HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 10 Mayıs 2022

Evet! Hilafet çağrısı yaptık! Ne bekliyordunuz? Laikliğe, demokrasiye çağıracağımızı mı bekliyordunuz? Hilafet çağrısı yaptık, çünkü Kudüs ancak Hilafet Devleti’nin ordularının harekete geçmesi ile kurtulur. 

HÜKUMETİN KONUT KREDİ “MÜJDESİ” VE EFLASYON İLE MÜCADELE

Ekonomik krizden Türkiye’yi çıkarmaya çalıştığını söyleyen iktidarın müjde diye verdiği kredili çözüm paketleri ile başlıyoruz. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısı sonrası bir açıklama yaptı malum biliyorsunuz. Son dönemde hammadde fiyatlarında görülen fahiş artışlar nedeniyle konut inşasında yavaşlama olduğunu ve bu sebeple de konut fiyatlarında çok büyük artışların yaşandığını söyledi. Sonra da konut fiyatlarındaki bu dalgalanmaya karşı aldıkları tedbir paketlerini açıkladı.

Birinci paket şu: İlk kez konut alacaklara, 2 milyon liraya kadar 10 yıl geri ödemeli ve aylık yüzde 0,99 faizle kredi verilecekmiş. İkinci pakete gelince bu paket, değeri en az 2 milyon lira olan konut alacaklar için hazırlanmış. En az 1 milyon lirasını  döziv mevduat hesaplarının bozdurulması veya fiziki altınların Merkaz Bankası’na satılması ile olacak. Kalan 1 milyon lira ise geri ödemesi yine 10 yıl vade ve aylık 0,89 faizle kredi verilecekmiş. Üçüncü paket inşaat sektörünü ilgilendiriyor. Sekörün canlanması için 20 milyar TL kredi ile fonlanacak.

Allah aşkına bu iş akıl karı bir iş mi? Söyler misiniz sadece inşaaat sektöründe değil başta gıda ve giyim olmak üzere her sektörde, her üründe artan fiyatlar, yükselen enflasyon ile mücadele bu şekilde mi yürütülür? İnşaat sektöründeki konut arzı sorunu tüketiciye kredi verilerek mi çözülür? Bu arzı değil talebi daha da artırır ve konut fiyatlarının kontrolsüz bir şekilde yükselmesine  sebep olur ki, öyle de oldu. Cumhurbaşkanı’nın verdiği sözüm ona bu müjdeden dakikalar sonra konut satış fiyatları ortalama  %20-25 arttı. Azıcık hesap kitap bilen biri bunu görmesi lazım ama görmüyorlar işte... Ak Parti iktidara inşaat ile geldi, beton ile iktidarını tahkim etti, o beton kendisini sandığa gömecek sanırım.

Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı’na şunu da sormak istiyorum: 2 milyon liralık evi aylık 28.555 TL kiredi ödemesi yaparak kim alacak? Kim aylık ortalama 30 bin lira kredi ödemesi yapabilir? 4250 TL asgari ücretle çalışan işçi mi? 7-8 bin lira maaş ile çalışan memur mu? Kim?! Dükkanının kirasını ödemekte zorlanan esnaf mı bu krediyi ödeyerek ev alacak? Diyelim ki 2 milyon değerinde değil de 500 bin TL değerinde ev almayı düşünsünler. Gerçi 500 bin liraya ev yok da diyelim ki buldular. Bir evde iki kişinin çalıştığını farzedelim. Aylık ödemeleri gereken kredi vadesi 7138 TL. Aylık bu parayı ödemeleri gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı iki kişinin asgari ücretle çalıştığı bir aile bu parayı ödediğinde ne yiyecek, kirasını nasıl ödeyecek, çocuğunu nasıl okutacak? Hiç düşündünüz mü bunları? Hepsini bir kenara bıraktım, hani nass vardı? Hani nass ne diyorsa onu yapacaktınız? Hani faiz haramdı? Hani faiz sebep enflasyon sonuçtu? Ne oldu betona para gömerek mi enflasyonu düşüreceksiniz. Zenginlere düşük faizli konut kiredileri dağıtarak mı enflasyon sorununu çözeceksiniz. Allah’tan korkun, Allah’tan korkun, Allah’tan korkun. Faiz haramdır, faiz Allah ve Rasulüne savaş açmaktır. Faiz pistir, faiz sömürüdür, faiz bu kapitalist sistemin halkı sefalete mahkum etmek için çıkardığı kirli paradır. Siz bu kirli para ile oynuyorsunuz, bunun vebali ağırdır. Bu vebal sizin üzerinizdedir. Bu vebal “devlet verirse faiz değil hibe olur” diyen hocaların ve alimlerin de üzerindedir. Bu halkı kandırmayı bırakın, bu halka yalan söylemeyi bırakın, eğer gerçekten bu halka müjde vermek istiyorsanız önce çıkın doğruları söyleyin!

