HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 22 Temmuz 2025

Gazze’ye dair toplumsal duyarlılığı sürekli canlı tutmak ve yöneticileri harekete geçirmek için İslami camialar ve kitlelerin ortak söylem ve eylem birliği ile hareket etmeleri zaruridir.

GAZZE’YE KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. İşgalci Yahudi Varlığı “İsrail’in” ABD ve Batılı ülkeleri arkasına alarak Gazze’de başlattığı orantısız savaş, katliam, soykırım ve zulmün üzerinden neredeyse 22 ay geçti. 7 Ekim 2023'ten bu yana devam eden saldırılarda çoğunluğu kadın ve çocuk 58 bin kişi şehit oldu. 137 bin kişi yaralandı. Geldiğimiz noktada işgalci varlık İsrail, yapılan hiçbir ateşkese uymadığı gibi katliamlarını daha da artırarak devam ettiriyor. Maalesef Türkiye yönetimi ve bölgedeki Arap rejimlerinin hiçbiri Gazze'deki işgal ve soykırımı durduracak somut adımlar atmadılar, Gazze’ye insani yardımların ulaşmasını dahi sağlamadılar. 

Gazze’deki işgal ve soykırımın bitmesi için bugüne kadar birçok faaliyet yapıldı. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, cemaatler, alimler ve Müslümanlar tarafından yürüyüşler mitingler, basın açıklamaları ve konferanslar yapıldı. Yöneticilere ve ordulara harekete geçmeleri için çağrılar yaptık. Gazze’deki işgal ve soykırımı bitirecek askerî harekâtın başlaması için “Ordular Aksa’ya” “Mehmetçik Gazze’ye” diyerek yöneticilere somut adım atmaları konusunda şeri hükmü hatırlattık. Ancak şu ana kadar 57 İslam beldesinden hiçbiri Gazze için harekete geçmedi. 

İşte böyle bir süreçte, yapılan bütün bu çalışmalardan sonra biz, Gazze İstişare Toplantıları yapmak için adım attık. Gazze’ye karşı sorumluluklarımız neler,  Gazze’de işgali bitirecek çözüm önerileri neler bunları konuşmak için İstanbul, Ankara, İzmir, Van ve Adana’da 5 istişare toplantısı düzenledik. Bu toplantılara; siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini, kanaat önderi ve âlimleri, gazeteci, yazar ve aktivistleri davet ettik. Toplantılara 100’den fazla kurum ve temsilci katıldı. Katılımları için herkese çok teşekkür ediyoruz. Gazze ve Filistin’i gündemden düşürmeyen, kardeşlerini dert edinen tüm Müslümanlardan Allah razı olsun.  

Toplantılarda sorumluluklarımız ve çözüm önerileri bağlamında birbirinden kıymetli konuşma ve değerlendirme yapıldı. Gazze’nin durumu, bugüne kadar yapılanlar ve yapılmayanlar, gerçekleştirdiğimiz Gazze İstişare Toplantıları’ndan hareketle bazı hususları sizler ve kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. 

Öncelikle birinci olarak şunu söylemek istiyoruz. Gazze Meselesi İnsani Değil, İslami Bir Meseledir. vet Filistin, bir İslam toprağıdır ve Mescid-i Aksa ümmetin mukaddes değeridir. Dolayısıyla Mescid-i Aksa, Kudüs ve bir bütün olarak tüm Filistin ne sadece Filistinlilerin ne de sadece Araplarındır. Bilakis tüm İslam ümmetinin toprağı ve ortak değeridir. Bu mübarek topraklara yönelik her saldırıyı İslam’a ve Müslümanlara yapılmış saldırı olarak addediyoruz. Bu sebeple bizim için Gazze, Müslümanlar açısından Gazze, insani değil İslami bir meseledir. Bu mesele, imkân değil iman meselesidir. İslami meselelerde İslam’ın çözümleri dikkate alınmalıdır. Müslümanlar olarak bizim mücadelemiz Gazze ablukası kırılana kadar değil; mukaddes topraklar işgalden kurtulana kadar devam etmelidir. 

