HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 14 Haziran 2022

İslam’a yönelik bu tür alçakça saldırılara anında cevap verecek, kafire ve zalime had bildirecek, onların dilini koparacak Raşid Halifeler olmadığı sürece bu kafirler İslam’a ve Müslümanlara saldırmaya devam edecekler.

 

TÜRKİYE’DEKİ SEL FELAKETLERİ VE ALT YAPI SORUNLARI

Türkiye’de günlerdir yoğun yağışlar sebebiyle felaketler yaşanıyor. Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde yoğun yağışlar sele dönüştü. Ankara’nın Altındağ ve Akyurt ilçelerinde meydana gelen sel felaketlerinde 3 vatandaş hayatını kaybetti, onlarca araç, ev ve işyerleri kullanılamaz hale geldi.

Neredeyse her yıl aynı afetler yaşanıyor ve biz her yıl benzer manzaralara şahit oluyoruz. Buna rağmen gerekli önlemler alınmıyor, atılması gereken adımlar atılmıyor ve vatandaşın çilesini kat be kat artıyor.

Şunu biliyoruz ve iman ediyoruz, Allah’tan gelen afeti durdurmanın mümkünatı yok. Hiçbir güç buna engel olamaz. Ancak alınacak tedbirler, yapılacak alt yapı ve üst yapı çalışmalarıyla afetlerin oluşturacağı hasarı azaltmak mümkün.

Mülki idarenin ve belediyelerin varlık amacı zaten bu tür sorunlara çözüm üretmek değil mi? Mülki idare herhangi bir partinin makamı değildir, belediye herhangi bir partinin bürosu değildir. Bu kurumlar tüm tebaya hizmet ederler.

Ama gelin görün ki Türkiye’de yaşanan her afette vatandaşın can ve mal kayıpları üzerinden partiler oy politikası güdüyorlar. Sorunlara çözüm üretmek yerine seçim propagandası yapıyorlar. Halkın sorunları ve çözüm yolları konuşulması gerekirken, siyasilerin gittiği lokantalar, giydikleri çizmeler daha fazla gündem oluyor. Çünkü amaç yaşanan hadiselere çözüm üretmek değil, amaç bu hadise üzerinden rakip partiyi itibarsızlaştırma çalışması yapmak. Geçen sene yazın yaşanan yangın felaketlerinde bunu muhalefet partileri iktidara karşı yaptı. Bu sene yaşanan kar ve sel felaketlerinde ise iktidar muhalefet partilerine karşı yapıyor. Medya da buna açıkça hizmet ediyor doğrusu...

Kıymetli Müslümanlar, niçin peki bunu yapıyorlar, niçin hizmet götürmek ve sorunları çözmek yerine partilerin rekabetine şahit oluyoruz. Çünkü belediyelerde çok ciddi bir rant var. Özellikle İstanbul ve Ankara belediyelerinde dönen para, bugün birçok ülke bütçesinden daha fazla. Bu yüzden siyasi partiler açısından belediyecilik hem rant kapısı, hem de o partinin iktidara gelmeleri için bir seçim yatırımı demektir.

Partiler rant peşinde koşarken olan yine halka oluyor. Bir ev aldığınızda, bir işyeri açtığınızda belediye hemen gelip haracını alır. Yol yapılır yol vergisi alır, çöp toplanır çöp vergisi alır ama hizmete bakıyorsunuz, birkaç göstermelik park bahçe dışında ortada bir şey yok. Özellikle büyük şehirlerde rant uğruna yapılan çarpık yapılaşma, seçim uğruna yapılan alt yapısı bozuk projeler halkın çilesini sürekli artırmaktadır. Hatırlayın geçen sene Kastamonu’da yaşanan sel felaketinde 50 ye yakın vatandaş hayatını kaybetmiş, onlarca ev ve işyeri kullanılamaz hale gelmişti. Dere yataklarının imara açılması, menfaatler döndükçe belediye politikalarının değişmesi resmen faciaya davetiye çıkarmaktadır.              

Kıymetli Müslümanlar! Yaşanan sel felaketlerine karşı gerekli tedbirlerin alınamadığı Türkiye’de, yangınlar için başka ülkelerden söndürme uçaklarının büyük paralara kiralandığı bu ülke de öyle hep olumsuz gelişmeler de yaşanmıyor tabi... Siyasiler milli uzay programını açıklıyorlar, 5-6 yıl içinde uzay yolculuklarının başlayacağını müjdeliyorlar. Ayağımızı bastığımız yerde hayatımız güvende olmasa da uzaya gidiyoruz.

