HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Taliban'ın Kuracağı Devlet

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. - SEL VE DEPREM AFETLERİNDE ALINMAYAN ÖNLEMLER - TALİBAN’IN KURACAĞI DEVLET - SINIRLARA ÖRÜLEN DUVARLAR

Haftalık Değerlendirme Toplantısı


SEL VE DEPREM AFETLERİNDE ALINMAYAN ÖNLEMLER
Bu hafta gündem değerlendirme toplantımıza 22 yıl önce gerçekleşen Marmara depreminde hayatını kaybeden Müslümanları anarak başlamak istiyorum. Tam 22 yıl önce 17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan büyük bir deprem yaşadık. Gölcük depremi Marmara bölgesinde büyük bir yıkıma neden oldu. Bu afette on binlerce insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı. Aradan geçen 22 yıla rağmen Marmara depremi unutulmadı, acılar hala taze. Karanlığı delen çığlıklar, ulaşılamayan telefonlar, günler süren kurtarma çabaları, art arda gelen acı haberler hala hafızalardaki yerini koruyor. Bu vesileyle Marmara depreminde hayatını kaybeden Müslümanlara tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza da sabır ve başsağlığı diliyorum. Rabbimizden niyazımız böylesi elem verici felaketleri bir daha bizlere yaşatmasın. 


Kıymetli Müslümanlar!
Şüphesiz deprem, sel, yangın gibi tüm afetler Allah’ın kazası ve insanlık için bir ikaz uyarısıdr. Biz böyle inanıyoruz. Bununla birlikte insanın kendi sorumluluk alanında olan işlerde üzerine düşeni yapması hem insani hem de İslami bir vecibedir. Böyle yapılmadığı takdirde karada ve denizde düzenin bozulması kaçınılmaz olur. İşte geçtiğimiz hafta Karadeniz bölgesinde yaşanan sel felaketindeki acı durum insanoğlunun bu sorumsuzluğunun bir neticesidir. 22 yıl önce yaşanan Marmara Depreminin bilançosu gibi Karadeniz’de yaşanan sel afetindeki ağır bilanço da bu sorumsuzluğun, fıtrata uymayan bozuk hayat görüşünün bir neticesidir. Afetler Allah’tan gelse de, ihmaller, alınmayan önlemler ve rant merkezli şehirleşme anlayışı bizzat insanın kendisindendir. Şimdi başta yöneticiler olmak üzere bu meselede sorumluluğu olan herkese sormak istiyorum:

 
Daha önce defalarca mağduriyet yaşanmasına rağmen ısrarla dere yataklarına kurulan şehirler hangi aklın ürünüdür? Ya derelerin üzerine yapılan demir ve beton köprülere ne demeli? Hiçbir estetiği olmayan, yağmur, sel ve coğrafi durum dikkate alınmadan ucuz malzemelerden yapılan köprüler... Ulaşımın sağlanması için yapılan bu köprüler afet zamanlarında suyun akışını engelleyen yıkıcı bir felakete dönüşüyor. Bir de ecdadımız Osmanlı zamanında yapılan köprülere bakın! Birde Osmanlı dönemindeki şehirleşmeye, yerleşim planlarına bakın! Şehirler arazinin en uygun yerlerine kurulmuş, evler yatay mimariye göre yapılmış. Hem aile hayatının mahremi korunmuş hem de insanın canı, malı ve tüm değerleri… Köprüler suyun aktığı dere yatağına uygun bir şekilde inşa edilmiş. Her bir köprüde suyun akışını parçalara bölmeye yarayan onlarca su kemeri var. Küçük köprüler bile afetlerde su altından rahatça geçebilsin de yüksek inşa edilmiş. Bugünkü teknolojik imkanlardan yoksun bir halde yapılmış ecdadın köprüleri yüzlerce yıl sel ve deprem gibi afetlerden zarar görmeden ayakta kalmışlar. Dün ile bugün arasındaki fark nedir biliyor musunuz?

Dün yapılanlar insanı ve doğayı yaşatmak gaysiyle yapılmış. Bugün yapılanlar ise rant ve siyasi hesaplar üzerine inşa ediliyor. Şimdi yapılması gereken nedir? Rant ve siyasi hesap gütmeden insanı ve hayatı düşünerek projeler geliştirmek. Ey yöneticiler yapmanız gereken de budur. Sizin yapmanız gereken ecdadın siretini takip etmek ve onların her şeyini örnek almaktır. Sadece şehirleşme, mimari, mühendislik alanında değil, hukuk, nizam ve adalet alanında da acdadı örnek almanız gerekir.  Başımıza felaketler getiren bu kapitalist zulüm düzenini terk ederek yerine gökyüzünün indirmedik rahmetini, yerin bitirmedik bereketini bırakmayacağı Raşidi Hilafeti ikame etmektir. Allah’ın verdiği musibetlerden kurtulmanın da yeryüzünde esenliğe kavuşmanın da yegane yolu budur.


