HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Statüsünü İslam Belirledi

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. - KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA’NIN STATÜSÜNÜ İSLAM BELİRLEDİ - İKTİDARIN PANDEMİ İLE MÜCADELEDEKİ SAMİMİYETSİZLİĞİ - TÜRKİYE’DE DEVLET MAFYA İLİŞKİSİ

Haftalık Değerlendirme Toplantısı


KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA’NIN STATÜSÜNÜ İSLAM BELİRLEDİ 


Bu hafta gündemimiz yoğun, Malum biliyorsunuz Kudüs ve Gazze’de işgalci Yahudi varlığı katliamlarına devam ediyor. Filistinli Müslümanları kadın, erkek, çoluk çocuk demeden katledip şehit ediyor. Bu konuyu detayları ile konuşacağız. Ancak öncesinde başka bir işgalcinin gerçekleştirdiği cinayet ve şehit haberini sizlerle paylaşmak istiyorum. İşgalci Ruslar Kırım Akmescit'te Hizb-ut Tahrir üyesi bir kardeşimizi şehit ettiler. Hizb-ut Tahrir üyesi olduğu gerekçesiyle Nabi Rahimov’un evine baskın yapan Rus özel servisi güçleri tutuklamaya karşı mukavemet gösterdiği iddiasıyla kardeşimizi vurarak katlettiler. Avukatlar FSB güçlerinin Nabi Rahimov’un evine sabah erken saatlerde baskın yaptıklarını ve işkence ettikten sonra vurarak şehit ettiklerini söylediler. Rabbimden kardeşimizin şehadetini kabul buyurmasını temenni ediyorum. Rusya’nın 2014 yılından beri terör estirdiği Kırım topraklarını da bir an önce Hilafet ile özgürlüğe kavuşturması için dua ediyorum.  Rabbimiz esaret altındaki tüm Müslüman beldeleri esaretten kurtarıp özgürlüğüne kavuştursun inşaAllah…


Kıymetli Müslümanlar!
Gasıp Yahudi varlığı Filistin’de terör estirmeye devam ediyor. Ramazan ayının başında Şeyh Cerrah mahallesinde başlayan Yahudi haydutluğu, 10 Mayıs itibariyle kitlesel katliamlara dönüştü. Savunmasız sivillere füze ve bombalarla saldıran işgalci varlık, bu zamana kadar 61’i çocuk, 33’ü kadın toplam 212 kardeşimizi şehit etti. 75 yıllık işgal ve abluka nedeniyle zaten açık hava hapishanesinde yaşayan Filistinli kardeşlerimiz bayramı bombalar altında geçirdiler. Kendi siyasi geleceği için Kudüs’ü ateşe atmakta beis görmeyen alçak Netanyahu, saldırıların devam edeceğini söylüyor. Çünkü karşısında ona haddini bildirecek adam gibi bir lider yok. Çünkü 57 İslam ülkesinin liderleri tek bir halife etmiyor. Çünkü bu karton devletçikler Allah’tan daha çok işgalci “İsrail”i destekleyen Amerika ve diğer sömürgeci kafirlerden korkuyorlar. Koltuklarını borçlu oldukları kafir efendilerinden korkuyorlar, o koltukları kaybetmekten korkuyorlar. 


Kıymetli Müslümanlar!
İslam ümmeti bu rezil yönetimleri ve sefil liderleri hak etmiyor. Ümmet bu zilleti hak etmiyor. Çünkü ümmetin içinde öyle yiğitler var ki canı pahasına da olsa, sevdiklerini kaybetme pahasına da olsa mübarek Aksa’dan, kutsal mescidi korumaktan asla vazgeçmez. Ödediği bedellerden dolayı Rabbine isyan etmez. Yahudi saldırılarında hem eşini hem de 5 çocuğundan 4’ünü kaybeden Filistinli babanın teslimiyetini hepiniz görmüşsünüzdür. “Her halime hamdolsun” diyordu o baba. “Evlatlarımdan birini yaşatarak beni yalnız bırakmayan Rabbime hamdolsun” diyordu o ihlas ve vakar sahibi baba. 