İkincisi; Sivil Toplum Kuruluşları, Âlimler ve Cemaatlerin Asli Vazifeleri, Yöneticileri Somut Adım Atmaları İçin Muhasebe Etmektir. İslâm; yöneticilerin, âlimlerin ve kitlelerin sorumluluklarını tek tek açıklamıştır. Alim ve kitlelerin sorumluluğu ayrı, yöneticilerin sorumluluğu ise ayrıdır. Somut adımı atması gerekenler İslâm beldelerinin yöneticileridir. Ancak onlar, bugüne kadar cılız kınama açıklamalarından başka bir şey yapmadılar. Yöneticiler adeta Yahudi varlığı “İsrail”i koruyan “demir kubbe” vazifesini gördüler.  Mısır’da yaşananları hepimiz gördük, kapıları hala açmadılar, dünyanın dört bir tarafından Refah sınır kapısına giden Müslümanları engelleyip sınır dışı ettiler. Ürdün, “İsrail”e bekçilik yaptığını, füzeleri Tel Aviv’e ulaşmadan imha ettiğini hiç utanmadan açıkladı. Ümmetin trilyonlarca dolarını ABD’ye peşkeş çeken ve Yahudi varlığı ile normalleşmeyi dört gözle bekleyen Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin durumu ortada. Türkiye ise Azerbaycan ve Kazakistan petrolünün “İsrail”e ulaşmasına aracılık ediyor, limanlarını Yahudi varlığına yardım taşıyan gemilere açmaya devam ediyor. Hatta daha yeni bugün, İsrail’e askeri mühimmat üreten şirketlerin katıldığı fuar İstanbul’da gerçekleşti. Ebu Ubeyde, bu hakikati bir kez daha ifşa ederek yöneticileri, Gazzeli çocuklar, anneler ve mazlum Müslümanların hasmı ilan etti. İşte tam da bu noktada; yöneticileri harekete geçmeye ve somut adım atmaya zorlamak, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, cemaat ve âlimlere düşmektedir. Yöneticiler bir yanlış yaptıklarında onları uyarmak, muhasebe etmek, yanlışı gösterip doğruyu ortaya koymak, İslam’ın âlimler ve kitleler üzerine yüklediği en önemli sorumluluktur. 

Üçüncüsü; “İsrail”e Karşı Güç Kullanmaktan Başka Hiçbir Seçenek Kalmamıştır. Filistin, Yahudi varlığı “İsrail” tarafından işgal edilmiş, sayısız katliamın gerçekleştiği bir beldedir. Dünya Müslüman Âlimler Birliği başta olmak üzere, Filistin Alimler Birliği ve birçok alim Gazze için cihat fetvası yayınladılar, Müslüman orduları harekete geçmeye davet ettiler.  İslam’ın hükmünü açıklayan bu fetvalar havada asılı kalmamalı derhal uygulamaya geçilmelidir. Müslümanlar özellikle âlimlerimiz bu fetvanın takipçisi olmalıdır. Şer’i hükmün ortaya koyduğu ve vakıanın da bunu desteklediği şey bellidir: “İşgalci Yahudi varlığını güçten başka hiçbir şey durdurmaz.” 

Dördüncü husus şudur; İşgalci “İsrail” İle Her Türlü Ticaret Durdurulmalıdır. Yahudi varlığının savunma sanayiinde kullandığı demir/çeliğin önemli bir kısmı Türkiye’den ithal edilmektedir. Petrolün büyük kısmı Ceyhan limanından gönderilen Azerbaycan ve Kazakistan petrolüdür ve Türkiye buna lojistik hizmet sunmaktadır. Devam eden bu sevkiyatlar, sürdürülen ticari faaliyetler tamamen durdurulmalı ve sonlandırılmalıdır. Bu konuda oluşturulacak kamuoyu ile hem hükümete hem de şirketlere gereken baskı uygulanmalıdır.

5-İsrail”e Destek Veren İncirlik Üssü ve Kürecik Radar İstasyonu Derhal Kapatılmalıdır. İncirlik ve Kürecik üssü, bir terör yuvası olma görevini devam ettiriyor. İslam beldelerinde gerçekleştirilen hava operasyonları bu üslerden koordine edilmektedir. Türkiye gibi kadim İslam toprağı üzerinde böyle bir şey asla kabul edilemez. Bu üslerin hâlâ açık olması ve işgalci varlığa destek vermesi, halkı Müslüman olan Türkiye için bir utançtır. 

Altıncı husus; Gazze’deki Katliamlara Destek Veren ve İşgal Ordusunda Görev yapan Çifte Vatandaşlar, Vatandaşlıktan Çıkarılmalıdır. 

7- İşgalci “İsrail” İle Normalleşme Çağrılarına Sert Tepkiler Verilmelidir. Normalleşme” gayrimeşru işgalci varlık olan “İsrail”e meşruiyet vermek, sözde var olma hakkını kabul etmektir. Oysa “İsrail” meşru bir devlet değildir. O tam anlamıyla işgalci bir terör varlığıdır. Normalleşme ise meşru iki devlet arasında olur. Yahudi varlığının bu şekilde tanınması, meşruiyetinin kabul edilmesi ve ilişkilerin normalleştirilmesi, Filistin davasına apaçık ihanettir. “Abraham anlaşmaları” Filistin halkına ve daha da ötesi İslam’a ihanettir.

8- Gazze’ye Yönelik Denizden ve Karadan Yürütülen Yardım Faaliyetlerine Destek Verilmelidir. Gazze’de insanlık dışı bir soykırım sürdürülmekte ve bombalardan kurtulanlar açlıkla yüz yüze bırakılarak ölüme terk edilmektedir. Yemek, temiz su ve ilaç gibi en hayati ihtiyaçları bile karşılamak imkânsız bir duruma gelmiştir. Duyarlı Müslümanların ablukayı karadan ve denizden kırma faaliyetleri sonuçsuz kalmıştır. Yardım faaliyetlerinin daha koordineli, daha yoğun ve güçlü Gazze halkına ulaşacak şekilde sürdürülmesi için yöneticilere sorumlulukları hatırlatılmalıdır.  enizden gemilerin ve karadan tırların Gazze’ye ulaşabilmesi için kuvvetli bir şekilde çağrıların yapılması gerekmektedir. 

