HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Deprem Dayanışmanın Anlamını Türkiye'ye Hatırlattı

Depremler, elbette ki Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın kudretinde olan doğal afetlerdir. Tedbirler alınabilir, alınmalıdır da muhakkak, ancak O’nun önüne geçecek, deprem afetini durduracak hiçbir güç, hiçbir kuvvet yoktur. Deprem, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın her şeye gücü yettiğini bizlere hatırlatıyor. O’nun “ol” dediği şey karşısında tüm güçlerin aciz kaldığına deprem ile şahit oluyoruz. Akıntıdaki çer çöp misali hiçbir şeye gücümüzün yetmediğine şahitlik ettiğimiz bir kıyamet senaryosu deprem…

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı

DEPREM DAYANIŞMANIN ANLAMINI TÜRKİYEYE HATIRLATTI

Geçen hafta 24 Ocak Cuma günü merkezi Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6.8 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Son yapılan resmî açıklamalara göre depremde 41 kişi yaşamını yitirdi. 1607 kişi yaralandı. Yaralıların büyük çoğunluğu hastanelerden elhamdülillah taburcu oldular. Ancak 84 kişinin tedavisi hâlâ devam ediyor. Depremde hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim yakınlarına, ailelerine, sevenlerine sabır; yaralılara şifalar ihsan eylesin, acılarını hafifletsin. Rabbim deprem sebebiyle hasarlı evlerine giremedikleri için mağdur olan tüm Müslümanların yardımcısı olsun.

Depremler, elbette ki Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın kudretinde olan doğal afetlerdir. Tedbirler alınabilir, alınmalıdır da muhakkak, ancak O’nun önüne geçecek, deprem afetini durduracak hiçbir güç, hiçbir kuvvet yoktur. Deprem, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın her şeye gücü yettiğini bizlere hatırlatıyor. O’nun “ol” dediği şey karşısında tüm güçlerin aciz kaldığına deprem ile şahit oluyoruz. Akıntıdaki çer çöp misali hiçbir şeye gücümüzün yetmediğine şahitlik ettiğimiz bir kıyamet senaryosu deprem… Rabbim doğal afetlerden bizleri korusun. Bu tür doğal afetlere rağmen Allah’ın kudretini tartışmaya açmaktan bizleri beri eylesin inşaAllah…

Deprem sonrası kurtarma çalışmaları için yola koyulan, canla başla mücadele eden, başkasının canını kurtarmak için kendi canını tehlikeye atan tüm herkese teşekkür ediyoruz. Enkaz yığınlarının altına giren, enkaz altındaki insanlardan bir umut ses gelsin diye koşturan, “kimse var mı?” diye bağıran herkesten, herkesten Allah razı olsun. Hakikaten canla başla çalıştılar, kadın-erkek, çoluk çocuk, yaşlı-genç, birçok kişinin hayata yeniden tutunmasına vesile oldular.

Kıymetli Müslümanlar!

Deprem Müslüman Türkiye halkına Allah’ın gücünü, kudretini hatırlatmanın dışında bir şeyi daha hatırlattı. Yaralı olarak kurtarılan kişilerin yaptığı açıklamalar deprem sonrası yaşanan dayanışmayı daha da anlamlı bir hale getirdi. Nereli olursa olsun Müslümanların kardeş olduğunu Türkiye’ye yeniden hatırlattı. Sürsürü Mahallesi'nde enkaz altından çıkarılan Dürdane Aydın, kendisini ismi Mahmud olan Suriyeli bir gencin enkaz altından kurtardığını söyledi. Sadece isminin Mahmud olduğunu bildiğini söyledi bu kadar. Başka hiçbir tanışıklık ya da akrabalık, komşuluk yok. Dürdane Hanım adeta Türkiye’de herkesi duygulandıran, içini acıtan şu ifadeleri kullandı Mahmud için: “Biz Suriyelilere taş atıyoruz ya, Mahmut isimli Suriyeli çocuk tırnaklarıyla toprağı kazıya kazıya elleri paramparça bizi enkaz altından çıkardı.”

Yine bir başka binada merdiven boşluğunda annesi, babası ve kardeşi ile enkaz altında kalan bir kız kardeşimiz de kendisini oradan Afganistanlı bir kişinin kurtardığını söyledi. Deprem ile birlikte yaşanan tüm bu olaylar dahi faşist, kavmiyetçi, ırkçı ve laik zihniyetlerin muhacirlere, Suriyelilere, mültecilere bakışını değiştirmedi. Deprem enkazından insanları çıkarmak için canla başla çalışan Suriyeli Mahmud’u topa tuttular. Hız alamadılar enkazdan kurtarılmış hastanede yatan kadıncağıza ağza alınmayacak galiz laflar ettiler. İYİ Parti Milletvekili Prof. Ümit Özdağ bu olayın hemen ardından “Suriyeli sığınmacıları Türk köylerinden uzak tutun!” diye tweet attı. “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” safsatasıyla yatıp kalkan bu laik ve faşist kesim güdükleşmiş dünyalarında kendilerini herkesten üstün sayıyorlar, bilhassa da Araplardan… İngilizlerin İslâm ümmetine sardığı bu ırkçılık belası toplumun en zor anlarında dahi kendisini bir şekilde ortaya çıkartıyor ve dayanışmaya değil ayrışmaya teşvik ediyor. Bombaların altında yaşamak ne demek, her gün deprem yaşamak ne demek, her gün enkazın altında kalma korkusu ne demek bilmeyenlerin, Suriyeli kardeşlerimize olan bu öfkesi onların hastalıklı bir ruh halinde olduklarını göstermektedir. Elazığ depreminden sonra bu daha da net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