Peki ya yöneticiler? Onlar yaptıkları diplomasi trafiği ile övünüyorlar. Biz “Ordular Aksa’ya dediğimizde onlar “İsrail”e saldırmak kolay mı diyorlar, ABD bizi ekonomik krizle tehdit ediyor diyorlar. Korkuyorlar, korktukları içinde yalan söylüyorlar. Halbuki haklarına dönseler, onların taleplerine icabet etseler, sırtlarını onlara dayayıp öncülük etseler korkmazlar. Çünkü Filistin’de, Türkiye’de ve diğer İslam beldelerinde bu zilleti hak etmeyen nice izzetli Müslümanlar var. Mescidi Aksa’nın önüne kendini siper edip “Komutanı Muhammed olan bir ümmet asla boyun bükmez, yenilmez” diye haykıran yaşlı anneler var. Bedeninin yarısı olmadığı halde “Allah’ım seninle buluşmamı yakınlaştır” diyerek tekerlekli sandalyesi ile işgalcilere meydan okuyan kahramanlar var. Bir elinde süt biberonu diğer elinde taş ile işgalci askerlerin üzerine yürüyen koca yürekli çocuklar var. 


Evet bu ümmet yenilmez bir ümmettir. İşte bakın! Filistin’e komşu olan Ürdün ve Lübnan’da on binlerce Müslüman kutsallarına sahip çıkmak için sınırlara akın ettiler. “Canımız kanımız Aksa’ya feda olsun” dediler. “Hükümetler ihanet etti halklar ihanet etmedi” dediler. Aksa’nın avlusunda toplanan Müslümanlar biz buradayız Erdoğan nerede” diye sordular. 
Bizde Filistin halkı adına buradan soruyoruz! Sayın Erdoğan neredesiniz? Mescidi Aksa ateş altındayken siz neredesiniz? “Kudüs kırmızı çizgimizdir” diye hamaset yapan siz değil miydiniz? “Kudüs İslam’ındır” diyen siz değil miydiniz? Şimdi ne oldu da “Kudüs üç dinin kutsalıdır” diyorsunuz. Ne oldu da “Kudüs’ü üç dinin temsilcileri birlikte yönetsin” diyorsunuz? Kudüs sizin kendi mülkünüz mü ki onu başkalarıyla paylaşıyorsunuz? Hangi hakla Müslümanların ilk kıblesini satılığa çıkarıyorsunuz? Hangi hakla Allah’ın korunmasını Müslümanlara farz kıldığı Mübarek İsra ve miraç topraklarını İslam düşmanlarıyla paylaşıyorsunuz? “Mehmetçik Aksa’ya” diyen Müslümanlara böyle mi cevap veriyorsunuz? Seçim dönemlerinde; “biz kazanırsak Kudüs kazanır, Suriye kazanır, ümmet kazanır” diyordunuz. Şimdi ne oldu? Kendiniz Türkiye’de koalisyona razı değilsiniz ama Müslümanlara Kudüs’te Haçlılar ve Yahudiler ile koalisyon teklifi yapıyorsunuz. Hani siz mazlumların hamisiydiniz? Hani İslam İş birliği teşkilatı? Nerede o çok sevdiğiniz gardaşınız İlham Aliyev? Ben söyleyeyim nerede olduğunu. O sahte kahraman var ya, o İsrail elebaşına katil Netanyahu’ya mesaj göndererek Filistin topraklarının işgal gününü kutladı. Yahudi varlığının kuruluş yıldönümünü kutladı. Yahudiler için bolluk ve güvenlik dileğinde bulundu. Çok sevdiğiniz gardaşınıza “Ne oldu Aliyev, neden ihanet ettin?” diye sorabildiniz mi? Yok! Medya organlarınız bile Aliyev’in bu ihanet mesajını haber yapmaya cesaret edemedi. 


