Kadir Gecesi Hakkında Şüphe Uyandırmak
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Kadir Gecesi Hakkında Şüphe Uyandırmak
Soru:
Bir makalede şöyle geçiyor; “Kadir Gecesi, Kur’an’ın indirildiği gecedir ve geçmişte kalmıştır ve onun söylediğine göre iddia edilen Kadir Gecesi diye bir şey yoktur.” Makalenin metni şöyledir:
(“Kadir Gecesine gelince; bu tarihte bir kez yaşandı ve bir daha tekrarlanmayacaktır. Dolayısıyla o, kadrini-kıymetini -yani seçkin konumunu- onda Kur’an’ın nazil olmasından almıştır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.” [Kadir 1] Diğer geceler ise yanlışlıkla Kadir Gecesi olarak sayılmış olup bunun ise irapta mahalli yoktur (yani hiçbir değeri ve önemi yoktur). Çünkü o gecelerde Kur’an inmemiştir ki bu nüzulden dolayı özel bir kıymet ve konum elde etmiş olsun.
Bunu reddeden biri şöyle dese: Aslında Kadir Gecesinin bir daha tekrarı olmadığı için Kadir Gecesinin yıldönümünü anıyoruz. Biz de ona şöyle deriz: İster Kadir Gecesi olduğuna isterse Kadir Gecesinin anısı olduğuna inanalım iddia edilen hadisin talep ettiği gibi Kadir Gecesini kutlamamız veya anmamız için onun da oruç, hac ve namaz gibi diğer ibadetler gibi belirlenmiş bir vaktinin olması gerekir; çünkü hüküm ve hikmet sahibi olan Şâri, bir ibadeti farz kıldığında veya onu teşrî kıldığında, bu (ibadetlerden) her biri için (tahminde bulunmaya) mahal vermeyecek şekilde malum ve sabit bir vakit belirlemiştir. Bu iddia edilen Kadir Gecesine gelince; onun vaktinin belirlenmesi noktasında birçok hadis varit olmuş ve bu da onu gizemlerden bir gizem haline getirmiştir…vb.)
Sonra Müslim’in hadisini zikrederek onu kötüledi: يا أيها الناس! إنها كانت أُبينت لي ليلة القدر. وإني خرجت لأخبركم بها، فجاء رجلان يحتّقان معهما الشيطان، فَنُسّيتُها “Ey insanlar! gerçekten bana Kadir Gecesi bildirilmişti. Ben de onu size haber vermek için çıkmıştım, fakat birbirlerinden hak dava eden (birbiriyle çekişen) iki adam geldi yanlarında Şeytan da vardı. Bu sebeple Kadir Gecesi bana unutturuldu.” Bu şekilde onu kötüledi (taan etti)!!
Sonra sözlerini şu şu şekilde tamamladı: (Özetle bizzat Rasul’ün bile vaktini ve teklif gemisinin hangi kıyıya demirlediğini bilmediği iddia edilen Kadir Gecesi’nin ihya edileceğini söyler ve bunu da geçmiş günahlarının bağışlanacağına inanarak ve sevabını sadece Allah’tan umarak yaparsa bu, yıkıcı ve tahrip edici bir fikirdir; bu da Müslümanlar arasında halüsinasyon, ahmaklık ve dinde taviz vermekten başka bir şey yaymaz.”) Makale bitti.
Bu konuda bizleri aydınlatırmısınız.
Cevap:
Sorunuzda, Kadir Gecesi hakkında kötü söz söyleyen ve onun geçmiş bitmiş bir gece olduğunu ve benzerlerini söyleyen bu kişiden aktardığınız şeylere vakıf oldum… Sizin için aşağıdakileri aktarıyorum:
Birincisi: Yaklaşım yöntemine gelince:
1- Aktardığınız metinden, sahibinin herhangi bir ilmi kaideye veya şerî bilgilere bağlı olmadığı, bilakis rastgele bir iş yaptığı, zihninde tasavvur edip sonra onu üzerine inşa ettiği bir gerçek haline getirdiği vehimlerin kendisine dikte ettiği şeyler dışında geçerli bir sebep olmaksızın birçok Sahih ve Hasen hadisi reddettiği gibi Allah’ın Rasulü Salllallahu Aleyhi ve Sellem’den sabit olan şeyleri de reddettiği gayet açıktır.
