HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 05 Nisan 2022

“Ramazan Teslimiyettir” diyoruz ve Müslümanlardan “ama”sız, “fakat”sız şer’i hükümlere teslim olmalarını istiyoruz. Dünyalık hiç bir menfaatin Allah’ın rızasını kazanmaktan hayırlı olmadığını hatırlatıp kulluk bilincini aşılamaya çalışıyoruz. Ramazan Teslimiyettir diyoruz ama sadece Ramazan ayı için değil tüm zamanlar için Müslümanları teslimiyete çağırıyoruz. İslam’ın sadece bir parçasına değil tümüne teslim olmaya, İslam’ı bir hayat nizamı olarak görüp hükümlerine teslim olmaya çağırıyoruz Müslümanları...

 

RAMAZAN TESLİMİYET ZAMANI

Toplantımıza başlerken tüm Müslümanların mübarek Ramazan ayının tebrik ediyorum. Rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’ı şerifi ismine yakışır şekilde ifa etmeyi tüm Müslümanlar için rabbimden niyaz ediyorum. 29 Şaban yani 1 Nisan Cuma günü Ramazan hilali görüldü ve bütün Müslümanlar ile oruca birlikte başladık. Bayramı da aynı şekilde tüm Müslümanlarla birlikte karşılamayı, birlikte kutlamayı Allah Subhanehu ve Teala nasip etsin.

Gelenek olduğu üzere biz her sene Ramazan’a bir isim veriyoruz, bayrama ulaşıncaya kadar da Ramazan ayı boyunca kampanya çerçevesinde bu yönde faaliyetler yapıyoruz. Bu yıl çalışmalarımızı “Ramazan Teslimiyet Zamanı” ismi ile yürüteceğiz. “Ramazan Teslimiyettir” diyoruz ve Müslümanlardan “ama”sız, “fakat”sız şer’i hükümlere teslim olmalarını istiyoruz. Dünyalık hiç bir menfaatin Allah’ın rızasını kazanmaktan hayırlı olmadığını hatırlatıp kulluk bilincini aşılamaya çalışıyoruz. Ramazan Teslimiyettir diyoruz ama sadece Ramazan ayı için değil tüm zamanlar için Müslümanları teslimiyete çağırıyoruz. İslam’ın sadece bir parçasına değil tümüne teslim olmaya, İslam’ı bir hayat nizamı olarak görüp hükümlerine teslim olmaya çağırıyoruz Müslümanları... Teslimiyette acele etmeye, İslam’ın yeniden hayata hakim olması için, Hilafet’in ikamesi için çalışmaya çağırıyoruz. Müslümanları Allah’ın vaadine güvenmeye ve Rasülüllah’ın müjdesine inanmaya çağırıyoruz. Şairin mıısralarındaki gibi;

Müjdelere kulak verip Hilâfet için ayağa kalkmalıyız

Nuh misâli azimlerden gemiler yapmalıyız

Helâk olur özünü, aslını, evvelini inkâr eden

Vaad eden vaadetmiş, O ki; seni yoktan vâreden

Kıymetli Müslümanlar! Ramazan ayı boyunca, Türkiye’nin birçok şehirde Müslümanlarla iftar sofralarımızı paylaşacağız. Birlikte Müslümanların derdiyle dertlenip sevinçlerine ortak olacağız. Şimdiden gerçekleştireceğimiz bu kampanyanın hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyorum. Bizlere Nusret ve zafer ayı olan Ramazan’ı Şeri’i hayırla geçirip bayrama kavuşturması için Rabbime dua ediyorum. İnşaAllah bu Ramazan, Hilafet’in ikame edildiği ay olur ve biz, rahmet ayı Ramazan-ı şerifte izzeti ve zaferi birlikte tadarız.

