Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 09 Ocak 2024
Mahmut Kar, "Hilafet, Müslümanların vahdetini sağlayacak otoritedir, kuvvettir ve devlettir. Ancak bu devlet, yeryüzünde Allah’ın emirlerini uygulayabilir. Ancak bu devlet, paranın sadece zenginler arasında dolaşmasına engel olabilir."
KEMALİZMİN İSLAM VE HİLAFET DÜŞMANLIĞI
Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Her hafta bu kürsüde sizlerin ve Türkiye kamuoyunun karşısına çıkıyoruz, haftanın önemli gündemleri ile ilgili açıklamalar yapıyoruz. Hem bu kürsüde hem de yaptığımız diğer başka programlarda, konferanslarda, panellerde, basın toplantılarında, Müslümanların ve ümmetin maslahatını gözeterek lafı eğip bükmeden, hakkı gizlemeden, kınayıcıların kınamasından korkmadan konuşuyoruz. Bu toplantıyı ve gerçekleştirdiğimiz diğer bütün faaliyetlerimizi sırf Allah’ı razı etmek, O’nun rızasını kazanmak için yapıyoruz.
Eğer yaptığımız çalışmalarda, sizlere ve tüm Müslümanlara nasihatlerimizde, yöneticilere uyarılarımızda, onları muhasebemizde İslam’a, Allah’ın hükmüne, onun şeriatına aykırı bir şey varsa çıksın biri söylesin. Eğer bizim sözlerimizde Allah’ın dininin dışında bir akideye, bir düşünceye bir düzene davet varsa, sosyal, siyasi ve iktisadi sorunlara ilişkin çözüm olarak sunduğumuz önerilerimizde Allah’ın hükmünün dışında bir şeye davet varsa çıksın biri bizi uyarsın.
Biz Allah’ın güzel dediğine güzel, kötü dediğine kötü dedik, bundan sonrada bu ölçüden, bu mizandan asla sapmayacağız, eğip bükmeden sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Çünkü Müslüman olmamızın gereği budur. Çünkü Rabbimiz bizi Müslümanları böyle tarif ediyor:
"وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ"
“Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve “Şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet 33)
Kıymetli Müslümanlar! Müslümanların oluşturacağı kitlelerin, cemaatlerin, toplulukların, partilerin işi, görevi ve sorumluluğu da Rabbimiz tarafından şu ayeti kerimede açıkça beyan edilmiştir.
"وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ"
İçinizden hayra (İslam’a) davet eden, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir grup bir ümmet, bir topluluk bulunsun. Felaha kavuşanlar bunlardır. (Âl-i İmran 104)
Evet, işte Hizb-ut Tahrir bu şer-i hükme binaen kurulmuş bir partidir. Hizb-ut Tahrir bu farzı yerine getirmek ve Allah’ın rızasını kazanmak için kurulmuş bir partidir. Ve Hizb-ut Tahrir İslâmi hayatı yeniden başlatmayı kendisine şiar edinmiş bir partidir. Ayrıca Hizb-ut Tahrir’in kurulmasını gerektiren vakıa da İslam ümmetinin içinde bulunduğu haldir.
Müslümanlar, 20. yüzyılın başında iki büyük sarsıntı geçirdiler. Bunların birincisi Hilafet’in yıkılmasıdır. Hilafet’in yıkılması ile İslam ümmetinin ruhu yok oldu ve Müslümanlar adeta bir ceset haline geldiler. Bu sarsıntı ile bütün varlıklarını kaybettiler, paramparça oldular, küçük devletçiklere bölündüler ve sömürüldüler. İkinci büyük sarsıntı ise Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa topraklarına Yahudilerin işgalci olarak yerleştirilmesidir.
İşte buradan hareketle diyoruz ki, Hizb-ut Tahrir, İslâmi hayatı yeniden başlatmak ve yıkılmış olan Hilafeti Râşid-î Hilâfet Devleti olarak yeniden ikame etmek için kurulmuştur. Ve şu kesinkes bilinmelidir ki kurulacak bu devletin ilk işi Filistin topraklarındaki işgalci Yahudi varlığını kökünden söküp atmak, onları o mübarek topraklardan temizlemek olacaktır. İşte bu sebeple, Gazze bütün dünyanın gözü önünden soykırıma uğrarken biz dedik ki Filistin ancak Hilafet ile kurtulur. ABD’si Avrupa’sı ve bütün küfür güçleri işgalci “İsrail”i desteklerken İslam beldelerinin yöneticileri sessizliğe büründüler. Biz dedik ki 57 lider bir Halife etmez etmiyor. Tam 3 aydır meydanlardayız, yürüyüşler, konferanslar, paneller, basın açıklamaları ile işgalci “İsrail”e lanet okuyoruz, Gazze’ye, mücahitlerin direnişine destek oluyoruz.
Sadece biz değil Türkiye ve dünya da bütün Müslümanlar Gazze ile yatıp Gazze ile kalkıyorlar. Bu 3 ay da Türkiye’de Müslümanlar tarafından 500’den fazla eylem ve etkinlik yapıldı. Allah Filistin ve tüm işgal beldelerindeki, zulüm diyarlarındaki mazlumların derdi ile dertlenen Müslümanlardan razı olsun.