2- Aynı şekilde bu araştırmanın, Kur’an-ı Kerim’e başvurulduğu iddia edilerek Sünneti’n-Nebeviyyeti'l-Mutahharayı baltalama ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den rivayet edilen hadisler hakkında Müslümanlarda şüphe uyandırma girişimi olduğu gayet açıktır… Bu, bilinen ve malum olan bir yaklaşım olup bu ise Sünneti’n-Nebeviyyeti'l-Mutahhara ile savaşmak yoluyla İslam’ı yok etmeye ve onunla savaşmaya çalışan insanların yaklaşımıdır. Oysa Sünneti’n-Nebeviyyeti'l-Mutahhara Kur’an-ı Kerim’in açıklayıcısı olup O’nun mücmelini beyan etmekte, âmmını tahsis etmekte, mutlak olanını mukayyet kılmakta ve ferî olanı (Kur’an’da geçen) aslına ilhak etmektedir…vb. Dolayısıyla Sünneti’n-Nebeviyyeti'l-Mutahhara’yı karalamak (taan etmek) ve güvenilir hadis kitapları hakkında şüphe uyandırmak, Kur’an’ı ve İslam’ı karalamanın bir şeklidir… Sadece Kur’an-ı Kerim’e güvenmeyle sınırlı olan bir davet, dışı rahmet, içi ise azap olan bir davettir.
3- Aynı şekilde aktarılan metnin yazarının, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve kerim Sahabasinin döneminden bu günümüze kadar Müslümanlar arasında sıhhatli olarak bilinen şerî meseleler hakkında şüphe uyandırdığı gayet açıktır. Aynı zamanda bu, Müslümanlar arasında sıhhatli olduğu apaçık olan her meselede şüphe uyandırma yoluna giden Batılı kâfir oryantalistlerin benimsemesi olarak bilinen bir yaklaşım olup sonra bu yolda onları Müslümanların evlatlarından oluşan kuyrukları izlediler; böylece İslam’da yönetim sistemi, cihat, kader ve kazaya iman ve benzerleri hakkında şüphe duymaya başladılar… Bunu da Müslümanların devletini yıkmalarının ve hükümlerini Müslümanların hayatlarında tatbik etmekten uzaklaştırmalarının ardından Müslümanların dinlerine olan güvenini zayıflatmak, dinlerinden ve dinlerine dönmekten uzaklaştırmaya çalışmak için yaptılar.
4- Buna göre Kadir Gecesi hakkındaki makalesi, ciddi bir ilmi çalışma veya muteber bir şerî görüş ve içtihat değildir, bilakis kendisinden nehyedilen saptırmanın, şerî nâssları tahrif etmenin ve Peygamber efendimizin hadisleriyle alay etmenin bir türüdür… Bu nedenle dürüst ilmi bir çalışmanın asgari şartlarından yoksun olduğu için cevap vermeyi bile hak etmiyor. Şayet bize bununla ilgili bir soru göndermemiş olsaydınız, biz de buna maruz kalmazdık.