Kıymetli Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz en başından beri Yahudi varlığını kınamak ve katliamlarını seyretmekten başka iş yapmayan yöneticileri protesto etmek için meydanlara indik. Başta İstanbul olmak üzere Ankara, Bursa, Hatay, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Van gibi şehirlerde Filistin’e ve Mescidi Aksa’ya sahip çıkmak için bir araya geldik. “Biz Yahudi varlığını değil katliamlarına karşı sus pus olanları, onlarla normalleşenleri kınıyoruz” dedik. Filistin için tek çözümün ümmetin ordularının harekete geçirilmesi olduğunu söyledik. Ordular Aksa’ya dedik. “Kudüs ve Mescid-i Aksa ancak Raşidi Hilafet ile özgürlüğüne kavuşur ve kurtulur” dedik. Bu Cuma yani 21 Mayıs’ta Türkiye’nin birçok şehrinde Cuma namazı sonrası yine meydanlara iniyoruz. Şehitler için gıyabi cenaze namazı kılıp Yahudi varlığını telin edeceğiz. Ümmetin ordularına çağrıda bulunacağız. Kalbi Filistin ve mescidi aksa için atan tüm Müslümanları bu etkinliklerimize katılmaya davet ediyoruz.


Kıymetli Müslümanlar! Son olarak şunu söylemek istiyorum: Kudüs üç dinin kutsalı değildir. Zira Allah katında tek din İslam’dır. Ve Kudüs kıyamete kadar İslam’a ait kalacaktır. Onun işgal altında olması, gaspçı Yahudilerin orada bir varlık oluşturması Kudüs’ün statüsünü asla değiştirmez. Kudüs’ü işgal eden Yahudilerin ve Kudüs’ü onlara peşkeş çeken hain yönetimlerin ömrü çok yakında doluyor. Zira Karanlığın en koyu olduğu an, sabaha en yakın olan zamandır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in zorba diktatörlükten sonra kurulacağını müjdelediği Raşidi Hilafet Devleti Allah’ın izniyle çok yakında kurulacaktır. İşte o zaman ümmetin her bir evladı Selahaddin olup Kudüs’ü ve Mescidi Aksa’yı Yahudi pisliğinden temizleyecektir. O gün gelene kadar biz hakkı haykırmaya, Raşidi Hilafet için çalışmaya devam edeceğiz.


İKTİDARIN PANDEMİ İLE MÜCADELEDEKİ SAMİMİYETSİZLİĞİ 
1 seneden fazla oldu, Koranavirüs ile mücadele gerekçesi ile alınan önlem ve tedbirler kapsamında hayata geçirilen uygulamalar ile yaşıyoruz. Bu uygulamalar ilk başta maske ve sosyal mesafe zorunluluğu ile başladı. Zorunluluğa uymayanlara ağır para cezaları kesildi.  Uygulamalar hafta sonu kısıtlamaları ile devam etti ve hafta içi yasaklar ile daha da artırıldı. Bu uygulamalar milyonlarca esnaf ve çalışanı etkileyecek şekilde genişletildi. Birçok işletme ya uzun süre kepenk kapattı ya da kalıcı olarak dükkanına kilit vurmak zorunda kaldı. Pandemi ile mücadele sürecinde halktan duyarlılık bekleyen yönetici ve liderler kendi faaliyetlerini durdurmadılar, parti kongreleri ve toplantılarına devam ettiler. Pandemi ile mücadele sürecinde alınan tüm kararları Bilim Kurulu’nun önerileri ile aldıklarını söyleyen yöneticiler, vaka sayılarının artmasını gerekçe göstererek yine bilim kurulunun önerisi ile tam kapanma kararı aldılar. Ancak Turizm sezonu başlamadan vaka sayılarını düşürmek için bu tam kapanma kararının alındığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunu sadece biz değil bilim kurulu üyeleri de aslında çok iyi biliyorlar. Çünkü hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Türkiye’nin en büyük Turizm acente şirketlerinin sahibi olan Turizm bakanı bunu bizatihi dile getirdiler. “Tam kapanmanın bittiği 17 Mayıs tarihine kadar vaka oranlarının 5000’e düşürülmesi gerekmektedir, bunu amaçlıyoruz” diye açıkça söylediler. Kim için, bizim için mi, Türkiye halkı için mi, vatandaş için mi, pandemi ile mücadele için mi? Hayır! Turizm için, kapitalist şirketler için, ülkeye dolar girmesi için…


