HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 15 Kasım 2022

Mahmut Kar, Terörün asıl failleri sömürgeci Amerika ve Batılı devletlerdir.

 

TERÖRÜ LANETLİYORUZ

Bu hafta gündem değerlendirme toplantımıza pazar günü Taksim İstiklal Caddesi’nde yaşanan menfur terör saldırısı ile başlamak istiyorum. Öncelikle hepimizi derinden üzen bu menfur saldırıda hayatını kaybeden Müslümanlara Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Rabbimiz bir daha böyle acılarla bizleri karşılaştırmasın. Rabbimiz terörü bir silah olarak kullanarak siyasi çıkar hesabı yapan habis niyetli şerli insanlara fırsat vermesin. Ümmeti Muhammed’i her türlü fitne ve kötülükten muhafaza eylesin. Kıymetli Müslümanlar; Terör bir kez daha çirkin yüzünü gösterdi ne yazık ki. İslam ümmeti olarak terörle imtihanımız bir türlü bitmek bilmiyor. Bazen cadde ve meydanlarımız bazen Pazar ve düğün yerlerimiz bazen Allah’ın evleri olan camilerimiz dahi terörün hedefi oluyor. Aşağılık terör devletleri ve onların maşalığını yapan yerli işbirlikçiler ahlak, vicdan, hukuk, insanlık gibi hiçbir değeri tanımadan masum canları katlediyorlar.

Pazar günü Taksim’de gerçekleştirilen hain bombalı saldırı da İslam beldelerini ahtapot gibi saran bu terör eylemlerinden bir tanesidir. Bu alçak saldırıyı düzenleyenleri yardım edenleri, saldırının siyasi neticeleri üzerinden menfaat umanları lanetliyoruz. Bununla birlikte saldırının failleri, yapılış şekli ve sürecin yönetilmesi hakkında cevaplanması gereken birçok soru bulunuyor. Herkesin zihnini bulandıran bu sorular mutlaka cevaplanmalıdır.

Birincisi, İstanbul gibi metropol bir şehirde bu tür terör saldırısının istihbaratı nasıl alınamadı önüne neden geçilemedi? Taksim’deki onca güvenlik personelinin gözünden bu saldırıyı gerçekleştirenler nasıl kaçtı? Taksim gibi İstanbul’un en kalabalık yerinde nasıl oluyor da bu kadar rahat bombalı saldırı düzenlenebiliyor? Türkiye kamuoyu yetkililerden ikna edici açıklamalar bekliyor. Önemli olan failin erkenden yakalanıp kamuoyuna servis edilmesi değil, saldırının faillerinin ve arkasındaki şer odaklarının titiz bir çalışmayla tespit edilip olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasıdır. Kuşkusuz devletin yetkili kurumları terörle ve teröristlerle nasıl mücadele edileceğini herkesten çok daha iyi biliyorlar. Öyleyse halkın huzur ve selametinden başka bir şey düşünmeden terörü bitirmek için etkili bir mücadele yürütülmelidir.

Diğer önemli bir husus ise terörün beslendiği kaynaklar ve onların kesilmesi meselesidir. Başka bir ifadeyle terörün kökünün kurutulması meselesidir. Peki bu nasıl olur? Terör nasıl yok olur? Şüphesiz öncelikle terör örgütlerini var eden ve destekleyen devletlerin tespit edilmesi gerekir ki bu devletlerin kimler olduğu zaten biliniyor. Terör denilince insanların büyük çoğunluğunun aklına hemen onlar geliyor. Kim onlar? Başta büyük şeytan Amerika ve onunla yarış halinde olan İngiltere… Diğer Avrupa ülkeleri, Rusya, Çin ve Yahudi varlığı İsrail… Bu ahlaksız devletler tüm insanlığın özellikle de Müslümanların yakından tanıdığı terör devletleridir. Terörün tüm finansmanı askeri mühimmat ve ekipmanları bu devletler tarafından sağlanıyor. Özellikle iki büyük sömürgeci devlet olan Amerika ve İngiltere terörü en çok himaye eden devletlerdir. Bakınız Amerika, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi alenen destekliyor. 30 bin tır silah yardımda bulunuyor. Verdiği bu desteği de bir başka terör örgütüyle mücadele için yaptığını söyleyerek resmen akıllarımızla alay ediyor. Aynı şekilde İngiltere sinsi bir şekilde terör örgütlerini destekliyor. Bu örgütler kah Amerika’nın kah İngiltere’nin emriyle topraklarımızda kanlı eylemlere imza atıyorlar. Bu ülkeler beldelerimizde nüfuz sahibi olmak için siyaseti dizayn ediyorlar. Üzerlerinde imzaları olan silahlarla canlara kıyıyorlar. Huzur ve güvenliği tehdit ediyorlar.

