Amerika’yı Kasıp Kavuran Kitlesel Protestolar ve Dış Politikası Üzerindeki Etkisi

SİYASİ ANALİZLER

Amerika’yı Kasıp Kavuran Kitlesel Protestolar ve Dış Politikası Üzerindeki Etkisi

Görünüşe göre bazı eyaletlerde büyük ölçekli protestolar, yaklaşık iki haftadır ABD’yi silip süpürüyor. Protestolara şiddet eylemleri karıştı, dükkânlar yağmalandı, polis merkezleri ateşe verildi. Amerika’da siyahi bir adamın öldürülmesi mi böylesi protestoları ateşledi? Son birkaç yılda çok sayıda siyahi adam öldürülmüş olmasına rağmen bu tür protestolar gerçekleşmemiştir! Bu protesto eylemlerinin Amerikan dış politikası üzerinde yansımaları var mı?

Yukarıdaki soruların cevaplarını netleştirmek için aşağıdaki noktalara göz atmamız gerekiyor:

1- Afrika kökenli George Floyd, 25 Mayıs 2020’de Minneapolis eyaletindeki Minnesota kentinde Amerikan polisi tarafından öldürdü. Polis memuru, polis teşkilatında aldığı eğitim olan boyundaki karotis arterine baskı uygulama yöntemini uygulayarak korkunç bir suç işledi. Cinayet dokuz dakika sürdü. Floyd ölene kadar “Nefes alamıyorum” diye bağırdı. Bu iğrenç suça tüm Amerikalılar tanık oldu. Amerikan polisi tarafından siyahlara karşı işlenen vahşeti gözleriyle gördüler. İnsanlığa karşı işlenen bu derecedeki vahşeti kınamak amacıyla ertesi gün şehirde gösteriler patlak verdi. Sonra ağrılı boğulma videosunun sosyal medya sitelerinde geniş çapta dolaşıma sürülmesiyle birlikte gösteriler diğer Amerikan şehirlerine yayıldı. Nihayet gösteriler, çeşitli eyaletlerde 80’den fazla ABD kentine yayıldı. Ardından yetkililer, şiddet eylemleri, öldürme, yağmalama, dükkân ve polis merkezlerini ateşe verme eşliğinde gerçekleşen gösterileri önlemek için sokağa çıkma yasağı ilan etti. Amerikan polisi, göstericilere karşı acımasız yollara başvurdu. Çeşitli şehirlerde 4 binden fazla kişiyi tutukladı. Birkaç kişinin öldüğü açıklandı. Ulusal Muhafıza sokakların güvenliğini ve kontrolünü sağlama çağrısı yapıldı. Hatta ABD ordusuna bile çağrı yapıldı. Başkent Washington’da güvenliği sağlamak için Amerika’da geçmişte buna benzer bir durum yaşanmamıştı. Başkan Trump, göstericilerin Beyaz Saray’ı basabileceği korkusuyla yeraltındaki bir sığınağa götürüldü.

