Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 14 Ocak 2025
Muhammed Emin Yıldırım, "Gazze’yi unutturmak istiyorlar; çünkü Gazze, yöneticilerin, sermayedarların, siyasi partilerin rahatını bozdu. Ama biz Gazze’yi unutmadık, unutmayacağız, asla da unutturmayacağız."
GAZZE’Yİ UNUTMA, UNUTTURMA!
Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Rabbimiz toplantımızı hayırlara vesile kılsın. 15 ay boyunca neredeyse bütün toplantılarımıza Gazze ile başladık, bugün yine Gazze ile başlıyoruz. Gazze’de bir taraftan ateşkes görüşmeleri devam ediyor, diğer taraftan yerlerinden edilen masumların çadırları bombalanıyor ve işgalci varlık Müslümanları katlediyor. Filistin topraklarında işgalci olmasına, vahşi cinayetler işlemesine, katliam ve soykırım yapmasına rağmen bugüne kadar yapılmış hiçbir ateşkes ve anlaşmaya bağlı kalmayan bu işgalci varlık, şimdi bugün ateşkes ve anlaşmaya bağlı kalacak mı, göreceğiz. Lübnan’da her gün onlarca kez ateşkesi ihlal eden bu varlığın Gazze’den tamamen çıkacağına nasıl inanabiliriz? Rabbimiz bu azgın eşkıya varlığa karşı, sözlerinde durmayan bu Siyonist Yahudilere karşı Müslümanları, özellikle de Gazzeli mücahitleri ferasetli ve basiretli kılsın. Rabbimiz Gazze ve Filistin halkının aleyhine yapılan planları bozsun.
Evet 15 ay oldu; Gazze’deki işgal ve soykırımın üzerinden tam 464 gün geçti. 15 ay boyunca Gazze’de Müslüman kanı aktı ve hâlâ akmaya devam ediyor. Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum; Gazze’de yaşanan katliamlar artık Türkiye televizyonlarında haber bile olmuyor. Gazze, yöneticilerin ve siyasi partilerin gündemine bile girmiyor. Gazze’de bu soğuk kış şartlarında insanlar ne yiyip ne içiyor, nerede barınıyor, çocuklar nasıl ısınıyor; bunlar hiç konuşulmuyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü Gazze’yi unutturmak istiyorlar; çünkü Gazze, yöneticilerin, sermayedarların, siyasi partilerin rahatını bozdu. Gazze bunların samimiyetsizliğini ortaya çıkardı. Onun için Gazze’yi unutturmak, gündemden düşürmek istiyorlar. Tankları, uçakları, İHA ve SİHA’ları devasa büyük orduları olmamasına rağmen 7 Ekim’de “İsrail”e hezimeti yaşatan, mağlubiyeti tattıran mücahitleri yüz üstü bıraktılar; Gazze’yi sahip çıkmadılar; şimdi tamamen hainlerin insafına terk ederek unutturmak istiyorlar.
Ama biz Gazze’yi unutmadık, unutmayacağız, asla da unutturmayacağız. Bu sebeple Hizb-ut Tahrir olarak geçtiğimiz hafta Cuma ve Pazar günleri 5 şehirde; İstanbul, Kocaeli, Aydın, Diyarbakır ve Şanlıurfa’da Gazze için meydanlara indik; “Gazze’yi Unutma, Unutturma!” dedik. Açıkça meydanları terk etmedik; terk etmeyeceğimizi, susmayacağımızı, yöneticilere sorumluluklarını hatırlatacağımızı ve yanlışlarını ve hatalarını yüzlerine söylemekten çekinmeyeceğimizi söyledik. Filistin meselesi ile ilgili yapılması gereken şeyin ne olduğunu, atılması gereken adımları tekrar tekrar hatırlatacağımızı ifade ettik.