Bakın geçen hafta TÜİK, nisan ayı enflasyon rakamlarını paylaştı. TÜİK’in rakamlarına göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %69,97, aylık %7,25 artmış. İnandık mı inanmadık tabi ki? Kurumlarınızın açıklamaları birbiri ile çelişiyor. Sizin açıklamanız ile TÜİK çelişiyor. Ocak ayından bu yana başta enerji ve gıda olmak üzere birçok ürüne yüzde yüzün üzerinde zam geldi. TÜİK ne yaptı, enflasyonu yok saymadı ama çarşı, pazardaki yangını da görmedi. TÜİK gerçek enflasyonu gayet iyi biliyor ancak gerçek rakamları açıklamasını siz istemiyorsunuz. Yöneticiler istemiyorlar bir de tabi sermaye sahipleri de istemiyor. Çünkü gerçek enflasyon rakamları açıklarsa bunun işçi ve memur maaşlarında kıstas alınacağını çok iyi biliyorsunuz. Asgari ücretin düzenlenmesinde gerçek enflasyon rakamlarının etki edeceğini çok iyi biliyorlar sermaye sahipleri. TÜİK enflasyon rakamlarını düşük göstererek hem sermaye sahiplerini hem sizi ve iktidarınızı korumuş oluyor. Eğer korumazsa ne oluyor koltuğundan oluyor. Her defasında enflasyonun düşeceğini söylüyorsunuz. Ancak bu sözleriniz havada kalıyor. Sayın Cumhurbaşkanı gidişattan ne işçi, ne memur, ne esnaf ne de çifçi memnun değil. Gidişattan menun olan bir kesim var o da sermaye kesimi. Çünkü iktidarınız burayı besliyor. Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı Nurettin Nebati, ihracatçılara ve turizmcilere verdiğiniz 150 milyar TL'lik kredi destek paketini açıkladı. 50 Milyar TL’si turizimcilere, 100 milyar TL’si ihracatçılara verilecekmiş. Müjdeyi beğenmeyen açgözlü sermaye sahiplerine de sitem etti Sayın Nebati... “Daha neyi beğenmiyorsunuz? Siz istiyorsunuz sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde sizlere arzediyoruz.”dedi. Ben demedim Maliye Bakanınız böyle söyledi. Sermaye sahipleri istiyor, sizin liderliğinizde onlara arzediliyor. İşçi, memur, esnaf ve çifçi yine sefil yine sefil...

Durum böyle iken birde halkın bu sefaletine aldırış etmeden lüks ve şartafat içerisinde siyasi çalışmalarına devam eden iktidarın pişkinliği var. Ramazan ayında Ak Parti’nin Kahramanmaraş İl Teşkilatı’nın düzenlediği iftar programını görmüşsünüzdür. Tarım Bakanı Vahit Kirişçi, Ak Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, milletvekilleri ve teşlilat üyelerinin katıldığı istar masalarında yok yok! Cumhurbaşkanı Erdoğan daha bir kaç günce önce "Bazı kesimlerde şükürsüzlük, tatminsizlik aldı gidiyor" diyerek vatandaşa halinize şükredin demişti.Sayın Cumhurbaşkanı vatandaşa halinize şükredin demeden önce halktan kopuk, halka tepeden bakan partililerinize geldiğiniz yeri unutmayın deyin.