İkincisi: Kadir Gecesi hakkında Kur’an’dan deliller:
Yazar Kur’an-ı Kerim’de geçenleri alıp ona itimat ettiğini ve sadece Kadir Gecesi ile ilgili geçen hadisleri reddettiğini söyleyerek okuyucuyu kandırıyor; zira şöyle diyor: (Kadir Gecesine gelince; bu tarihte bir kez yaşandı ve bir daha tekrarlanmayacaktır. Dolayısıyla o, kadrini-kıymetini -yani seçkin konumunu- onda Kur’an’ın nazil olmasından almıştır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.” [Kadir 1]) Dolayısıyla sanki o, Kur’an-ı Kerim’e dayandığını ve ona başvurduğunu ima ediyor gibi ama gerçekte bu şekilde değildir…
Nitekim o, إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ “Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik.” [Kadir 1] ayet-i kerimesini zikrediyor ve onu kendi görüşüne hizmet edecek şekilde hevasına göre tefsir ediyor ancak Kur’an’ın kendi görüşüne aykırı olanları belirten diğer nâsslarını zikretmiyor… Kadir Gecesi hakkındaki nâss Kur’an-ı Kerim’de iki yerde geçmekte olup bu iki yerden de, Kadir Gecesi’nin yenilenip tekrarlanan bir gece olduğu anlaşılmaktadır:
1- Kadir suresi: إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ * وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ * لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ * تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ * سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler. O gece, esenlik doludur. Ta ki fecrin doğuşuna kadar.” [Kadir 1-5] Bu sure tefekkür edildiğinde, Kadir Gecesi’nin Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu gece olduğu, geçip gitmiş bir gece olmadığı, aksine içerisinde faziletin ve hayrın tekrar edildiği bir gece olduğu ortaya çıkmaktadır. Surenin buna delalet eden delillerinden bahsetmeden önce Nesefi’nin tefsirinden surenin kısa bir yorumuna aktaralım:
[Nesefi’nin Tefsiri (4/44, kapsamlı bir şekilde otomatik olarak numaralandırılmıştır):
… إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ“Biz o (Kur’an)nu Kadir gecesinde indirdik.” [Kadir 1] Kur’an, diğer (günler) dışında sadece onda nazil olduğu için Kur’an (geceyi) yüceltmiştir. Dolayısıyla onun zamiri, ona dikkat çekmek ve içinde nazil olduğu vaktin miktarını yüceltmek için açık ismi olmaksızın gelmiştir; dolayısıyla (Kur’an’ın) tamamının Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuz’dan göklere indirildiği, ardından Cebrail’in onu yirmi üç sene içinde Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirdiği rivayet edilmiştir. Kadir Gecesi’nin anlamı, işlerin takdir edildiği ve onların karara bağlandığı gecedir…
Belki de onun gizlenmesinin gerekçesi, onu isteyen kişinin onu denk getirmek ümidiyle birçok geceyi ihya etmesidir; bu da orta namazının, İsm-i A‘zam’ının ve Cuma günü (duaya) icabet saatinin gizlenmesi gibidir… Hadiste şöyle geçmektedir: من أدركها يقول: اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي “Kim onu (Kadir Gecesi) idrak ederse şöyle desin: Allah'ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!” وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ القدر “Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?” [Kadir 2] Yani ilminiz, onun faziletinin hedefine ulaşmamıştır demektir…] Nesefi’nin tefsirinden aktarılan bitti.
Sure, Kadir Gecesi’nin Kur’an’ın nazil olduğu mübarek geceye denk geldiğini tekrarlayan bir gece olduğunu açıklayan birden fazla hususu içermektedir ve bu konuda Allahu Teala’nın şu kavli yeterlidir:تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ “Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler.” [Kadir 4] Dolayısıyla melekler bu gecede Cebrail Aleyhisselam ile birlikte iniyorlar demektir; Kur’an’ın, [تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ] “Melekler inerler” şeklindeki fiil cümlesinde muzari lafzını kullanması, sürekliliği ve yenilenmeyi ifade etmek için olup geçmişe ve son bulmaya delalet eden mazi lafzını kullanmamıştır; bu da açık bir şekilde Kadir Gecesi’nin tekrarlanan bir gece olduğu ve her yıl o gecede meleklerin Cebrail Aleyhisselam ile birlikte indiği anlamına gelmektedir.
