında
Ermenileri kandırdı ve yüzyıllar boyunca iyi muamelede bulunan Osmanlı
Devletine karşı kışkırttı. Onlara Anadolu’da bir vatan sözü verdi. Bu yüzden
Osmanlı Devletine ihanet ettiler ve Fransa’nın kışkırtmasıyla birçok Müslümanı
öldürdüler. Eğer akletselerdi, adaletle davranan, Fransa ve diğer sömürgeci
güçlerin yaptığı gibi istismar etmeyen İslam Devletinin gölgesi altında güvenli
bir zimmet ehli olarak kalmaları yararlarına olurdu.
12- Türkiye de dâhil olmak üzere
ülkelerin, uygulama çağrısında bulunduğu Güvenlik Konseyi kararları,
Ermenilerin kontrolünde bulunan ve cumhuriyet ilan ettikleri Karabağ bölgesine
hiç değinmemektedir. 30 Nisan 1993’te yayınlanan 822 sayılı ilk karar, askeri
operasyonların ve düşmanlık eylemlerinin derhal durdurulması, ayrıca kalıcı bir
ateşkes yapılması çağrısında bulunmaktadır. Ermeni işgal kuvvetlerinin Zengilan
bölgesinden, Horadiz ve Kelbecer ilinden ve diğer Azerbaycan bölgelerinden
çekilmesini talep etmektedir. Ancak işgal altındaki Karabağ topraklarına
değinmemektedir. Aynı yıl yayınlanan diğer kararlar da bu kararı teyit
etmektedir. 29 Temmuz 1993 tarihinde yayınlanan 853 sayılı karar, önceki kararı
doğrulamaktadır. Çatışmada yer alan işgal güçlerinin Ağdam ilinden ve
Azerbaycan’ın diğer zamanlarda işgal edilmiş bölgelerinden hemen, tam ve
koşulsuz çıkarılmasını istemektedir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ
bölgesindeki Ermeni birliklerinin 822 No`lu (1993) kararın hükümlerine uyulması
ve bu tarafın AGİT Minsk Grubu’nun
önerilerini kabul etmesi amacıyla Ermenistan Cumhuriyeti hükümetine baskı
yapmaya devam etmesini ısrarla istemektedir. Yine aynı yıl 14 Ekim’de
yayınlanan 874 sayılı karar, iki taraf arasındaki barış sürecine desteğini
yinelemektedir ve acil adımlar için reforme edilmiş bir zaman çizelgesi kabul
edilmesi çağrısında bulunmaktadır. Azerbaycan bu kararı reddetti. Çünkü
Azerbaycan’ın işgal
altındaki toprakları içinde yer alan Karabağ’daki Ermeni birliklerinin geri
çekilmesini Ermenistan’a uygulanan ambargonun kaldırılmasına bağladı.
Azerbaycan hükümeti, mağlup bir taraf gibi muamele görmekten şikâyet etti.
Değiştirilmiş zaman çizelgesi, işgal altındaki yeni bölgelerden birliklerin
geri çekilmesi, iletişim, ulaşım ve Güvenlik Konsey’in ele almadığı ancak barışçıl
müzakereler yoluyla çözülmesi gereken diğer tüm sorunların önündeki engellerin
kaldırılması ile ilgili bir dizi öneriler içeriyordu. 12 Kasım 1993 yılında
yayınlanan 884 sayılı karar ise, önceki kararları tasdik etmektedir ve
özellikle Zengilan ve Horadiz illerinde iki taraf arasında gerçekleşen ateşkes
ihlallerini kınamaktadır. Ermeni işgal kuvvetlerinin Zengilan ilçesi ve Horadiz
şehrinden ve diğer işgal edilmiş ilçelerden çıkarılmasını istemektedir.
Güvenlik Konseyi’nin
hiçbir kararında Karabağ’dan çekilmeye işaret edilmemiştir. Kararlar, etüt
edilerek formüle edilmiştir. Karabağ bölgesi dışında kalan Azerbaycan
toprakları üzerine odaklanıyor ve bu bölgeyi (Karbağ’ı) zımnen Azerbaycan’a ait
topraklar olarak görmüyor. Bu, müzakereler ve ardından bir anlaşmaya varıldığı
takdirde, Azerbaycan topraklarından çekilmeleri karşılığında Karabağ bölgesinin
Ermenilerin kontrolünde kalacağı anlamına geliyor. Türkiye, tıpkı Suriye’de
rejime dokunmayan, aksine hayatta kalmasına ve laik kimliğini korumasına vurgu
yapan Güvenlik Konseyi kararlarının uygulanması talebinde bulunduğu gibi,
Ermenilerin Karabağ bölgesinden çekilmesi için bir çağrıda bulunulmayan bu
kararların uygulanmasını istemektedir. Ayrıca Türkiye, Yahudilerin Filistin
topraklarının yaklaşık yüzde 80’ini gasp etmesini kabul eden iki devletli
çözümün uygulanması çağrısında da bulunmaktadır. Böylece Karabağ meselesinin
konumu değişkendir ve ateşkes, Ermeniler için bir zaferdir. Minsk Grubu,
Güvenlik Konseyi kararlarından çıkarım yapması dışında çözümün nasıl olacağı ve
hangi temelde müzakerelerin gerçekleşeceği konusunu henüz açıklığa kavuşturmuş
değil. Ancak süreçten, durumlardan ve koşullardan anlaşıldığına göre Minsk
grubu, Müslüman nüfusun tamamen boşaltıldığı, kâfir Ermeni Hıristiyanlarının
yerleştirildiği Karabağ bölgesindeki beş ilçenin Ermeniler tarafından işgalini,
Azerbaycan’ın tanımasını istiyor. Tanıma karşılığında Ermenistan, diğer beş ilçeden
ve işgal altındaki Ağdam ve Fuzuli bölgelerinden çekilecek, böylece sorun
tasfiye edilecektir. Tıpkı Filistin’de olduğu gibi. Yahudiler ve arkalarındaki
Amerika, FKÖ ile Arap ve Müslüman ülkelerde kurulu rejimlerin, Yahudilerin
yaklaşık Filistin’in yüzde 80’ini gasp etmesini tanımasını sağladı. 1967’den
beri Yahudilerin işgal ettiği, daha doğrusu hain rejimlerin peşkeş çektiği
toprakların yaklaşık yüzde 20’si üzerinde müzakereler yürütülür hale geldi.