MUHACİRLERİN IRKÇILIK İLE İMTİHANI

Son günlerde ırkçı Kemalist taife tarafından kasıtlı bir şekilde manipüle edilerek gündemde tutulmaya çalışılan bir konu var malum. Mülteci meselesinden bahsediyorum, toplantımıza bu konu ile devam edeceğiz. Adına ister mülteci diyelim, ister sığınmacı, ister göçmen farketmez... Meselenin özünde yaşadıkları ülkelerde zulme uğrayan mazlum insanlar var. Ve biz bu insanları muhacir olarak görüyor ve öyle kabul ediyoruz. Bu insanlar, hayatlarını kurtarmak ve insanca yaşamak için Türkiye’ye, bize sığındılar. Sığınanların büyük çoğunluğu dinlerinden dolayı yani Müslüman oldukları için despot rejimler tarafından zulme maruz kaldılar. Yani onlar bizim yardım etmekle yükümlü olduğumuz Müslüman din kardeşlerimiz. Zulüm görenler gibi yaşadığı memlekette geçimini sağlama imkanı bulamayanların başka memleketlere göç etmeleri de son derece doğaldır.  Türkiye halkının önemli bir kesiminin de bugünkü mevcut sınırların dışındaki topraklardan buraya geldiklerini hepimiz biliyoruz. 

Dolayısıyla mesele aslında basit ve anlaşılabilir bir meseledir. Hal böyle iken ne oldu da Türkiye bir anda mültecileri toplumsal bir sorunmuş gibi konuşmaya başladı. İşte asıl odaklanmamız gereken yer burasıdır. Buraya odaklandığımızda mülteci meselesini kaşıyanların hastalıklı ruh hali ve arkalarındaki kirli odaklar ifşa olacaktır.

Kıymetli Müslümanlar! Türkiye, 10 yılı aşkın bir süredir Esed rejiminin katliam ve sürgün politikasından ötürü yurtlarını terk etmek zorunda kalan Suriyeli mazlumlara ev sahipliği yapıyor. Bizler biliyoruz ki, Müslüman Türkiye halkının Suriyeli kardeşleriyle bir sorunu yoktur. Aynı şekilde Afganistanlı, Pakistanlı, Özbekistan, Doğu Türkistanlı, Somalili ve diğer kardeşleriyle de bir sorunu yoktur. Çünkü Müslümanlar kardeştir ve kardeşlik mazlumu zalime teslim etmemeyi gerektirir. Bilakis kardeşlik demek ekmeğini ve evini paylaşarak birbirine Ensar olmaktır. İslam tarihinin ilk yıllarından itibaren bu kardeşlik hukuku hep var olmuştur bugünde var olmaya Allah’ın izniyle devam edecektir. Ancak ne yazık ki sömürgeciliğin Türkiye’de Müslümanların başına bela ettiği ırkçı Kemalist rejim ve bu rejimi temsil eden siyasiler varlığını sürdürüyor. Geçmişte olduğu bugün de bı ırkçı laiklerin sesi fazla çıkıyor. İslam düşmanı bu güruh baştan aşağı yalan ve iftiralarla süsledikleri propaganda ile mültecileri hedef alıyor ve vatandaşa hedef gösteriyorlar. Bu yalan ve ahlaksızlığı yaymak için parti bile kuruldu. Mültecilere düşmanlık etmekten başka hiçbir motivasyonu olmayan Zafer Partisi’nin başkanı Ümit Özdağ toplumda kin ve nefret yayıyor. Bu partinin finansörlüğünde mülteci meselesinin kaos ve şiddete dönüşmesi için “sessiz istila” isimli provokatif bir film bile yayınlandı. Suriyeli ve Afgan mazlum mülteciler “sessiz istila” filminde adeta istilacı gibi gösterildiler.

