Şeyh Said'in Mirası Konferansı / Diyarbakır
Şehadetinin 99. yıldönümü münasebetiyle, Diyarbakır şehrimizde "Şeyh Said'in Mirası" başlıklı bir konferans düzenledik.
29 Haziran 1925’te İstiklal Mahkemeleri kararlarıyla şehit edilen Şeyh Said Efendi ve arkadaşları, şehadetlerinin 99. yıldönümünde rahmetle anılıyor.
Diyarbakır Selahattin Eyyubi Camii Konferans Salonu’nda "Şeyh Said'in Mirası" başlıklı konferansta Şeyh Said kıyamının nedenleri ve asıl hedefi konuşuldu.
Diyarbakır halkının yoğun teveccühüne mazhar olan konferansın açılış konuşmasını Burhan Ercan, gerçekleştirdi. Ercan, Şeyh Said kıyamının ana hatlarına dair kısa bir bilgilendirmede bulundu ve programın amacına değindi.
Tayyip Elçi: “Şeyh Said’in Kıyamı Şeriat İçindi”
Ardından programa bulunduğu Kabe-i Muazzama’dan gönderdiği video mesajla katılan Medrese Alimler Vakfı Başkanı Molla Tayyip Elçi, konferansı düzenleyenlere ve salondaki misafirlere selamlarını sundu.
Şeyh Said’in alelade bir insan olmadığını ve aldığı eğitim ile büyük bir İslam alimi olduğunun altını çizen Elçi, Cumhuriyet sonrası İslam’a karşı yapılan kıyıma, kıyamla karşılık verdiğine dikkat çekti.
Şeyh Said’in bir İslam şehidi olduğunu ifade eden Tayyip Elçi, mahkeme tutanaklarında da “Benim mücadelem İslam içindir” sözünün geçtiğine işaret etti. Ancak tarihi karartanlar İngiliz destekli bir isyan olduğu ya da ırkçı bir isyan olduğu iftirasında bulunduklarını, yaşarken Şeyh Said’e tahammül edemeyenlerin şehit edildikten sonra mübarek cesedine de tahammül edemediklerini vurguladı.
Bir asır sonra bile bir İslam şehidi olan Şeyh Said’in mezarının yerinin belli olmamasının bir zillet olduğunu hatırlatan Elçi, yalan yazan tarihin de yeniden masaya yatırılması ve gerçeklerin artık gün yüzüne çıkarılması çağrısında bulundu.
Muhammed Emin Yıldırım: “Şeyh Said, Yüzünün Akıyla İmtihanını Tamamladı”
Siyer Vakfı Kurucusu Muhammed Emin Yıldırım, gönderdiği video mesajda Şeyh Said’in Nebevi verasetin hakkını vermiş bir alim olduğunu ifade ettikten sonra “Çok ağır bir zamanda bu işin imtihanını verdi ve yüzünün akıyla da bu imtihanı tamamladı ve köşesine çekilmeden üzerine düşeni hakkıyla yerine getirdi” dedi.
Şeyh Said'in Allah’ın üzerine yüklediği bir sorumluluk olarak bir alime yakışır şekilde tavır ortaya koyduğunu vurgulayan Yıldırım, bu tavır neticesinde 46 arkadaşı ile birlikte 99 yıl önce bugün 29 Haziran’da idam sehpasında canlarını Allah’a kurban ettiklerini hatırlattı.
Yıldırım son olarak “Hilafet gibi Allah’ın bize yüklediği bir sorumluluğun tam olarak hakkıyla nasıl ortaya konmasına dair bir numune bıraktı” ifadesiyle Şeyh Said’in kıyamını özetledi ve “sadakatle onların bize emanet ettiği sancağı taşıma sorumluluğumuzu hatırlayıp gereğini yerine getirme gayreti içinde olmalıyız” çağrısında bulundu.
Ardından Şeyh Said Kıyamı ve o zamanki tarihsel süreci ele alan Kürtçe sinevizyon gösterimi yapıldı.