Evet, gerçeklikten uzak, sorunları göremeyen, çözüm üretme iradesi taşımayan bir siyaset ve devlet anlayışı ile karşı karşıyayız kıymetli Müslümanlar... Devlet alt yapısını yapmadığı için, ya da bozuk yaptığı için afette sele kapılan fakir fukaraya, köylüye hizmet götürmüyor, ama parası olanı uzaya götürüyor. Hani her afet ve olay sonrasında halk soruyor ya, “vatandaşın çilesi ne zaman bitecek” diye, bu zihniyet var olduğu müddetçe vatandaşın çilesi bitmez. Çünkü bunlar bir avuç zenginin rantı uğruna halkın sırtına binmeye devam edecekler. İktidarda kim olursa olsun, 20 yıldır Ak Parti var, ondan önce başka partiler vardı, bundan sonra başka partiler olabilir, değişen bir şey olmaz. Çünkü bu devletin zihniyeti, bu rejimin akidesi bozuk. Önce bu demokratik laik kapitalist nizamın son bulması lazım ki vatandaşın çilesi de bitsin.

HİNDİSTAN’DA RASULULLAH’A HAKARET PROTESTOLARI

Kafirlerin İslam’a olan saldırı ve düşmanlıkları hız kesmeden devam ediyor. Bu düşmanlığın son halkası Hindistan’da kendini gösterdi. İneğe tapan kafir Hindistan yönetimi bu kez Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i hedef aldı. Hindistan Başbakanı Modi’nin iktidardaki parti yetkililerinden olan Yeni Delhi Medya Başkanı, Twitter hesabından Rasulullah’a yönelik hakaret içerikli paylaşım yaptı. Bu alçakça paylaşımdan sonra birçok beldede Müslümanlar sosyal medya üzerinden "Allah'ın Resulüne dil uzatma Modi" etiketi ile tepkilerini ortaya koydular. Sonrasında ise bu alçakça saldırıya karşı tepki gösteren Hindistan’daki Müslümanların evleri yıkıldı ve yakıldı.

Kıymetli Müslümanlar! Hindistan hükümetinin İslam’a ve kutsallarına yönelik bu tür alçakça saldırıları yeni değil. Yeni Delhi Medya Başkanı Jindal'ın daha önce de Hazreti Muhammed ve eşi Hazreti Aişe'ye sistematik hakaretlerde bulunduğu biliniyor.  Bu kafirleri bu kadar cüretkâr kılan şey, daha önce işledikleri saldırılar karşısında hiçbir tepkiyle karşılaşmamalarıdır. Bakıyorlar ki Müslümanların geneli uyuyor, bakıyorlar ki Müslümanların başındaki yöneticiler sessiz ve tepkisiz. İşte bu sebeple azgınlıklarını her geçen gün artırıyorlar.  Daha önce Hindistan'ın bazı bölgelerindeki eğitim kurumlarında Müslümanların başörtüsü takması yasaklanmış ve bugün olduğu gibi Müslümanlara ait binalar yakılmıştı. Anlaşılan o ki; Hindistan’lı yöneticiler İslam’a saldırı ve düşmanlıkta Charlie Hebdocu küstah Fransızların izinden gidiyor.

Kıymetli Müslümanlar;

Tabii ki bu saldırılar sadece Hindistan’la sınırlı değildir. Bugün sömürgeci kafirler her fırsatta İslam’a ve değerlerine saldırmaktan geri durmuyorlar. Kimi zaman sözlü kimi zaman da fiili bir saldırılara başvuruyorlar. İslam coğrafyasının hangi bölgesine bakarsanız bakın bu saldırıları görmek mümkün. Son zamanlarda artış gösteren İslam’a yönelik saldırılar, Batı medeniyetinin hatta İslam dışı tüm medeniyetlerin, İmparatorlukların iflas ettiğini gösteriyor. İslam düşmanları kendi medeniyetlerinin iflasını örtmek için her fırsatta İslam’a saldırıp Müslümanları aşağılıyorlar. Aslında bu, hiç de garip bir durum değil çünkü bu saldırılar onların son çırpınışlarıdır. Asıl garip olan; halkı Müslüman olan yöneticilerin takındığı ezik tavırdır.