Meydanlarda söylediğimizi bir kez daha burada tekrar etmek istiyoruz: Ey Yöneticiler! Akıllı kimse ibret alan kimsedir. Etrafınızda olanları görün; ABD ve Batı’ya dayanmayın, onlara güvenmeyin. Bakın sırtını o kâfirlere dayayan nice yönetici yok olup gitti; aşağılandılar, zillete düştüler; saltanatlarının onlara hiçbir faydası olmadı. Sömürgeci efendileri işleri bitince onları kirli bir mendil gibi buruşturup attı. İşte 13 yıl Suriye’de sömürgeci ABD ve Batılı efendilerinin çıkarları için kan döken zalim Esad’ın haline bakın: Yok olup gitti; şimdi kimse suratına bile bakmıyor. Biz size nasihat ediyoruz: dininize, halkınıza, beldenize ve ümmete karşı cürüm işlemekten sizi sakındırmak istiyoruz. Dünyada zillete ahirette çetin ve şiddetli bir azaba sürükleyecek işlerden sizi sakındırmak istiyoruz. Allah’ın şu emrini hatırlatıyoruz: “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72]... Yine Rabbimizin şu sözü ile sizleri uyarıyoruz: "Sakın zulmedenlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra Nusret de bulmazsınız." [Hûd 113]
! Öncelikle Gazze için duyarlı olan, Gazze’yi unutmayan ve bu sebeple davetimize icabet edip amellerimize katılan tüm Müslümanlardan Allah razı olsun; programlara iştirak edip söz alan STK temsilcileri, gazeteci yazar ve âlimlerimizden de Allah razı olsun. Rabbimiz Mescidi Aksa işgal altındayken kendisine gülmeyi haram kılan Selahaddin Eyyubi gibi komutanlar ile Gazze ve Filistin’i işgalden kurtarsın. Kardeşlerimizin acılarını kendi acısı gibi hisseden, döktükleri gözyaşlarını kendi gözyaşı gibi gören; dertlerini de kendi derdi kabul eden yöneticiler eliyle kâfirlerden intikam alsın.
AMERİKA’DAKİ YANGINLAR
Amerika’nın Kaliforniya eyaletine bağlı Los Angeles şehri bir haftadır yanıyor. Uzmanlar hava şartları ve söndürme koşullarını göz önüne alarak bir süre daha yanacağını bildiriyor. Yıllardır Müslümanlara kan kusturan İslam beldelerini yakıp yıkan sömürgeci ABD ilahi bir azap olarak şimdi kendisi ateşler içinde kaldı: 20 bin dönümden fazla alan, 5 bin ev ve işyeri yandı; 30 kişi hayatını kaybetti.
Bu yangın için yine birçok komplo teorisi gündeme geldi: Trump gelmeden bir hafta önce bu yangını demokratlar çıkarmıştır diyen de var; yanan yerleri akıllı şehirlere çevirmek üzere Elon Musk planlamıştır diyen de var; zengin elitlerin fakir halkı o bölgeden uzaklaştırmak için uyguladığı bir kentsel dönüşüm planıdır diyen de var.
Zira tek kutuplu dünya düzeninde Amerika’nın başrol oynadığı kapitalist dünyada sanki Amerika istemeden yaprak kımıldamaz görüşü hâkim olmuştur. Nasıl olmasın? Deprem olunca Amerikan Haarp gemilerinin yaptığı söylenir; sel olunca havaya bırakılan top bulutlarının atmosferi deldiği söylenir. Ama her nedense yöneticilerimiz bu söylentilerin doğru olmadığını ifade etmezler. Amerika kim ki bizim topraklarda deprem, sel ve yangın gibi afetleri çıkarabilsin diye açıklama yapmaz? Hal böyle olunca vatandaş da kendince komplo teorileri üretmek durumunda kalıyor.
