HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Avm’ler Açık Camiler Hâlâ Kapalı Neden?

Şehirlerarası seyahat yasağı 13 büyük şehirde kaldırıldı. AVM’ler de bu normalleşme kapsamına sokuldu ve açıldı. Lakin hâlâ camilerde cemaat ile namaz ve Cuma namazı kılınamıyor. Hâlâ bu yasak devam ediyor. Mübarek Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde Kadir Gecesi’ni karşılamaya hazırlanıyoruz ama maalesef camilerimiz kapalı.

YENİ EKONOMİK KARARLAR

Geçtiğimiz hafta ekonomi ile alakalı bazı kararlar alındı. Dolar başta olmak üzere TL karşısında dövizdeki aşırı artış sebebiyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) bazı işlemlere sınırlama getirdi. Londra merkezli olduğu söylenen saldırılarda Türk Lirası olmadan yapılan Swap işlemleri neticesinde döviz kurunda oluşan ani yükseliş nedeniyle, BDDK 3 bankaya işlem yasağı getirdi. Nedir bu Swap işlemi? Neden TL’nin değer kaybına sebep oluyor? Yabancı bankalar ya da finans kuruluşları, Türk bankalarından Türk lirası ile kredi kullanıp aldıkları bu para ile yüklü miktarda dolar satın alıyorlar. Türk lirası dövize dönüştüğü için kurlarda artış oluyor yani TL değer kaybediyor. İşte bu işlemi önlemek için BDDK Swap işlemlerine sınırlama getirdi.

Peki, bu bir çözüm müdür? Kısa vadede dövizdeki yükselişi durdurabilir ancak uzun vadede kalıcı bir çözüm asla olamaz. Hatırlarsanız benzer olayları biz Ağustos 2018’de, Mart 2019’da, Eylül 2019’da yine yaşamıştık. Hatta hepsi aynı türdendi. Londra’dan Swap saldırıları yapılmış ve BDDK da benzer kararlar almıştı. Şimdi biz “alınan bu kararlar uzun vadede çözüm değil” diyoruz. Neden? Çünkü bunun başlıca sebepleri var.

Birincisi; bu “Swap” dediğimiz işlem kapitalist iktisat sisteminde yasal bir işlemdir. Bunu, bankalar ya da sermaye grupları “yatırım” adı altında sürekli yapmaktalar. Bunun için ekonomisi güçlü olan, ekonomik istikrarı olan ülkeleri seçmezler. Çünkü daha çok kazanmaları için onlara, ekonomisi zayıf ve ekonomik istikrarı olmayan ülkeler lazım olur ki, kur iniş ve çıkışlarından daha çok kâr elde etsinler. Dolayısıyla Türkiye için saldırı olan bu işlem aslında onlara göre yani kapitalist iktisada, küresel finans sistemine göre yasal zeminde yürütülen yatırım faaliyeti olarak görülüyor.

İkincisi; BDDK’nın almış olduğu bu yasak kararı kısa sürelidir. Bu yasak kararını uzun süreli alması bankaların isteyeceği bir şey değildir. Çünkü bankalar kendi menfaatlerinden başkasını düşünmezler bu yüzden gelen herkese kredi vermek isterler, ülke batmış-çıkmış, saldırı olmuş onların umurlarında olmaz. Bu yüzden BDDK, bu kararı çok uzun süre tutamaz. Yani dolayısıyla bu çözüm uzun vadeli bir çözüm değildir.

Üçüncüsü ve en önemlisine gelince; asıl sorun ekonominin bu şekilde faize ve sanal veriler üzerine bina edilmesidir. Eğer ki Batılı devletler gibi bir sömürü gücünüz yoksa bu sistemde kaybeden taraf hep siz olursunuz. Dolayısıyla Türkiye gibi ekonomik istikrarı bulunmayan, dışa bağımlılığın bu denli yüksek olduğu ülkelerde bu saldırıların olması kaçınılmazdır.

Bakın, Türk Lirasından 6 sıfır atıldığında 1.40 olan dolar kuru bu zamana kadar artarak geldi. Elbette bunun sebeplerinden en büyüğü, ABD’nin dolar gücünü, ekonomik bir silah olarak kullanmasıdır. Ancak siz kapitalist iktisat sistemini kabul ettiğiniz anda bu gücün boyunduruğu altına girmeyi de kabul etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu sistem içerisinde kalındığı müddetçe kontrol her zaman sömürgeci devletlerde olacaktır. İşte bizim yıllardır ne yaparsak yapalım çözemediğimiz ekonomik sorunların temellerinde bu vardır.