Onlar adet olduğu üzere ya suskunluğunu koruyor ya da cılız kınama mesajlarıyla geçiştiriyorlar. Kınamalar karşısında iyice cesaretlenen azgın kafirler ise saldırı ve hakaretlerini daha da artırıyorlar. İşin daha da vahim olanı ise Türkiye’den şu ana kadar bu konuyla ilgili henüz resmi bir açıklamanın gelmemiş olmasıdır.

Oysa ki Hindistanlı Müslümanlar bugün nasıl ki Rasulullah’a sahip çıkıyorlarsa dün de Hilafet’e sahip çıkmışlardı. Zayıf, güçsüz ve bir o kadar fakir olan Müslümanlar Modi’nin işkenceci katilleri tarafından dövülüyor, öldürülüyor ve evleri yakılıyor. Bu kardeşlerimiz bundan 100 yıl önce kafir İngiliz, Fransız ve İtalyanlar Osmanlı Hilafet’ine saldırdıklarında ellerinde avuçlarında ne varsa bize gönderdiler. Ancak onların altın ve paralarını alanlar bu fedakarlığa karşı ihanet etmişlerdi. Hilafeti korumak şöyle dursun yıkıp yerine laik küfür rejimi kurmuşlardı. İşte o Hindistanlı Müslümanlar bugün hala mazlum ve masum. Hala daha buradan bir yardım eli bekliyorlar. Ama nerede? Nerede Kıymetli Müslümanlar?

İslam’a yönelik bu tür alçakça saldırılara anında cevap verecek, kafire ve zalime had bildirecek, onların dilini koparacak Raşid Halifeler olmadığı sürece bu kafirler İslam’a ve Müslümanlara saldırmaya devam edecekler. Geri adım atmayacaklar. Onlara geri adım attıracak adam yumruğunu masaya vurup Müslüman kadınların iffet ve namuslarını koruyacak adamdır, onlara geri adım attıracak adam bir sözü ile ineğe tapan bu müşrikleri İslam’ın gücüne boyun eğdirecek adamadır. Ama öyle bir adam bugün yok. Ne Türkiye’de ne de başka diğer beldelerde... Olanlar sadece konuşuyor.  Konuştuklarında zannedersin kalkıp dünyayı kurtaracak. Ama birde bakarsın ki korkak mı korkak, pısırık mı pısırık adamlarmış...

Biz adam gibi adama, Raşid Halifeye biat etmek ve onu var etmek için çalışalım.

KOCAELİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ MEZUNİYET TÖRENİNDE YAŞANANLAR

Gün geçmiyor ki Türkiye’de Müslümanların üzüntü ve buğz ile karşıladığı bir olayla karşılaşmayalım. Gün geçmiyor ki toplumdaki değerler erozyonunu ortaya çıkaran bir rezalete şahit olmayalım. Kapitalist sistem ve yöneticilerinin başımıza sardığı ekonomik krizin yanı sıra yüz kızartıcı bir ahlaki krizle de karşı karşıyayız.  Biz biz yapan mukaddes değerlerimiz özgürlük ve menfaat kültürü arasında yok edilmeye çalışılıyor. İslami kimliğimiz hiç olmadığı kadar tehdit altında. Hatta birçok Müslüman kimliğini kaybetmiş durumda. 

Zira önceden sadece Batı hayranı güruhta gördüğümüz ruhsuz ve kimliksiz davranışlar son yıllarda Müslümanların evlatlarına da sirayet etmeye başladı.

Ak parti iktidarında sözde dindarlık artacaktı ama tam aksine Müslümanlar yavaş yavaş kimliğinden uzaklaştılar. Vatan, millet, devlet diye diye Kur’an ve Sünnet unutturuldu. Zihinler sekülerleşti, kalpler katılaştı, hayatlar dünyevileşti. Yavaş yavaş İslam gelecek hayali kurarken göz göre göre düşmana benzemeye başladık. En sonunda nesiller adına sefih bir tablo çıktı ortaya.

Kıymetli Müslümanlar, özellikle geçtiğimiz Cuma günü yaşanan bir hadise var ki 20 yıllık Ak parti iktidarının acı meyvesi niteliğinde.