2- Allahu Tela Duhan suresinin başında şöyle buyurmuştur: إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ * فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ “Biz onu (Kur’an’ı) mübarek bir gecede indirdik; biz daima uyarmaktayız. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir.” [Duhan 3-4] Nesefi’de şöyle geçmektedir (3/302): […Ramazan ayında söylenen sözlerin çoğunda Kadir Gecesi vardır. Sonra şöyle dediler: (Kur’an’ın) tamamını Levh-i Mahfuz’dan göklere indirmiş, sonra Cebrail, ihtiyaç duyduğu zamanda Nebi’si Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e indirmiştir. Ve şöyle denildi: Onun inişinin başlangıcı, Kadir Gecesi’dir. İçerisinde hayır ve bereketin inmesinden ve dualara icabet edilmesinden dolayı mübarek birçok hayır vardır; şayet onda sadece Kur’an bile indirilmiş olsaydı, bu bile lütuf için yeterli olurdu. إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ * فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ “Biz daima uyarmaktayız. Her hikmetli işe o gecede hükmedilir.” Bu ikisi, yeminin cevabını açıklayan birbirine sarılmış şekilde devam eden iki cümle olup sanki şöyle denilmektedir: Biz onu indirdik, çünkü ceza konusunda uyarmak ve ikaz etmek bizim işimizdir. Biz onu özellikle bu gecede indirdik; çünkü Kur’an’ın indirilmesi hikmetli işlerden olup her hikmetli işe bu gecede hükmedilir. [يُفْرَقُ] “Hükmedilir” kelimesinin anlamı, bu geceden gelecek sene gelecek olan Kadir Gecesi’ne kadar kulların rızıkları ve ecelleri hakkındaki her konuyu ve onların tüm işlerini ayırmak ve yazmaktır. [حَكِيمٍ] “Hikmet sahibi”, hikmet sahibi olmak yani hikmetin gerektirdiği şeyleri yapmaktır ki bu, mecazi bir atıftır; çünkü Hakîm, işin sahibinin gerçek sıfatı olup onun işi ise mecazi olarak vasfedilmiştir…] Bitti.
Aynı şekilde bu ayetlerden de, Kur’an’ın nazil olduğu Kadir Gecesi’nin tekrarlanan bir gece olduğu açıkça anlaşılmakta olup bu konuda Allahu Teala’nın şu kavli yeterlidir: فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ “Her hikmetli işe o gecede hükmedilir.” Dolayısıyla bu, şüphesiz bu gecede, her hikmetli işe tekrarlanarak hüküm verildiğine delalet etmektedir; zira Kur’an’ın [فِيهَا يُفْرَقُ] “O gecede hükmedilir” lafzının muzari fiil olara kullanılması, sürekliliği ve yenilenmeyi ifade etmektedir.
3- Böylece Kur’andan, Kadir Gecesi’nin Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu mübarek bir gece olduğu, onun mübarek Ramazan ayının gecelerinden biri olduğu, Melekler ve Ruhun (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için indiği, Allah katından bir emir olarak her hikmetli işe o gecede hükmedildiği, bu gecede yapılan salih amellerin bin ayda yapılan amelden daha üstün olması gibi bu gecede büyük bir faziletin olduğu açıkça anlaşılmaktadır… Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim’in, Kadir Gecesi’nin yenilenen ve tekrarlanan bir gece olduğuna karar verdiği ve Kadir Gecesi ile ilgili varit olan Peygamber efendimizin hadislerinin de aşağıda açıkladığımız gibi Kur’an-ı Kerim’de geçenleri tasdik ve teyit etmek için geldiği görülmektedir; dolayısıyla yukarıda nakledilen araştırmanın yazarı, şayet Kur’an-ı Kerim’i ve onun içinde geçenleri kabul ediyorsa, o zaman bu hadis-i şerifleri reddetmesine yer yoktur.