 

ETHEM SANCAK’IN İTİRAF DOLU AÇIKLAMALARI

Geçtiğimiz hafta AK Parti MKYK Üyesi ve İş Adamı Ethem Sancak itiraf dolu bir konuşmaya imza attı. Marmara Üniversitesinde yaptığı konuşmada aleni bir şekilde şunu söyledi: ‘‘Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik.’’ Ethem Sancak bu sözleri ile neredeyse Ak Parti içinde herkesin bildiği bir gerçeği itiraf etmiş oldu. İlk kurulduğu günden bu yana Ak Parti’nin gizli ajandasında sakladığı önemli bir bilgiydi bu. Hatta öyle önemliydi ki 20 yıldır kimse anlamasın diye İslami söylemlerin arkasında gizleniyordu. Gün geldi gerçekler güneş gibi parladı. Halbuki bizler bunu defalarca söyledik. Ethem Sancak’ın bildiklerini biz bilmiyoruz elbet... Ak Parti’nin kuruluş sürecinde, kulislerde, özel toplantılarda neler konuşuldu, kimlerele anlaşıldı, kimden destek alındı? Bunu Ak Parti kurucuları ve yöneticileri bilir.

Ama biz şunu biliyoruz ve 20 yıldırda bunu açık açık söylüyoruz: “AK Parti siyaseten Amerika ile yol yürüyor. Bunu anlamak için siyaset bilimci olmaya da gerek yok. Yaptıkları ortada değil mi?  Ak Parti’nin Filistin meselesindeki iki devletli çözüm politikasından, Suriye’deki misyonuna varıncaya kadar her işinde buram buram Amerika ile müttefiklik kokuyor. Libya’daki politik duruşundan mavi vatan siyasetine kadar birçok dış politika hamlesinde Amerika’nın menfaatlerini koruyor ve kolluyor. Hatta iç siyasetinde bile gerek Başkanlık Sistemi hevesi gerekse de ulusalcı laik Kemalistleri bitirmek için verdiği mücadele bunu gösteriyor.  Niçin peki? Ak Parti bu politikaları niçin uyguluyor? Ülkenin refahı ve mutluluğu için mi? Tabi ki hayır. Bütün kurumlarıyla Amerikan emperyalizmini İngiliz bürokrasisine karşı Türkiye’de güçlü kılmak için. Yani Ak Parti Türkiye’nin üzerindeki İngiliz boyasını silip Amerikan boyası ile boyamakla görevli bir partidir. 20 yıldır gizledikleri bu gerçeğin üstünü şimdi nasıl kapatacaklar? Ethem Sancak’ın AK Parti’deki görevine son vererek mi? Yapmayın Allah aşkına.

Bu ifşaatı yapan kişi Ak Parti iktidarı boyunca palazlandıkça palazlandı. 2005 yılında ‘Yılın Girişimcisi’ seçilen Ethem Sancak, 2007 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Milli Egemenlik Üstün Hizmet ve Onur Ödülüne” layık görüldü. BMC fabrikasını tereyağından kıl çeker gibi satın aldı. Yüzde 49’u Katarlılara satılan tank palet fabrikasının yüzde 51 hissesi Sancak’a satıldı. Adeta devletin kasası gibi çalışıyordu. Bu yüzden söylediklerinden ve yaptıklarından sorumlu tutulmuyor. Çünkü Kapitalizm’de sermaye sahipleri dokunulmazdır. Ethem Sancak Konferansın devamında ‘‘Aslında Türkiye’nin NATO ve Batı ile sürekli savaş halinde olduğunu söyledi. Diğer taraftanda “NATO’ya girdik ve 70 yıldır NATO’nun bekçisiyiz. 70 yıl NATO Türkiye’ye ne katkı sağladı, tabanca yapmamıza izin vermediler.” Dedi. Türkiye’nin NATO ve Batı ile savaş halinde olduğu doğru değil, biz böyle bir savaş görmüyoruz. Ama Türkiye’NİN 70 YILDIR NATO’ya bekçilik yaptığı doğru.  Hem Ak Parti’nin ABD’nin desteği ile iktidara geldiğini itiraf edip hem de NATO bizim düşmanımız demek doğrusu tam bir siyasi kurnazlık. Konuyu saptırma, algı üretme, manipülasyon yapma konusunda çok mahirler. Söyledikleri her şeye inanmamızı bekliyorlar. Ama doğruların bir şekilde ortaya çıkma gibi bir özelliği vardır. Bazen milyon dolarlık bir patrondan bazen sıradan bir vatandaştan.