Kocaeli ilahiyat fakültesinin mezuniyet töreninden bahsediyorum. Bu törende ortaya çıkan görüntüler İslami kamuoyunda büyük bir öfkeye ve hayal kırıklığına sebep oldu. Sosyal medyada paylaşılan videoyu izleyenler acaba bir yanlışlık var mı diye tekrar tekrar izlediler. Zira başörtülü öğrenciler 10. yıl marşı eşliğinde sahnede mezuniyet kutlaması yapıyorlardı. Töreni izleyen veliler ise akıllarını kaybetmiş bir şekilde yaşanan rezaletin resmini çekiyorlardı.

Rezalet ki ne rezalet! Bir tarafta 28 Şubat sürecinde çokça duyduğumuz İslam’a düşmanlığın simgesi olan 10. yıl marşı, diğer tarafta ise kendisine yapılan bu aşağılamayı eğlenerek kutlayan başörtülü öğrenci ve veliler. Bir Müslümanın böyle bir aşağılama karşısında bırakın eğlenmeyi sessiz kalması bile kabul edilemez. Ve il müftüsünden fakülte dekanına kadar orada bulunan tüm yetkililer bu rezaletin sorumlusudurlar.

O günlere şahit olanlar bilirler, 28 Şubat sürecinde Müslümanlara karşı yürütülen savaşta 10.yıl marşı İslam’a düşmanlığın sembolü niteliğindeydi. Başörtülü bacılarımız üniversite kapılarından kamusal alanlardan ağlatılarak kovulurken laik Kemalist zorbalar bu marşı söyleyerek kutlama yapardı. Şimdi 25 yıl sonra yine benzer bir tabloya şahit olduk. Salonda başörtülü öğrenciler yanlarında erkek öğrenciler ve arka fonda 10 yıl marşı var. Ancak bu kez ne direnen başörtülü genç kızlar ne de onları erdemli bir şekilde savunan Müslüman genç erkekler var. Onların yerine iktidarın Kemalistleştirdiği ilahiyat fakültelerinin kimliksizleştirdiği geleceğin sözde imam ve hocaları var. Videonun sonunda maruz kalınan aşağılanmaya isyan eden bir velinin “yaşasın papaz imamlar” diye haykırması ümmete yapılan ihanetin en iyi özetidir.

Kıymetli Müslümanlar, kaldı ki mesele sadece Kocaeli İlahiyatta yaşanan olaydan ibaret değil. İfsat ve kimlik kaybı tüm üniversitelerde hayatın normali olarak görülüyor. Öğrencilerin en çok ilgilendikleri alanlar dans edilip şarkı söylenen konser alanları. İlim Allah’ın mesajını daha iyi anlayıp seçkin bir hayat inşa etmek için değil, salt diploma almak ve para kazanmak için öğrenilen bir iş haline gelmiş. Ancak yine de üniversite mezunu işsizlik had safhada. Gençlerin gelecekten ümitsiz ve intihar gençler arasında hızla yaygınlaşıyor…

Şimdi buradan yöneticilere seslenmek istiyorum.

Ey Yöneticiler eserinizle övünebilirsiniz. Zira buhran ve gaflet içindeki bu nesil sizin eseriniz. Siz taşa, toprağa yola değer verdiğiniz kadar nesillere değer vermediniz.

İslam’ı sadece hamaset için kullandınız. Laikliği, Kemalizm’i, kapitalizmi ise tüm gücünüzle pazarladınız. Önceden işte “Asım’ın nesli” diye inletilen salonlarda şimdi 10. Yıl ve İzmir marşlarını söyleyen bir gençlik var. Kur’an’a saygısıyla meşhur bir ecdadın Kur’an’ tekme atacak kadar benliğini kaybetmiş torunları var. Bu tabloya bakarak utanırmısınız, “biz nerede yanlış yaptık da Allah bizi böyle zillete düşürdü” diye sorar mısınız bilemiyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki şeytanın atı ile cennete koşulmaz. Hem demokrat hem Müslüman olunmaz. Demokrasinin kaypak zemininde, değişken fikirlerle ve dolambaçlı yollardan geçerek İslami bir hayat ve dindar bir gençlik var edilemez. Herkesin belli menfaatler kazanmak uğrunda bir araya geldiği yolculuğun sonu felakettir. Ve bu felaketin sorumlusu siz ve savunucusu olduğunuz laik Kemalist sistemdir. Kurtuluş ise sadece İslam’da ve onun devleti olan Hilafettedir.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

14 Haziran 2022

 

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.