HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 10 Aralık 2024

Mahmut Kar, "Yarım asırdır halkına kan kusturan; sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri ve insanca bir yaşam istedikleri için onları yerin altındaki karanlık zindanlara dolduran suç rejimi zelil oldu."

SURİYE DEVRİMİ VE ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜ

Suriye’yi konuşacağız, Suriye devrimini değerlendireceğiz, 13 yıl önce başlayan kıyamın bugünü konuşacağız. 54 yıllık Esad diktatörlüğünün nasıl devrildiğini konuşacağız. Suriye İslami Devrimi’nin ruhunu ve hedefini konuşacağız. Sadece son 13 yılda yapılanları değil, 61 yıllık Baas rejiminin yaptıklarını konuşacağız. 

Öncelikle, Müslüman Suriye halkını ve mücahitleri tebrik ediyoruz. Büyük fedakârlıkların neticesinde Müslümanların iradesi zalimlere galip geldi elhamdülillah. Suriye halkının on üç yıl boyunca sürdürdüğü devrim, Allah’ın yardımıyla Esad katilinin düşmesi ile zafere ulaştı. Zalim Esad hanedanlığının 54 yıllık baskıcı, suç dolu ve despot yönetimi sona erdi. Suriye adeta bayram yerine döndü. Şam, Halep, Hama, Humus, Dera… Suriye’nin bütün şehirlerinde Müslümanlar tekbirler getirerek sevinç gözyaşları döktüler. Suriye’nin camilerinde şükür secdeleri yapıldı şükür namazları kılındı. Dile kolay, yarım asırdır halkına kan kusturan; sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri ve insanca bir yaşam istedikleri için onları yerin altındaki karanlık zindanlara dolduran suç rejimi zelil oldu. Bütün cinayetleri, bütün vahşetleri, tecavüzleri, katliamları ifşa oldu. İnkârcılara rağmen, Esad zalimini güzellemeye çalışan, insanlığını unutmuş kalpsizlere rağmen ifşa oldu. 

Kazanılan bu zafere büyüğünden küçüğüne, gencinden yaşlısına, erkeğinden kadınına bütün Suriye halkı sevindi. En çok, adeta insan mezbahası gibi kullanılan Sedneya Cezaevi ve rejimin diğer zindanlarından kurtarılan mazlum, masum Müslümanlar sevindi. Filistin’den Afganistan’a, Endonezya’dan Fas’a kadar tüm Müslümanlar sevindi. Bizler sevindik, kalbinde iman olan, İslam kardeşliğinin ne demek olduğunu bilen bütün Müslümanlar sevindi. Vicdanı olan insanlar sevindi. 

“Zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (En‘âm: 45) 

Rabbimiz bu sevinci daim eylesin. Rabbimiz, diğer İslam beldelerinde zalimlerin zulmü altında yaşayan kardeşlerimize de esaretten kurtulmayı ve sevinmeyi nasip etsin. 

Suriye’de artık yeni siyasi bir süreç başladı ve Suriye devriminin önünde aşılması gereken birçok engel bulunuyor. Dolayısıyla, bugünlere nasıl gelindiği, bu zaferin nasıl elde edildiği ve bundan sonra neler yapılacağı konusunun dikkatlice ele alınması gerekiyor. Suriye Devrimi, 15 Mart 2011 tarihinde Dera’da çocukların okul duvarına "دكتور يا دورك حان لقد" “Sıra sende doktor” yazmasıyla başladı. Esad’ın zebanileri bu çocuklara işkence etmesiyle protestolar başladı, katil rejim çocukları katletti ve protestolar tüm ülkeye yayıldı. Sonrası hepimizin malumu... 13 yıl boyunca devam eden katliam, işkence ve sürgün siyaseti, Suriye konusunu bölgesel hatta küresel bir mesele hâline getirdi. 

Bu 13 yıl boyunca sayısız katliama imza atıldı. Banyas’ta, Hama’da, Der’a’da, Hule’de, Doğu Guta’da on binlerce Müslüman, varil bombalarıyla ve kimyasal silahlarla katledildi. Binlerce insan açlık kuşatması altında can verdi. Beşşar Esad, 1982 yılında Hama’da 40 bin Müslüman’ı vahşice öldüren babası Hafız Esad’ın yolunu adım adım takip etti ve Suriye’yi harabeye çevirdi. Peki, rejim neden bu kadar acımasız davrandı? Dünyanın gözü önünde bu aşağılık suçları nasıl rahatça işledi? Daha doğrusu şöyle soralım: Rejim bu cesareti nereden kimden aldı? Kimlere güvendi? Kimlerden siyasi ve askerî destek aldı? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar, Suriye halkının aslında ne istediğini gösterecektir, kimlerin onlara dost ya da düşman olduğunu açığa çıkaracaktır. Suriye rejimi acımasız ve rahat davrandı, çünkü efendilerinin ona verdiği görev, Şam halkını sürekli baskı altında tutmak ve İslami bir talepte bulunduklarında gözünü kırpmadan onları öldürmektir. Bu aşağılık misyon, İslam beldelerinde Hilafetin ilgası sonrası kurulan birçok rejim için aşağı yukarı aynıydı. Zeynel Abidin bin Ali ne yaptıysa, Kaddafi ne yaptıysa, Hüsnü Mübarek ne yaptıysa Esad da öyle yaptı. 