CHP’nin başını çektiği diğer muhalefet partileri de benzer ifadelerle mültecileri hedef gösterdiler. İktidara geldiklerinde Esad celladıyla İş birliği yaparak onları Suriye’ye göndereceklerini söylediler. Muhalefet mülteci meselesini fazla kaşıyor. Çünkü muhalefetin ülkede yaşanan ekonomik, ahlaki, siyasi ve adalet krizine karşı sunduğu bir çözüm önerisi yok. Bu yüzden 2023 seçimleri öncesi ekonimik kriz dahil bir çok krizin faturasını mültecilerin üstüne yükleyerek siyaset yapıyor. İktidar ne yapıyor peki? Bir taraftan biz ensarız onlar muhacir, biz olduğumuz sürece kimse onları zorla Suriye’ye gönderemez diyor. Ama diğer taraftan da mültecilerin hukuki statülerini güvence altına alma konusunda ayak sürtüyor. Mültecilere yaşam güvencesi olmayan geçici misafir muamelesi yapıyor. Onları dış politikada kullanılacak bir araç ve ucuz işgücü olarak görüyor. Suriyeli mülteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddia ettiği gibi Ensar-muhacir kardeşliği şuuruyla Türkiye’ye alınmadı. Eğer öyle olsaydı, “açarız kapıları salarız mültecileri üzerinize” denilerek mazlumlar Avrupa’ya karşı şantaj malzemesi yapılmazdı. Allah aşkına, insan muhacir kardeşini parayla satar mı, insan muhacir kardeşini Avrupa’ya şantaj malzemesi yapar mı? Süleyman Soylu’nun itiraf ettiği gibi insan kardeşini güvencesiz kayıt dışı, hukuksuz bir şekilde çalıştırarak emek sömürüsü yapar mı? Bunun adı iki yüzlülüktür ve bu ikiyüzlü politika ırkçı bağnazları cesaretlendiriyor.

Son olarak çözüm adına şunları söylüyoruz: Sömürgeci Avrupa’nın rahatını düşünerek para karşılığı mülteci tutan onur kırıcı Geri Kabul anlaşması iptal edilmelidir. Mülteciler doğru ve samimi bir entegrasyon politikası ile Türkiye’deki tüm vatandaşlar ile eşit haklara sahip olacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Toplumda mültecilere karşı yalan ve nefret kampanyaları yürüten siyasi kişi ve faaliyetler caydırıcı biçimde cezalandırılarak izale edilmelidir. Müslümanları mülteci haline getiren tüm kafir ve zalim rejimlerle dostluk ilişkilerine son verilmeli normalleşme ihanetlerinden vazgeçilmelidir. Bunlar kısa vadede hayata geçirilebilecek somut geçici çözümlerdir. Gerçek ve kalıcı çözüm ise insanlara dünyayı dar eden sömürgeci kapitalist sistemi ortadan kaldıracak olan Raşidi Hilafet devletinin kurulmasıdır. O şerefe ise kuşkusuz dünyevi hiçbir hesap yapmadan Allah’ın dinine yardım eden Ensarlar nail olacaktır.

AHLAKSIZLIĞI YAYAN KONSER ETKİNLİKLERİ

Maalesef Türkiye’de her olayın ardından vur patlasın çal oynasın eğlenmek alışkanlık oldu. Darbe girişimi engelleniyor, engelleyenler tekbir ve tevhitlerle meydanlara çıkıyor, bedel ödüyorlar. Bir bakıyorsunuz hükümet belediyeler ile birlikte işi festivale çevirmiş. Meydanlarda sahneler kurulmuş pop şarkıcıları konserlere başlamış. 2 yıl boyunca insanlar pandemi sürecinde neler çekti neler? Ailelerinden, sevdiklerinden uzak kaldılar. Birçoğunun yakını vefat etti, cenazelerini bile kaldıramadılar. Pandemi bitti belediyeler tekrar konser etkinliklerine tüm hızla start verdiler. Bitmiyor, bahar gelince konserler şenlikler yapılıyor. Futbol takımları şampiyon olunca çok daha büyük bütçeli konserler yapılıyor.

