HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

AMERİKA'DA YAŞANANLAR DEMOKRASİNİN İFLASIDIR

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Üyesi sayın Muhammed Emin Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunDU. -Amerika'da Yaşananlar Demokrasinin İflasıdır -Boğaziçi Üniversitesinde Yaşananlar

AMERİKA’DA YAŞANANLAR DEMOKRASİNİN İFLASIDIR


Bildiğiniz gibi Amerika’nın başkenti Washington'da, başkanlık seçimlerinin sonuçlarının resmileşeceği Kongre oturumu, Trump destekçilerinin Kongre binasına baskın düzenlemesiyle yarıda kaldı. Sonrasında ise olaylar büyüdü ve biri polis olmak üzere 5 kişi hayatına kaybetti. Yapılan bu baskınla beraber yaklaşık 200 yıl aradan sonra ABD Kongresi tekrar işgale uğramış oldu. Amerika'da meydana gelen bu kanlı Kongre baskınından sonra başta Avrupa olmak üzere diğer dünya devletlerinde bir korku ve panik havası oluştu. Liderler endişelerini ve tepkilerini peş peşe dile getirdiler. Öyle ya, şayet büyük abi! ABD’de yaşanan bu olaylar kısa sürede sonlandırılmasaydı demokrasi adına kara bir leke olacaktı ve belki de demokrasi tarihin çöp sepetindeki yerini alacaktı. Yıllardır demokrasi adına sömürdükleri ülkeler bir bir ellerinden çıkacaktı.  İlahlaştırdıkları demokrasi için halkın kanı dökülmüş, malları telef olmuş, bunların hiçbir önemi yoktur. Onlar için varsa yoksa köhne demokrasinin geleceğidir. Zaten ortaya koydukları tepkilerden bunu anlamak mümkündür. Demokrasiyi kirli siyasetlerine kılıf yapanlar şöyle diyorlar:
"Demokrasiye yönelik bir saldırıya tanık oluyoruz. "Bu, demokrasiye yönelik kabul edilemez bir saldırıdır. Demokrasi ayaklar altına alındı.  ABD demokrasisine görülmemiş saldırı… “


Bu iki yüzlü siyasetçilerin sözünü dinleyenler sanki seçimle işbaşına gelen demokratik iktidarların temiz işler yaptığını demokrasinin de doğru düzgün bir şey olduğunu sanır. Bu tepkiler arasında en ilginç olanı ise Rusya’dan geldi. Rusya Federasyon Konseyi Uluslararası İşler Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçev, demokrasi bayramının artık sona erdiğini, ABD’nin artık demokrasi konusunda bir rota çizemediğini, bu nedenle artık onu belirleme ve hatta başkalarına empoze etme hakkını da kaybettiğini vurguladı. Rus siyasetçi aslında bu tepkiyle bir zamanlar dünya halklarına demir yumrukla empoze ettikleri komünizminde insanlık için bir rota çizemediğini ifşa etmiş oldu. Zira komünizm kendi halkı tarafından terk edilerek yıkılmıştır. Kapitalizm ise yıkılmanın eşiğindedir.


Kıymetli Müslümanlar! 
ABD’de yaşanan bu olayları sadece yüzeysel bir bakışla değerlendirmek doğru olmaz. Her ne kadar yaşanan olaylar teknolojik şirketlerin desteğini alan Biden ile petrol ve silah şirketlerinin desteğini alan Trump arasında siyasi bir rekabet veya çatışma gibi görünse de, sebepleri farklı yerde aramak lazım. Hatırlarsanız, yakın bir zaman önce siyahi kökenli George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi ABD’de büyük bir tepkiyle karşılanmıştı. Birçok kentte protestolar düzenlenmiş, ırkçı saldırı karşısında halk ayaklanmıştı. Bu olay ise ABD sisteminin ırkçı ve kırılgan bir yapıya sahip olduğunu göstermişti. 