Mehmet Emin Kutluay: "Şeyh Said, Laiklik Denen Beşer Sistemine Teslim Olmadı"
Sinezyon gösteriminin ardından katılımcılara hitap eden M. Emin Kutluay, Şeyh Said'e atılan iftiraların aksine, "Biz onu Kur'an-ı Kerim'de Allah Subhanehu ve Teala'nın ifadesiyle 'Rabbim Allah'tır deyip, dosdoğru olanlar' şeklinde tanıdık" diyerek konuşmasına başladı.
Şeyh Said'in ilmiyle amil olan yani ilmini uygulayan bir alim olduğunun altını çizen Kutluay, şöyle devam etti:
"Şeriatı anlatmış, Hilafet'i anlatmış, şehadeti anlatmış ama anlattığı şey sözde kalmamış. Uygulamalı olarak bu dünyadan izzetle ve şerefle nasıl göçülür, bunu da Ümmet-i Muhammed'e öğretmiş"
"Adına demokrasi, adına laiklik denen beşer sistemine teslim olmamış" diyerek Şeyh Said kıyamının detayını ortaya koyan Kutluay, Şeh Said Hilafet'i ve Şeriat'ı savunduğunu ve bu yolda canını verdiğini ifade etti.
Adaletin Şeriat olduğunu ama bu toplumun Şeriat'ı anlayamadığını ve hakaretlerde bulunduğunu hatırlatan Kutluay, huzur isteyenlerin Şeriat'a teslim olması gerektiğini ifade etti.
Şeyh Sad'in hayatından anlaşılması gereken bir diğer önemli noktanın da alimin izzetli olması gerektiğini söyleyen Kutluay, alimlerin Allah'tan hakkıyla korkan kişiler olduğunu ve yalnız Allah'tan korkup, makam ve mevkiyi bir kenara bırakıp, hakkı söylemesi gerektiğini vurguladı.
Kutluay konuşmasını, alimlerin Hilafet'e ve Şeriat'a canı pahasına sahip çıkması gerektiğini ifade edip, "Yaşasın Hilafet, yaşasın şeriat, yaşasın Allah'ın hükümleri" sözleriyle sunumunu tamamladı.
Abdullah İmamoğlu: “Şeyh Said ve Yarenleri Laikliğe ‘LA’ Dedi”
Programın kapanış konuşmasının yapan Abdullah İmamoğlu, konuşmasına Şeyh Said’in meşhur,“Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir.” sözü ile başladı.
‘Dini mübini ve Hilafet’i savunmak uğrunda hayatını feda etmekte tereddüte düşmeyen Şeyh Said ve yarenlerini şehadetlerinin 99.senesinde rahmetle andığını’ ifade eden İmamoğlu, şeyh Said’in davasının iftiracıların aksine ırkçılık davası olmadığının, mücadelesinin “Allah’ın mülkünde Allah’ın sözünün egemen olması” mücadelesi olduğunun altını çizdi.
Şeyh Said’in peygamberin izinden gittiğine ve dünyalık maslahatları değil Allah’ın rızasını tercih ettiğine dikkat çeken İmamoğlu, alim olmanın gereği olarak Allah’tan başkalarının hüküm sürmesine rıza göstermediğini ve sisteme entegre olarak mücadele etmediğini de hatırlattı.
Daha sonra dikkat çekici bir seslenişte bulunan İmamoğlu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak şunları söyledi:
“Tıpkı Şeyh Said ve yarenleri gibi sizler de Allah’ın mülkünde Allah’a söz hakkı vermeyen laikliğe, demokrasiyle bütün benliğinizle “LA” diyebilecek misiniz?
İslam dini ve hilafet için çalışmaya hazır mısınız?
Şeyh Said'in ruhunu şad etmeye hazır mısınız?
Salondakilere sorulan bu sorulara misafirlerin güçlü bir şekilde “varız” yanıtını alan İmamoğlu, “Allah hüsnü şehadetinizi kabul buyursun” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Konferansın sonunda salonda bulunan misafirler, konuşmacıları tebrik ederek memnuniyetlerini arz etti.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!