Bu 3 ay içinde yapılan onca yürüyüş, etkinlik ve faaliyetlerde Allah için söyleyin, toplumun huzurunu kaçıracak, kavga ve kargaşa ile kaosa sebep olacak bir olay, bir vaka yaşandı mı görünüz mü? Hayır! Ama bakınız her seçimde olduğu gibi bu sene Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesinde de sırf siyasi partilerin çıkar ve menfaatleri için Türkiye kaos ve kargaşaya sürükleniyor. 3 aydır Gazze ile ilgili yapılan bir tek eylemde Müslümanların tek bir adli olayına şahit olamazsınız ama seçimlere 3 ay var daha ilk günden kavga ve kargaşa süreci başladı.
Bir haftadır, 1 Ocak tarihinde yapılan Gazze mitinginde yaşanan Kemalist saldırı üzerinden Kelime-i Tevhid bayrağı, Hilafet ve Hizb-ut Tahrir hedefe konuldu. Belirli çevreler ve güçler tarafından yapılan dezenformasyon, iftira, itham ve karalamalar ile Kelime-i Tevhid bayrağı üzerinden Hilafet ve Hizb-ut Tahrir ile ilgili kirli bir provokasyon yürütülüyor. 1 Ocak Galata Köprüsü’nde yapılan mitinge katılmadığımızı söylediğimiz halde tam 10 gündür 17 Aralık tarihli Gazze yürüyüşümüzden video ve görseller ile dezenformasyon yapılıyor. Şunu da söyleyeyim, biz 1 Ocak mitingine katılmadık ama o miting sonrası saldırıya uğrayan İsmail Aydemir kardeşimize de sahip çıktık.
Laik Kemalistler tarafından hedef haline getirilen Kelime-i Tevhid bayrağını şiarımız belledik ve onu amellerimizin vazgeçilmezi kıldık. Biz bu saldırıları yapan muhalif laik medyanın ve “Fetö” artığı Kemalist gazetecilerin niyetlerini çok iyi biliyoruz. Bu gazeteci müsveddelerinden bazıları bu karalamayı cehaletinden birçoğu da İslam ve Müslümanlara düşmanlığından yapıyor. Siyasi partilerden, CHP’si, İyi Partisi, HKP’si, TKP’si hatta iraptan mahalli olmayan tabela partileri bile bir olmuşlar Kelime-i Tevhid ve Hilafet’e saldırıyorlar. On yıllardır yaşadıkları siyasi yenilginin, başarısızlığın, beceriksizliğin üzerini İslam düşmanlığı ve Hilafet hazımsızlığı ile örtmeye çalışıyorlar.
Gazetecilere gelince; ulusalcısı, solcusu, Kemalist’i, faşisti, “fetö”cüsü ağız birliği yapmışlar Kelime-i Tevhid bayrağına, Hilafet’e ve Hizb-ut Tahrir’e saldırıyorlar. Gazete ve televizyonlarda koltuk bulamadıkları için sosyal medya kanallarından yayın yapan gazeteciler bile mal bulmuş mağribi Hilafet’e saldırarak takipçilerinden beğeni kasıyorlar. Cehaletlerini ifşa ediyorlar, bünyelerindeki bütün cerahatı dışarı boşaltıyorlar, kinlerini ve nefretlerini kusuyorlar. Bunları biz dikkate almıyoruz, Hilafet istediğimiz için hakkımızda suç duyurusunda bulunan bu güruhu biz kale bile almıyoruz. Demirden korksaydık trene binmezdik, varsınlar yapacaklarını yapsınlar vallahi ardımıza bile bakmayız, bakmıyoruz. Bizim davamız İslam ve Hilafet davası, bizim gayemiz Allah’ın rızasıdır. Bizim yolumuz Rasulullah’ın yoludur, çünkü bizim önderimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’dir.
Bizim kelimemiz "La ilahe İllaAllah Muhammedun Rasulullah"’tır. Bizim özlemimiz, bu kelimenin "Kelime-i Tevhid" bayrağının en yükseklerde dalgalanmasıdır. Bizim varlık gayemiz, bizim ölüm kalım mücadelemiz İslam’ın hayata hâkim kılınması ve Raşid-i Hilafet’in yeniden kurulmasıdır. Bizi davamıza bağlı kılan, bizi yolumuzda sabit kılan bu ulvi hedeflerdir. Bizim imanımızı kavi kılan Allah’ın vaadi ve Rasulü'nün müjdesidir. Onun için bunlar, bizim yolumuzdaki çakıl taşları bile olamaz. Biz yüzümüzü ümmete çevirdik, sırtımızı Rabbimize dayadık. Onun için diyoruz ki, "Allah var, gam yok."