İşte bu tür konser etkinliklerinden ikisi son dönemde gündem oldu. Batman’da halkın, Sivil Toplum Kuruluşlarının ve siyasi partilerin eleştirilere ve iptal edilmesi yönündeki taleplerine kulak asılmadan bir konser düzenlendi. Konsere davet edilen kişi Müslüman halk tarafından vukuatları bilinen, açık saçık giyinen biri... Müslüman Türkiye halkı ve Batmanlı vatandaşlar konser verecek şarkıcının vukuatlarını çok iyi biliyor. Ama bütün bunlara rağmen Batman Belediyesi bu konseri tüm tepki ve itirazlara rağmen yaptı. Müstehcenlikte sınır tanımayan, halkın ahlaki normlarını hiç ama hiç dikkate almayan bu şarkıcıya konser verdirtmek  halkın değerlerini hiçe saymaktır. Müslümanların kırmızı çizgilerini hiçe saymak, değerleriyle alay etmek demektir. Hele hel bu etkinliğe hem Batman Valisi hem Batman Belediye Başkanı olan Hulusi Şahin’in ses çıkarmayıp izin vermesi kabul edilecek bir şey değildir. Ak Parti iktidarının işine geline, siyasi çıkar ve menfeatleri uğruna ne tür kararlar aldığını hepimiz biliyoruz. Demek ki Batman’ın bu tür ahlaksız konserlerle kirletilmesi Ak Parti’nin umrunda değil hatta belki de işine geliyor.  

Benzer şekilde Düzce’de de böyle bir hadise yaşandı. Bu kez Düzce Spor şampiyonluk kutlamasına müstehcenlikte sınır tanımayan başka bir kadın şarkıcıyı davet etti. Kaynaşlı Belediye Başkanı Sayın Birol Şahin bu davete tepki gösterdi ve bu konserin Düzce halkının değerlerine aykırı olduğunu dile getirdi. Davet edilen bayan şarkıcının Düzcespor'a ve Düzce'ye yakışmayacağını, Düzce’nin muhafazakar bir yer olduğunu, Düzce halkının dini değerlerine bağlı olduğunu söyledi. Kutlama yapılsın ama sımırlar aşılmasın dedi. Ve inanır mısınız Kıymetli Müslümanlar! Sayın Başkan laik İslam düşmanları tarafından linç edildi. İkitdar çevresinden kimse de çıkıp Birol Bey’e bu doğru serzenişi için destek çıkmadı. Ne hale geldik, öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, ahlaksızlık övülüyor, ahlaksızlığa karşı duranlar linç ediliyor ve desteksiz yalnız bırakılıyor. Bu konserleri düzenleyen kurum ve kişilere sormak lazım. bu ahlaksızlığa ödenek çıkardınız ya mutlu mesut oldunuz mu? Batman ve Düzce halkının, bu şehirlerde yaşayan gençliğin bütün sorunlarını çözdünüz mü? Ekonomik kriz içinde, bu pahalılıkta geçim zorluğu yaşayan vatandaşın hakkı olan parayı bu tür ahlaksızlıklar için harcadınız ya vicdanınız rahat mı?Bunun hakkını nasıl vereceğinizi hiç düşündünüz mü?

LAİKLERİN KELİME-İ TEVHİD BAYRAĞI HAZIMSIZLIĞI

Bu laik Kemalist çevreler İslama düşmanlıklarını her yerde gösteriyorlar. Mülteci meselesinde de gösteriyorlar, ahlaksızlığı konserlere tepki gösterdiğimizde de bizi linç etmeye çalışıyorlar. İslam ve Müslümanlar ile ilgili olumlu lehte her ne gelişme olursa bunların kin ve nefretleri ağızlarından dökülüyor. Biliyorsunuz her sene olduğu gibi bu sene Ramazan ayında da işgalci "İsrail" Filistinli kardeşlerimizi katletti, aksayı kirletti.  Ve biz bunun üzerine çıktık Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak Müslümanlara bir çağrı yaptık. “İsrail’i Telin Ediyoruz, Dualarda Birleşiyoruz.”diyerek 21 farklı şehirde basın açıklamaları ve dualar yaptık. Meydanlarda camilerde kalbimiz Kudüs ile attı.

Her şehirde olduğu gibi Kadir Gecesi’nde Şanlıurfa’da da Balıklıgöl’deki Halil ür-Rahman Camii’nde dua yaptık. Burada yaptığımız kunut amelinde diğer amellerde olduğu gibi Müslümanlar Kelime-i Tevhid Bayraklarını tevhid ve tekbirler eşliğinde dalgalandırdılar. Bu güzel amel, Müslümanların yoğun imani ve ameli atmosferde yaptıkları kunut görüntülerini sosyal medyada gören bir avuç Kemalist kudurdu. Özellikle Oda TV, Tele1 TV, Yeniçağ Gazetesi ve diğerleri hemen harekete geçriler. Kelime-i Tevhid bayrağına öfke kusup bizi hedef gösterdiler. Hilafet çağrısı yaptığımızı söylediler. Şanlıurfa’nın tarihi Balıklıgöl meydanında siyah Kelime-i Tevhid bayraklarının açıldığını büyük manşetlerle duyurdular.