İşte ABD’de yaşanan bu son olaylar da sistemin ne kadar kırılgan ve zayıf bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Yine yaşananlar Amerikan halkının siyasetçiler tarafından kutuplaştırıldığının, birbirlerine düşman halklar haline getirildiğinin ve kendi halkını bile aynı potada eritemediğinin net bir fotoğrafıdır. Aslında ABD’de tüm bu yaşananlar demokrasinin bir kez daha iflas ettiğini gösterdi. Aynı şekilde sadece demokrasinin değil, tüm dünyaya kan ve zulümden başka bir şey vermeyen, toplumları açlık ve sefalete sürükleyen, toplumları iliklerine kadar sömüren Kapitalizminde çöktüğünü gösterdi. Yine aynı şekilde ABD’nin ve onun liderliğini yaptığı demokrasi ve özgürlükler fikrinin ne kadar yalan olduğunu, bir avuç kapitalist sermayedarların çıkarları için kendi halkının kanını dahi hiçe saydığını,  dünyaya artık liderlik yapamayacağını hatta ABD’den ve sömürüsünden bıkan halkların bu son yaşananlar karşısında sevindiklerini de gösterdi.

Bizler ABD’nin demokrasi götürmek amacıyla beldelerimizi nasıl yakıp yıktığını, başta Irak ve Afganistan olmak üzere Ortadoğu’da milyonlarca Müslüman’ı katlettiğini, 10 binlercesini evsiz, barksız, ailesiz bıraktığını unutmuş değiliz. Müslümanların yöneticilerinin Amerika’ya yardım ederek ümmet ihanet etiklerini unutmuş değiliz. Amerika’nın Demokrasi götürdüğü Irak Ebu Gureyb cezaevindeki bacılarımızın feryatları halen kulaklarımızda yankılanmaktadır.


Ancak artık Amerikan rüyası sona ermektedir. Zira bu olaylar hem sahip olduğu kapitalist ideolojinin hem de pazarladığı ve dayattığı batıl demokrasinin artık dünyaya liderlik yapamadığını gösteriyor. Amerika’nın kendisi iflas ettiği gibi savunduğu fikirlerin de iflas ettiğini gösteriyor.
Kıymetli Müslümanlar!
İslam coğrafyasında pazarlanmaya çalışılan demokrasi ve laikliğin sorunlarımıza çözüm üretmediğine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Artık vakit demokrasi bataklığından kurtulma vaktidir. Vakit, Amerikan sömürgeciliğinden ve İslam beldelerindeki Amerika dostu yönetimlerden kurtulma vaktidir. Vakit, İslam’ın liderliğinde dünyaya yeniden yön verme vaktidir. Vakit, İnsanları beşeri sistemlerin karanlıklarından, İslam’ın aydınlığına çıkarma vaktidir. Vakit, bütün bir insanlığa hidayet ve hayrı ulaştıracak İkinci Raşid-i Hilafet Devletini kurma vaktidir. Öyleyse gelin hep birlikte Raşidi Hilafet için çalışalım, dünyada ve ahirette kurtuluşa erenlerden olalım.


BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİNDE REKTÖR TARTIŞMALARI
Son bir haftadır Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan rektör atamasını, ardından yaşanan protestoları ve yapılan açıklamaları ibretle takip ediyoruz. Yapılan tartışmalara bir bakın! Tarafların nasıl sığ bir fikir dünyasına sahip olduklarını göreceksiniz. Rektör ataması üniversitenin yaptığı seçimle mi olmalı? YÖK mü atamalı? Bugün olduğu gibi YÖK önerip Cumhurbaşkanı mı atamalı? Yoksa direk Cumhurbaşkanı mı atamalı? Bunların ne önemi var? İş ehline verildikten sonra kimin atadığı neden önemli olsun ki? Sorgulanması gereken kimin atadığı mı yoksa kimin atandığı mı? Elbette kimin atandığı. Liyakat sahibi olmayan bir kişinin üniversitede yapılan seçimle rektör olarak atanması onu değerli kılmaz. Liyakat sahibi olan bir kişiyi Cumhurbaşkanının ataması da onu değersiz kılmaz. Dolayısıyla Mesele liyakat meselesidir. 
Tam da burada Boğaziçi Üniversitesi özelinde üniversitelerin durumunu bir gözden geçirmek gerekir. Mesela halkın verdiği vergilerle ayakta duran, öğretim görevlilerin maaşları halktan aldığı vergilerle ödenen Türkiye’nin bu seçkin üniversitesi kurulduğu günden bu güne kadar 50 yılda bu halkın hayatını kolaylaştıracak hangi buluşa, hangi icada imza atmıştır? Türkiye’yi çağ atlatacak ve en azından iktisadi kalkınmayı gerçekleştirecek hangi teknolojik gelişmelere katkıda bulunmuştur? Bilim dünyasına tek bir makale kazandırmış mıdır? Bu üniversitenin yetiştirdiği öğrenciler alanlarında ne gibi başarılar elde etmiştir? Bugün için dünyanın konuştuğu iki önemli gelişmeye imza atan bilim insanları Türk değil midir? 5G teknolojisinin mimarı olan Prof. Erdal Arıkan Türkiye’de hangi üniversitede eğitim görmüştür? Covid19 aşısını bulan Prof. Uğur Şahin’i hangi üniversitemiz yetiştirmiştir? Ne yazık ki, Arıkan Amerika’da, Şahin ise Almanya’da eğitim görmüştür. Öyleyse bu geri kalmışlığın sorunu insanımız değil; üniversitelerimizdir.  Yine şu soruyu sormak lazım. Üniversiteler gerçekten bilim yuvası ise nerede bu bilim? Neden halkın ihtiyaçlarını karşılayacak somut bir şeyler ortaya koymuyor? Madem bilim yuvası neden Koronavirüs aşısını Çin’den alıyoruz? Bir aşı bulmaya bilgi ve teknolojimiz yetmezken rektör atamasını mı konuşacaksınız? Bu nasıl bir sığ düşünce? Bu nasıl bir vurdumduymazlık?!