2- ABD’deki protesto sahneleri, Amerikan hükümetlerinin gurur duyduğu iç istikrar manzarasını yerle bir etti. Çıkan yangınlar, yağmalanan dükkânlar, tahrip edilen polis merkezleri Amerikalılar için hükümetlerinin diğer ülkelerde yaktığı ateşi haber veriyordu. Amerika, dünya ile ilişkilerinde kullanımına alışık olduğu baskı ve arbede yöntemini Amerikalılara karşı muamelede de kullanmakla halkı tehdit ediyordu. Tüm kriterlere göre manzara şok ediciydi. ABD Başkanı, barışçıl protestocuları Beyaz Saray etrafına yerleştirdiği kuduz köpekler ile uyardı. Beton duvarlar ve tel örgüler ile çevrili Beyaz Saray’ın duvarlarını geçmeye kalkıştıkları takdirde onları dünyanın en ölümcül silahları ile tehdit etti. Eyalet valilerini eyaletlerindeki protestoculara sert bir karşılık vermeye, zorla güvenliği sağlamaya çağırdı. Onlara Ulusal Muhafızlardan yardım istemeyi önerdi. Polis ve ulusal muhafızın güvenliği sağlayamaması durumunda gerektiğinde dört saat içinde müdahale etmek üzere ABD ordusunu maksimum düzeyde alarma geçirdi. Amerikan ordusunu halkın karşısına dikmesinin ardından ABD Başkanına gelen aşırı eleştiriler sonrası bu adımdan vazgeçilmeden önce zaten ordu başkent Washington’a konuşlandırılmıştı. Öte yandan ne polis ne ulusal muhafız ne de Korona virüsü salgını öfkeli kalabalıkları durduramadı. Bir kısım barışçıl kalabalık, sivil hakları savunmak, katilleri sorgulamak ve polis teşkilatında reform yapmak için gösteride bulunurken, ikinci kısım,  resmi kurum ve özellikle de polis merkezlerine saldırmak, yakmak ve yıkmak amacı güdüyordu. Başkan Trump, bu yüzden protestocuların aşırı anti-kapitalist solcu Antifa hareketi olduğunu açıkladı! Üçüncü kısım göstericiler ise talan, hırsızlık ve vandalizm eylemleri gerçekleştirdi.

3- Omurgasını beyazların oluşturduğu Amerikan polisi teşkilatı, siyahlara hakaret etmeye alışıktır. Birçok siyahi kişi polisler tarafından öldürülmüştür. Son Floyd cinayetinde olduğu gibi bu cinayetlerin bazılarının, belgeleri ve fotoğrafları var. Bu olaylar nadirattan değildi, tekraren gerçekleşiyordu. ABD’de ırk ayrımcılığı, toplumda olağanüstü derecede hissedilen bir durumdur.

Ancak 25 Mayıs 2020’de Minneapolis kentindeki Floyd cinayetinde Amerikan devlet aygıtlarının özellikle siyahlara karşı sistematik ırk ayrımcılığı politikasına karşı başlayan öfkenin-gsöterilerin kapsamının genişlemesini sağlayan bazı nedenler var. Bu nedenlerin bazıları eski, bazıları yenidir. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:

A- Amerikan toplumunda eritme operasyonunun başarısızlığı: Şimdiki Amerikan toplumu aşırı ırkçılık üzere neşvünema etti. Özelde İngiliz göçmenler, genelde Avrupalılar, Amerika’yı orijinal sahipleri olan milyonlarca Kızılderili’nin cesetleri üzerine kolonize ettiler. Yeni kolonilerin emek ihtiyacını karşılamak için Afrika’dan köleler getirdiler. Onun için Amerikalılar Afrika kökenlileri köle olarak görürler. Bu, yüzyıllar boyunca böyle görüldü. Afrikalılar ırk ayrımcılığına maruz kaldılar, beyazların çiftlik ve sanayilerinde zorunlu çalışmaya tabi tutuldular. 1790 Vatandaşlık Yasası, Amerikan vatandaşlığını sadece beyazlara özgü kılarken, siyahları vatandaş olarak bile tanımamıştır. Afrikalıların 1860’larda oy kullanma gibi bazı hakları olmasına rağmen iç savaş sona erdikten sonra bile, ırk ayrımcılığı Amerika’da resmi bir politika olarak yürürlükte kalmıştır. 20. yüzyılın ortalarından sonra “Sivil Haklar” adlı büyük bir hareket patlak verdi. Martin Luther King, Amerika’da siyahların lideri olarak nam saldı. Sonuçta Amerikan vatandaşları olarak siyahların tüm hakları resmi şekilde tanındı. Sonra bu Afrikalılar, babaları ve atalarının yoksun olduğu sivil hakları elde ettiklerini sandılar. Ancak bu, Afrikalılara yönelik tepeden bakışlarını sürdüren beyaz Amerikalıların zihniyetinde pek değişiklik oluşturmadı. Afrikalılara karşı ırkçı uygulamalar devam etti. Amerikalı liderler ırkçılığın sona erdiğinden dem vursalar da, çeşitli raporlar, Afrika kökenlilere karşı Amerika’daki ırkçı bakış açısının kemikleşmiş olduğundan bahsederler. Amerika’da siyah karşıtı ırkçılığın dışavurumlarından bazıları şunlardır: Beyaz Amerikalılara kıyasla siyah mahkûmların sayısındaki belirgin artış, aralarındaki yüksek işsizlik oranı, Beyaz Amerikalılara oranla Afro-Amerikalı aileler arasında gelir ortalamasındaki bariz fark. Ağırlıklı olarak siyah vatandaşların yaşadığı siyah mahalleler olarak adlandırılan bölgeler ile genellikle üst sınıf olarak kabul edilen beyazların yaşadığı bölgeler arasında sağlık ve diğer hizmetlerdeki keskin fark. Bu bölgeler üstün sağlık hizmetlerine sahiptir ve Beyaz Amerikalıların oturduğu konutların fiyatları yüksektir.