Hatırlarsanız Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Berlin’de Alman mevkidaşı ile yaptığı basın toplantısında "Turistlerin gördüğü herkes aşı olacak" açıklaması yapmıştı. Sonra bu açıklamasının yanlış anlaşıldığını dile getirmişti. Çavuşoğlu’nun gaf yapmadığını, açıklamasının aslında yanlış anlaşılmadığını Turizm Bakanlığı’nın bayramda yayınladığı video ile gördük. Turizm Bakanlığı hazırlattığı sarı maskeli video da yabancı Turistleri Türkiye'ye çağırdı ve kendi halkını aşağılarcasına Turistlere "Siz eğlenin, biz aşı olduk" dedi. Bakanlığın tanıtım videosundaki “siz eğlenin, ben aşı oldum” sloganı, halkını tahkir eden, aşağılayan ve bunu da gizlemeyen bir zihniyetin göstergesidir. Ne diyelim yazıklar olsun! Turizm’den gelecek dolar için kendi halkını insan yerine koymayan ve aşağılayan bu iktidar, daha önce ne demişti? Biz halkın hizmetkarıyız demişti değil mi? Bakın görün yarın da çıkıp, “biz halka ve hakka hizmet için varız” diyecekler.


Türkiye’ye ahlaksızlık, fuhuş ve çıplaklıktan başka bir şey getirmeyen turistlere bu kadar değer veren bir iktidar nasıl olurda hakka hizmetten bahsedebilir? Rus ve Avrupalı Turistlerden gelecek üç kuruş para için vatandaşına köle muamelesi yapan bir iktidar nasıl olur da halkın hizmetçisi olabilir? Bunlar yaptıkları ile şairin “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” sözünün doğruluğunu bir kez daha teyit ettiler kıymetli Müslümanlar! Evet maalesef bu toprakların gerçek sahipleri, bu topraklar için kan dökenler, canından malından olanlar öz yurtlarında garip öz vatanlarında parya oldular.


Kıymetli Müslümanlar!
Biliyorsunuz İçişleri Bakanlığı, 17 Mayıs’tan itibaren uygulanacak kademeli normalleşme tedbirlerine ilişkin bir genelge yayınladı. Bu genelge uzun zamandır dükkanları kapalı kalan ve maddi zorluklar çeken esnafı yine zor durumda bıraktı. Tam kapanma yasağının bitmesini dört gözle bekleyen esnafın umutları bir kez daha ertelendi. Kapitalist sistemin mabet gibi gördüğü AVM’ler açıldı ama küçük esnafın ekmek teknesi yine kilitli. Daha önceleri defaten söyledik. Şimdi bir kez daha buradan söylüyoruz. İktidarın pandemi ile mücadele konusunda elinde net bir strateji planı yok. Hükumet ekonomik kriz ile ilgili mücadele de tüm hesabı turizm gelirleri üzerine kurmuş durumda. Ayrıca alınan tüm bu tedbirlere rağmen salgınla mücadeledeki samimiyetsizliğin ve beceriksizliğin faturası da maddi ve manevi olarak topluma kesildi. Tüm imkanlarını bankalara ve büyük kapitalist şirketlere harcayan ve onlara peşkeş çeken iktidar, söz konusu esnaf olduğunda elini korkak alıştırıp cimri davranıyor. Esnaf, her ay verilen 1000 TL ile, bir kereliğe mahsus verilecek 3000, 5000 lira ile çalışanın maaşını mı versin, kirasını mı karşılasın, vergisini harcını mı yatırsın? Ne yapsın? Ne yapmasını bekliyorsunuz esnaftan! Yoksa bütün bu sıkıntılar, bütün bu zorluklar karşısında mağdur edildiğini bildiği halde hakkını helal mi etsin? Bunu mu bekliyorsunuz?