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
“Ey inananlar! Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.” (Muhammed 7)
Bir de merkez medyada kendilerine koltuk verilmiş birkaç gazeteci var. Onlar oturdukları koltukların hakkını vermek için tetikçilik yapıyorlar. Eskimiş itham ve iftiralar ile Hizb-ut Tahrir’e saldırıyorlar. Hizb-ut Tahrir’in kökünün dışarıda olduğunu söyleyerek ulusçu, milliyetçi fikirlerini kusuyorlar. Onlara Rabbimizin şu sözünü hatırlatıyorum:
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرةٍ طَيِّبَةٍ أَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِي السَّمَاء
“Allah’ın güzel bir sözü nasıl misal getirdiğini görmedin mi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.” (İbrahim 24)
Sizler eğer gerçekten Allah’ın kelimesine, Kelime-i Tevhid’e sahip çıktığınızı söylüyorsanız, bu sözün arkasında durun. Bu sözün evrensel ve tüm insanlığı kuşatan bir söz olduğunu öğrenin. Kelime-i Tevhid, "La ilahe İllaAllah Muhammedun Rasulüllah", Müslüman olmanın ilk şartı ve bizim ilk sözümüzdür. Eğer mesele kök meselesi ise Müslümanlar olarak bizim kökümüz Mekke’de, Medine’de. Hizb-ut Tahrir 1953 yılında Kudüs’te kurulmuş bir partidir. Kelime-i Tevhid bizim ilk sözümüz, Kudüs bizim ilk kıblemizdir. Eğer mesele kök meselesi ise Hizb-ut Tahrir’in kökü Kudüs’te. Hizb-ut Tahrir’in davasını güttüğü Hilafet düşüncesi Endonezya’dan Fas’a kadar yayılmıştır. Bu coğrafyanın her tarafı İslam’ın rengi ile boyanmıştır. Siz önce şunu söyleyin, siz önce şimdi cevap verin, laikliğin, demokrasinin, cumhuriyetin kökü nerede? Yine bunlardan bazıları Hizb-ut Tahrir’in merkezinin İngiltere’de olduğu yalanına ve iftirasına sarılarak bizi karalamaya ve Müslümanlar nezdinde itibarsız kılmaya çalışıyorlar. Bu kişilerin Müslümanlar ve Türkiye halkı nezdindeki itibarı ortadadır.
İngiltere, Hilafet’i kaldıran ve İslam ümmetinin başsız kalmasını, paramparça olmasını sağlayan küfür devletidir. Hizb-ut Tahrir ise Hilafet’i yeniden kurmak için çalışan ve Müslüman anneleri bebeklerini İngiliz düşmanlığı ile emzirerek büyütsünler diyen bir partidir. İngiltere, Lozan’da Hilafet’in kaldırılması şartı ile Türkiye’ye bağımsızlık veren bir devlettir. Hizb-ut Tahrir, İngilizlere göbekten bağlı Cumhuriyet rejiminden ve Amerika’ya bağlı iktidarlardan Müslümanları kurtarmak için çalışan bir partidir. Şimdi söyleyin bakalım, kim İngilizci, kim Amerikancı? Bizim istediğimiz Hilafet, "La ilahe illallah" sözünün siyasi karşılığıdır. Bizim istediğimiz Hilafet, İngilizlerin bölüp parçaladığı İslam topraklarını yeniden birleştirecektir. Hilafet, Müslümanların vahdetini sağlayacak otoritedir, kuvvettir ve devlettir. Ancak bu devlet, yeryüzünde Allah’ın emirlerini uygulayabilir. Ancak bu devlet, paranın sadece zenginler arasında dolaşmasına engel olabilir. Bugün insanların emeği, faiz lobilerine peşkeş çekiliyor, emekliler, asgari ücretliler açlık sınırının altında bir hayat sürüyor. Bugün Türkiye bütçesinin yüzde 97’si vergilerden oluşuyor. İnsanların vergi yükü altında ezilmemesi için verginin sadece ve sadece ihtiyaç olduğunda zenginlerden alınmasını istiyoruz. İşte bunu sağlayacak devlet Hilafettir. Bu sebeple biz, vergi adaletinin sağlanması ve gelir dağılımı adaletsizliğinin ortadan kalkması için hilafet istiyoruz. Çocuklarımızın huzurlu ve güvenli bir toplumda yaşaması için hilafet istiyoruz. İslam’ın yönetim modeli olan Hilafet’te izzet ve güven içinde yaşamak istiyoruz. Birileri bunun hayal olduğunu söylüyor, bizim marjinal azınlık bir grup olduğumuzu söylüyor. Onlara şunu söylüyoruz; kafanızı kaldırın, İslam ümmetinin haline bakın, Müslümanların bu bozuk düzenden kurtuluş için nasıl çırpındıklarına bakın. Hizb-ut Tahrir’in Türkiye ve dünyadaki çalışmalarına bakın. Gazze’ye bakın, Filistin’e bakın, Doğu Türkistan’a bakın, Keşmir’e, Mayanmar’a bakın. Bütün bu zulüm diyarlarındaki Müslümanları kim kurtaracak?
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
09 Ocak 2023
#Hizbut Tahrir#Hizbuut tahrir Türkiye#İslam#hilafet#İslam'a saldırı#Hilafete saldırı#Kemalizm#İslam Düşmanları
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!