ÇIPLAK ARAMA İDDİALARI
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. -Çıplak arama iddiaları -Şehirlerdeki üniversiteler tartışması -İBB'nin Kur'an-ı Kerim'i ve Ezanı türkçe okutması -ABD'nin yaptırım kararı
ÇIPLAK ARAMA İDDİALARI
Bu hafta toplantımıza Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe görüşmeleri sırasında gündeme gelen cezaevlerindeki kadın mahkûmlara ve mahkûm yakınlarına yönelik çıplak arama iddiaları ile başlamak istiyorum. Zira bu iddialar TBMM’de gündeme geldikten sonra tutuklu ve mahkûm kadınlardan yine tutuklu ve mahkûm yakını kadınlardan çokça şikâyet sosyal medyada gündeme düştü haber oldu. Başı açık veya kapalı, tesettürlü ya da tesettürsüz birçok bayan, jandarmanın olduğu bir ortamda, erkeklerin bulunduğu bir alanda sadece paravanlar arkasında kadın memurlar tarafından çıplak aramaya zorlanmış. İddialar bunlar…
Cezaevine girişte çıplak aramaya zorlandıkları iddiası ile sosyal medyada çok fazla kadın açık kimliğini beyan ederek video yayınladılar, açıklamalar yaptılar. Özellikle Uşak’ta 30 üniversite öğrencisi Bayan Emniyette çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını, başörtülerinin çıkarıldığını söylediler ve bu günlerdir konuşuluyor. Ancak ne İçişleri Bakanlığı ne de Adalet Bakanlığı daha henüz bugüne kadar konuşulması bile utanç verici bu iddia ve şikâyetler hakkında tatmin edici bir açıklama yapmadı. Kamuoyundaki seslerin iyice yükselmesinden sonra AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, bir internet sitesine verdiği röportajda konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. “Ben Türkiye’de çıplak arama olduğuna asla inanmıyorum, yok böyle bir şey. Bunu çok net söyleyeceğim, bu bir FETÖ yöntemidir.” Dedi. Aynı zamanda avukat olan Özlem Zengin, söz konusu bu iddialar, kişi, yer ve tarih bakımından çok somut olmasına rağmen böyle konuştu. Çıplak aramaya maruz kalan kadınlar kimliklerini açıkça ibraz etmelerine rağmen Özlem ZENGİN iddiaların araştırılması ve soruşturulması gerekir diyemedi. Aksine inkârcı bir dil kullanarak, kadınları itham edici bir yaklaşımda bulundu.
Kıymetli Müslümanlar!
Bu nasıl bir zihniyettir Allah aşkına, yöneticiler, yetkililer iddia edilen bu onur kırıcı sorunlara karşı bile siyasi menfaat için kör kalıyorlar. Hakkı konuşmuyorlar tamam da, utanıp susmuyorlar da, inkâr edici, yok sayıcı, tahkim edici bir dil ile adeta racon kesiyorlar. Hani kadının beyanı esastı, hani o kadın haklarını savunan Ak Parti Kadın Kolları Teşkilatı nerede? Duydunuz mu hiç bu konuda bir açıklama yayınladılar mı? Hani Kadına Yönelik Şiddeti gerekçe göstererek İstanbul Sözleşmesini savunan KADEM nerede? Bu konuda bir basın açıklaması yayınladılar mı? Bu iddiaların gerçek olup olmadığının araştırılmasını istediler mi? Daha ne olacak? Konuşmaları için dana nelerin yaşanması gerekecek? Nihayetinde söz konusu iddialar çok vahim ve utanç verici nitelikte. Hükümet polemik yapmak yerine mahremiyeti ifşa eden, insan onurunu aşağılayan ve ahlak duygusunu zedeleyen bu iddialara karşı acilen soruşturma başlatıp meseleyi aydınlatmakla yükümlüdür. Zira bu iddialar İslami açıdan da İnsani açıdan da kabul edilebilir şeyler değildir. Her ne olursa olsun, her kim olursa olsun İslam Kadın’ın iffet ve onurunun zedelenmesine asla müsaade etmemektedir. Bu iddialar eğer ki doğruysa ve siz bunu bir gruba olan düşmanlığınızdan ötürü yapıyorsanız, size Allah Subhanehu ve Teala’nın şu ayetini hatırlatıyorum:
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun…” (Maide 5)
Eğer ki sizde kin ve düşmanlıkla linç etmeye kalkarsanız o düşman olduğunuz gruptan hiçbir farkınız kalmaz. Şunu bilin ki onların dün Müslümanlara yaptıklarının aynısını şimdi siz bugün yapıyorsunuz. Allah’tan korkun, kâfirlere benzemeyin, zulmeden olmayın, zulmedenlere meyletmeyin, dinini ve değerlerini unutanlar olmayın!