Üçüncüsü: Sünneti mutahharadan Kadir Gecesi’ne dair deliller:
1- Peygamber efendimizin sünnetinde Kadir Gecesi’nin tekrarlanan ve yenilenen bir gece olduğundan bahseden birçok hadis vardır; bunlardan iki hadisi zikretmemiz, talep edileni belirtmek için yeterli olacaktır:
a- Sahih-i Buhari’de, Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: مَنْ قَامَ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَاناً وَاحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً وَاحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ “Her kim inanarak ve (sevabını Allah"tan) umarak Kadir gecesini ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır. Her kim Ramazan orucunu inanarak ve (mükâfatını Allah"tan) umarak tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” Yine Buhari’de geçen başka bir rivayette, Ebu Hureyra’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu geçmektedir: مَنْ يَقُمْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَاناً وَاحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ “Her kim inanarak ve (sevabını Allah"tan) umarak Kadir gecesini ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.”Bu hadis, Kur'an-ı Kerim'de Kadir Gecesi hakkında zikredilenle tutarlı olup bundan, Kadir Gecesi’nin tekrarlanan ve yenilenen olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
b- Tirmizi Sünen’inde Aişe’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ إِنْ عَلِمْتُ أَيُّ لَيْلَةٍ لَيْلَةُ الْقَدْرِ مَا أَقُولُ فِيهَا؟ قَالَ: «قُولِي اللَّهُمَّ إِنَّكَ عُفُوٌّ كَرِيمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي “Dedim ki: Ey Allah'ın Rasulü! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim? Allah’ın Rasulü dedi ki: De ki: Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de bağışla!” [Ebu İsa bu hadisin, Hasen ve Sahih olduğunu söyledi.] İbn Mace ve diğerlerinde geçen hadisin başka bir rivayetinde Aişe’nin şöyle dediği geçmektedir: يَا رَسُول اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَرَأَيْتَ إِنْ وَافَقْتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ مَا أَدْعُو؟ قَالَ: «تَقُولِينَ اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّي» “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem! Şayet Kadir Gecesi’ne ulaşırsam nasıl dua edeyim? Allah’ın Rasulü dedi ki: Allahım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni de bağışla! diyeceksin.” Aynı şekilde bu hadis de, Kur'an-ı Kerim'de Kadir Gecesi hakkında zikredilenle tamamen tutarlı olup bundan, Kadir Gecesi’nin tekrarlanan ve yenilenen olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İşte hadis, bu şekilde anlaşılmalıdır; zira bizler, Kitap’a tabi olmakla emrolunduğumuz gibi sünnete tabi olmakla da emrolunduk: وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا “Rasul size neyi verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa onu da bırakın.” [Haşr 7]
2- Kaldı ki hadisi reddetmek, kişinin hevasından, manasını anlama konusundaki cehaletinden, kendisindeki kin dolu ihtiyaçtan ya da benzerlerinden dolayı olmaz; aksine bir hadis, hadis ilimlerinde ve usulu’l fıkıhta geçen yöntemle reddedilir; bu ise şüphesiz ki aklı olan veya hazır bulunup kulak veren herkes için kendi bölümünde şöyle açıklanmıştır:
Hadis, rivayeten ve dirayeten reddedilir… Nitekim Şahsiyet kitabının üçüncü cildinde bu konu hakkında aşağıdaki şekilde geçmektedir:
[Ahad Haberin Kabul Şartları
Ahad haber, rivayet ve dirayet açısından şartlarını tamamladığında kabul edilir.Rivayet açısından hadisin kabulünün şartı şudur: Hadis ravisinin; Müslüman, baliğ, akıl sahibi, udûl, sadık, işittiğini zapteden, hadisi aldığı vakitten eda ettiği vakte kadar hatırlayabilir olmasıdır.Usûl ve hadis usûlü âlimleri rivayet şartlarını tafsilatıyla açıklamışlardır. Hadis ricali ve ravileri ile ilgili tarih ve kendilerinde bu sıfatların tahakkuk ettiği bir ravinin tarihi detaylarıyla açıklanmıştır.
Dirayet açısından ahad haberin kabul şartları ise şudur: Hadis, bir ayet, mütevatir veya meşhur bir hadis gibi kendisinden daha kuvvetli bir delile ters düşmemelidir… Özetle ahad haber, Kur’an’da bir ayet, mütevatir veya meşhur bir hadisle veya Kur’an’ın ya da mütevatir ya da meşhur hadisin açıkça belirlemiş olduğu bir illetle çelişirse hadis dirayet açısından kabul edilmez. Eğer böyle bir çelişki yoksa kabul edilir. Kıyasla çelişse bile hadis kabul edilir, kıyas reddedilir.] Bitti.
Eğer bir kişiye, onu kabul mü yoksa ret mi edeceğini bilemediği bir hadis sunulursa, o hadisi bilen birine sorsun. Zira Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: أَلَا سَأَلُوا إِذْ لَمْ يَعْلَمُوا فَإِنَّمَا شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالُ “Bilmediklerini sorsalardı ya! Zira Cehaletin ilacı ancak sormaktır.” [Ebu Davud tahric etti.]