TALİBAN’IN KURACAĞI DEVLET ABD VE NATO’NUN KALBİNE KORKU SALAN DEVLET OLMALIDIR
Dünya günlerdir ABD’nin Afganistan’dan apar topar çekilmesini konuşuyor. ABD’nin çekilmesinden sonra Taliban, hızlı bir şekilde kukla Afganistan yönetiminin elinde bulunan vilayetleri aldı. Taliban ardından başkent Kabil’e yürüdü ve tek kurşun atmadan Başkenti de ele geçirdi. Böylesine önemli bir gelişme ve yankılarından çıkarılması gereken çok ders var. Söylenecek çok söz var. Biz bugün bir kez daha gördük ki, ABD’nin sanıldığının ve gösterildiğinin aksine süper güç filan olmadığı bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Elindeki son teknolojik silahlara, parayla satın aldığı işbirlikçi ajanlara rağmen ABD kaybetti! Afganistan’dan defolup gitmeye mecbur kaldı! 


Kıymetli Müslümanlar, Sayın Basın Mensupları!
ABD’nin Afganistan hezimeti İslam coğrafyasında iktidar koltuğunda oturan ve ABD’nin her dediğini koşulsuz şartsız yerine getirmeye kendisini mecbur kılan tüm yöneticiler için bir ders niteliğindedir. Her kim ABD’nin hegemonyasına boyun eğerse zillet içinde bir hayata yaşamaya mahkumdur. Her kim de ABD’nin karşısında dimdik durup onun sömürgeci zihniyetiyle mücadele ederse Allah’ın yardımı elbet onun yanında olacaktır ve izzeti kuşanacaktır. ABD şişirilmiş bir balondur! Teknolojisi var ama korkaklardan kurulu bir orduya sahip. Parası var ama uğruna ölümü göze alacağı bir ideolojisi, bir fikri, bir değeri yok. ABD sanal alemin sanal kralıdır. Sahaya indiğinde korkudan gözleri yerinden fırlar! İşte Irak! İşte Felluce! İşte Afganistan! Ölüme seve seve koşan yiğitlerin karşısında ezildi! Yenildi! Askerleri bir ömür boyu psikolojik tedavi görmek zorunda kaldı! Ey İslam Ümmetinin başındaki yöneticiler!

Kendisinden korktuğunuz, tehditlerine, hakaretlerine, sizi aşağılamasına göz yumduğunuz ABD işte bu! Savaş gemisi, savaş uçağı, İHA’sı, SİHA’sı olmayan Taliban karşısında hiçbir başarı gösteremedi ve savaş meydanından kaçıp gitti! Öyleyse ondan bu kadar niçin korkuyorsunuz? Neden onun aşağılanmalarına, halklarınızı sömürmesine müsaade ediyorsunuz? Yapmanız gereken tek şey cesaret göstermek! Sizin halkınız Müslüman bir halktır. Cesur liderlerin peşinden giden cesur bir halktır! Sizin halkınız ABD’yi topraklarından ve tüm yeryüzünden def etmeye muktedir bir halktır. Dolayısıyla sorun halkta değil, sizin pısırıklığınızda, korkaklığınızda ve ihanetinizdedir. Bu halklar elbet bir gün sizleri tahtlarınızdan indirecek ve sömürgeci devletlere karşı dimdik duran onlara karşı sözle değil icraat ile mükabelede bulunan liderleri başa getirecektir. 


Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın mensupları
Taliban’ın Afganistan’ın tamamını ele geçirmesinin ardından iki hadise dikkat çekiciydi. Birincisi; Taliban Kabil’e girdikten sonra ABD ordusuna ait bir kargo uçağı havalanırken uçağa binmek isteyen yüzlerce kişi, uçağın etrafını sarmış ve uçağın bir yerinden tutunarak ABD askerleriyle birlikte ülkeyi terk etmek için hayatlarını riskte atıyorlardı. Nitekim ölenlerde oldu. Bu nasıl bir acziyet, bu nasıl bir zilletir! ABD Afganistan’a bomba yağdırırken, yüzbinlerce kardeşimizi şehit ederken, taş üstünde taş bırakmazken onunla savaşmayıp, onu işgalci olarak görmeyip, sesini çıkartmayıp onun yanında yer alarak dünyalık menfaatler elde etmeye çalışmak, sonra da ABD çekip gitmeye çalıştığında onun eteklerine yapışmak nasıl bir acziyettir. Bu apaçık, Allah’a, Rasulune ve Müminlere ihanettir! Hainlerin sonu ise dünya hayatında terk edilmek tıpkı ABD’nin terk edip gittiği gibi, ahirette büyük bir hüsrandır! Kuşkusuz onlar kendini ABD rüyasına kaptırmış bir avuç azınlıktan başka bir şey değildir. 
Diğer bir hadise ise buradan Türkiye’den! Sosyal medyada Afganistan etiketine Taliban üzerinden şeriata, İslam’a hakaretler edilip laik cumhuriyete ve Mustafa Kemal’e şükreden binlerce tweet atıldı. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır! Bu nasıl bir akılsızlıktır! Neye şükrediyorsunuz? Allah’ın dininin yeryüzünden uzaklaştırılmasına mı şükrediyorsunuz? Kaybedilen 6 milyon metrekare toprağa mı şükrediyorsunuz? Burnumuzun dibindeki adaların Yunana, İtalyanlara verilmesine mi şükrediyorsunuz? Yerin altı petrol yatağı olduğu ta o zamandan bilinen Musul ve Kerkük’ün İngilizlere peşkeş çekilmesine mi şükrediyorsunuz? Boğazların yol geçen hanına dönüştürülmesine mi şükrediyorsunuz? Bizimle savaşan düşmandan, topraklarımızı işgal eden, halkımızı katleden, kadınlarımızın namusuna el uzatan sömürgeci kafirlerden, demokrasiyi, laikliği, milliyetçiliği, Batılı kanunları ve yaşam tarzını aldığınız için mi şükrediyorsunuz? Onlara benzediğiniz, onlar gibi bir yaşam sürdüğünüz için mi şükrediyorsunuz? Kuşkusuz Allah her şeyi gören ve her şeyi bilendir. Şunu çok iyi biliyoruz ki Allah’ın yardımı geldiğinde siz de bu ülkeden kaçmak için sömürgeci kafir devletlerin gemilerine, uçaklarına binmek için birbirinizle yarışacaksınız ve zelil bir duruma düşeceksiniz. Amerikalılar ve Batılılar nasıl ki bugün Afganistan’daki işbirlikçilerini terk ettiyse o gün geldiğinde sizi de terk edecekler! Bu nedenle geleceği bugünden görün ve batı hayranlığından, onun kokuşmuş fikirlerinden, laiklikten, demokrasiden vazgeçin. Bu sizin için daha hayırlıdır!


Kıymetli Müslümanlar 
Taliban’a gelince, Afganistan’ı işbirlikçi yönetimden teslim alan, Amerikan askerlerinin defolup gitmesini sağlayan Taliban hakkında daha önce ne söylediysek aynı şeyi söylüyoruz: Taliban içinde feraset sahibi kardeşlerin olduğunun farkındayız. Bu yüzden onlara diyoruz ki: Müslümanların asıl meselesi, yıkılmasının üzerinden geçen 100 yıldan sonra Hilafetin yeniden ikadesi meselesidir. Çünkü Hilafet, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın en büyük farzı ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e itaattir. O halde Afganistan’da kurulacak yeni devlet sadece Afganistan halkının devleti olmamalı. Afganistan’da kuracağınız devlet Filistin halkına, Doğu Türkistan halkına, Keşmir ve Arakan’a kadar tüm Müslümanlara umut aşılamalıdır. Aynı zamanda bu devlet, kafir Rusya, Çin, Avrupa, sömürgeci Amerika ve işgal kuvvetleri olan NATO’nun kalbine korku salmalıdır. Kuracağınız devlet Afganistan’dan kaçan işbirlikçi Eşref Gani ve adamları gibi Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinde Rusya’ya, Batı ve Amerika’ya hizmet eden işbirlikçileri ikaz eden ve hakka davet eden devlet olmalıdır. O hak İslam’dır, Afganistan’da kurulması gereken devlet ise Hilafettir.

 Bilinmelidir ki, İslam ve özgürlükler fikri birbirine zıttır. Demokrasi ile harmanlanmış İslami bir yönetime katılmak, Allah katında makbul değildir. Aziz ve Kaviyy olan Allah, ancak temiz olanı kabul eder. Temiz olan İslam’dır, Demokrasi ve özgürlükler düşüncesi pis ve necistir. İşte hak budur. Hakka uymak, Taliban’ı, ülkeyi, halkını ve tüm Müslümanları kurtaracaktır. İşte Hizb-ut Tahrir’in size tavsiyesi budur. Hizb-ut Tahrir iktidarınızın başında da Hilafeti ilan etme tavsiyesinde bulunmuş, ancak siz reddetmiştiniz. Daha sonra Molla Ömer’in (rahimehullah) de söylediği gibi hata yaptığınızı anladınız. Ama artık çok geç olmuştu! 

