HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 13 Şubat 2024

Mahmut Kar, "Gözlerini para ve menfaat hırsı bürümüş şirketler ve bunlarla bir şekilde ilişki içinde olan yöneticiler; insanın, doğanın ve canlıların yaşam hakkını hiç umursamıyorlar."

 

ERZİNCAN’DA YAŞANAN FACİA

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Bu hafta toplantımıza iki üzücü gelişme ile başlıyoruz maalesef. Dün geceden itibaren Antalya’da yağan yoğun yağmur sebebiyle hem şehir merkezi hem birçok ilçe sular altında kaldı. Şehrin bazı bölge ve mahallelerinde araçlar ve binaların giriş katları bu baskınlar sebebi ile zarar gördü. Elhamdülillah şu ana kadar herhangi bir can kaybı yaşanmadı. Tüm Antalya’ya geçmiş olsun diyorum ve Rabbimizin bizi bu tür afet ve musibetlerden muhafaza etmesini temenni ediyorum.

Bugün bir başka üzücü hadise daha yaşadık malum Erzincan’ın İliç ilçesinde Çöpler Maden Kompleksi’nde büyük bir göçük yaşandı. Anagold Maden Şirketi tarafından işletilen komplekste yaşanan toprak kaymasında 9 kişinin kayıp olduğu ifade ediliyor. İçişleri Bakanlığı ve AFAD’dan yapılan açıklamalara göre 667 çalışanın olduğu kompleks içinde şu ana kadar yapılan sayımlarda 9 kişiye henüz ulaşılamadı. Umuyoruz bu kardeşlerimize ulaşılır, Rabbimizden temenni ve duamız göçük altında kalan çalışanların sağ salim kurtarılmasıdır.

Çalışma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre yaşanan hadiseyi etraflıca araştırmak için 4 müfettişin görevlendirildiği ifade edildi. Adalet Bakanlığı’ndan yapılan bir başka açıklamaya göre ise konu ile ilgili soruşturma başlatıldığı ve 4 savcının görevlendirildiği söylendi. Bölgede maden arama çalışması yapan Anagold şirketi ise acil eylem planının devrede olduğunu tüm bilgilerin kamuoyu ile paylaşılacağını söyledi. Kıymetli Müslümanlar! Yaşanan bu acı hadiseyi hangi yönü ile ele alıp değerlendirelim, siz söyleyin Allah aşkına? Kamuya yani bütün halka ait, ümmetin malı olan bu kaynakların bu zengin altın yataklarının birkaç tane kapitalist şirkete peşkeş çekilmesinin hesabını mı soralım? Bu komplekste maden çıkaran ve %80 hissesi Amerika ve Kanada ortaklığı olan şirketin ülkemizin zengin tarım yataklarını siyanür ve sülfürik asit ile zehirlemesinin hesabını mı soralım? Bu bölgede sömürgeci kapitalist şirkete maden çıkarılması için ÇED raporları veren ve sadece tarım ürünlerini değil bütün canlı hayatını tehlikeye atan yetkililere neyin hangi kusurlarının hesabını soralım?

Maden arama sahasında geçen yıl yaşanan siyanür sızıntısı sebebiyle Fırat Nehri’ne 20 ton zehrin karıştığı tespit edildi. Bu sebeple şirkete 16 milyon 441 bin TL para cezası kesildi ve kompleksin üretim faaliyeti durduruldu. Ancak ne olduysa, nasıl olduysa aradan fazla bir zaman geçmeden tesisin yeniden üretim faaliyetine izin veriliyor. Ve çok ilginç bu şirketin 7,2 milyon dolarlık vergi borcu 2023 Mart ayında çıkarılan vergi affı kanunu kapsamında silinmiş. Yani 216 milyon TL borç bir kalemde siliniyor. Düşünebiliyor musunuz? Devlet kamu malını bir yabancı şirkete peşkeş çekiyor. Şirkete verdiği 16 milyon cezaya karşılık 216 milyon vergi affı ile onu ödüllendiriyor. Sonra da devlet bütçe gelirlerini dengelemek için vatandaşın sırtına çıkıyor tepindikte tepiniyor. Gördünüz daha dün gece motorine tek kalemde 3,5 lira zam geldi. Seçimden sonra daha büyük bir zam furyası bekleniyor. Sermaye sahiplerini, kapitalist şirketleri koruyorlar olan garip gurebaya oluyor.

