HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 03 Ekim 2023

Mahmut Kar, "Terörü besleyen ve destekleyen batıdır, Amerika’dır, NATO’dur. Bunlar, terör faaliyetleri yürüten örgütler eliyle sürekli bir istikrarsızlık, kaos, kriz ve çatışma ortamı oluşturdular."

ANKARA’DAKİ TERÖR SALDIRISI

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Toplantımıza Pazar günü Ankara’da gerçekleştirilen menfur terör saldırısı ile başlamak istiyorum. Pazar günü sabah saatlerinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü giriş kapısı önüne hafif ticari araçla gelen 2 terörist bombalı bir eylem gerçekleştirdi. Saldırı sırasında bir terörist üzerindeki bombayı patlatırken, diğer terörist etkisiz hale getirildi. İki polis memuru saldırıda hafif yaralandı. Saldırıda kullanılan aracın Kayseri'nin Develi ilçesinde veterinerlik yapan Mikail Bozlağan’a ait olduğu, teröristlerin Mikail Bozlağan’ı katledip aracını gasp ettikleri belirlendi. Yaşanan bu menfur terör saldırısını kınıyoruz, vefat eden veteriner kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralı polis memurlarına da Rabbimizden şifalar niyaz ediyoruz.

Bu terör eylemini gerçekleştirenler Kayseri'den gasp ettikleri ticari araçla başkent Ankara’ya İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü giriş kapısına kadar nasıl gelebilmişler. Meclisin açılacağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mecliste konuşma yapacağı bir gün, hiçbir güvenlik önlemine takılmadan Ankara'nın merkezine kadar gelmiş olmaları düşündürücüdür. Ayrıca terör eylemini planlayan ve bu işi terör örgütüne taşere edenlerin asıl maksadının iktidara mesaj vermek olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Çünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya son dönemde zehir tacirlerine ve organize suç örgütlerine yönelik operasyonlarını sıklaştırdı ve durmayacaklarını operasyonların devam edeceğini söyledi. Muhtemelen, bu operasyonlar nedeniyle söz konusu suç örgütlerinin hareket alanı daraldı ve uyuşturucu ticaretinde kol kola oldukları PKK çaresiz böyle bir eyleme başvurdu.

Türkiye’nin her şehrinde, sokaklarda, eğlence mekânlarında, okullarda ve her yerde gençliği, insanları zehirleyen bu uyuşturucu tacirleri nasıl rahat hareket edebiliyorlar? Bu çeteler, bu suç örgütleri bu zehir ticaretinden beslenen çıkar odakları nasıl bu kadar rahat olabiliyorlar? Bütün bu zehir tacirlerinin, kahrolası insan katillerinin, mafyanın ve çetelerin kol gezdiği Türkiye’de hesap yine halkımıza kesiliyor. Niçin peki, niçin bu şekilde oluyor? Çıkar odaklarının aralarındaki hesaplaşma ve çatışma sebebiyle… Şer odaklarından beslenen bu çeteler bu terör örgütleri sırtını Amerika’ya dayamış hükümete kanlı eylem ile mesaj veriyor.

Hükümetin iyi bilmeli ki, o sırtınızı dayadığınız Amerika bu terör örgütlerini Suriye ve Irak’ta eğitip besliyor.  Olan Müslümanlara oluyor. Olan yine gariban Anadolu insanına oluyor. Anaların yüreği yanıyor Mikailler ölüyor ve ocaklara ateş düşüyor.  Ekonomik kriz başta olmak üzere halkın sırtında onca sorun onca sıkıntı varken üzerine bir de güvenlik endişesi ekleniyor. Bırakın metropollerin cadde ve sokaklarını kasaba ve köyler bile güvenli değil, okullar güvenli değil, yollar güvenli değil.

