Güvenli Bölge İdlib’in Mücrim Rejime Tesliminin Hazırlık Safhasıdır

BASIN AÇIKLAMALARI

Güvenli Bölge İdlib’in Mücrim Rejime Tesliminin Hazırlık Safhasıdır

Türkiye’nin dışa bağımlı Suriye politikası çelişkiler ve tutarsızlıklar ile doludur.

ABD ile Türkiye arasında uzun zamandan beri Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması öngörülen güvenli bölge tartışmaları devam ediyor. Türkiye’nin Obama döneminden beri ısrarla istediği Suriye’nin kuzeyinde güvenli veya tampon bölge meselesi her defasında ABD tarafından reddedilmiş, geçen yılsonunda ABD Başkanı Trump’ın henüz uygulanmayan Suriye’den çekilme kararı sonrasında yeniden gündeme gelmiştir. Oysa ne ABD Suriye’den çıkmış, ne de Türkiye ABD’den istediğini alabilmiştir. Bilakis Türkiye bu süreçte, Suriye konusunda güya bağımsız bir dış politika izliyor, teröre karşı mücadele ediyor, Suriyeli muhaliflere destek veriyor görüntüsü altında, vahim sonuçlara neden olan ABD’nin Suriye politikasına hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmamıştır maalesef. Dahası Suriye’de Müslümanları katleden Rusya ve İran ile dostane yakın ilişkiler kurmuş, Esed rejimi ile gizli görüşmeler yapmış ve Suriye’yi katil rejime teslim etmek için Astana ve Soçi süreçlerini yürütmüştür. Suriyeli muhalifleri ABD adına kontrol ve güdümü altına almış, parmağında oynatmaya başlamıştır. Terörle mücadele adı altında yürüttüğü Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları, “Suriye’nin bütünlüğü” adı altında çatışmasızlık bölgeleri, gerginliği azaltma bölgeleri ve şimdi de İdlip’teki gözlem noktaları ile barbar Suriye rejiminin ilerlemesine zemin hazırlamış, bölgelerin birer birer Esed rejiminin ele geçmesine adeta payanda olmuştur.

Türkiye’nin dışa bağımlı Suriye politikası çelişkiler ve tutarsızlıklar ile doludur. Suriye’nin kuzeyini kontrol etmek, DAEŞ ile mücadele bahanesiyle bölgeye yerleşmek ve Esed rejimi ile koordinasyon halinde kalmak üzere ABD tarafından binlerce tır ve uçak dolusu silahla desteklenen SDG/YPG terör güçleri Türkiye tarafından PKK’nın uzantısı ve terörist olarak görülmüştür. Fakat Türkiye’nin hiçbir yetkilisi bu süreçte ABD’yi gerçek manada terörü desteklemekle suçlayamamıştır. Bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin teröre verdiği bu desteğini alenen ifade ettiği halde, sanki hiçbir şey yokmuş gibi ABD ile diplomatik, siyasi ve askeri görüşmelerini olağan akışında sürdürmüştür. Türkiye’nin Münbiç’e girme konusundaki ısrarı ise sadece ABD ile Türk kuvvetlerinin ortak devriye görevi ile neticelenmiştir.  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD tarafından oyalandıklarını, yani kandırıldıklarını açıkça ifade ederek bu gerçeği ortaya koymuştur.

Şimdi gündemde olan Fırat’ın doğusuna güvenli bölge meselesi ile İdlib meselesi yakından ilgilidir ve Türkiye’nin SDG/YPG ile mücadele bahanesinin hiçbir gerçekliği yoktur. Zira ABD’nin açıkça müttefikim dediği yapıya Türkiye’nin savaş açma ihtimali yoktur. Zaten bugüne kadar bu oluşuma karşı Zeytin Dalı operasyonu sırasındaki çatışmalar haricinde hiçbir kara veya hava harekâtı yapılmamıştır. Türkiye’nin güvenli bölge talebinin Suriye’nin kuzeyindeki terör tehdidi ile değil İdlib ile doğrudan alakası vardır. Türkiye’de Suriyelilere karşı politika değişikliğine gidilmesi, Rusya ve rejim güçlerinin İdlib’e yönelik operasyonlarını genişletmesi, İdlib’de yaklaşık bir milyon insanın göç yollarına düşmesi ve son olarak İdlib’de Türk askerlerinin kontrolündeki gözlem noktaları ve askeri konvoylarının hedef alınması gibi gelişmeler İdlib’in yakın zamanda rejime teslim edileceğinin açık işaretleridir. Bu durumda İdlib’teki sivillerin gidebileceği tek sığınak Türkiye’dir ve Türkiye yeni bir göç dalgasını kabul edemeyeceğini açıkça ifade etmiş, sınırlarına kilometrelerce uzunlukta duvar örmüş, Suriye’den Türkiye’ye geçişleri engellemiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin güvenli bölge ısrarı, sözde terörle mücadele bahanesinden ziyade muhtemel göç dalgasının önünü kesebilecek bir bölge oluşturma arayışından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’nin başındaki yöneticiler Suriye konusunda öyle korkunç yanlışlara, öyle büyük günahlara imza atmışlardır ki bunun ağır vebalinin altından kalkamayacaklarına asla şüphe yoktur. ABD, Rusya, İran ve rejim ile ilişkileri ihanettir, YPG ve mültecilere karşı tavırları ise yalandan başka birşey değildir. Yazık ki bu günah ve cürümde ısrar halen devam etmektedir. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla görendir, bilendir ve en adil hükmü verecek olandır. O hüküm günü pişman olacakların vay haline.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu

 

 

 

PDF'i indirmek için tıklayınız

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.