HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 14 Mart 2023

Mahmut Kar, "üzerinden 12 yıl geçse de Suriye Devrimi'nin İslami ruhunu yok edemediler. Hilafet projesini Suriyeli Müslümanların zihinlerinden silemediler. Allah’a hamdolsun devrimin 12. Yılında Suriye halkı küllerinden yeniden doğuyor, yeniden ayağa kalkıyor.  Devrimin ilk günlerinde olduğu gibi Hizb-ut Tahrir öncülüğünde kafirlere ve zalimlere meydan okuyorlar.

HİZB-UT TAHRİR DOSYASINDA BERAAT KARARI
Bu hafta güzel bir haber ile başlamak istiyorum. Hizb-ut Tahrir’e yönelik iftira ve yalanlarla dolu kumpas dosyalarından biri daha çöktü elhamdülillah. 8 Mart Çarşamba günü Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında 15 kişi hakkında berat kararı verildi. Adalet, hukuk ve iyi niyetten yoksun bir şekilde hazırlanan iddianame ve davayı etkilemek için bilinçli olarak dosyaya sonradan eklenen Emniyet Bilgi Notları işe yaramadı ve mahkeme heyeti doğru olan kararı verdi. Savcılığın hezeyanlarına, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sahte delil ve iftiralarla dolu bilgi notlarına bakmadan yasa ve kanun ne diyorsa onu yaptı.  Artık mahkemeler Hizb-ut Tahrir yargılamalarında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararlarının gerekçesini dikkate alıyorlar.  Zira Anayasa Mahkemesi hem Yargıtay hem de ilk derece mahkemelerin daha önce verdikleri ceza kararlarının kanuna uygun olmadığını, gerekçeden yoksun olduğunu söylemişti. 


Hizb-ut Tahrir dün de bugün de aynı yerde duruyor. Hizb-ut Tahrir Türkiye’de nasıl çalışıyorsa başka ülkelere de aynı şekilde çalışıyor. Türkiye’de nasıl ki siyasi bir çalışma yapıyorsa, dünyanın her yerinde de aynı şekilde siyasi çalışma yapıyor. 60 küsur yıldır faaliyetlerimizi yürüttüğümüz Türkiye’de Hizb-ut Tahrir ile ilgili terörü destekleyen tek bir söylem ve eylem bulunamadıysa başka ülkelerde de bulunamaz. Bulunamaz çünkü yok. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir yargılamalarını etkilemeye çalışan, tertemiz Müslümanlara ceza verilmesi için uğraşan, bunun için sahte delil peşinde koşan, yalan ve iftiralara meyleden kötü niyetliler emellerine ulaşamadılar inşaAllah hiçbir zamanda ulaşamayacaklar. Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bu beraat kararının Hizb-ut Tahrir ile ilgili görülen diğer yargılamalara da emsal olmasını temenni ediyorum. Beraat eden kardeşlerimizi buradan selamlıyorum, yaşadıkları mağduriyetin ahirette kendilerine mükafat olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.


14 MAYIS SEÇİMLERİ VE İTTİFAKLAR 
Malum Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacağı resmî gazetede ilan edildi. Ve seçim ittifaklarının rekabeti, partiler arasındaki görüşmeler, paslaşmalar ve pazarlıklar daha da hız kazandı. Seçimin Cumhur ittifakının adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakının adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçeceği herkes tarafından biliniyor. Cumhur ittifakı iktidarı, Millet ittifakı ise muhalefeti temsil ediyor. Türkiye’de neredeyse 20 yıldır iktidar muhafazakâr sağ seçmeni, muhalefet ise laik sol seçmeni temsil ediyor. Ancak 14 Mayıs’ta yapılacak seçimler için kurulan ittifakların aldığı pozisyonlara ve ittifakları oluşturan partilere baktığımızda birçok farklılık, tutarsızlık göze çarpıyor. Nihayetinde bu partilerin hepsi “Siyasi Partiler Kanunu’na” göre kuruldular. Laik demokratik bir zeminde çalışma yapıyorlar, demokratik seçimlere katılıyorlar. Bu noktalarda birini diğerinden ayıran bir fark yok elbet. Ancak söylemleri, siyasi eğilimleri, hitap ettikleri kitleler ve seçmen tabanları açısından baktığımızda birbirinden farklı birçok özellikleri var. 