Sayın Cumhurbaşkanı! Bu ülkenin öz kaynaklarını kapitalist şirketlere peşkeş çekmek yerine esnafa düşük gelirli vatandaşa harcasaydınız ya? Niçin bunu yapmadınız? Niçin fakiri yoksulu değil de zengini ve sermaye sahiplerini, faizcileri, banka sahiplerini korudunuz? Çünkü bu düzen, faizcilerin korunmasını, sermaye sahiplerinin ayakta kalmasını zorunlu kılıyor değil mi? Söyleyin açıkça bunu söyleyin!  Onların sömürü düzenleri yıkılınca sizin düzeniniz de bozulacak, koltuğunuz sallanacak değil mi? Söyleyin bu halk bilsin! Faizciler ve sermaye sahiplerinden helallik isteseniz onların buna razı olmayacağını itiraf edin. Halktan, esnaftan, vatandaştan helallik istemenin daha kolay olduğunu, esnafı üç kuruş yardım ile kandırmanın, boş vaatler ile oyalamanın daha kolay olduğunu söyleyin! 


Biz, halkını açlığa ve yoksulluğa mahkûm edenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Biz, bayramı sevdikleri ile geçirmeleri için kendi halkına müsaade etmeyen ama otel ve sahilleri turistlere ardına kadar açanlara hakkımızı helal etmiyoruz. Biz, vatandaş annesi, babası ve sevdiklerinin cenazelerine katılamazken lebalep kongre yapanlara hakkımızı helal etmiyoruz. Biz, İstanbul sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun ile aileleri parçalayan, LGBT derneklerine faaliyet izni veren fakat sırf erken yaşta evlendikleri için gençleri hapse mahkûm eden ve çocukları babasız bırakanlara hakkımızı helal etmiyoruz. Biz, Çin’den gelecek birkaç kuruş uğruna Doğu Türkistanlı Müslümanlara yapılan zulmü görmezlikten gelenlere ve Müslüman Uygurların çığlıklarına kulak tıkayanlara hakkımızı helal etmiyoruz. İşgalci Yahudi varlığının zulümlerini ve katliamlarını sadece kınamakla yetinenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Biz mübarek Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün kutsallığını hiçe sayarak Hristiyan ve Yahudileri burada hak sahibi görenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Dünya beşten büyük dedikten sonra ümmetin tüm hayati meselelerini kafir kuruluşlara havale edenlere hakkımızı helal etmiyoruz.İslam hükümleri yerine küfür olan laikliği ve demokrasiyi tatbik edenlere hakkımızı helal etmiyoruz. Evet sizin gibi haktan ve adaletten sapan yöneticilere hakkımızı helal etmeyiz? 


Kime helal ederiz peki? Halkı en iyisini yemediği sürece kendine yemeği haram kılan Ömer gibi adil yöneticilere hakkımızı helal ederiz. Biz yedirecek bir şeyi olmadığı için tencerede taş kaynatarak torunlarını avutan yaşlı kadının evine sırtında un çuvalı ile gelip helallik isteyen Ömer gibi yöneticilere hakkımızı helal ederiz. Biz sadece isminin önünde başkomutan yazanlara değil, Haçlılar Kudüs’ü işgal ettiklerinde kınamak yerine ordusu ile Kudüs’ü yeniden özgürlüğüne kavuşturan Salahaddinlere hakkımızı helal ederiz. Kudüs’ü alıncaya kadar kendisine gülmeyi haram kılan Salahaddin Eyyubi gibi yiğit komutanlara hakkımızı helal ederiz. Filistin’in bir karış toprağından dahi vazgeçmeyen Sultan Abdulhamid gibi dirayetli yöneticilere hakkımızı helal ederiz. Yahudi Varlığına dünyayı dar edecek, Müslümanları ise kalkanı ile koruyacak cesur yöneticilere hakkımızı helal ederiz. Biz izzeti ve şerefi kafirlerin yanında değil Allah’ın ve Rasulullah’ın yanında arayan yöneticilere hakkımızı helal ederiz. Sizin gibi yöneticilere değil… 