Fakat biz bu yangın özelinde düşünülmesi gereken esası konuları sıralayalım:
Her şeyden önce yangında evi yanan zenginler sigorta şirketlerinden gerekli ödemeleri alacaktır; fakat evsiz barksız kalanlar yine fakir halk olacaktır. İşte bu kapitalizmin acı bir yönüdür. Geçmişte de gördük: Amerika için kendi halkı da olsa insan değersizdir; para değerlidir. O yüzden ölen insan sayısı ve yanan ev sayısı sadece rakamlardan ibarettir. İşte bu da kapitalizmin bir başka acı yüzüdür. Ayrıca sonunda her neyi planlıyorlarsa da böylesi bir yangın çıkarmaya asla değmez; zira söndürme konusundaki beceriksizliğin faturası hedeflenen akıbetten daha vahim olduğu açıktır. Yine böyle ekâbir bir devletin bu denli acziyete düşmesi imaj açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Artık Amerika’nın da doğal afetlerden mağdur olabileceği ve buna karşı koyamayacağı anlaşılmalıdır; zira diğer devletler gibi o da acizdir, eksiktir, kusurludur. Fakat onun kusurunu örtmeye çalışan hatasını telafi etmek için sıraya giren yöneticilerin de bu coğrafyada her zaman var olduğunu bilmemiz gerekir. Bir kez daha görülmüştür ki su kaynakları, kanalizasyon hatları gibi kamu malından sayılan ürünlerde özelleştirmeye gitmek veya işletme haklarını satmak büyük bir hatadır. İtfaiye şeflerinin ve belediye başkanlarının yaptığı açıklamada susuz kaldıklarını dile getirmesi bu hazin tablonun bir sonucudur. Kalkınmak için Amerika’yı iktisadını ve devlet modelini örnek alanlar nerelerde ne gibi hatalar yaptıklarının farkına varmalı ve geç olmadan bu hatadan dönmelidirler.
Sonuç olarak tekrar hatırlatalım: kapitalizm ya öldürür ya da süründürür...
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN “AİLE YILI” AÇIKLAMALARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Aile Yılı Tanıtım Programı'na katıldı ve burada bazı açıklamalarda bulundu. Son kabine toplantısında 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan Aile Yılı çerçevesinde yapılacak çalışmaların etkin ve verimli nüfus politikalarıyla desteklenerek uzun vadede güçlü ve sürdürülebilir bir zemine taşınacağını söyledi. Erdoğan “Aile küçük bir toplumdur; toplum da büyük bir ailedir.” diye ekledi ve konuşmasında sık sık ailenin önemine vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı’nın duyurduğu "2025 Aile Yılı" kapsamında yapılan açıklamaları yakından takip ettik. Ailenin altının oyulmasından evlilik kurumunun hedef alınmasından boşanmaların artmasından doğurganlığın azalmasından gençliğin sapkın akımların peşinde sürüklenmesine kadar birçok konuda eleştirilerde bulundu Cumhurbaşkanı. İlginçtir ki sanki görev ve yetki makamında değilmiş gibi adeta bir muhalefet partisi lideri gibi konuştu. Onun 22 yıldır Türkiye’yi yönettiğini bilmeyen biri sözlerini dinlese iktidarı şikâyet ettiğini düşünebilir ama öyle değil: Erdoğan iktidarı şikâyet etmiyor kendisine kızmıyor “Yanlış bir fikir üzerinde yürüdük ve yanlış politikalar uyguladık.” demiyor; aksine açıklamalarını dikkatlice dinleyip sunduğu çözümlere bakılınca onun başka bir konuda şikâyetinin olduğu anlaşılıyor.
Peki nedir o? Nüfusun azalması yani Türkiye’nin iş gücünün her geçen gün erimesi ve gelecek adına tehlike çanlarının çalması... Yani Cumhurbaşkanı’nın nezdinde aile sorunu fikri değil maddi bir sorun olarak görülmüş; bu sebeple çözüm de maddi olarak ele alınmış ve ilk defa evlenecek çiftlere faizsiz kredi desteği sunulmuş. Türkiye’deki ana akım medyanın Erdoğan’ın Aile Yılı toplantısındaki konuşmasından kredi kısmını alıp “Peş peşe müjdeler!” diyerek manşete çekmesi de bu yüzden olsa gerek!
Şimdi Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından öne çıkan başlıklara bir bakalım: Aile Yılı ilan edilerek gerçekten ailenin korunmak mı istendiğini atılacak adımların samimi ve çözüm odaklı mı olduğunu birlikte sorgulayalım? Erdoğan konuşmasında ailenin toplumun temeli olduğunu millî ve manevi değerlerin gelecek nesillere aktarılmasında hayati bir role sahip olduğunu söylüyor; nesillerdeki bozulmaya parmak basarak “Çocuklarımızın gerek aile içinde gerekse eğitim kurumları bünyesinde bilgiyle görgüyle güzel ahlakla yetişmeleri son derece mühimdir.” diyor.