AK Parti iktidarı artık köhnemiş, halkın güvenliğini sağlamaktan aciz Cumhuriyet rejimine Türkiye Yüzyılı adıyla makyaj yapmayı bırakmalıdır. Hilafet’in enkazı üzerine kurulan bu bozuk sistem yüz yıldır yabancı istihbarat örgütleri, terör ve suç örgütleri için elverişli ortamlar hazırladı. Bu sebeple kesin olan bir şey var ki, terörü besleyen ve destekleyen batıdır, Amerika’dır, NATO’dur. Bunlar, terör faaliyetleri yürüten örgütler eliyle sürekli bir istikrarsızlık, kaos, kriz ve çatışma ortamı oluşturdular. Buna rağmen Amerika, Avrupa ve NATO’nun apaçık düşmanca faaliyetlerine rağmen yöneticiler onları dost ve müttefik görmekten geri durmadılar. Bu karanlık çatışma ortamından çıkışın tek formülünün onlarla ilişkiyi kesmek olduğunu anlamadılar. Onların Türkiye ve diğer İslam beldelerindeki çıkar ve emellerine son vermenin, kirli plan ve projelerini akamete uğratmanın yolu bellidir. Ümmetin can, mal ve ırz güvenliğini Allah'ın emri gereği koruyup gözetecek 2. Raşidi Hilafet'in yeniden kurulması gerekir. Zira sömürgecileri tüm uzantılarıyla bu topraklardan temizleyecek ondan başkası değildir.

SAPKINLIĞA MÜSAADE ETMEYENLERE SORUŞTURMA

Toplantımıza Gaziantep’te sivil toplum kuruluşlarına yönelik başlatılan bir soruşturma ile devam etmek istiyorum. Başlatılan soruşturmanın sebebi LGBT’li sapkınların geçen yıl Gaziantep’te yapmak istedikleri sözde “onur yürüyüşüne” engel olmak. Evet, yanlış duymadınız, soruşturmanın sebebi Gaziantepli Müslümanların LGBT ahlaksızlığına geçit vermemesi. Bu sapkınlar pis fikirlerinin yayılmasına engel oldukları için Köklü Değişim Gaziantep Temsilciliği, Gaziantep Memur-Sen, Eğitim Bir-Sen, Ülkü Ocakları ve Akyol Kitabevi yetkilileri hakkında şikayette bulunmuş. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı da LGBT sapkınlığına müsaade etmeyen bu kurumların temsilcilerini ifadeye çağırmış. Müslümanların değerlerini koruması gereken, Gaziantep halkının yanında yer alması gereken savcılık LGBT’li sapkınlar gibi düşünerek onların yanında yer almış. Rabbimiz Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın lanetlediği bu çirkin fiili yapanların eylemlerini insan hakları ve özgürlük kapsamında değerlendirmiş.

Savcılığın bu cesareti nereden ve kimden aldığına, hangi siyasi ortamdan beslendiğine birazdan değineceğim. Ama ondan önce başta Köklü Değişim Gaziantep Temsilciliğimiz olmak üzere LGBT yürüyüşüne engel olan sivil toplum kuruluşlarını ve orada bulunan Gaziantepli Müslümanları tebrik ediyoruz. Şeytani projeye karşı Allah’ın emrini savunan tüm kişi ve kuruluşlardan Allah razı olsun. Bu ahlaksızlık ve sapkın eylemler tekrar etmeye kalksa bile Gaziantep halkının yine engel olacağına hiç şüphemiz yok.

Bildiğiniz gibi küresel bir ifsat projesi olan LGBT sapkınlığı tüm dünyada insan neslini tehdit etmeye devam ediyor. Batı toplumlarını adeta yok etmiş olan bu sapkınlık son yıllarda İslam beldelerinde özellikle yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Ve maalesef İslam beldeleri arasında bu sapkınlığın propagandasının en çok yapıldığı ülkelerin başında Türkiye geliyor. Peki, bu dayatma nasıl oluyor? 15-20 yıl öncesine kadar insan içine dahi çıkmaya cesaret edemeyen bu sapkın güruh nasıl oldu da yürüyüş düzenleyecek noktaya geldi? Nasıl oldu da Anadolu şehirlerinde bile boy göstermeye yeltenecek kadar küstahlaştılar? Bu cüreti nereden alıyorlar? Onlara bu hakkı bu cesareti kim verdi?