Allah ve Rasulü’nden korkan aklı başında biri bunu yapar, hadisi kötülemez ve onunla alay etmez; aksi takdirde büyük bir günah işlemiş olur. Şimdi burada, makalenin yazarının kötülediği, kendisiyle alay ettiği, ardından makalenin yazarının edindiği kötü duruma örnek olan hadisi ele alacağız:
Makalenin yazarı, Müslim’in Sahih’inde Kadir Gecesi’nin zamanı hakkında rivayet ettiği ve Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Kadir Gecesi’nin gösterildiği, sonra da onu unuttuğu şeklindeki hadisle alay ederek… Şöyle diyor: [Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu nasıl unutur; oysa Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَى * إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ “Sana (Kur an’ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın. Ancak Allah dilerse o başka.” [Âla 6-7] Bunun anlamı, sana (Kur’an’ı) okutacağız ve onu asla unutmayacaksın demektir…] İnan bu adam ne dediğini bilmiyor! Ayet, Kur’an-ı Kerim hakkındadır; zira Allah Subhanehu ve Teala Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Kur'an-ı Kerim’i okutuyor, O da onu ezberliyor ve onu asla unutmuyor demektir. Nitekim bunun tefsirinde şöyle geçmektedir:
a- Kurtubi’nin tefsiri (20/18)
Allahu Teala’nın, سَنُقْرِئُكَ “Sana okutacağız” kavli, yani Kur’an’ı demektir; ey Muhammed onu sana öğreteceğiz ve فَلَا تَنْسَى “sen hiç unutmayacaksın” yani onu ezberleyeceksin demektir. [İbn Veheb Malik’ten rivayet etti.]
Bu Allahu Teala’dan bir müjdedir; ona açık bir ayet vererek müjdeyi verdi; yani Cebrail, vahiyden kendisine okunanı ona okumaktadır; zira o, okuma yazma bilmeyen bir ümmidir; dolayısıyla onu ezberleyecek ve unutmayacaktır…)
b- Taberi’nin tefsiri (24/370)
Allahu Teala’nın şu kavli: سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَى * إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ “Sana (Kur an’ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın. Ancak Allah dilerse o başka.” [Âla 6-7] Allahu Teala zikrinde şöyle buyuruyor: Ey Muhammed! Bu Kur’an’ı sana okutacağız ve Allah’ın dilemesi dışında onu unutmayacaksın.
Sonra tefsirciler şu kavlinin anlamı konusunda ihtilaf ettiler: سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَى * إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ “Sana (Kur an’ı) okutacağız; sen hiç unutmayacaksın. Ancak Allah dilerse o başka.” [Âla 6-7] Bazıları şöyle dediler: Bu Allah’ın, Nebisi Aleyhissaletu ve’s Selam’a, bu Kur’an’ı öğrettiğine, onu ezberlettiğine ve onu okumakta acele etmesini yasakladığına dair bir haberdir. Celle Senahu’nun şöyle buyurduğu gibi: لا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ “(Rasulüm!) Sana vahyedilen ayetleri hemen ezberleyip bellemek için dilini kıpırdatma. Çünkü onu senin kalbinde toplayıp ezberletmek de, onu dilinde akıtıp okutmak da bize aittir.” [Kıyamet 16-17]