İlginç olan şu ki partiler bu özelliklerine rağmen zıt kutuplardaki partiler ile ittifak kuruyorlar. Örneğin muhafazakâr eğilimli, mütedeyyin kitlelere hitap eden partiler aynı ittifakta olmak yerine farklı ittifaklarda yer aldılar. Laik, Kemalist CHP ile Milli Görüş çizgisinin sahibi Saadet aynı ittifakta yer aldı. Yine hakeza Ak Parti’den kopan DEVA ve Gelecek Partisi ’de bu ittifakta, yani Millet İttifakında yer aldı. Ak Parti bir taraftan Atatürkçü ve katı Milliyetçi MHP ile uzun zamandır ortaklığını sürdürürken diğer taraftan da 90’lı yıllarda solun temsilcisi olan DSP ile ortaklık görüşmesi yapıyor. Dolayısıyla iktidarda kalmak veya iktidar olmak amacıyla halkın oyuna gözünü diken bu partilerin kırmızı çizgileri yok. Değişmez ilkeleri ve değerleri yok, ideolojik bir dünya görüşleri yok. Mecliste olabilmek, bir milletvekili koltuğu kapabilmek için her masaya oturuyorlar, her türlü ortaklığa evet diyebiliyorlar. Bu tutarsızlık ve çelişkileriyle ülkenin ve halkın sorunlarını çözmeleri mümkün değil. Zaten böyle bir dertlerinin olmadığı da kurdukları ittifaklardan belli oluyor. Sağlam ve doğru bir temel üzerine kurulu olmayan bu partilerin ittifaklarına baktığımızda şunu görüyoruz: Bir araya gelenler bir fikir ya da bir gaye için değil ortak menfaat için bir araya geliyorlar. İttifak bloklarının oluşmasında fikir ya da gayeler değil, eskiden kalma husumetler, kızgınlıklar, kişisel tercihler ya da şahsi hesaplar belirleyici oluyor. Bir bakıyorsunuz dün birlikte çalışanlar bugün birbirine olmadık hakaret ve laflar ediyorlar. Dün rakip oldukları için terörist dediklerine bugün dostum, ortağım diyebiliyorlar. Müslümanlara ve dini değerlere düşman oldukları apaçık belli olan Kemalistleri dost belleyip kutsallarını yüceltebiliyorlar. Bu durum Türkiye’deki demokratik partilerin ilkesiz ve ölçüsüz, siyasilerin ise omurgasız ve samimiyetsiz olduğunu göstermektedir. 
Bunlarda ilkesizlik o kadar normalleşmiş ki “eğer falanca ittifak iktidar olursa İstanbul Sözleşmesi’ni geri getirecekler” diye seçim propagandası yapanlar, diğer taraftan aynı İstanbul Sözleşmesi’nin uygulama pratiği olan 6284 sayılı kanun değişsin, kaldırılsın diyenlere “aklınızdan bile geçirmeyin böyle bir şey söz konusu bile olamaz” diyebiliyorlar. Aynı şekilde bir diğer parti de yıllarca kaldırılması için çağrı yaptığı İstanbul Sözleşmesini savunanlarla beraber olabiliyor. Ve bunu yaparken yüzleri hiç ama hiç kızarmıyor. Kıymetli Müslümanlar tüm bu anlattıklarım Türkiye’deki siyasi ortam için hiç ama hiç şaşırtıcı değil.  Çünkü sistem bozuk, düzen bozuk. Şimdi siz bu ittifaklardan bir şey mi bekliyorsunuz, ortaklarına dahi güven veremeyen bu partilere bu yöneticilere siz güveniyor musunuz? Bu ittifaklar ne kadar büyük ne kadar güçlü olursa olsunlar, bunların temelleri zayıf. Küçük bir sarsıntı da darmadağın olurlar. Bakınız Rabbimiz hak üzere kurulmayan birliktelikleri nasıl tarif ediyor?
تَحْسَبُهُمْ جَم۪يعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَۚ “Sen onları bir bütün (ittifak) sanırsın, oysa onların kalpleri darmadağınıktır. Bu böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” [Haşr 14] 


Müslümanlar artık bu fasit sistemin, bu menfaatçi partilerin ve bu aldatıcı siyasetçilerin hakikatini idrak etmelidir. Bu ümmet bu köhne sisteme, bu çirkef düzene ve her türlü renge giren bu partilere mahkûm değildir. Sizler önünüze sürülen bu tercihlere bu ittifaklara mahkûm değilsiniz. Çünkü bunlar sorunların çözüm adresi değil bizatihi sorunların kaynağıdır. Artık Müslümanların bu partilerden ve ittifaklardan yüz çevirmelerinin zamanı geldi. Artık bu partilere ve ittifaklara şunu haykırmanın zamanı geldi. Biz ne başkanlık sistemi diyen Cumhur ittifakından ne de parlamenter sistem diyen millet ittifakında yanayız. Biz Hilafet diyen Ümmet İttifakından yanayız. Biz, 99 yıl önce Hilafet'in yıkılması sebebiyle dağılan, parçalanan ümmeti birleştirecek güçlü ittifaktan yanayız. Bu ittifakın ortakları tüm Müslümanlardır, dolayısıyla İslam’ın hayat nizamı olduğuna inanan Müslümanların ittifakı Ümmet İttifakı’dır. Bu ittifak, İslam topraklarını birleştirecek, İslam’ı bir bütün olarak tatbik edip tüm dünyaya bir hidayet ve nur olarak taşıyacak olan Raşidi Hilafet Devleti’nin yeniden kurulmasıyla mümkündür. Bu ittifak; Müslümanları birleştirecek, İslam topraklarındaki suni sınırları kaldıracak, İslam’ı bir bütün olarak tatbik edip tüm dünyaya hidayet ve nur olarak taşıyacak Raşidi Hilafet Devleti’nin yeniden kurulmasıyla mümkündür.
Rabbimiz şöyle buyuruyor: لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ  “Çalışanlar işte böylesi bir kurtuluş için çalışsınlar.” [Saffât 61]