Bugün Erzincan’da yaşanan bu hadise adeta geliyorum diyerek bağırdı. Bütün uyarılara rağmen, bu projeye 2008'de Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu raporu verilmiş. Şirket, 2014 ve 2021'de aldığı ÇED raporlarıyla iki kez kapasite artışı yapmış ve açık ocakları genişletip derinleştirerek 687 hektar olan maden sahasını yaklaşık 1746 hektara çıkarmış. Şirket 2020’den bu güne yaptığı üretimden 1,5 milyar dolar gelir elde etmiş. Kıymetli Müslümanlar! Hatırlar mısınız Kaz Dağları’nda ormanları kesip altın arayan Kanadalı şirket ne demişti, Türkler nakliye işinde çok iyiler diyerek adeta bizimle dalga geçmişlerdi. Hâlbuki bu servet sizin servetiniz, bu kaynak size ait bir kaynak ve kapitalist şirketler tarafından sömürülüyoruz. Bizim işçilerimiz, bizim çalışanlarımız amelelik yapıyor, bizim toprağımız zehirleniyor, bizim doğamız kirletiliyor, bizim hukukumuz çiğneniyor ve sömürgeci kapitalist şirketler kazanıyor.

Peki, şimdi müfettişler ne yapacaklar, savcılar ne yapacaklar? Bu kaynakları yabancı kapitalist şirketlere, yerli tanıdık sermaye gruplarına peşkeş çekenler hakkında bir işlem yapacaklar mı? Hayır! Soma Maden kazasında 300’den fazla maden işçisi öldü, kim hesap verdi? Hiç kimse hesap vermedi, şirket yöneticileri bile birkaç yıl yatıp çıktılar. Aslında bu yaşanan hadise ilk değil böyle giderse son da olmayacak kıymetli Müslümanlar! Gözlerini para ve menfaat hırsı bürümüş şirketler ve bunlarla bir şekilde ilişki içinde olan yöneticiler; insanın, doğanın ve canlıların yaşam hakkını hiç umursamıyorlar. Türkiye’deki özellikle kıymetli ve stratejik madenler madencilik kanunu sebebiyle batılı küresel şirketlerin iştahını kabartıyor. Maalesef bu şirketlere sağlanan kolaylıklar var, istedikleri gibi maden aramalarına, istedikleri yöntemle bu madenleri çıkarmalarına ve işletmelerine izin veriliyor. Yine ortaya çıkan enkaz, tahrip edilen arazi, toprağa suya havaya karışan zehirli gazlar ve maddeler için neredeyse hiçbir yaptırım söz konusu değil.  Yeter ki istenilen maden çıksın ortaya çıkan sonucun önemi yok maalesef.  Peki ya yöneticiler ne yapıyor, siyasi partiler ne yapıyor? Hepsi rant peşinde, hepsi seçimleri kazanma derdinde, seçimden başka gündemleri yok, ne Gazze’de yaşananlar onların umurunda, ne katledilen çocuklar ve açlıktan ölen insanlar…

ERDOĞAN’IN MISIR ZİYARETİ VE GAZZE’DEKİ AÇLIK

Gazze halkının maruz kaldığı mezalim bitmek bilmiyor. Yahudi varlığı "İsrail", tam 130 gündür Gazze'de vahşi bir katliam gerçekleştiriyor. Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere şehit edilen kardeşlerimizin sayısı 30 bine yaklaştı. 66 binden fazla kardeşimiz yaralandı ve bu sayılar her geçen gün artıyor.

Gazze'deki kardeşlerimizin maruz kaldıkları zulmü, yaşanan acı ve hüznün boyutlarını kelimelerle anlatmak mümkün değildir. Bizim izlemekte zorlandığımız zulümleri, onlar bizatihi yaşıyorlar ve büyük bir sabırla karşılıyorlar.

Sömürgeci ABD'nin liderliğini yaptığı uluslararası sistem, Gazze'de yaşanan bu vahşeti izlemeye devam ediyor. Hatta işgalci varlığa siyasi, ekonomik ve askeri destek vererek ona suç ortaklığı yapıyorlar. Gazzeli kardeşlerimizin sabrı ve tevekkülü onları adeta çılgına çeviriyor, kinleri artıyor, zalimleştikçezalimleşiyorlar. Kardeşlerimizi sadece öldürmek ve evlerini yıkmakla kalmıyorlar, onların direniş iradelerini kırmak için açlığı bir silah olarak kullanıyorlar.

Ne utanç vericidir ki Gazze halkını açlığa mahkum eden silahı tutan el, aylardır Refah kapısını kapalı tutan Mısır rejimidir. Amerika’ya kölelikte sınır tanımayan Sisi rejimi, Gazze halkının boynundaki ilmiği öyle sıkılaştırıyor ki, Gazze halkı nefes alamayacak duruma geldi. Mısır rejimi Refah kapısından Gazze sınırına kadar 5 kilometre genişliğinde bir tampon bölge kurdu. 1500’den fazla tüneli yok etti, Gazze Şeridi ile olan sınır duvarlarını yerin üstünden 6 metre yükseltti, yetmedi yerin altına da 6 metre indirerek beton duvarlarla güçlendirdi. Gazze’ye yardım geçirebilmek neredeyse imkansız hale geldi. 2,2 milyon kişi açlık felaketinin eşiğinde ve Gazze’de çocukların açlıktan ölüm haberlerini duymaya başladık.