Aynı şekilde diğer tefsirlerde de mezkur ayet, Kur’an-ı Kerim hakkındadır; bunun dışında Allah, bildiği bir hikmet gereği, Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bir meseleyi unutturabilir. Hadisin metni, Müslim’de Ebu Said el-Hudri Radıyallahu Anh’ın şöyle dediği gibidir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kadir Gecesi henüz kendisine bildirilmezden önce onu arayarak Ramazan'ın ortasındaki on günde itikâfa girdi. İtikâf günleri geçince çadırın sökülmesini emretti ve hemen çadır söküldü. Sonra Kadir Gecesinin, Ramazan’ın son on günü zarfında olduğu kendisine bildirildi. Bunun üzerine çadırın kurulmasını emretti ve çadır tekrar kuruldu. Sonra insanların yanına çıkarak: يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّهَا كَانَتْ أُبِينَتْ لِي لَيْلَةُ الْقَدْرِ وَإِنِّي خَرَجْتُ لِأُخْبِرَكُمْ بِهَا فَجَاءَ رَجُلَانِ يَحْتَقَّانِ مَعَهُمَا الشَّيْطَانُ فَنُسِّيتُهَا فَالْتَمِسُوهَا فِي الْعَشْرِ الْأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ الْتَمِسُوهَا فِي التَّاسِعَةِ وَالسَّابِعَةِ وَالْخَامِسَةِ“Ey insanlar, gerçekten bana Kadir Gecesi bildirilmişti. Ben de onu sîze haber vermek için çıkmıştım, fakat birbirlerinden hak dâva eden iki adam geldi yanlarında Şeytan da vardı. Bu sebeple Kadir Gecesi bana unutturuldu. Artık siz, onu Ramazan’ın son on günü zarfında arayın. Onu dokuzuncu, yedinci ve beşinci gecelerde arayın.” buyurdular. Ravi Dedi ki; ben; ey Eba Saîd! Siz sayıyı, bizden daha iyi bilirsiniz, dedim. Ebu Saîd: Evet, bu hususta biz, sizden daha üstünüz, dedi. (Kendisine): Bu dokuzuncu, yedinci ve beşinci ne demektir? diye sordum. Ebu Saîd: Yirmi birinci gece geçti mi ondan sonra gelen yirmi ikinci gece: dokuzuncudur, yirmi üçüncü gece geçti mi, onun arkasından gelen gece yedinci, yirmi beşinci gece geçti mi, onu takip eden gece beşincidir, cevabını verdi. İbni Hallâd: (Birbirlerinden hak dâva eden...) tabirinin yerine “Birbirleriyle muhâsama eden (çekişen) iki kişi.” dedi. Bu hadisi Buhari, Ubade İbn Samit’ten kısaca rivayet etmiştir; Allah Rasulü Sallallahu aleyhi ve Sellem Kadir Gecesi’ni haber vermek üzere evinden çıktı. Müslümanlardan iki kişi birbiri ile tartıştılar. Bunun üzerine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: إِنِّي خَرَجْتُ لِأُخْبِرَكُمْ بِلَيْلَةِ القَدْرِ، وَإِنَّهُ تَلاَحَى فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ، فَرُفِعَتْ، وَعَسَى أَنْ يَكُونَ خَيْراً لَكُمْ، التَمِسُوهَا فِي السَّبْعِ وَالتِّسْعِ وَالخَمْسِ “Size Kadir gecesini haber vermek üzere çıkmıştım. Ancak falan ile falan tartışınca (buna dair bilgi hafızamdan) kaldırıldı. Umarım ki bu da sizin için hayırlı olur. Kadir Gecesi’ni (yirmiden sonraki) yedinci, dokuzuncu ve beşinci gecede arayınız.”İbn Hacer’e ait Feth’ul-Bâri’de, hadisin şerhi hakkında aşağıdaki şekilde geçmektedir:
[… Kadir Gecesini’ni haber vermek için çıkmıştı sözü; yani Kadir Gecesi’nin vaktini belirlemek için demektir; [تَلَاحَى] “Talâha” kavli; Ha’nın fetha olarak gelmesi, kesre olarak gelen [التَّلَاحِي] “Talâhi”’den türetimiş olup tartışma ve münakaşa anlamındadır… Kaldırıldı sözü; yani onun belirlenen vakti hafızamdan kaldırıldı demektir; burada itimat edilen budur; bu da Müslim’in Ebu Sa’id’in hadisinden, bu kıssa hakkında açıkladığı şey nedeniyledir; zira şöyle dedi: [فَجَاءَ رَجُلَانِ يَحْتَقَّانِ] “Fakat iki adam geldi”, (“Kaf” şeddeli olarak gelmiştir); her biri kendisinin haklı olduğunu iddia ediyordu ve yanlarında Şeytan da vardı. Bu sebeple Kadir Gecesi bana unutturuldu. Kadi İyad bunda, hasımlaşmanın zemmedildiğine, manevi cezaya yani mahrumiyete sebep olduğuna ve Şeytan’ın bulunduğu yerde hayrın ve bereketin kaldırıldığına dair bir delil olduğunu söylemiştir…] Bitti.