B- Irkçı Trump yönetiminin iktidara gelişi ve Beyaz ırkın üstünlüğüne çağıranlara kucak açması: Başkan Trump’ı destekleyen gruplar, beyaz ırkın diğerlerine üstün olduğu görüşüne inanırlar. Bunlar, Trump’ın Beyaz Saray’a gelişinden sonra kıymetleri yüceltilen gruplardır ve Trump’ın kişiliğinde ulusal liderliklerini buldular. Bu gruplar, beyazların üstünlüğüne dini bir yön katan Evanjelik Hıristiyanlarla uyuştular. Aynı zamanda Başkan Trump’ın Müslüman karşıtı açıklamalarıyla, bazı Müslümanlara Amerika’ya giriş vizesi verilmemesiyle, Meksikalılar karşıtı açıklamalarıyla, Meksika sınırına duvar inşa etme planlarıyla da uyuştular. Yine ABD’nin Çin’e karşı ticaret savaşıyla, Trump’ın Korona virüsünü Çin virüsü olarak adlandırmasıyla, Amerika’da Çinlilere yönelik düşmanca bir dalganın doğuşuyla, 2017’de Virginia eyaletindeki neo-Nazi gösterilerine izin vermesiyle, azınlıklara karşı hakaretvari dil kullanmasıyla, siyahi Floyd cinayetiyle ilgili yorumları ve siyahların haklarını destekleyen protesto hareketini bastırma yöntemiyle ortak noktada buluştular. Tüm bunların bir sonucu olarak, Başkan Trump, Amerika’daki ırk ayrımcılığının en büyük kışkırtıcılarından biri haline geldi. Bu yüzden başkanlığı döneminde Amerika’da siyahlara, Müslümanlara, Meksikalılara ve Çinlilere karşı düşmanca eylemlerde artış oldu. Her zamankinden daha fazla onlara Amerikalıların iş olanaklarını çalmak ve Amerikan zenginliklerini yağmalamak için gelen davetsiz misafirler olarak bakılmaya başlandı. Dolayısıyla ırk ayrımcılığı Amerikan toplumunun pek çok sektöründe belirgin hale geldi.

