28 Şubat’ın Arifesinde Yargı Zulmü ve Garabeti Bitmek Bilmiyor
Daha öncede defalarca dile getirdiğimiz gibi, Hizb-ut Tahrir’in sadık ve hayırlı gençlerine yıllardır yapılan yargı zulmü son günlerde bir yargı katliamına dönüşmüştür.
Hizb-ut Tahrir’in hayatını İslam davasına adamış muhlis gençlerinden ve Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi olan Osman Yıldız, 20 Şubat 2019 Çarşamba gecesi ikamet ettiği İstanbul’daki evinden çıktığı sırada gözaltına alınmış ve yapılan işlemlerin ardından 21 Şubat 2019 Perşembe günü tutuklanarak cezaevine konulmuştur. 2017 yılı sonunda Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Hizb-ut Tahrir davalarını toplu olarak onamasının akabinde, iki ayrı davadan 10 yıl hükmü kesinleşen Osman Yıldız, Hizb-ut Tahrire yönelik yargı katliamına bir son verilmediği takdirde yaklaşık 5 yıl daha cezaevinde kalacaktır.
Daha öncede defalarca dile getirdiğimiz gibi, Hizb-ut Tahrir’in sadık ve hayırlı gençlerine yıllardır yapılan yargı zulmü son günlerde bir yargı katliamına dönüşmüştür. Bir terör örgütü ile iltisaklı olduğu için kapatılan ve dağıtılan Yargıtay 9. Ceza Dairesi bilindiği gibi hukuk ve akıl dışı bir gerekçe ile Hizb-ut Tahrir’i terör örgütü kapsamına sokmaya çalışmıştı. Bu Dairenin meşum kararları ile Hizb-ut Tahrir’e mensup yüzlerce hayırlı genç yıllarca cezaevlerinde yattı. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kapatılıp dağıtılmasının ardından, halefi olan 16. Ceza dairesinin bu hukuksuzluğa son vereceği beklenirken maalesef onlarda seleflerinin yolunda seyrederek 105 kişi hakkında 660 yıllık cezayı onadılar. Yargıtay’ın hiçbir gerekçeye dayanmayan bu kararları Türkiye’deki duyarlı tüm Müslümanlar tarafından bir yargı skandalı olarak görüldü. Bu kararların akabinde ardı ardına gelen Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları ile Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmü açıkça ortaya konulmuş oldu. Zira Anayasa Mahkemesi gerek yerel mahkemelerin gerek Yargıtay’ın ceza kararlarının hiçbir gerekçeye dayanmadığını, haksız ve hukuksuz olduğunu ve Hizb-ut Tahrir’in bir terör örgütü olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyordu. Anayasa Mahkemesinin bu kararlarının emsal teşkil etmesi ve tüm dosyaların bozulup yeniden yargılama yapılması gerekirken, yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin kararlarını hiçe sayması ve Hizb-ut Tahrir’e mensup kişilere yönelik tutuklama furyasının hız kazanması artık meselenin yargı zulmü olmaktan çıkıp bir yargı katliamına dönüştüğünü göstermektedir.
Bu yargı katliamında dahli olan herkese buradan sesleniyor ve diyoruz ki, Hizb-ut Tahrir ve gençleri yüklenmiş oldukları İslam Davasından asla taviz vermeden ve bir an dahi duraksamadan devam edeceklerdir. Bugüne kadar bu böyle olduğu gibi bundan sonra da hep böyle olacaktır. Hiçbir ceza ve zulüm muhlis ve muttaki Müslümanları yolundan döndüremez. Bu cezalar sizlerin zulümlerinizi ve hesabınızı artırırken, yiğit dava adamlarının sadece azimlerini ve ecirlerini artırır. Unutmayın ki, zulmedenlere yönelik Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın değişmez sünneti şudur:
وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları gözlerin dışa fırlayacağı bir güne erteliyor.” [İbrahim 42]
PDF'i indirmek için tıklayınız
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!