Suriye halkı meydanlarda Hilafet’e çağırınca, meydanlar “Hilafet İstiyoruz” diye inleyince işte o gün Beşşar Esad şöyle dedi: “Ben Ortadoğu’da laikliğin son kalesiyim. Ben devrilirsem Endonezya’dan Fas’a yeni bir jeopolitik ortaya çıkar.” Bunun anlamı nedir biliyor musunuz kıymetli Müslümanlar: Esad açıkça şöyle diyor: “Ben yıkılırsam ve Suriye’de Hilafet Devleti kurulursa, bu devlet bütün İslam coğrafyasını kuşatarak etkisi altına alabilir. Bu devlet Yahudi varlığını ortadan kaldırmak için hemen harekete geçer ve bu durum Batı sistemi için büyük bir tehdit oluşturur.” Evet, işte mesele bu kadar ciddi, tehlike bu kadar büyük, tehdit bu kadar sarsıcı olduğu için tüm devletler Suriye devrimine, mazlum Suriye halkının üzerine hücum etti.

Bu aşamadan sonra süreç nasıl ilerledi peki; sömürgeci kâfirler hemen devreye girdiler. Amerika, hemen avanelerini topladı ve bölgedeki işbirlikçilerine rollerini dağıttı. Devrimcilerle savaşması için önce İran ve ona bağlı Şii milislerin Suriye’ye girmesine yeşil ışık yaktı. Bir taraftan bunu yaparken diğer taraftan yurtdışında yaşayan demokrat ve seküler Suriye muhalefetini Türkiye liderliğinde organize edip Esad rejiminin alternatifini hazırlamaya çalıştı. Aynı zamanda Kürt kartını kullanarak PKK’nın Suriye kolu YPG/PYD’yi Suriye’nin kuzeyine yerleştirip askerî ve siyasi olarak destekledi. Tüm bunlar devrimi bastırmak için yeterli olmayınca, Amerika, Irak ve İran arasında yapılan bir güvenlik anlaşmasının neticesinde IŞİD’in Irak’tan Suriye’ye girmesini sağladı. 2013 yılında Esad rejimi düşmek üzereyken Suriye’ye giren bu örgütün neler yaptığını hepiniz biliyorsunuz. Bunlar sözde “Hilafet” adıyla masum canları katlettiler ve İslam İslam ve Hilafet ile ilgili dünyadaki kirli propagandaya hizmet ettiler. Amerika IŞİD bahanesiyle Irak ve Suriye’de Müslümanları katletti ve bugün aynı şekilde yine IŞİD’i öne sürerek bölge halklarını ve devrimcileri tehdit etmeye devam ediyor. 

Dedim ya, Amerika herkese bir rol verdi diye. Rusya’da aynı şekilde Amerika’nın rol verdiği ülkelerden biridir. Hani bugün Rusya’nın Esad’i neden korumadığı merak ediliyor ya, işte o sorunun cevabı 2015 yılına dayanmaktadır.  Esad rejimi artık ayakta duramayacak hale gelmişken, Amerika 2015 yılında Rusya ile görüşerek onu Suriye devrimine karşı savaşmaya teşvik etti. Rusya bu teklife hemen icabet etti. Neden mi? Mesele, bizzat Rusya’nın hayati çıkarlarıyla ilgiliydi. Çünkü Arap Baharı, Suriye’de durdurulmadığı takdirde Orta Asya’daki zorba rejimlere sıçrayabilir ve Rusya’nın bekasını tehdit edebilirdi. Rusya’nın Suriye’ye girmemesi durumunda rejimin bir hafta içinde düşeceğini ve İslami devrimin Rusya topraklarına dayanacağını kendileri defalarca söylediler. 