C- Korona virüsün Amerikan toplumuna yansımaları: Amerika’da Floyd cinayetine karşı protestoların ateşini alevlendiren nedenlerden biri, bu cinayetin Korona virüsünün yayılmasına denk gelmiş olmasıdır. Eş zamanlı olarak karantina, Amerikalılar için bir yandan baskıya neden olmuş, öte yandan büyük oranda işsizlik patlaması oluşturmuş, dolayısıyla Amerikalıların gelecekleri konusundaki endişelerini artırmıştır. Bir diğer yönden ise Amerikalılar, hükümetin Amerika’da salgının yayılmasını önlemede fiyasko yaşadığını gördüler. Amerika, Avrupa ve Çin’den sonra virüs dalgasına yakalanmış olmasına rağmen büyük ölçüde tıbbi malzeme ve cihaz sıkıntısı yaşadı, virüse hazırlık yapmakta başarısız kaldı. Hazırlık yapmak için iyi bir fırsatı olduğu halde kullanamadı. Ayrıca ABD yönetimi, salgın ile mücadelede tökezledi. Bunun sonucunda Trump yönetiminin salgın krizi ile mücadele yönteminde Amerikan siyasi çevrelerinde bölünme yaşandı... Amerika’nın derin ve önemli iç meselelerinden biri, Amerikan toplumunda kapitalist sistemin kötülüğüne yönelik sezilerin giderek artmış olmasıdır. Çünkü Amerika’da zenginliklerin dağılımı, kapitalist çok küçük bir grup ve politikada etkin lobiciler lehine korkutucu bir hızla katlanarak büyüyor. Orta ve düşük gelirli insanların ağır ölümcül vergilere maruz kaldığı bir zamanda bu, kapitalistler için daha fazla vergi muafiyetine giden bir politika şeklinde ilerliyor. Amerika protestoları, Başkan Trump’ın terörist olarak sınıflandırılmasını istediği Amerika’daki anti-kapitalist hareketin “Antifa” yükselen gücünü ön plana çıkardı. Bu hareket, 2008 mali krizinden sonra kapitalizmin önemli bir sembolü olarak görülen “Wall Street” borsasını işgal etme çağrısında bulunan harekettir. Bu hareket, taraftar sayısını arttırıyor ve Amerikan toplumunda daha fazla kök salıyor. Kapitalizme karşı şiddete çağırıyor. Bugünse göstericileri polis merkezleri gibi hükümet binalarını yıkmaya, yakmaya yönlendirmekle suçlanıyor.

4- Bütün bunların Amerikan dış politikası üzerinde yansımaları oldu. Bunlar, aşağıdaki nedenlerden dolayı hissedilir yansımalardır:

A- Amerika’da bölünmüşlük durumu: 2017’ten bu yana Trump yönetimi, Amerika’nın tek bir adamın kalbi gibi olmadığını gösterdi. Amerikalıların kendi aralarında bölündüğü yani ihtilaf yaşadığı, savaşlar, Amerika’nın dünyadaki ajanlarına yaptığı uluslararası yardımlar, vergiler, azınlıklara yaklaşım, göç gibi bir sürü politika var. Ama Başkan Trump’ın gelişiyle birlikte bizzat Trump’ın kendisi, Amerika’da bu bölünmüşlüğün önemli nedenlerinden biri haline gelmiştir. Kişiliğindeki aşırı kibirlilik, iktidar tutkunluğu, aşırı şovmenlik sevdası, bilgelik eksikliği, içsel çatışmalara dalma eğilimi, rakiplerini ekarte etmekten haz duyup mutlu görünmesi de buna yardımcı olmuştur. Bütün bunlar, Başkan Trump etrafında, onunla ya da ona karşı oluşan Amerika’nın bölünmüşlüğünü sağladı. Trump yönetiminde istifalar ve görevden almalar fazlalaştı. Daha önce hiçbir ABD Başkanı döneminde bu şekilde ve bu boyutta yaşanmamıştı. Korona virüsü krizi ve Başkan ile bazı eyalet valileri arasında yaşanan ağız dalaşı, Amerika’daki keskin bölünmüşlüğün daha da kötüleştiğini gösterdi. Bu bölünmüşlük, Amerikan politik ve finans çevrelerini vurdu ve tüm topluma yansıdı. Başkan ve yönetiminin protestolar krizini ele alış biçimi, bölünmüşlüğü besleyen bir başka en önemli neden haline gelmiştir. Trump, Floyd’un öldürülmesinden sonra protesto hareketine karşı çıktı. Güvenliği zorla sağlamak istedi. Ancak Demokrat Parti ve eyalet valileri hatta Savunma Bakanı bile ona karşı çıktı. Savunma Bakanı, güvenlik güçleri etrafından protestocuları uzaklaştırdıktan sonra Başkanın Beyaz Saray’ın yanındaki bir kiliseye gerçekleştirdiği ziyaret için özür diledi ve Trump’ın siyasi propagandası olarak kabul etti. Bu çatışmalara ve hiddetine en güncel örneklerden biri şudur: “ABD eski Savunma Bakanları ve onlarca askeri yetkililer yayınladıkları -ortak bir açıklamada- orduyu protestoculara karşı sokağa indirmek istemesinden dolayı Başkan Trump’ı başkanlık yeminine ve anayasaya ihanetle suçladı. İmzalayanlar arasında, eski Savunma Bakanı James Mattis de vardı. [07.06.2020 El-Cezire] Mesele eski Savunma Bakanları ile sınırlı kalmadı şimdiki Savunma Bakanı da sert bir eleştiride bulundu. CNN’nin üst düzey bir savunma yetkilisine dayandırdığı haberine göre Başkan Donald Trump, geçen haftaki protestolara müdahale için başkent Washington ve diğer Amerikan şehirlerine 10 bin asker gönderilmesi talebinde bulundu, ancak Savunma Bakanı Mark Esper ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley ordunun kullanılmasına karşı çıktı. Washington ve diğer Amerikan ve Avrupa şehirlerinde ırkçılık ve polis şiddetine karşı kitlesel gösteriler meydana geldi. New Yorker dergisi, Beyaz Saray kaynaklarından, Başkan Trump ile General Mark Milley arasında şiddetli tartışma yaşandığını öğrendiğini bildirdi. Dergi, General Milleyin protestoları sona erdirmek için Amerikan şehirlerine asker konuşlandırılması talebine itiraz ederek Başkan karşısında sesini yükselttiğini bildirdi. Zira Milley, ordunun sokağa inmesinin yasalara aykırı olduğunu düşünüyor.”