Bunun nedeni, ateşkesi kabul etmeleri ve Güvenlik Konseyi’nin Yahudi varlığının işgal ettiği,
daha doğrusu 5 Haziran 1967’de teslim aldığı topraklardan çekilmesini şart
gören 242 ve 243 sayılı kararların kabul edilmesidir.
13- Türkiye’nin bu ilgisi iyiye işaret değildir.
Zira Erdoğan Türkiye’si,
ne zaman bir soruna el atsa, Suriye’de olduğu gibi halkının pahasına ve
Amerika’nın yararına oluyor. Türkiye, Suriye’de çatışmanın azaltılması
anlaşmasını ve ateşkesi kabul etmeleri için silahlı gruplara baskı yapmıştır.
Oysa ne Suriye rejimi ne de doğrudan destekçileri olan İran rejimi, yandaşları
ve Rusya anlaşmaya uymamıştır. Nihayetinde bu gruplar, kurtarılmış bölgelerden
çıkarılarak, oralar rejime teslim edilmiştir. Libya’da da benzer olay yaşandı.
Türkiye, Es Serrac hükümetini destekledi. Es Serrac güçleri, Sirte ve El
Cufra’ya doğru ilerlemeye başlayınca, desteğini kesti. Es Serrac’ı kalıcı bir ateşkes imzalamaya ve
Türkiye’nin yasadışı kabul ettiği Hafter tarafı ile müzakere masasına oturmaya
çağırdı! Türkiye, Azerbaycan’a baskı uygulamak ve pozisyonunu yumuşatmak için
destek vermiş olabilir. Türk yetkililerin yaptığı açıklamalar bunu gösteriyor.
Minsk Grubu, özellikle Amerika liderliğindeki müzakerelerdeki donukluk kırılmış
değil. Hatta Azerbaycan, Karabağ konusunda taviz bile verebilir. Azerbaycan,
Dağlık Karabağ’ı zorla işgalcilerden kurtarma sözünü yinelese de,
açıklamalarının tonuna, sürekli Ermeni yanlısı tutum sergileyen medya
organlarına ve ABD, Rusya ve Fransa’nın çıkarıp, diğer ülkelerin kabul ettiği
Güvenlik Konseyi kararlarına bakılırsa, sanki ABD, Rusya ve Fransa, Karabağ’ı Ermeni bölgesi olarak görüyor.
Bölgede sanki Ermenistan’dan bağımsızmış özel bir cumhuriyet kurulmuş gibi. Bu
da müzakereleri zorlaştırıyor. Çünkü bu bölge bağımsızlığından taviz vermiyor!
Bu yüzden Ermenistan, doğrudan sorumlu olmayacak, şayet baskı uygulanırsa,
baskılardan sıyrılmaya çalışacaktır. Bu ve diğer sorunlarda, Erdoğan Türkiye’sinin tutumu güvenilmezdir. Çünkü otuz
yıl önce iki taraf arasında patlak veren savaştan bu yana hiçbir destek
vermemiştir. Azerbaycan’ı
yalnız bırakmıştır, yardım etmemiştir. Bu nedenle bu seferki destek, Azerbaycan’ın kararı üzerinde söz sahibi olmak ve
dolayısıyla taviz için olabilir!
14- Azerbaycan, Müslüman bir ülkedir ve
halkının çoğunluğu Müslümandır. Ancak ne var ki rejimi, sekülerdir. Dini
devletten ve toplumdan dışlayan eski komünist rejimin bir uzantısıdır. Üçüncü
Raşidi Halife Osman b. Affan Radiyallahu
Anh döneminde Azerbaycan Ermenistan’la birlikte fethedilmiştir. İslam
ülkesini kurtarmak, Amerika ya da Rusya’nın pençesinden özgürlüğüne kavuşturmak
için Türkiye ve İran’a
güvenilemez. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi
ve Sellem’in müjdelediği
Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafetin dönüşü dışında Müslümanlar için
hiçbir kurtuluş yoktur.
إِنَّكُمْ فِي النُّبُوَّةِ مَا شَاءَ
اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ
تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ
أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ
مُلْكاً عَاضّاً، فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا
إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ
اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ
تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ»، صدق رسول الله ﷺ “Allah’ın olmasını dilediği kadar aranızda
Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra
Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak,
sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı
Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak,
sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba
Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak,
sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet
Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır.” Sonra sustu.”
H.18
Safer 1442
M.05 Ekim 2020