Bakın son 10 yılda Türkiye’nin en zenginler listesine girenler hükümet tarafından devamlı finanse ediliyorlar. Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin, Demirören, gibi grup şirketleri AKP iktidarı ile birlikte parlayıp ülkenin en kritik ihalelerini aldılar. Daha önce kimler, hangi şirketler vardı, İngiliz ekolünü temsil eden şirketler vardı, Koç Grubu, Anadolu grubu ve diğerleri... Bunlar şimdi de varlar ama etkileri nüfuzları eskisi kadar değil... Çünkü iktidarın yeni 5’lisi İngiliz ekolünün sermaye gücünü kırmak için var gücü ile çalışıyor. Pastayı bir şekilde bölüşüyorlar, kazanan, zenginşleşen onlar halk ise yoksulluk içinde... Bunların hepsi halka tepeden baktılar, aşağıladılar. İktidarlarla el ele verip servetlerine servet kattılar. Ülkenin servetlerine çöktüler ve karşılıklı rızaya dayalı işler yaptılar. Parası halktan çıkacak otoyollar ve köprüler inşa ettiler. Adeta ülkenin dört bir yanına tezgazı kurup halkı haraca bağladılar. İktidardan nemalanan, yazar çizer kimse bu gidişe ses çıkarmadı. Onlar sessiz kaldıkça patronlar daha palazlandılar. Sonuçta ezilen halk, sömürülen vatandaş oldu.

İşte kapitalist sistemin iktisat nizamı bu şekilde işliyor. Eğer ondan yüz çevirmezseniz sizi de sömürür. Eğer onu devirmezseniz onun esiri olursunuz. O yüzden daha önce söylediğimiz gibi yine hatırlatıyoruz. Kendi ağızları içinde bulundukları kirli düzeni ifşa edenlerden ve onlara destek çıkan yöneticilerden uzak durun. Rüşveti, iltiması, kayırmacılığı, faizi yasaklayan İslam’ı İslam İktisadını isteyin. Ancak İslam ile sömürülmekten kurtulursunuz, ancak İslam iktisadı ile adil dağıtımından payınıza düşeni alırsınız.

 

KDV İNDİRİMLERİ VE DEVAM EDEN ZAM YAĞMURU

Türkiye’de işte bu kapitalist sistem hala uygulamada olduğu için hayat pahalılığı ve enflasyon tüm hızıyla yükselmeye devam ediyor. Halkımız geçim sıkıntısını her geçen gün daha derinden hissediyor.

Artan fiyatlar esnafın işlerini düşürürken çalışanın maaşını adeta buhar haline getirdi. Neredeyse her sabah yeni bir zam haberi ile uyanıyoruz. Bir gün akaryakıta, bir gün ulaşıma, her gün farklı bir şeye zam yapılıyor. Özellikle mübarek Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde gıda fiyatlarındaki artış yüzünden insanlarımız kara kara düşünüyor. Sahur ve iftar sofraları havuç, turp, marol gibi sebzelerden bile mahrum durumda. Domates ve biber artık kilo ile değil tane ile alınıyor. Ucuz ekmek alabilmek için büfelerin önünde oluşturulan uzun kuyruklar cabası. Peki bu vahim tablo karşısında iktidar ne yapıyor? Bırakın ülkeyi krizden çıkarmayı, biraz hafifletmek için çözüm önerisi sunabiliyor mu? Aslına bakarsanız iktidar ne yapacağını bilmiyor. Ekonominin kontrolünü kaybettiğinden işe yarar bir adım atamıyor artık. İktidar garantili beton projeleri ile Türkiye’nin servetleri faiz lobilerine bağlamakla meşgul. Çünkü kapitalist sermayedarlara göbekten bağlı. Çünkü iktidarını bu sermaye sınıfı üzerine oturtmuş, onlar düşerse iktidarı da düşecek bunu çok iyi biliyor. Artık elde satacak bir şey de kalmadığı için günü kurtarabilmenin tek çaresi olarak yükü halkın sırtına yükledikçe yüklüyorlar.