ŞEHİRLERDEKİ ÜNİVERSİTELER TARTIŞMASI
Geçtiğimiz günlerde bir Televizyon kanalında Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, üniversitelerin şehirleri bilim ve kültür konusunda kalkındırmadığını aksine şehirleri ahlaksızlaştırdığını söyledi. Üniversitelerin bulunduğu şehirlerdeki apart evlerde yaşanan ahlaksızlıkları dile getirdi ve buraların fuhuş yuvasına dönüştüğünü ifade etti. Sofuoğlu’nun bu sözleri, Kemalist medya tarafından “Üniversiteler fuhuş yuvası” diye çarpıtıldı ve ardından linç kampanyası başlatıldı. Sosyal medya ve ulusal kanallar ile beraber bu linç kampanyasına hemen iktidar kanadı da dâhil oldu. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın meselenin gerçek yüzünü konuşmadan Sofuoğlu’nu hedef alan sözler sarf ettiler. Tabi ki MHP ve CHP de bu linç kampanyasına destek veren açıklamalar yaptılar.
Oysa Sofuoğlu, öğrenci evlerindeki gayri ahlaki ilişkileri kastederek gençliğin içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü ve acı hakikati dile getirmişti. Ebubekir hoca, üniversitelerdeki bütün öğrencilerin fuhuş bataklığında olduğunu söylemedi ki, aksine üniversitelerin etrafındaki apart evlerin bulunduğu meskenlerde fuhuş aleni yaygınlaşıyor, bunu söyledi, yani acı bir gerçeği dile getirdi. Ne acı değil mi? Türkiye’de İslam adına, insanlık adına doğruyu söylemenin karşılığı linçe uğramak, linç kampanyasına maruz kalmak… Hem de aynı siyasi çizgiden olduğunu düşündüğü kimseler tarafından linç kampanyasına maruz kaldı hoca…
Sofuoğlu’nun maruz kaldığı bu durum ilk de değil, aynı bu şekilde daha önce başka hocaları, başka âlimleri de susturmaya, yıldırmaya çalıştılar. Nurettin YILDIZ hocanın yıllar önce yayınlanmış bir videosuna fırtınalar kopardılar. ODA TV gibi laik Kemalist azınlığın saldırıları sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan kalktı “İslam güncellenmelidir” dedi. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili Ak Parti Kadın Kolları’nın tutumu üzerine Abdurrahman DİLİPAK bir şeyler yazınca onu da linç ettiler. Cumhurbaşkanı kalktı feminist Kadın Kollarını ve Kadem’i savundu. Daha başka birçok hocayı, kanaat önderini susturmaya, yıldırmaya çalıştılar. Dikkat edin bakın son dönemde İslami kuruluşlara ve şahsiyetlere yönelik baskılarını artıran iktidar, meclise getirdiği yeni yasa ile dernek ve vakıfları tamamen çalışamaz hale getirmek istiyor.
Peki, iktidar ve çevresinin bu tavrı karşısında ne yapılmalı? Müslümanlar olarak biz adil şahitlik görevimizi ve sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Asla zulmedenlere ve İslam dışı bir nizamla hükmedenlere meyletmemeliyiz. Her türlü münker ayan beyan ortada iken bu yöneticilerin tüm günahlarını hüsnü tevillerle meşrulaştırmaya çalışmamalıyız.
Bu güne kadar zalimlerin günahlarını hüsnü teviller ile meşru görenler, dönün bir bakın, bütün güç ve imkânlarına rağmen onlar aynı hüsnü niyeti sizin için beslemediler. Sizi sahipsiz bırakmakla yetinmediler birde Laiklerle bir olup saldırmaya kalktılar. Sizi sahipsiz bırakmayacak olanlar, sizden hiçbir menfaati olmayan samimi Müslümanlardır.
Ve en önemlisi de “siz onun dinine yardım ederseniz size yardım edecek olan Allah’tır sizi sahipsiz bırakmayacak olan…
Size gelince ey yöneticiler! Size destek olanları, kendi kardeşlerinizi linç edecek kadar mı düştünüz? Ellerinden gelse bu laik Kemalistlerin sizi bir kaşık suda boğacağını ne çabuk unuttunuz? Laik Kemalistler 28 Şubat’ta sizi silindir gibi ezmeye çalıştılar karşılarında Müslümanları buldular. 15 Temmuz’da sizi devirmeye çalıştılar yine meydana Müslümanlar indi. Siz kime yaranmaya çalışıyorsunuz açık açık söyleyin Allah aşkına? Yoksa onlara yaramaya çalışayım derken onlardan bir parça mı oldunuz? Vah ki vah halinize…
Kıymetli Müslümanlar!