B- Başkanlık seçimleri dönemi: Bu protestoların, Demokrat Parti adayı Joe Biden ile Cumhuriyetçi Parti adayı Trump’ın seçim kampanyaları ile aynı zamana denk gelmesi meselenin sıcaklığını daha da artırmıştır. Başkan Trump, Başkan olarak geleceği hakkında ciddi endişe duyuyor ve bu yılın Kasım ayında yeniden seçilmek istiyor. Hatta bu mesele, 1 numaralı önceliğidir. Ama Korona virüsü yansımaları, ABD ekonomisi üzerindeki etkisi, milyonlarca Amerikalının işini kaybetmesi ve virüs krizini kötü ele aldığı söylentileri Trump’ın en önemli endişe kaynağıdır. Çünkü Demokrat rakibinin seçim kampanyalarında bunu aleyhinde kullanabileceği bir faktör olmasından korkuyor. Sonra bugün son protesto dalgası meydana geldi. Bu protesto dalgasında Başkan Trump, kendini güvenliği kontrol edebilen, mülkleri koruyabilen, seçim şansını artıran güçlü bir adam olarak lanse etmek istedi... Ancak rakibi Joe Biden, Demokrat Parti ve diğer güçler, bunu farklı şekilde betimlemeye çalıştılar. Onu Amerika’daki bölünmüşlüğü artırmak için uğraşan, Floyd cinayeti ve gösterilerden sonra Amerikan toplumunun yaralarını saramayan biri olarak yansıttılar. Göstericilere karşı yaptığı ateşli açıklamalar nedeniyle gösterilerde meydana gelen şiddet ve hengâmenin ortaya çıkardığı durumdan Trump’ı sorumlu tuttular.