TÜRKİYE’DE DEVLET MAFYA İLİŞKİSİ 
Türkiye, Sedat Peker’in yayınladığı seri video paylaşımlarını konuşuyor. Türkiye tarafından organize suç örgütü lideri olarak aranan Peker, videolarında özellikle İçişleri bakanı Süleyman Soylu, eski bakan ve emniyet müdürü Mehmet Ağar ve Pelikancı denilen iktidar elitini hedef alıyor. Videoların toplamda 15 milyon kişi tarafından izlenmesi ve iddialara bizzat İçişleri Bakanı tarafından cevap verilmesi olayın vahametini ortaya koyuyor. Hatırlarsanız 90’lı yıllarda Susurluk’ta yaşanan trafik kazasında siyaset-mafya-polis ilişkisi çokça konuşulmuş ve tartışılmıştı. Kaza yapan araçtan bir milletvekili sağ olarak çıkmıştı, bir polis müdürü ile hakkında arama kararı olan mafya lideri de kazada ölmüşlerdi. TBMM’de soruşturma komisyonları kurulmuş, ancak olayın iç yüzünü aydınlatmak şöyle dursun üzerini kapatmaya yönelik raporlar hazırlanmıştı. Ne oldu, mafya ile ilişiği olan bazı isimler tutuklandı, en fazla bir iki sene yattılar çıktılar. Kaza yapan araçta bulunan gizili belgeler kayboldu gitti. 


Aradan yaklaşık 30 yıl geçti, güya gelişen, demokratikleşen ve hukuk devleti olma yolunda daha ileri seviyede olan Türkiye’de bugün devlet mafya ilişkisi tekrar gündemde. Yine adı geçenler arasında bakanlar, vekiller, eski-yeni emniyet müdürleri, medya patronları ve yargı mensupları var.


Kıymetli Müslümanlar!
Menfaatin ölçü, gücün ve paranın neredeyse tanrı olduğu bu kapitalist sistem içinde derin devlet olarak tanımlanan yapıların varlığı bir gerçek. Bu yapılar ihalelere fesat karıştırma, iş adamlarını tehdit etme, muhalif siyasileri ortadan kaldırma gibi hukuki zeminde yapılması mümkün olmayan işleri mafya örgütleri üzerinden gerçekleştiriyorlar. Yani aslında Türkiye’de devlet ve mafya iç içe geçmiş durumdadır. Zira hiçbir mafya lideri ve örgütü devletin izin vermediği bir ortamda barınamaz. Piyasada arzı endam edemez. Bunun içindir ki, torbacılar yakalanırken, uyuşturucu baronları şehir şehir geziyor. Tetikçiler tutuklanırken azmettiriciler elini kolunu sallayarak dolaşıyor. İktidarlar değişiyor, partiler değişiyor hatta yönetim sistemi değişiyor ama bu kirli düzen, bu mafya düzeni değişmiyor. Dikkat ederseniz devlet mafya ilişkilerinde birinci skandal parlamenter sistem zamanında, ikinci skandal ise başkanlık sistemi zamanında gerçekleşti. Demek ki eski sistem de de yeni sistemde de rant, gayri meşruluk, kara para aklama ve yasadışılık devam ediyor. Demek ki sorunlar parlamenter sistemden başkanlığa geçince çözülmüyormuş. Çünkü en büyük mafya sömürgeci kafirler ve aveneleri tarafından yönetilen mevcut küresel sistemdir. 


Kıymetli Müslümanlar! 
Sakın vatan millet argümanlarına aldanmayın. Sakın özgürlük yalanlarına kanmayın! Devletleri ve kişileri kutsallaştıran düşük fikirlere itibar etmeyin. Sadece Allah’tan gelen hakka tabi olun. Allah için sevin ve Allah için buğz edin. Son olarak diyorum ki; Bu kokuşmuş düzenden kurtulmanın tek yolu özümüze, tarihimize, dinimize dönmektir. Allah korkusu ve haya duygusu temelinde bir nizam inşa etmektir. Krallara, sultanlara, derin ve kirli yapılara değil sadece Allah’a kulluk etmektir. Peygamberlik metodu üzere Raşidi Hilafeti yeniden ikame etmektir. İşte o zaman temiz fikir temiz insan birlikteliği gerçekleşecektir. İşte o zaman karanlıklar aydınlığa dönüşecektir.


Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
18 Mayıs 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.