SURİYE DEVRİMİNİN 12. YIL DÖNÜMÜ 

Yarın 15 Mart ve bu tarih bize Suriye Devrimini hatırlatıyor. Yarın Suriye Devriminin 12. Yılına girmiş olacağız. Evet, unutturulmaya çalışılan, yok edilmek istenen, sayısız komploya maruz kalan Suriye deviminin 12. Yıl dönümü… Bundan 12 yıl önce Biladüşşam’ın mazlum ve yiğit çocukları Dera’da bir okul duvarına “sıra sende doktor” diye yazarak zalim Esed’e karşı kutlu bir kıyamın fitilini ateşlemişlerdi. Kısa süre sonra Hama, Humus, Halep, Şam, Banyas ve daha birçok şehir onlara katıldı. Suriyeli Müslümanlar ülkenin her yerinde kafir Amerika’nın uşaklığını yapan Esad diktatörlüğüne karşı “halk rejimin yıkılmasını istiyor” diye haykırdılar. Yardım ve zaferi sadece Allah’tan bekleyerek, büyük fedakarlıklara, büyük kahramanlıklara imza attılar. “Devrimimiz İslamidir” dediler ve canlarını, mallarını, evlatlarını, ailelerini, en kıymetli şeylerini bu uğurda feda ettiler.


Ancak bugün Suriye Devrimi garip kaldı Kıymetli Müslümanlar. Artık rejimin işlediği suçlar konuşulmuyor. Aksine normalleşme konuşuluyor, rejime yeniden meşruiyet kazandırmanın Suriyeli muhacirleri yeniden katil rejime teslim etmenin çalışmaları yapılıyor. Çünkü Suriyeli Müslümanlar 12 yıl boyunca sadece katil Esad’ı karşılarına almadılar. Küfrün başı Amerika’yı, Rusya’yı ve tüm Batı’yı karşılarına aldılar. Esad’ın destekçisi katil İran’ı ve işgalci Yahudi varlığı “İsrail”i karşılarına aldılar. Devrimcileri para ve silah ile aldatan sonra da onlara sırtını dönen Müslüman beldelerin yöneticilerini karşılarına aldılar. Batı ile iş birliği yapan kendi içlerindeki hainleri, otel salonlarında devrime ihanet eden Suriye Ulusal Konseyi’ni, Suriye Ulusal Koalisyonu ’nu karşılarına aldılar. Suriye devrimini karalamak için keserek, yakarak cinayet işleyen ve böylece devrime en büyük zararı veren fitneci grupları karşılarına aldılar. Türkiye’nin güdümünde hareket eden ve Astana üçlüsünün kirli planlarına teşne olan grupları karşılarına aldılar. Toprakları rejime teslim etme karşılığında yapılan anlaşmaları zafer sayan basiretsizleri karşılarına aldılar. Bu sebeple tüm dünya onların üzerine hücum etti. Bu sebeple katil Esad’ın değil Suriye halkının devrilmesini tercih ettiler. 


Ancak tüm bunlara rağmen Suriye halkının iradesini kırmayı başaramadılar. 12 yıl geçse de Devrimin İslami ruhunu yok edemediler. Hilafet projesini Suriyeli Müslümanların zihinlerinden silemediler. Allah’a hamdolsun devrimin 12. Yılında Suriye halkı küllerinden yeniden doğuyor, yeniden ayağa kalkıyor.  Devrimin ilk günlerinde olduğu gibi Hizb-ut Tahrir öncülüğünde kafirlere ve zalimlere meydan okuyorlar. “Devrimcilerin talebi İslam'ın hâkimiyeti” diyorlar. “İrademizi söke söke geri alacağız” diyorlar. Obama’ya saçlarını ağartan, Hilary Clinton’u çıldırtan mukaddes devrimi korumak için ahitlerini yeniliyorlar. Muhakkak ki zafer inananların olacaktır. Hiç şüphe yok ki Allah’ın dinine yardım edenlere Allah da yardım edecektir. Suriye devrimini 12. Yılında tekrar selamlıyoruz. Suriyeli kardeşlerimizi asla yalnız bırakmayacağımızı buradan tekrar vurguluyor ve diyoruz ki: Tüm zalim ve hain yönetimler sizi sırtınızdan vursa da biz sizinleyiz ve sizinle kalacağız. Allah’ım! Sen Suriye halkına ve muhacir kardeşlerimize yardım et! Kâfirlere ve dostlarına karşı Müslümanların yanında olduğumuza şahit ol. İhanet edenleri değil, onuruyla direnenleri desteklediğimize şahit ol ya Rabbi!


Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
14 Mart 2023    

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.