Dokuzuncu husus; Başta İşgalci “İsrail” Ürünleri Olmak Üzere, Gazze’deki İşgal ve Katliamlara Destek Veren Şirket ve Ürünlerinin Boykotu Daha Etkin Hâle Getirilmelidir. Kıymetli Müslümanlar; boykot sadece bir sivil protesto eylemi değil İslami bir sorumluluktur, bunu unutmayalım. Çünkü Müslümanlarla fiilî savaş halinde olan ülkelerin mallarının alınıp satılması haramdır. Boykot konusunda küçüğünden büyüğüne gencinden yaşlısına herkesin hassas olduğunu biliyoruz. Ancak bu şirketlerin zarar görmesinin yolu, yalnızca bireysel boykotla değil, toplumsal ve kurumsal baskılarla mümkündür. Müslümanların bireysel olarak bu ürünlerden uzak durmalı evet ama söz konusu şirketlerin ticari izin ve ruhsatlarının iptali için de daha etkin çalışmalar yürütülmelidir. 

Onuncu hususa gelince; Gazze Ölüyor, Gazze yok oluyor, artık, Sözü Muhatabına ve Daha Etkili Bir Şekilde Söylemek Gerekmektedir. Aksa Tufanı Harekâtından bu yana Türkiye’de binlerce eylem yapıldı. İslami camialar, âlimler, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, akademisyenler, meslek kuruluşları, platformlar ve fertler eylemler yaptılar.  Ancak gelinen noktada artık sonuç alabilmek için hem sözü muhatabına söylemek hem de daha etkin ve tesirli faaliyetler yapmak gerekmektedir. Bunun için ortak söylem ve eylem birliği geliştirmek zaruridir. Özellikle somut adım atmaları noktasında yöneticiler üzerinde baskı oluşturmak, onları muhasebe etmek hem âlimlerin hem İslami camianın hem de kanaat önderlerinin görevidir. Ebu Ubeyde, işgal ve soykırıma sessiz kalan yöneticilerle birlikte onları muhasebe etmeyen, harekete geçiremeyen âlimleri ve kanaat önderlerini de hasım ilan etmiştir. Ebu Ubeyde İslam’ın bizlere yüklediği sorumluluğu hatırlatmıştır. Şu an, hesap-kitap yapılacak, “reel politik” safsatasını dikkate alacak bir noktada değiliz. Bu sebeple Gazze’ye dair toplumsal duyarlılığı sürekli canlı tutmak ve yöneticileri harekete geçirmek için İslami camialar ve kitlelerin ortak söylem ve eylem birliği ile hareket etmeleri zaruridir.  Biz İslami şiarların yükseltildiği, sözün muhatabına söylendiği her amele iştirak edeceğimizi deklare ediyoruz. Gazze’nin kurtuluşuna vesile olacak her gayrete omuz vereceğimizin bilinmesini istiyoruz. 

[وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ] “Onlar, zulme uğradıklarında hep birlikte yardımlaşarak karşı koyanlardır.” [Şûrâ Suresi 39] 

SÖZÜ MUHATABINA SÖYLEMEK İÇİN YÜRÜYORUZ

Tam da bu sebeple Gazze’nin her gün öldüğü, yok edildiği, açlığa ve yokluğa mahkûm edildiği bir zamanda bir çağrı yapıyoruz. “Gazze Ölüyor, sözü muhatabına söylemeye var mısınız?” diyoruz. 27 Temmuz Pazar günü saat 19.00’da Ak Parti Genel Merkezi önünde toplanıyoruz, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesine yürüyoruz. Tamamen yok edilen bir şehir için, Gazze için yürüyoruz, katledilen 60 bin Müslüman için yürüyoruz. Ebu Ubeyde’nin dediği gibi; Gazzeli yetin çocukların, çocuklarını yitirmiş annelerin, mazlum Müslümanların hasmı olmamak için yürüyoruz. Açlık ve susuzluktan biçare zayıf düşmüş mazlumların hasmı olmamak için yürüyoruz. Geçen 22 aydan sonra bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yöneticilere seslenmek ve sözü muhatabına söylemek için yürüyoruz. Katil Netanyahu ve yularını elinde tutan Trump’a meydan okumak, bu korkaklar karşısında yöneticileri ve orduları cesaretlendirmek için yürüyoruz. Hesap günü hakkımızda bir hüccet olması ve rabbimize bir mazeret sunmak için yürüyoruz. Bu kitlesel yürüyüşe tüm Müslümanların fiili ve kavli desteğini bekliyoruz. Gazze ölüyor! Sözü muhatabına söylemek için yürüyoruz var mısınız?

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

22 Temmuz 2025

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.