C- Devletin protestoları bastırması: Dünya ülkeleri, ABD hükümetinin kitlesel protestolara acımasızca ve vahşice yaklaşım biçimine, Başkanın zorla, kuduz köpeklerle ve en ölümcül silahlarla güvenliği sağlama konusundaki açıklamalarına tanık oldular. Onlarca yıldır böyle sahnelerden uzak olmasının ardından Amerika’da tutuklamalara, joplamalara ve göz yaşartıcı gazların kullanıldığına tanıklık ettiler. Bütün bunlar, Amerika’nın dünya çapında insan hakları, görüş ifade etme hakkı, muhalefeti destekleme gibi hasımlarına karşı kullandığı argümanı yitirmesine neden oldu... Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova’nın söyledikleri bunu doğruluyor. “Sözcü, 2020 Mayıs sonu ve Haziran başı itibariyle ABD, insan hakları konusunda yeryüzünde bir kimseye eleştiri yöneltme hakkını kaybetmiştir. dedi. Zakharova, ABD’li yetkililerin ABD’de ırkçılık ve polis şiddeti karşıtı protesto eylemlerine katılan göstericilere yaklaşımları hakkında yaptığı açıklamada, Bitti! Şu andan itibaren, hiçbir hakları yok ifadesini kullandı. [02.06.2020 www.youm7.com]

5- Dolayıyla ABD’de ırk ayrımcılığı köklüdür. Zaman zaman sessizliğe bürünse de esasen çok daha aktiftir. Amerikan kapitalist sisteminin temelinde, dahası tüm insan yapımı sistemlerde var olan bir hastalıktır. Çünkü beyazın kahverengiye, kırmızının sarıya karşı ayrımcılık yapmasını belirleyen insan arzuları ve kaprislerine tabidir... Bu ayrımcılık başkalarına zarar verse de daha sonra kendilerine zararı dokunacaktır!

Muhakkak ki bu ırk ayrımcılığını sadece İslam ortadan kaldırabilir ve kaldırmış da. İnsanlar arasında renk, mevki-makam ve zenginlik üstünlüğü yoktur. Herkes eşittir. Üstünlük sadece takva iledir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِير  Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır. [Hucurat 13] Beyhaki’nin (ö.384-458) Ebi Nadra’dan, Cabir b. Abdullah’tan rivayetine göre Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem teşrik günlerinde Veda Hutbesini okudu ve şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ، إِنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ، وَإِنَّ أَبَاكُمْ وَاحِدٌ، أَلا لا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى عَجَمِيٍّ، وَلا لِعَجَمِيٍّ عَلَى عَرَبِيٍّ، وَلا لأَحْمَرَ عَلَى أَسْوَدَ، وَلا أَسْوَدَ عَلَى أَحْمَرَ، إِلا بِالتَّقْوَى، إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ أَتْقَاكُمْ، أَلا هَلْ بَلَّغْتُ؟»، قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللهِ، قَالَ: «فَلْيُبَلِّغِ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ  Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Dikkat ediniz. Hiçbir Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olana, kırmızının siyaha, siyahın da kırmızıya takvadan başka hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında en üstününüz, en fazla takva sahibi olanınızdır. Tebliği ettim mi? Orada bulunanlar Ey Allahın Rasûlü! Tebliğ ettindediler. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem Burada hazır olanlar, olmayanlara iletsinlerbuyurdu. El Buseyri (ö.762-840) ile Et Taberani (ö.260-360) de benzerini rivayet etti. Rivayetinde,

وَلَا لِأَسْوَدَ عَلَى أَبْيَضَ وَلَا لِأَبْيَضَ عَلَى أَسْوَدَ  Siyahın beyaza, beyazın da siyaha (üstünlüğü) yoktur ifadesi yer almaktadır.

Irk ayrımcılığını sadece İslam ortadan kaldırabilir. Çünkü Âlemlerin Rabbi katından indirilmiştir. Hakka eriştirir ve dünya genelinde iyiliği yayar.

أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ أَمَّنْ لا يَهِدِّي إِلا أَنْ يُهْدَى فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ  Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz? [Yunus 35]

H.20 Şevval 1441 / M.11 Haziran 2020

PDF'i indirmek için tıklayınız

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.