Şair bu zihniyette kişiler için mısraları ne kadar da güzel dizmiş.

“Bitmiş olsa gerek ahmakların nafakası

Satıcılar bağırıyor; budur en iyi kafatası

İçi kemik dışı et, hem beyaz hem kara

Ucuzundan bir insan derisi acep kaç para?

Sevin ve de sevilin koca dünya üç günlük

Unutma pazarcı, ancak takvadadır üstünlük…”

Kıymetli Müslümanlar! Afetlerde mağdurların diline, dinine, cinsiyetine bakılmaz; el uzatılır, yardım edilir! İşte bu nedenle o yardıma “insani yardım” deniliyor. Bu sebeple hele de böylesine dehşet verici bir afetten sonra kullanılan ayrıştırıcı dil asla kabul edilemez. Suriyeli kardeşlerimiz bizim için yabancı değiller. Bilakis onlar bizden bir parçalar. Allah Subhânehu ve Teâlâ “Müminler ancak kardeştir!” buyurarak bizi birbirimize kardeş kılmıştır. Allah’ın kardeş kıldığını kimse bozamaz! Hele de bu laik, Kemalist, kavmiyetçi güruh hiç bozamaz! Evet, Elazığ depreminin sembollerinden, tüm Müslümanlara âdeta örnek olan biri de saatlerce enkaz altında sıkışıp kalan Hatun Teyze’mizdi. Hatun Teyze Türkçe bilmiyordu, dilin, ırkın, rengin hiçbir öneminin olmadığını bilen bir kadın sağlık görevlisi yukarıdan ona “Holti!” diye seslendi. Hayatta kalması için onu uyanık tutmaya çalıştı, nefes almasını sağladı. Hatun Teyze enkaz yığınları arasından saatler sonra gün ışığını gördü. Arama kurtarma ekipleri onu zorlu bir çalışmanın sonrasında sıkıştığı yerden kurtardı.

Saatlerdir oradaydı; tam 17 saat! Açtı, susuzdu, yaralıydı. Bir an evvel kurtarılmak, dışarı çıkmak istiyordu. Böyle bir durumda insan kendini dışarı atmaktan başka ne ister, soruyorum? Ama Hatun Teyzemiz istedi: Başörtüsü istedi! Allahu ekber, Hasbiyallahu ve nimel vekil. Teyzemizin başı açılmıştı enkazda, başörtüsü istedi. O şekilde başı açık çıkmayı reddetti. Arama kurtarma ekiplerinden biri Hatun Teyze’ye, beton yığınlarının arasından ceketini uzattı. O ceket ile başını örten teyzem ancak o zaman dışarı çıktı ve bu tavrı ile herkese mesaj verdi! Dünyalık menfaatler için başörtüsünü çıkaranlara mesaj verdi! Allah’ın çizmiş olduğu sınırları en ufak zorlukta, sıkıntı ve meşakkatte çiğneyenlere anlamlı güzel bir mesaj verdi. “Deprem azgınları cezalandırdı” diyen sığ düşüncelilere de cevap verdi Hatun Teyze.

Hatun Teyzem! O tozlu topraklı yüzündeki iman ışığını bir kez daha tüm ülkeye gösterdiğin için Allah senden razı olsun! Umuyorum ki sendeki bu takvayı tüm Müslüman kadınlar örnek alırlar, senin gibi anneler daha nice salih ve saliha nesiller yetiştirirler.

Kıymetli Müslümanlar!

Tekrar Elazığ, Malatya başta olmak üzere tüm Türkiye’ye geçmiş olsun! Rabbimiz Türkiye ve tüm İslâm coğrafyasını afet ve felaketlerden korusun! Rabbimiz hemen yanı başımızda İdlib’de Rusya ve rejimin bombardımanı ile neredeyse her gün depremi yaşayan kardeşlerimizin yardımcısı olsun! Elazığ depreminin kahramanı Suriyeli Mahmud’un şu sözlerini unutmayalım: Mahmud “O gün burada Elazığ’da yaşanan afeti biz Suriye'de her zaman yaşıyoruz.” dedi. O halde İdlib’i de unutmayalım, Elazığ ile İdlib’in kardeş olduğunu unutmayalım. Suriyeliler ile kardeş olduğumuzu unutmayalım. 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
28.01.2020

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.