Umuyoruz ki herkes bu yaşananlardan ders alır. Umuyoruz ki yaşananlar hayır yolunda acı birer tecrübe olur. Umuyoruz ki marufu emretme ve munkerden nehyetme farzına Müslümanların daha bir sıkı bağlanmaları için bu yaşananlar vesile olur.
EZANIN ASLINA UYGUN OKUNMASINI İSTEMEYEN BU ZİHNİYET KUR’AN VE İSLAM DÜŞMANIDIR
Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde Mevlânâ’nın vefatının 747. yıldönümü münasebetiyle bir etkinlik yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği bu etkinlikte Türkçe ezan okutuldu, Kur’an’ın Türkçe okundu ve “Türkçe Mevlevî mukabelesi” yapıldı. Öncelikle dünü ya da bugünü hiç fark etmez, Şeb’i Arus diye bilinen törenlerindeki garabet İslam’ı az çok bilen herkes tarafından malumdur. İslam’da ibadetlerin şeklini, içeriğini, zamanlamasını başka bir ifadeyle keyfiyetini ancak şeriat belirler. Her kim bu belirlenmiş ibadetlere yenisini eklerse reddedilir ve bu bidat olarak kabul edilir. Semah ile yapılan ayinler de açık bir şekilde bidattır İslam’da yeri yoktur.
Bu, meselenin bir boyutudur. Diğer boyutu ise İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ni yöneten zihniyetin kendisidir. Bu nasıl bir zihniyet ki, İslam’ın her noktasına karşı şiddetli bir düşmanlık beslemektedir. Bu nasıl bir zihniyet ki, Ezanın aslına uygun olarak Arapça okunmasını sindiremeyecek kadar Kur’an ve İslam düşmanıdır. Bu zihniyet, Kur’an’a alenen dil uzatamayınca onu Şebi Arus bahanesiyle Türkçe okutarak aslından kopartmaya çalışmaktadır. Bunların İslam ile savaşı Don Kişotun yel değirmenleriyle savaşına benzer. Allah’ın izniyle hiçbir zarar veremez! Ancak kendisini rezil eder, küçük düşürür ve ahirette azabını arttırır.
Kıymetli Müslümanlar, Sevgili İstanbullular!
Sırf yüzünüze güldüğü için, yerine getiremeyeceği vaatlere inanmak istediğiniz için, iyi bir aktör gibi camide namaz kıldığı, dua ettiği için bu adamı belediye başkanı seçtiniz. Peki, bu adam ne yaptı bu güne kadar? Fatih Sultan Mehmed’in kabrini kibirli bir edayla ziyaret etti. Siz sıkıntılar, felaketler içinde boğuşurken o sıkıntılarınızı hiçe sayarak tatil yaptı. Şimdi de eskiye özlem duyarak ezanı ve Kur’an’ı Türkçe okutacak kadar haddi aştı.
İstanbul, payitahttır! İstanbul’un havasında ve toprağında İslam’ın ve Hilafetin kokusu vardır. İstanbul’un sokaklarında şanlı tarihimizin izleri vardır. İzzetin, zalime karşı duruşun, kâfirlere karşı kazanılan zaferlerin, izleri vardır. İstanbul umuttur! Mazlum coğrafyanın umudu… İstanbul İslam’ın şiarlarının muhafızı Hilafetin son başkentidir! İstanbul’a başkanlık yapmak laik demokratik sistemde yer alan ikiyüzlü siyasetçilere bırakılacak kadar değersiz bir makam değildir. O makamın bir onuru vardır. Ne var ki O onur laik demokratik siyasetçilerde hele hele Kemalistlerde olmayan bir şeydir!