Yine dijital platformlarda yer alan içeriklerin kültür erozyonuna ve kimlik aşınmasına yol açtığını özellikle LGBT ve diğer sapkın akımların yayılmasına zemin hazırladığına dikkat çekiyor. Sonra evlenme yaşının yükselmesi ve boşanma oranlarının artmasından dem vurarak Türkiye'nin genç nitelikli nüfus bakımından kan kaybettiğinden şikâyet ediyor.
Şimdi buradan kendisine soralım: Sayın Erdoğan! Güya çok önem verdiğinizi söylediğiniz aile kurumu bu hale nasıl geldi? Evlilikler neden azaldı boşanmalar neden zirve yaptı? Eşler neden çocuk sahibi olmaktan kaçınıyor? Genç nesiller neden manevi değerlerinden dinleri olan İslam’dan uzaklaşıyor? LGBT ideolojisinin başı çektiği sapkın akımlar evimize işimize okulumuza sokağımıza nasıl girdi?
Bırakın sonuçları konuşmayı sebeplerden bahsedin! Hatta sadece sebeplerden bahsetmek yetmez sebeplerin faillerinden bahsetmeniz gerekir fakat sizin bunlardan bahsetmeyeceğinizi çok iyi biliyoruz çünkü aileyi nesli toplumu ifsat eden sizin başında olduğunuz savunuculuğunu yaptığınız laik demokratik sistemin kendisidir! Bu sistem tarafından Müslüman halkımıza dayatılan Medeni Kanun’dur CEDAW’dır sözde imzanızı çektiğiniz fakat ruhunu yaşatıp tüm uygulamalarını iç hukuka giydirdiğiniz İstanbul Sözleşmesi’dir kadının beyanını esas alarak kocaları evden uzaklaştırdığınız babaların evlatları üzerindeki velayet hakkını elinden aldığınız 6284 sayılı kanundur!
Sizin çıkardığınız kanunlar sayesinde zina serbest oldu! LGBT sapkınlığı bu ülkede sizin elinizle yasal zemine kavuştu! Dijital medya platformları üzerinden gençlerimizi kuşatan zehirli fikirlere karşı tek bir önlem aldınız mı? Kontrolünüz güdümünüz altındaki TV kanallarında an be an ekrana verilen ahlaksız dizi film yarışma programlarına bir kez olsun engel oldunuz mu? Bu programlarda İslam’a alenen hakaret edenlere hesap sordunuz mu? Siz kimi kime şikâyet ediyorsunuz Sayın Erdoğan? Laik eğitim sisteminde sizin eleştirdiğiniz tüm bu sorunların ilim bilim maskesi altında öğretilip teşvik edildiğini bilmiyor musunuz?
Şimdi gençlere para vererek böyle büyük bir sorunu çözeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Artık kendinizi ve Müslümanları kandırmayı bırakın! Toplumun düzelmesi için önce sizin düzelmeniz gerekir! Sorun sizin hak ile batılı harmanlamaya çalışan hayat görüşünüzdedir! Sorun sizin kalkınmayı maddiyata indirgeyen hatalı siyaset anlayışınızdadır! Anlayışınızı değiştirin! Dininize özünüze dönün! Laiklikten demokrasiden küresel kapitalist sisteme bağlılıktan vazgeçin! İslam akidesinin aileyi toplumu bir kale gibi koruma altına alan hüküm çözümlerini kendinize rehber edinin! İslam nizamını tatbik edin! İşte o zaman dindar nesillerin nasıl yetiştiğini güçlü ailenin güçlü toplum güçlü devletin nasıl var olacağını göreceksiniz.
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَۜ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ۟
“Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak iman eden bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?” (Maide 50)
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
14 Ocak 2025
#hizbut tahrir türkiye#gündem değerlendirme#gazze#gazze'de ateşkes#amerika#amerika'daki yangınlar#kapitalizmin çöküşü#erdoğan#aile yılı#ekonomik kriz
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!