Görünen o ki kıymetli Müslümanlar! Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne hiçbir şey değişmemiş. Dün neyse bu gün de o! Bu kafa ve bu düzen devam ettikçe Muhtemelen yarın da o şekilde kalacak! Ayrıca hatırlamak ve hatırlatmak gerekir ki, Türkiye’deki eğitim sisteminin temelinde laik, Kemalist, demokrat bireyler yetiştirmek düşüncesi vardır. 

Bu temel Cumhuriyetin kuruluşunda atılmış ve günümüze kadar sıkı bir şekilde korunmuştur. Üniversitelerimizin en iyi bildiği şey - iyilerini tenzih ederek söylüyorum- laik, Kemalist, dünyadan bihaber, kimliksiz, kişiliksiz, hedefsiz, vizyonsuz, ahlaksız tipler yetiştirmektir. Nitekim Boğaziçi Üniversitesindeki protestolarda bu tipleri gördük. Ellerinde LGBT bayrağını almış kızlı erkekli üniversite öğrencilerini izledik. Bu görüntüyü izleyen akıl ve izan sahibi herkes aynı soruyu sordu: Bunlar mı bu ülkenin geleceği? Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili “Ahlaklı gençler yetiştirmeden geleceğe umutla bakamayız” dedi. 
Sayın Erdoğan işte bu gençler sizin yirmi yıldır başında olduğunuz Laik Cumhuriyetin eseridir. Bu gençler “dindar nesil” vaat ederek demokratik batı kültürünü verdiğiniz eğitim sisteminizin eseridir.Bu gençler uğruna alim ve hocaları harcadığınız, aileleri parçaladığınız İstanbul sözleşmesi ve türevlerini eseridir. Bu gençler yönettiklerinden sorumlu olmak zorunda olan sizlerin eseridir.


Kıymetli Müslümanlar Sayın Basın Mensupları
Kalkınma, teknolojik buluşlar, bilim, sanayi, edebiyat, sanat bunların tamamı tek bir sütun üzerine bina edilmiştir. O sütun fikri kalkınmadır, o sütun İslam ideolojisidir. İslam’ın camiler ve kalplerdeki esaretine son verip hayatın her alanına hakim olmasını sağlamadıkça bu saydıklarımızın hiçbirisini elde edemezsiniz. Ancak sömürgeci kafirlerin kötü bir taklitçisi olmakla yetinirsiniz. İşte bu nedenle Hizbuttahrir Türkiye tüm Müslümanları İslam ideolojisine sıkıca sarılmaya ve bu ideolojiyi hayata tatbik edecek olan Raşidi hilafet devletini kurmaya davet etmektedir. Er ya da geç zafer inananlarındır. Ve Bu Allah için hiçte zor değildir.   

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

12 OCAK 2021

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.