Ayrıca şunu da ekleyelim: Hükümet, ekonomi ile alakalı olumsuz eleştiri yapılmasını ve paylaşımlarda bulunulmasını da hafta içi aldığı bir karar ile yasakladı. Bizler gerek bu platformdan gerekse diğer yayın organlarımızdan ekonomi ile alakalı doğru ve kalıcı çözümlerin neler olduğunu defaatle dile getirdik. Ve bunu getirmeye devam edeceğiz. Doğru çözüm için atılması gereken en büyük adım, kapitalizm ve onun iktisat sistemini ivedilikle terk etmektir. Bu kolay bir iş gibi görünmeyebilir, ancak imkânsız bir şey değildir. Hele ki, kapitalizmin çöktüğü, iflas ettiği, yıkılmaya doğru gittiği şu günlerde belki de zor bile değildir. Uzun vadede kalıcı bir çözüm için alınması gereken tedbirler kapsamında yasak sadece Swap işlemlerine değil kapitalist nizamın bizatihi kendisine olmalıdır. Ve doğru çözüm olan, emeklerin ve servetlerin zayii olmadığı İslâm iktisat sistemine geçmektir.

AVM’LER AÇIK CAMİLER HÂLÂ KAPALI, NEDEN?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta kabine toplantısı sonrasında salgın ile ilgili uygulanacak normalleşme takvimini kamuoyuna açıkladı. Bu hafta da yine normalleşme adımları ile ilgili alınan yeni kararları duyurdu. Bu takvime göre ilk defa bu hafta 65 yaş üstü, 20 yaş altına kısa süreli de olsa sokağa çıkma izni verildi. Şehirlerarası seyahat yasağı 13 büyük şehirde kaldırıldı. AVM’ler de bu normalleşme kapsamına sokuldu ve açıldı. Lakin hâlâ camilerde cemaat ile namaz ve Cuma namazı kılınamıyor. Hâlâ bu yasak devam ediyor. Mübarek Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde Kadir Gecesi’ni karşılamaya hazırlanıyoruz ama maalesef camilerimiz kapalı.

Hükumet Cuma namazlarının kılınması hususunda bir çözüm ortaya koyabilirdi ama yapmadı. Çünkü camilerin piyasaya ekonomik bir girdisi yok. AVM ve otellerin var ama… İşte bunun için alışveriş merkezlerine düzenleme getirerek açmasını biliyorsunuz. Turizm sezonu sekteye uğramasın diye gelecek tepkileri de göze alarak sınavları erkene çekebiliyorsunuz. Otellerdeki rezervasyonların nasıl olacağını, sahillerdeki şezlongların sosyal mesafe kuralına göre nasıl sıralanacağını dahi planlıyorsunuz. Ama haftada bir gün 1 saatlik Cuma namazı için bir düzenleme yapamıyorsunuz öyle mi? Yapamıyorsunuz değil, yapmıyorsunuz. Kaldı ki AVM ve otellerin kontrolü özel sektörde, denetleme konusunda devlet eksik kalabilir ama camiler Diyanet’in kontrolünde… Camilerin imam ve müezzinleri devlet memuru… yetmedi, her caminin derneği var, camii cemaatinden dernek yöneticileri var. Cuma namazının kılınması için yürütülecek koordinasyonda bu insanlar canla başla çalışır. Her şey resmî bir yazıya bakar ama siz bunu yapmadınız. Yapmadınız çünkü işinize gelmiyor! Çünkü Müslümanlar maalesef bu konuda sizi muhasebe etmiyor. Allah’ın mescitlerini Cuma namazlarına ve cemaatle namaza tamamen kapattığınız için size hesap sormuyorlar. Size sermaye grupları hesap soruyor, turizmciler hesap soruyor, onların isteklerini yerine getiriyorsunuz. Ama bu topraklarda bu Anadolu yurdunda Allah’ın dini sahipsiz… Nasıl olsa camiler daha aylarca kapalı olsa bir şey olmaz değil mi? Ama AVM’ler açılmazsa, turizm sezonu açılmazsa ekonomi dibi görecek. Ekonominin battığını ve bu batışın sonunuzu getireceğini de biliyorsunuz!

Ey Yöneticiler! Asıl son Allah’ın huzuruna çıktığınızda olacak, İslâm’ın ve Müslümanların maslahatını hiçe saymanın hesabı orada sorulacak. O gün sizin yanınızda ne sermaye grupları, ne turizmciler, ne dost bildiğiniz kâfirler ne de baskısından çekindiğiniz Kemalistler olmayacak. O gün sizin yanınızda yaptığınız salih amellerden başkası olmayacak. Camileri kilitlemek, Cuma ve cemaatle namazı yasaklamak hayırlı değil şer ameldir.

SİYASETİN “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” İLE İMTİHANI

“Aileyi yıkan sözleşme” olarak bilinen “İstanbul Sözleşmesi” ve uygulamalara yönelik Müslümanların tepkisi artınca bu konuda siyasiler de açıklamalar yapmaya başladılar. Önce eski AK Partili vekil Mehmet Metiner, sosyal medya hesabından güya bir itirafta bulundu; “Yanlış yaptık” dedi. “Eminim ki oy veren vekil arkadaşlarımızın kahir ekseriyeti de neye oy verdiklerini bilmeden el kaldırdılar." diye de mazeret beyan etti.