İktidara ulaşmak ve iktidarda kalmak için her yolu mubah görenler kimse LGBT sapkınlarına bu cesareti verenler de onlardır. Avrupa Birliğine girmek için zinayı kim serbest bıraktıysa, eşcinsellere özgürlük tanıyan İstanbul sözleşmesini kim imzalayıp uyguladıysa,  2002 yılında eşcinsellerin hak ihlali yaşadıklarını ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayrıma maruz kalmayacaklarını kim taahhüt ettiyse bu cesareti sapkınlara verenler de onlardır. 2007 yılında ilk LGBT öğrenci derneğinin kurulmasına kim izin verdiyse, 2011 yılında 6251 sayılı LGBT yasasının çıkarılmasına kim imkân tanıdıysa, 2014 yılında ETCEP projesini Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 162 okulda uygulamaya koyarak çocuklarımızı ve gençlerimizi eşcinselliğe kim teşvik ettiyse bu sapkınlığa çanak tutanlar da onlardır. 2015 yılından itibaren sözde onur yürüyüşleri adı altında LGBT’li sapkınların ahlaksızlıklarına ve İslam’a hakaret etmelerine kim müsaade ettiyse, Türkiye’de 22 LGBT derneğinin kurulmasına kim yasal zemin hazırladıysa, çeşitli medya kuruluşlarında bunun gibi daha nice fırsatları onlara kim sunduysa savcılara bu cesareti onlar vermiştir. Evet, bu cesareti onlara veren bu köhnemiş düzen ve yöneticilerdir. 21 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti iktidarıdır ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Bu cesareti onlara veren, İstanbul sözleşmesini gözü kapalı imzalayan bütün siyasi partilerdir. Millilik adı altında çıplaklık ve eşcinsellik propagandasının yapıldığı kadın voleybol takımını kim alkışladıysa savcılara cesaret verenler onlardır.

Evet, İstanbul Sözleşmesine imza atan siyasi partiler, bu sözleşmenin gereklerini yerine getiren iktidar ve Sayın Erdoğan!  Yüzlerce yıldır Hilafete başkentlik yapmış bu Anadolu İslam topraklarında eşcinsel sapkınlığın yayılmasının sorumlusu sizsiniz. Avrupa Birliği ve Batı’dan fon alma karşılığında toplumun ifsat edilmesine siz sebep oldunuz. İmzaladığınız sözleşmeler, çıkardığınız yasalar, yaptığınız açıklamalar, sahiplendiğiniz günah fiiller toplumda büyük bir çöküşe sebep oldu. Bu sapkınlıklara, ahlaksızlıklara ve münkerlere razı olmadığı için zulüm gören ve mağdur olan her Müslüman’ın vebali sizin omuzlarınızda. Siz, size yapılan nasihatlere kulak tıkıyor olsanız da biz size nasihat etmeye sizi Allah’ın nizamına davet etmeye sizi hesap günü ile uyarmaya devam edeceğiz.

HÜKUMETİN YENİ ANAYASA TALEBİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclisin 28. Dönem 2. Yasama Yılının açılışında yaptığı konuşmada yine Yeni Anayasa çağrısı yaptı. “Türkiye’nin, toplumun gerisinde kalan değil, ülkenin önünü açan, aydınlatan, ufkunu genişleten bir anayasayı hak ettiğini söyledi. Ak Parti İktidarının 21 yılda Türkiye’nin kalkınma ve demokrasi altyapısının eksiklerini tamamladığını, atılacak daha büyük adımların zeminini hazırladığını ifade etti. Türkiye siyasi tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine yani Başkanlık sistemine geçişin önemli bir eşik olduğunu, yeni görevlerinin Türkiye’yi sivil bir anayasaya kavuşturma işi olduğunu vurguladı. Ne diyor Cumhurbaşkanı: “Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Cumhuriyetin ilk yıllarının ardından Türkiye’yi tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmak.” Diyor. “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ ilkesinin hakkını, ancak bu şekilde verebiliriz.”diyor Sayın Erdoğan! Sonrada bizzat kendi ağzıyla, 41 yıllık tarihinde uğradığı irili ufaklı 20’den fazla değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bu anayasanın 2023’ün Türkiye’sini taşıyamadığını itiraf ediyor. Ekonomideki, siyasetteki, adaletteki sorun ve sıkıntıların buna şahitlik ettiğini söylüyor.