ABD’NİM S-400 YAPTIRIM KARARI
Geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin Rusya'dan aldığı S-400 sistemleri sebebiyle bazı yaptırımları uygulama kararı aldı. CAATSA’yı devreye sokarak 12 maddelik yasanın 5 maddesini uygulama kararı aldı. Yaptırımlar arasında Savunma Sanayi Başkanlığı mal ve teknoloji transferi için ihracat lisansı verilmesi yasağı, ABD mali kurumları tarafından kredi verilmesi yasağı, ABD İhracat-İthalat Bankası desteğinin durdurulması gibi yasaklar var. Yaptırım kararının ardından başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devlet yetkililerinden ve muhalefet partilerinden peş peşe tepkiler geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda CHP, AKP, MHP ve İYİ Parti grupları, ABD'nin yaptırım kararına karşı ortak bildiri yayımlayarak, ABD'yi kararından vazgeçme çağrısında bulundular. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Füze savunma sistemleri almak için şartlarımızın hiçbirini karşılamayan ABD, ihtiyacımızı başka bir yerden karşıladık diye yaptırım silahını çekmiştir." Dedi. Cumhurbaşkanı "Yaptırım kararı, ülkemizin egemenlik haklarına yönelik aleni bir saldırıdır" ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanlığı ise ABD’nin, S-400 hava savunma sistemleri ile ilgili Türkiye’ye karşı tek taraflı yaptırım kararını kınayan açıklama yayınladı. Aslında yaptırımların içeriğine bakıldığında yaptırımların hedefinin mali kurumlar olmadığı sadece savunma alanı ve birkaç kişi ile sınırlı kaldığı görülür. Yaptırımdan dolayı Türkiye’nin ekonomik olarak göreceği zarar 1,5 ile 2,3 milyar dolar aralığında hesaplanıyor. Bu da Türkiye ve ABD arasındaki ticaretin ortalama yüzde 10’una tekabül etmektedir. Bu oran ekonomisi krizde olan Türkiye için önemsenmeyecek derecede değildir ama çok ciddi büyüklükte bir oran da değildir. Dolayısıyla bu yaptırım ile ABD’nin Türkiye’yi ciddi bir ekonomik yaptırıma tabi tuttuğunu söyleyemeyiz.
Kıymetli Müslümanlar;
ABD tarafından Türkiye’nin cezalandırılması bir ilk değildir. Daha önce de birçok defa Türkiye’yi cezalandırmasına, aşağılamasına ve zillete mahkûm etmesine rağmen yetkililerden sözden öte bir şey duymadık, halen de duymuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan adet olduğu üzere yine sadece gürledi. Ey Macron diyen Erdoğan bu zillet ve utanç verici durum karşısında Ey Trump diyemedi. Her defasında yağmaksızın gürleyen Erdoğan aslında bu defa gürleyemedi bile… Bu cesareti dahi gösteremedi.
Yapılanlar sözümüzün ispatıdır. Bakınız hatırlayın; 2018’de ABD tarafından Rahip Brunson tahliye edilinceye kadar İçişleri Bakanı Soylu ve Adalet Bakanı Gül hakkında da yaptırım kararı alınmıştı. Türkiye ne yaptı, Brunson’u tahliye etti. Türkiye’nin terör listesinde olan YPG güçlerine ABD tarafından her defasında para ve binlerce tır silah yardım yapıldığı zaman Türkiye ne yaptı hiçbir yaptırım yapamadı. Küstah Trump tarafından Erdoğan’ı aşağılayıcı bir mektup gönderildiği zaman ne oldu güya mektup geri gönderildi… Bu liste uzayıp gider böyle…
Kıymetli Müslümanlar;
Şayet Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptırımlar karşısındaki söylemlerinde samimi olsaydı o zaman büyük devlet olmanın gereğini yapardı. Peki, büyük devletin dirayetli yöneticileri böyle bir durumda ne yapardı, nasıl bir siyaset belirlerdi? Kâfir ABD’ye karşı haddini bildirir ve misliyle karşılık verir, sözünün gereğini yerine getirecek politikalar ortaya koyardı. Bunca zillete ve aşağılanmaya razı olmazdı. Tepkisini sözden öte eyleme dönüştürecek adımlar atardı. Başta ABD’nin arka bahçesi olan İncirlik üssünü kapatırdı. Yine ABD ve Türkiye arasında imzalanmış olan ne kadar ikili anlaşmalar varsa hemen iptal ederdi. Fitne yuvası olan elçiliklerini kapatır sözde elçilerini de sınır dışı ederdi. İşte böyle bir tavır güçlü bir devlet ve dirayetli bir yöneticinin tavrıdır. İşte böyle bir tavır küstah ABD’ye karşı haddini bildirecek ve ona misliyle karşılık verecek olan bir yöneticin tavrıdır. Şundan emin olun ki, Raşidi Hilafet Devleti kurulduğunda bu söylediklerimizi yapacak Halifeler sizlere yöneticilik yapacaktır.
Bu günler yakındır inşallah…
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
#çıplak arama#cezaevi#hapishane#devlet#adalet#ceza infaz kurumu#üniversite#ebubekir sofuoğlu#istanbul#şehir üniversiteleri#ibb#ibb'nin programları#kuran ve ezanı türkçe okutma#türkçe kuran#türkçe ezan#ezan#kuran#abd#abd nin yaptırım kararları#türkiye#türkiye abd ilişkileri#dış ileri bakanlığı#yaptırım#s 400
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!