İktidar, en son fiyatları düşürebilmek için Şubat ayında KDV indirimi yaptı biliyorsunuz. Önce gıdadaki KDV oranları yüzde 8’den yüzde 1’e indirildi. Daha sonra temizlik maddeleri ve bebek bezi gibi ürünlerde KDV oranı yüzde 18’den yüzde 8’e indirildi. Böylece temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının düşmesi hedeflendi. Fakat marketlerdeki fiyatlar bir türlü düşmedi. Ya çok cüzi oranlarda göstermelik indirimler yapıldı, ya da KDV indirimi resmileşmeden önce yeni zamlarla etiketlerdeki fiyatlar sabit tutuldu. Zaten bu şekilde bir indirim ile fiyatların düşeceğine kimse inanmıyordu. Zira bir taraftan vergi indirimi yapıp diğer taraftan da akaryakıta, doğalgaza, elektriğe zam yaparsan nasıl olacak, fiyatlara yeni zamlar yüklenecek, olacağı bu. Bir taraftan üretim ve lojistiğe yapılan zamlar ile maliytler artırılıyor, diğe taraftan fiyatlarda inirim isteniyor. Bu hayalcilikten başka bir şey değildir. Zaten iktidarın kendisi de buna inanmıyor. Burada maksat halkın öfkesini kendi üzerinden çekerek zincir marketlere yöneltmek. Bir taraftan stokçularla fırsatçılarla mücadele edeceğini söyleyip diğer taraftan devlet eliyle sürekli yeni zamlar yapmak başka ne ile izah edilebilir? Kaldı ki fırsatçılık yaptığı söylenen zincir marketler bizzat iktidar tarafından önleri açılarak zenginleştirildi. Onlar büyüdükçe iktidar onların sırtını sıvazladı, daha fazla imtiyaz sağladı. Onlarda küçük esnafı yok etme pahasına şube üstüne şube, kar üstüne kar eklediler. Çünkü kapitalist ekonominin doğasında aç gözlülük var, hep daha fazlasını istiyorlar, ne kadar kazanırlarsa kazansınlar doymuyorlar.

Bakınız daha birkaç gün önce doğalgaza ortalama yüzde 40 oranında zam yapıldı. 1 Nisan'dan geçerli olmak üzere doğalgazda konuta yüzde 35, sanayiye yüzde 50, elektrik üretimine ise yüzde 44,30 oranında zam yapıldı. Yani elektiriğe de zammın gelmesi yakındır. Bu şu demek; krizin faturasını halk ödemeye devam edecek. Devlet destekli kapitalist şirketler krizde hiçbir şekilde fedakarlık göstermiyorlar. Enerji bakanı zamların gerekçesini açıklarken şirketlerin rolünden hiç bahsetmiyor. Zamları enerji fiyatlarındaki şok dalgalanmalara bağlıyor. Bakan bakarsan, zamları tüketiciye minimum seviyede yansıtmışlar. Yüzde 40 oranındaki bir zam nasıl minumum düzeyde oluyor sayın bakan. El insaf Allah’tan korkun. Yalan söylemeyi bırakın da enerji boru hatlarına ev sahipliği yaptığı halde Türkiye’nin doğalgazı neden Avrupa’nın iki katına kullandığını açıklayın! Bu halk daha ne zamana kadar kemer sıkacak! Daha ne zamana kadar sizin müsrif politikalarınızın bedelini ödeyecek!

Yandaş şirketleriniz daha ne zamana kadar bizi sömürecekler, bol maaşlı trolleriniz ne zamana kadar akıllarımızla alay etmeye devam edecekler! Artık TÜİK bile halkın tepkisinden çekindiği için enflasyon rakamlarını açıklama konusunda daha vicdanlı davranıyor. En son açıklanan enflasyon oranı yıllık bazda yüzde 61 olarak belirlendi. Bu rakam dünyada şu ana kadar açıklanan en yüksek ikinci enflasyon. Dünyanın en büyük 10 ekonomisine gireceğiz derken enflasyon şampiyonluğunda Venezüella ve Zimbabve ile yarışıyorsunuz. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Ülkenin içine düştüğü ekonomik krizin baş sorumlusu sizsiniz. Zira yönetici çobandır ve güttüklerinden sorumludur. Krizin sebebi sizin meftun olduğunuz kapitalist sistemdir. Çözüm ise sadece ve sadece İslam’dadır, İslam İktisat nizamındadır. Öyleyse krizden çıkmak, halkın felaha kavuşturmak istiyorsanız bu sistemi terk edip İslam’ın iktisat nizamını uygulayın. Aksi halde hem bu dünyada hem de ahirette kaybedenlerden olursunuz!

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

05 Nisan 2022

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.