Ey Filistin, Sen 3-4 Milyon Değil, 1,5 Milyarsın!
Yahudi varlığı “İsrail”, ne İslâm nazarında, ne de insaflı hukuk ölçüleri bazında meşru bir varlık değildir.
Yahudi medyasının haber verdiği üzere, Türkiye'nin arabuluculuğunda Yahudi varlığı ile Suriye arasındaki görüşmelerin ikinci turu, 16.06.2008 Pazartesi günü Ankara'da yapıldı. Yahudi ve Türk yetkililerin olumlu ve yapıcı değerlendikleri, Suriyeli yetkililerin ise suskun kaldıkları görüşmeler sonunda, görüşmelerin üçüncü ve dördüncü turu için takvim belirlendiği, bunun önümüzdeki haftalarda olabileceği belirtildi.
Suriye ile Yahudi varlığı arasındaki müzâkereler, Yahudi varlığı Başbakanının yolsuzluk suçlamaları ile sarsıldığı bir döneme denk gelmiştir. Ankara'daki görüşmeler öncesinde bazı Yahudi yetkililer, 13 Temmuz'da Paris'te düzenlenecek yeni bir Avrupa-Akdeniz ülkeleri birliği zirvesinde, kendi başbakanları ile Suriye Devlet Başkanı'nın Fransa Devlet Başkanı arabuluculuğunda bir araya gelebileceklerini, ancak Sarkozy'nin henüz Suriye'den teyit almadığını söylüyordu. Bu ise Yahudi varlığı başbakanının 17 Temmuz'daki yolsuzluk duruşmasının hemen öncesine denk gelmektedir. Üstelik Yahudi varlığının Suriye ile müzâkerelere karşılık güya Golan tepelerini vereceği iddiasını, Yahudi Başbakanı bizâtihi yalanlamıştır. Ayrıca el-Arabiyye Televizyonu, ilk görüşmeler sırasında, bu görüşmelerin aslında Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin Adana'da birleştirilerek, Adana'dan Golan tepelerine uzanan bir kanal yoluyla Yahudi varlığına aktarılmasına yönelik olduğunu bildirip bunu harita üzerinde göstermişti. "Barış Suyu Projesi" denilen bu teklif yeni değildir. İlk kez 1986'da Turgut Özal tarafından öne sürülmüştür. el-Âlem-ul Yevm Dergisi'nin 02.05.1993 tarihli nüshasında "Su Krizi: Türkiye İsrail'e Arap suyu satıyor; 2030 yılında Arap bölgesinde 260 milyar m3 su açığı olacak" başlıklı makalede de projenin maksatları uzun uzadıya ifşâ edilmiştir. Su sorununu ele alan diğer bazı kaynaklarda da bu projeden bahsedilmiştir. Aynı isimli başka bir proje kapsamında Antalya'daki Manavgat suyunun Yahudi varlığına taşınması 2006'da iptal edilince alternatif projelerin gündeme gelmesi zaten bekleniyordu ve bu eski proje bir kez daha gündemde. Oysa Dışişleri Bakanı Ali Babacan, saptırıcı bir şekilde "Bizim başlattığımız bu yeni süreçte, Türkiye ile Suriye arasındaki su konuları, bu barış görüşmelerinin bir parçası, bir unsuru kesinlikle değildir" diyordu. Öyle, çünkü proje, Türkiye ile Suriye arasında değil, Suriye üzerinden Türkiye ile Yahudi varlığı arasındadır.
Yahudi varlığı "İsrail", ne İslâm nazarında, ne de insaflı hukuk ölçüleri bazında meşru bir varlık değildir. Aksine o, İngiliz mandasının BM onayıyla Müslümanların küresel bir siyâsî liderlikten mahrum olduğu bir konjonktürde, İslâmî coğrafyanın kalbi ve mukaddes topraklarından birine kalleşçe saplanmış bir hançerdir. Bu hançer, yazıktır ki Müslümanların ve bilhassa Arapların başındaki hâin yöneticilerin bazen gizli, bazen açık desteği ve korkakça göz yumması ile varlık bulmuş ve bugüne kadar varlığını sürdürebilmiştir. Böylesi necis bir varlığın Müslümanların toprakları üzerinde çöreklenmesine, Müslümanların kaynakları ile beslenmesine ve Müslümanların hâin yöneticileri tarafından desteklenmesine susmak, rızâ göstermek ve hele "barış" adı altında hoşgörü ile kabullenmek, İslâm nazarında büyük bir cürümdür. Amerikan Başkanı'nın Yahudilere, "Siz 7 milyon değil 307 milyonsunuz, çünkü arkanızda 300 milyonluk Amerikan halkı var" sözüne, "Ey Filistin! Siz 3-4 milyon değil, 1,5 milyarsınız, çünkü arkanızda İslâmî Ümmet var" diyerek meydan okuyup Yahudi varlığını kökünden söküp atacak Râşidî Hilâfet Devleti kurulmadıkça Ümmet bu hâin yöneticilerden asla kurtulamayacaktır.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir Türkiye Resmi Sözcülüğü
PDF'i indirmek için tıklayınız#Suriye#Yahudi varlığı#Golan tepeleri#Dışişleri Bakanı Ali Babacan#Hizbut Tahrir#elÂlemul Yevm Dergisi#Seyhan ve Ceyhan nehirleri#Framsa Paris
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!