Hadis dikkatli bir şekilde incelendiğinde; Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, Ramazan ayında Kadir Gecesi’nin ne zaman olacağını bilmediği, Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kadir Gecesi’ni aramak için Ramazan’ın ortasındaki o günde itikafa girdiği, sonra itikaf için kurdurduğu çadırın sökülmesini emrettiği, sonra Kadir Gecesinin Ramazan’ın son on günü zarfında olduğunun kendisine bildirildiği, insanlara Kadir Gecesi’nin zamanını haber vermek istediğinde Müslümanlardan iki kişinin birbiri ile tartıştığı, bunun üzerine Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Kadir Gecesi’nin zamanını unuttuğu ve insanlara onu son on gün içinde aramalarını emrettiği ortaya çıkmaktadır… Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendisine unutturan sebebin iki adam arasındaki tartışma olduğunu açıklamıştır. Burada, yukarıdaki hadisin şerhinde de açıklandığı gibi, İslam’da husumetin ve ihtilafların tehlikeleri ve bunun cezayı gerektirdiği anlatılmaktadır. Ayrıca meselenin bir de hikmeti vardır ki bu da azmin eksik olduğu Ramazan’ın son on gününe uygun düşmesidir;dolayısıyla Kadir Gecesi’nin belirtilmemesi ve son on günün gecelerinden birinde aranması, insanları son on günün genel hayrını elde etmek için çabalamaya sevk etmektedir. Nesefi tefsirinde şöyle diyerek ne güzel söylemiştir: (Belki de onun gizlenmesinin gerekçesi, onu isteyen kişinin onu denk getirmek ümidiyle birçok geceyi ihya etmesidir; bu da orta namazının, İsm-i A‘zam’ının ve Cuma günü (duaya) icabet saatinin gizlenmesi gibidir….) Peki makalenin yazarının bu hadisi reddetmesi için bu hadisteki sorun nerde Allah aşkına? Şayet bu, gerekli olan bir hikmetten kaynaklanıyorsa, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendisine gösterileni unutması neden doğru değil ki?! Dolayısıyla aktarılan metnin sahibinin, Kadir Gecesi hadislerine yönelik itirazını ve reddini sürdürmek için bu sebebi ve bu hikmeti göz ardı ettiği gayet açıktır.
Dolayısıyla hiçbir hadis hevadan, cehaletten veya İslam’a ve Müslümanlara karşı olan nefretten dolayı reddedilmez. Aksine ehil olan tarafından doğru bir şekilde incelenir, sonra daha önce Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadisinde geçtiği gibi şayet bilmiyorsa sorar:أَلَا سَأَلُوا إِذْ لَمْ يَعْلَمُوا فَإِنَّمَا شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالُ “Bilmediklerini sorsalardı ya! Zira Cehaletin ilacı ancak sormaktır.”
Dördüncüsü: Bütün bunlarla birlikte aktarılan metnin sahibinin, makul bir payı olmadığı gibi ne hadis ne de usul ilmi hakkında bir bilgisinin olmadığı, meseleleri doğru bir teraziyle tartmadığı ve meseleyi doğru bir yolla değerlendirmediği görülmektedir; bilakis kendi görüşüyle dini ve onun yapısını yok etmeye ve dinin aslı ve fürûları konusunda Müslümanlarda şüphe uyandırmaya çalıştığı görülmektedir; şayet soruyu soran kişi onun sözü hakkında sormasaydı, kendimizi onun vehimlerine-hezeyanlarına cevap vermekle meşgul etmeyecektik… Sonuç olarak Allah Subhanehu’dan, tuzak kuranların tuzağını kendi başlarına geçirmesini ve ümmeti onların şerlerinden korumasını, dinin şanını yüceltmesini, mümin kullarına yardım etmesini ve kafirlerin, münafıkların ve kasıtlı olarak şüphe uyandıranların ateşini söndürmesini niyaz ediyoruz.
Kardeşiniz
Ata İbn Halil Ebu Raşta
H. 08 Ramazan 1444 M. 30/03/2023
#Hizbut Tahrir#Soru Cevap#Kadir Gecesi#Kuran#Hadis#Hadis inkarcıları#Ramazan
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!