Bu laik Kemalistler ne zannediyorlar bilmiyorum ama biz Rasulüllah’ın bayrağını gizli gizli sallayacak değiliz. Biz Müslümanların yaşadığı beldelerde hele hele Peygamberler diyarı Şanlıurfa’da Kelime-i Tevhid bayrağı açmayacağız da ne açacağız?! Ankara’nın dört bir tarafını İngiliz bayrakları ile donatan Kemalistler gibi mi yapacağız? Hayır! Beştepe’de işgalci Gasıp Yahudi Varlığı’nın paçavrasını taşıtan eziklerin yaptığını mı yapacağız. Hayır! Tabi ki İslam’ın bayrağını taşıyacağız, tabi ki Rasulüllah’ın sancağını dalgalandıracağız. Diyorlar ki Şanlıurfa’da Kadir Gecesi’nde Hilafet çağrısı yaptılar. Evet! Hilafet çağrısı yaptık! Ne bekliyordunuz? Laikliğe, demokrasiye çağıracağımızı mı bekliyordunuz? Hilafet çağrısı yaptık, çünkü Kudüs ancak Hilafet ile kurtulur.  Çünkü Kudüs ancak Hilafet Devleti’nin ordularının harekete geçmesi ile kurtulur.  Biz bugünkü yöneticilere defalarca kez çağrı yaptık, komutanlara hakeza defalarca kez çağrı yaptık. Ama onlar Kudüs’ü işgalden kurtarmak yerine “İsrail” Cumhurbaşkanı’nı en üst perdeden törenlerle Ankara’da ağırladılar. Filistin ve Kudüs savdalısı Müslümanları hayal kırıklığına uğrattılar. Ankara’da Müslüman gençler protokol yoluna asılmış “İsrail” paçavralarını indirirken onlar Beştepe’de Mehmetçiğe bu paçavrayı taşıttılar.

Biz bu laik Kemalistlerin öfkesini anlıyoruz, çünkü bunlar İslam ve Allah’ın kelimesinin düşmanıdırlar, Kelime-i Tevhid bayrağına düşmandırlar. Normal karşılamadığımız şey, Şanlıurfa Valiliği’nin tavrıdır. Zira valilik %99’unun Müslüman olduğu bir ülkede laik medyanın baskısına boyun eğerek “Kelime-i Tevhid bayrağı taşıyanlar hakkında tahkikat başlatıldı” diye açıklama yaptı. Normal karşılamadığımız şey, kendini muhafazakar gören medyanın ezikliğidir. Çünkü onlar da Şanlıurfa’da Kadir Gecesi’nde açılan Kelime-i Tevhid bayraklarının iktidara zarar vermesindne korktular. Bu sebeple valiliğin açıklamasını manşete taşıyarak laikleri rahatlattılar.  

Buradan soruyoruz, Kelime-i Tevhid bayrağından kim rahatsız olur ve neden rahatsız olur? Biz Kelime-i Tevhid bayrağını bir avuç laik Kemalist'in öfkesine, eziklerin pısırıklığına ve kurban edecek değiliz. Çünkü Şanlıurfa ve tüm Türkiye halkı üzerinde اللهْ الرَّسُولُ مُحَمَّدُ اللهْ اِلَّا اِلَهَ لَا yazan bayrağın üzerine titremektedir. Çünkü bu bayrak İslam'ın ve Hz. Muhammed (SAV)'in bayrağıdır. Hiç kimse Kelime-i Tevhid bayrağını Müslüman kanı döken IŞİD ya da başka örgütlerle ilişkilendirerek karalamaya kalkışmasın. Bu bayrak, Kelime-i Tevhid bayrağı Hizb-ut Tahrir’in bayrağı da değildir, bu hepimizin, bütün Müslümanların bayrağıdır. Onun karalanmasına, ona leke sürülmesine, onun indirilmesine asla ve asla müsaade etmemeliyiz.  

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

10 Mayıs 2022           

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.