Artık sözün bittiği yerdeyiz. Gazze'deki kahredici acı tablo, Müslümanların tüm enerjisini başlarındaki aciz ve korkak yönetimlerden kurtulmak için harcamaları gerektiğini haykırıyor. Zira ne hükümdarlar tarihinde ne de milletler tarihinde böyle büyük bir zillet görülmemiştir. İslam beldelerinin yönetimleri, kendi koltuklarını koruma karşılığında Müslümanların kanlarını işgalci varlığa kurban olarak sunuyorlar. Bu yönetimler, en küçük bir utanma alameti göstermeden Yahudi varlığına açıktan destek veriyorlar. Mısır yönetimi şartlar ne olursa olsun Yahudilerle aralarındaki barış anlaşmasına bağlı kalacağını açıkladı. Türkiye’den Yahudi varlığına çelik, yakıt ve gıda sevkiyatı devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Ürdün yönetimleri ise Yahudi varlığına ticaretin aksamaması için kara köprüsü oluşturdular. Bunca zulüm, bu denli ihanet ve kuşatmanın ortasında Gazze halkı ne yapsın? Küçücük körpe yavrular bu sahipsizliğe nasıl dayansın? İşgalci Yahudi varlığı, işte bu sahipsizlikten cesaret alarak 1 milyon 400 bin insanın güvenli bölge diye gönderildikleri Refah kentine saldırı başlattı. 24 saat içinde 100’den fazla kardeşimiz acımasızca katledildi.

Katliamdan sonra Birleşmiş Milletler endişe ve kaygı açıklaması yaptı. Amerikan hükümeti sözcüsü, akıllarımızla alay ederek Refah’ta sivil ölümlerini doğrulayamadıklarını söyledi. Türkiye Dışişleri, her zamanki gibi kınayarak BM Güvenlik Konseyini ve uluslararası toplumu “İsrail’i” durdurmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise İslam dünyasını aciz kalmakla suçladı.

Sayın Erdoğan, kimmiş o İslam dünyası? Siz o dünyanın neresindesiniz? 57 ülkeden ve devasa ordulardan oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı aciz bir teşkilat mı? O zaman niye üst perdeden ahkam kesiyorsunuz? Neden Kudüs Kırmızı çizgimizdir edebiyatını terk etmiyorsunuz? Sizde çok iyi biliyorsunuz ki ortada gerçek manada bir acziyet yok. Zira İslam ümmeti her türlü imkan ve güce sahiptir. Ortada büyük bir ihanet vardır. Sahipleri de Yahudi varlığına karşı somut adım atmayan, ilişkileri kesmeyen ve orduları harekete geçirmeyen, sizin de içinde olduğunuz yöneticilerdir. Bugün Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaptığınız konuşma ile ümmetin acısını hissetmekten ne kadar uzak olduğunuzu gösterdiniz. Gazze halkı soykırıma uğrarken, siz Netanyahu’nun sorumsuz politikaları yüzünden tüm dünyada Yahudi karşıtlığının arttığını ve sizin de bundan rahatsız olduğunuzu söylediniz. Tüm suçu Netanyahu’ya yıkarak işgalci İsrail’i meselenin dışında tutarak aklamaya çalıştınız.

Yarın Mısır’a gideceksiniz. Sahi tüm maskeler düşmüşken ne konuşacaksınız? Sayın diye hitap ettiğiniz diktatör Sisi’ye itibar mı kazandıracaksınız? 14 yıl önce sizi tekbirlerle karşılayan Mısır halkına tavsiye ettiğiniz laikliği, şimdi oradan Gazze halkına mı tavsiye edeceksiniz?

“İsrail’i” tanıyın, direnişi terk edin, Hain Abbas yönetimine katılın, biz de garantör olalım ve Yahudilerle normalleşmeye devam edelim mi diyeceksiniz? Başka ne söyleyebilirsiniz ki! Yaptıklarınız, yapacaklarınızın teminatıdır. Sayın Erdoğan! Şunu da sakın unutmayın, yaptıklarınızdan ve yapmadıklarınızdan hesaba çekileceksiniz. Sizi gece gündüz Allah’a şikayet eden mazlum Gazze halkının vebaliyle yüzleşeceksiniz. O öyle bir mahkeme ki, ne Lahey’deki tiyatroya ne de dünyadaki diğer zulüm mahkemelerine benzer. O öyle bir mahkeme ki, hakimin kendisi şahittir. O gün kimsenin kimseye faydası olmayacak, pişmanlık asla fayda vermeyecektir. Dolaysıyla sizi her şeye kadir olan Allah’ın azabıyla uyarıyoruz sayın Erdoğan! İş işten geçmeden gereğini yapın. Kafirlerle dostluğunuzu bitirin, ordunuzu Yahudi varlığına karşı harekete geçirin, Gazze halkını, Mescid-i Aksa’yı ve tüm Filistin topraklarını esaretten kurtarın!

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.” (Tevbe 38)

 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

13 Şubat 2024

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.