Ağlar mısınız, güler misiniz? Cumhurbaşkanı’na zamanında danışmanlık yapmış bir adam kalkmış imza attığı sözleşmeyi okumadığını söylüyor. İnanıyor musunuz? Metiner açıklamasında bir detayı da vurguluyor: İstanbul Sözleşmesinin Ahmet Davutoğlu’nun AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğu dönemde meclise getirildiğini söylüyor. Böylece Cumhurbaşkanı’nı masumlaştırarak Ahmet Davutoğlu’nu hedef tahtasına koyduğunu düşünüyor.

Ama Ahmet Davutoğlu yaptığı işin arkasında! “Bu sözleşmeye, İstanbul Sözleşmesi’ne gururla imza attım; bugün de atarım, yarın da atarım” dedi Davutoğlu… Bitmedi bu açıklamalardan birkaç gün sonra bu kez yeni kurulan DEVA Partisi kurucu üyesi eski AK Parti Milletvekili Mustafa Yeneroğlu çıktı… “İstanbul Sözleşmesi’nde İslâm’a aykırı bir şey yok” diye röportaj verdi gazeteye…

Kıymetli Müslümanlar, işte oy verdiğiniz meclisteki vekillerin durumu; mecliste neyi onayladıklarını bilmeyen robotlar gibi el kaldırıp indiren kişiler sizi temsil ediyor. Siz bunu hak ediyor musunuz? Okumadan oy verdiklerini söyledikleri o sözleşme on binlerce aileyi dağıttı, dağıtmaya da devam ediyor. “Gururla imza attım” dedikleri bu sözleşme ile Avrupa Birliği’nden fon alan proje dernekler feminizmi ve eşcinselliği yaygınlaştırıyor. “İçinde İslâm’a aykırı hiçbir şey yok!” dedikleri bu sözleşmede toplumsal cinsiyet eşitliği var, zinayı meşru görme var, kadın ile erkeği birbirine düşman etme var. Her konuda iktidarı eleştiren Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin bu konuda iktidara tek laf etmemeleri tuhaf değil mi sizce de? Dinî ve kültürel değerleri yok sayan, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve eşcinselliği korumaya alan, nikâhsız birlikteliği meşru, normal yaşam olarak gören bu sözleşmenin içinde Ahmet Davutoğlu’nun hiç dilinden düşürmediği “İslâm medeniyeti” adına ne var, söyler misiniz?

Kıymetli Müslümanlar! İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzaya açan, ilk onaylayan ülke olarak Türkiye herhangi bir çekince, şerh koymadan kutsal metin gibi bunu imzaladı. Nesli adeta yok eden, aile kurumuna savaş açan bu sözleşmeden geri çekilmek çok mu zor? Hayır! İstanbul Sözleşmesi’nin 80. Maddesine göre sadece Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne sadece bir bildirimde bulunarak bu sözleşmeden imza çekilebilir. Üstelik bir yaptırım söz konusu da olmadan!

Haydi, o zaman her meselede “Ey Amerika!”, “Ey Avrupa!” diyorsunuz ya, bu konuda AB’ye “hodri meydan” deyin, deyin de görelim yiğitliğinizi! Eğer bu toplumun değer ve inançlarına birazcık kıymet veriyorsanız bunu yaparsınız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir tek imzasına bakar, iki dudağı arasındaki bir kelimeye bakar bu… Tek imzayla istediğini yapabilme yetkisine sahip bir yönetici neden bu kahrolası sözleşme hakkında pratik hiçbir adım atmıyor? Kendisinden korkulmaya daha lâyık olan Allah varken AB’nin sizi azarlaması, kınaması, Kemalistlerin öfkelenmesi, sapkın örgütlerin ve feminist derneklerin karşı çıkması mı sizleri korkutuyor? Allah’tan korkun ve derhal İstanbul Sözleşmesi’nden imzanızı çekin! Allah’tan korkun ve LGBT derneklerini, feminist dernekleri derhal kapatın!

Kıymetli Müslümanlar! Müslüman halkın yöneticilerin bu tavrını asla kabul etmemesi gerekir. Artık tüm kanaat önderlerinin, cemaatlerin ve Müslümanların aileleri yıkan, nesli ifsat eden bu sözleşmeye karşı lafı eğip bükmeden, ortaya değil direkt muhatabına söylemeleri gerekiyor. Çünkü yöneticilere yönelik iyiliği emretme, kötülükten nehyetme işi önce âlimlerin sonra da tüm Müslümanların İslâmi sorumluluğudur.

يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ مِنَ الصَّالِح۪ينَ

“Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanır, iyiliği teşvik edip kötülükten sakındırır ve hayır işlerde birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar, sâlih kullardandır.” [Âli İmran 114]

 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

12 Mayıs 2020

 

 

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.