Sormak lazım, 21 yıllık iktidarınız boyunca ekonomide, siyasette, hukuk ve adalette, eğitim ve toplumsal hayatta düzeltemediğiniz şeyleri bu sivil anayasa ile mi düzelteceksiniz. Adına sivil anayasa dediğiniz şeye bütün bu sorunları düzeltecek yeni ne ekleyeceksiniz, ne koyacaksınız. 41 yıl önce bugünkü Anayasayı yapmış darbeci askerlerden farklı hangi düşünceye sahipsiniz. Anayasayı hazırlarken onlar laikliği esas aldılar siz de laikliği esas alacaksınız. Onlar Batılı demokratik düşünceyi merkeze koydular sizde onu merkeze koyacaksınız. Onlar Batı’dan aldıkları medeni kanunu uygulamaya koydular siz farklı bir şey yapmayacaksınız. Onlar Kemalist inkılâplardan ödün vermediler, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edilemez dediler. Siz onlardan daha çok Kemalist değerlere bağlı olduğunuzu söylüyorsunuz, siz devletin laik demokratik esaslarını onlardan daha çok savunuyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı, konuşmanızda tüm siyasi partileri, tüm milletvekillerini, tüm toplumsal kesimleri, bu konuda sözü ve teklifi olan herkesi, yeni anayasa çalışmanıza katılmaya davet ettiniz. Bu tartışmalar ne üzerinde olacak,  bu yeni anayasayı kimler yapacak, nasıl yapılacak, hangi maddeler değişecek, hangi maddeler değişmeyecek. Konuşulacak meseleler bunlardan başka bir şey değil. Peki, hazırlanacak yeni anayasanın kaynağının ne olacağı, insan aklının mı yoksa vahyin mi esas alınacağı tartışma konusu yapılacak mı? Hayır! O halde değişen ne olacak, insan elinden çıkacak bu yeni anayasanın geçmişte hazırlanmış diğer tüm beşerî anayasa ve yasalardan farkı ne olacak. Sizden sonrakiler birkaç yıl sonra sizin sivil dediğiniz anayasayı değiştirmek için yeni bir çalışma ve tartışma başlatacaklar. Dolayısıyla anayasa konusunun gündem olduğu bu günlerde biz de size diyoruz ki; gelin tartışmalarının hararetle sürdüğü bu dönemde, doğru bir karara varabilmek için önce bugüne kadar yapılan anayasaların esasi değerlendirmesini yapalım. Yapılan onca anayasaya rağmen 100 yıldır adaletin sağlanamamasının sebebinin ne olduğunu konuşalım. Hizb-ut Tahrir olarak bizim de bir anayasa tasarısı çalışmamız var. Mevcut ve Tüm Yeni Anayasa Tasarılarına Karşı İslâmî Anayasa Tasarısı… Önümüzdeki süreçte bu çalışmamızı kamuoyu ile paylaşacağız. Ancak şimdiden söyleyeyim biz anayasa çalışmamızda aciz insan aklını değil vahyi esas aldık. Egemenlik millete aittir ilkesini değil egemenlik kayıtsız şartsız Allah’a aittir ilkesini merkeze koyduk. Türkiye’de dünden bugüne yapılan anayasa çalışmalarının tezatlıklarını tek tek inceledik ve İslâmî anayasa ile beşerî anayasalar arasındaki farkı birbirinden ayırdık. Türkiye’de yapılan yeni anayasa çalışmalarının uzun vadeli çözüm olmayacağını ifade ettik. İslâmî bir anayasa nasıl olmalı sorusunu, hazırladığımız Hilâfet Devleti İçin Anayasa Tasarısı ile ortaya koyduk ve cevapladık. Dediğim gibi biz yakın süreçte kamuoyuna duyuracağımız bu tasarı çalışmasını tüm kesimler ile paylaşacağız ve bu konuda gerekli çalışmaları yapacağız.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

03 Ekim 2023

 

 

 

1 Yorum Yapılmış
  1. Avatar icon png

    Ömer

    04 Ekim 2023

    Allah sizlerden razı olsun

Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.