Buradan tavsiyemizi yineliyoruz. Sadece Afgan halkını değil tüm dünya Müslümanlarını kucaklayıp tek bir devlet çatısı altında birleştirecek olan Hilafeti ilan edin!   İşte asıl zafer ve asıl kurtuluş budur!


SINIRLARA ÖRÜLEN DUVARLAR
Irkçılar, Kemalistler, bazı muhalefet partileri, İslam düşmanlığı ile nam salmış bazı medya organları ve köşe yazarları mülteci düşmanlığı üzerinden sürdürdükleri çirkin planın meyvelerini toplamaya başladılar. Bu güruhun mülteci karşıtlığı İslam düşmanlıklarından ileri geliyor. Bu propaganda ile aynı zamanda iktidara karşı seçim çalışması da yapıyorlar. Yani siyasi menfeatleri için sığınmacıları hedef gösteriyorlar, toplum arasında kaotik bir ortam oluşturmaya çalışıyorlar. Nerede çekildiği belli olmayan videolara ve fotoğraflara iki cümlede yalan ekleyip halkı galeyana getiriyorlar. Laikler ve milliyetçiler İktidarın beceriksizliği sonucu derinleşen ekonomik sefaletin sorumlusu olarak  sığınmacıları gösteriyorlar. Halkı öyle bir galeyana getirdiler ki, hukukta en temel ilkelerden biri olan suçun şahsiliği ilkesi tamamen unutuldu ve bir kişinin işlediği suç yüzünden topyekün sığınmacılara karşı linç girişimleri başladı. İşte iktidar muhalefetin bu saldırılarını savuşturabilmek için sınırlara duvar örmeye devam ediyor.  Sycos-picot anlaşması ile belirlenmiş Türkiye-Suriye sınırına zaten daha önce duvar örülmüştü. Şimdi muhalefetin Afganistan’dan gelen göçmenleri gündeme getirmeye başlamasıyla İran sınırına duvar örme planı devreye girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran sınırına örülecek duvarlarla giriş-çıkışları tamamen engellemiş olacaklarını söyledi ve “hudutlardaki duvarlarımız emniyet, güvenlik duvarlarımızdır” dedi

.
Kıymetli Müslümanlar!
Oysa Türkiye 40 yılı aşkın bir süredir terör örgütü PKK ile mücadele ediyor. Bu zaman zarfında İran sınırından gerçekleşen sızmalarda terör örgütü birçok saldırı gerçekleştirdi. Binlerce asker, polis ve masum vatandaşı vahşice katletti. O zaman güvenlik ve emniyet için ihtiyaç duyulmayan sınır bugün niçin örülüyor. Türkiye’ye çalışmak, ailelerine nafaka göndermek için binlerce kilometre öteden yaya olarak gelen ve bir kısmı dağlarda donarak can veren Afgan göçmenler mi güvenliği tehdit ediyor? Yoksa 40 yıldır ABD ve Avrupa tarafından askeri ve siyasi olarak desteklenen, beslenen PKK mı güvenliği tehdit ediyor? Elbette iktidar, bu duvarı iç siyasette muhalefetin çirkin yalanlarla başlattığı yıpratma politikasının önüne geçmek için inşa ediyor. Hem Kemalist Milliyetçi kesimi susturmak, hemde bu propagandaya teşne olmuş kendi tabanınını 2023’e kadar kaybetmemek için bunu yapıyor. Cumhurbaşkanı “bir Afgan göçmen dalgası ile karşı karşıyayız. Bunu önlemek için Pakistan'la işbirliğini arttırarak sürdürmemiz gerekiyor.” Diye başka bir açıklama da yaptı. Türkiye daha önce Suriye ve Libya’da yaptığı gibi şimde de sınır güvenliğini bahane ederek ABD’nin istediği Kabil Havalimanını koruma görevi için Afganistan vizesi almaya çalışıyor? Sınıra duvar örmek arkasında kalanlara ve yaşananlara sağır kalmaktır. Trump da Meksika sınırına duvar örmek istemişti. Duvar örmek sömürgeci ülkelerin işdidir, sınır koymak Batılı devletlerin bölücü planıdır. Müslümanların başındaki yöneticilere sınrılara duvar örmek değil, sınırıları tamamen ortadan kaldırmak yaraşır. Her kim olursa olsun kendisine sığınan ihtiyaç sahiplerine kol kanat germek yaraşır. Onlara dil uzatanlara haddini bildirmek yaraşır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:  “Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez.”

 
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
10 AĞUSTOS 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.