Gelelim Türkiye’nin Suriye Politikasına; Kıymetli Müslümanlar! Eğer katil Esad kibirlenmeyip Türkiye ile normalleşmeyi kabul etseydi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme davetine evet deseydi, yine dost ve kardeş kabul edilecekti. Tıpkı darbeci katil Sisi’nin "kardeşim Sisi" olması gibi. Türkiye’nin bu çelişkili söylemlerin ve ikiyüzlü siyasetin sebebi, kendisine ait bir dış politikasının olmamasından kaynaklanıyor. Daha somut bir ifadeyle, Türkiye’nin ABD’nin yörüngesinde hareket etmesinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin ABD’den bağımsız bir politikası olsaydı, Suriye’de devrimci grupları Şam’ı devirmeye sevk eder onları Fırat Kalkanı ve sağda solda oyalayıp rejimin güçlenmesine hizmet etmezdi. Türkiye’nin ABD’den bağımsız bir politikası olsaydı, operasyonel mekanizma, eğit-donat gibi projelere katılıp Amerika’nın muhalif grupları dönüştürme çabalarına destek vermezdi. Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, muhaliflerin Halep’i kaybetmesine neden olan Fırat Kalkanı harekâtını başından beri ABD ile planladıklarını itiraf etmesini hâlâ unutmadık. İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 2019 yılında Washington Post gazetesine yazdığı makaledeki, "ABD’nin kazanımlarını korumak Türkiye’nin çıkarınadır" ifadeleri hâlâ hafızamızda. Dolayısıyla, bugün gelinen noktada Türkiye'nin Esed'in devrilişinde Suriye halkına destek vermesi bu gerçekleri değiştirmeyecektir. 

Biz, Suriye Halkına ve devrimci gruplara ve samimi mücahitlere şu hatırlatmayı tekrar yapıyoruz: Türkiye'nin devrimi yumuşak bir geçişle çalmasına asla müsaade etmeyin, Türkiye’nin durduğu yeri ve ABD ile olan ilişkisini sakın aklınızdan çıkarmayın. Zira Esad devrilse de rejim hâlâ yerinde ve ABD hâlâ devrimin İslami ruhunu yok etmenin peşinde. Yahudi varlığının Suriye’nin askerî gücünü hedef alması ve Golan’daki işgalini genişletmesi bunun kanıtıdır. Sizler, büyük bir cesaret örneği sergileyerek Ortadoğu’nun en zalim rejimine karşı ayaklandınız. Büyük bedeller ödeyerek canlarınızı, kanlarınızı, en sevdiklerinizi Allah yolunda feda ettiniz. Teslim olmadınız, boyun bükmediniz, kâfirlerin planlarına rıza göstermediniz. "Allah’tan başka kimsemiz yok!" diyerek sabır ve sebatla devriminize devam ettiniz. Ve sonunda amellerinizin karşılığı olarak Allah sizi zaferle ödüllendirdi. 

Kazandınız! Sizinle birlikte tüm dostlarınızı sevindirdiniz. Kazandınız! Tüm düşmanlarınızı kahrettiniz. Esed’e güzellemeler yaparak sizi tahkir eden ihanet ve cehalet taifesine unutamayacakları bir ders verdiniz. Şimdi kazanımları koruma zamanı. Şimdi kâfir Amerika ve yandaşlarının size dayattığı 2254 sayılı BMGK kararına karşı mücadele etme zamanı. Şimdi "adil devlet, sivil devlet, kapsayıcı hükümet" gibi süslü sloganların arkasına gizlenmiş batıl laik çözüme karşı devrim yapma zamanı. Düşmanlarınız, yüzeysel bir değişiklikle, sistemin laik yapısını koruyarak sizi tekrar başlangıç noktasına döndürmeyi hedefliyorlar. Adı ne olursa olsun, laik devlet olduğu sürece İslam’dan kopuk bir yönetimden başka bir şey olmayacaktır. Devriminizin en temel hedefi olan suçlu laik rejimin bütün unsurlarıyla, anayasası, suçluları ve baskıcı kurumlarıyla birlikte devrilmesi sağlanmalıdır. Yerine, İslam akidesinden kaynaklanan bir yönetim kurulmalıdır. Aksi takdirde Mısır, Tunus, Libya ve Yemen’de yaşanan devrim sonrası trajediler tekrar edecektir. Mısır’da yaşananlardan ders alın. 

Amerika'ya güvenmeyin, ona dayanmayın ve onun siyasi çözümlerini, sözde seçimlerini ve istediği gibi iktidar transferini kabul etmeyin. Batı'nın sömürgeci kurumlarını veya uluslararası kararlarını dinlemeyin. Bunların hepsi sizin devriminizi ve özlemlerinizi çalmak ve fedakârlıklarınızı boşa harcamak için size dayatılıyor. Düşmanınızın Amerika ve müttefikleri ve onların kirli planlarını uygulayan yöneticiler olduğunu unutmayın. Şunu da sakın unutmayın: Yarım kalmış devrimler ölümcüldür, mevcut sistemlere yaslanmak ise felakettir. İki milyon şehidin fedakârlıklarını taçlandırmak ve Allah’ın yardımına şükretmek, ancak O’nun şeriatını hâkim kılmak için çalışmaya devam etmekle mümkündür. Laik rejimin kalıntıları tamamen temizlenecek, Nübüvvet metodu üzere kurulacak bir Raşid Hilafet Devleti ile İslam’ın hükümleri uygulanacak, Rabbinin rızası kazanılacak, mukaddesatlar korunacak ve izzet geri gelecektir. İşte gerçek kurtuluş, gerçek özgürlük budur.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

10 Aralık 2024

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.