Türkiye halkı 40 yıldır PKK teröründen neler çekti neler.  Ne bedeller ödendi ve hala ödenmeye devam ediyor. O zaman şu soruyu sormak istiyorum. Türkiye yöneticileri bu sömürgeci kafir devletlerle neden hala ilişkiyi kesmiyor? Niçin onların elçilerini, konsoloslarını ve uzantılarını kovmuyor? Niçin İncirlik gibi terör yuvası haline gelen üsleri kapatmıyor. Taksim’deki bu saldırı sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Amerika’nın taziyesini kabul etmediği söyledi. “Mesajı aldık cevabımızı vereceğiz” dedi. Ne yapıldı peki? ABD’ye Nota verildi mi? Hayır! Bakın daha bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan Endonezya’da G20 zirvesinde ABD Başkanı Biden ile görüştü. Daha bugün CİA direktörü ve Rusya Dış istihbarat başkanı Türkiye’nin ev sahipliğinde Ankara’da bir araya geldiler. Kim bilir hangi şeytani planı yaptılar? Suriye devrimini nasıl boğarız diye kim bilir kaç saat konuştular! Bunların Türkiye ve Müslüman beldeler için iyi bir şey düşünmelerinin ihtimali var mı? Dolayısıyla EY YÖNETİCİLER! terörle mücadele laf ile hamaset ile yapılmaz. Bilakis sağlam bir iman, kararlı ve güçlü bir iradeyle yapılır. Sömürgecilerle kurulan tüm bağları kesip atmakla terörle mücadele yürütülür. Bu bağı kesip koparacak olan ise İslam ümmetinin arzuladığı Raşid-i Hilafet Devletidir.  İşte o zaman Türkiye ve diğer İslam beldeleri geçmişte olduğu gibi yeniden huzur ve eman yurduna dönüşür. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak daha önce defalarca söylediğimiz sözü bir kez daha söylüyoruz. “Sömürgeciler gitsin terör bitsin!”

10 KASIM VE TAZİM TÖRENLERİ

Geçtiğimiz hafta 10 Kasım Perşembe günü Türkiye’de dünyada başka hiçbir yerde olmayan bir şey gerçekleşti. Başta demokratik siyasi partiler olmak üzere, bu partilerin başkanları, yöneticiler, milletvekilleri, gazeteciler, kendini gazeteci diye pazarlayan troller ve sayamadığım birçok kurum ve kişi… Bunlar ortak bir eylem gerçekleştirdiler. Bir eylem gerçekleştirdiler diyorum bakın, ortak bir eylem. Sabahın erken saatinde bir araya geldiler, sirenler çaldı ve hepsi birden hazıra durdular. Başlarını öne eğdiler ve tazim gösterisinde bulundular. Hindistan ve bazı Uzakdoğu ülkeleri ile ta eski çağlarda yapılan bir olduğu gibi… Cahili toplumlardaki gibi anıt ve heykellerin önünde saygı duruşunda bulundular ve hediye olarak çelenk sundular. Gördükleri şey taş ve heykelden başka bir şey değil inanın. Ama muasır medeniyetler seviyesine ulaştığını, geliştiğini, kalkındığını zanneden sözüm ona bu çağdaş güruh ne kadar ilkel olduklarını gösterdiler. Afrika kabilelerinde bile görülmeyen bu kutsama ayinleri İslam beldesi olan Türkiye’de hala devam ediyor maalesef.

Bunlara; şurada bir yangın var, toplanın yangını söndürmek için el ele verin, insanlar ölmesin kurtarmaya koşun deseniz emin olun birlikte yürümezler, el ele verip insanlığı kurtarmazlar. İnsanların çığlıklarını duydukları halde birbiri ile tartışır ve dövüşürler. Ama insanların ölümüne kayıtsız kalan bu zevat, ölmüş biri ile ilgili hala daha yaşadığı vehmini vererek topluma bir şey dayatıyorlar.  İlkokul çocuklarını, resmi dairelerde memurları, fabrikalarda çalışanları, sokakta yürüyenleri, trafikte seyahat edenleri adeta tapınmaya davet ediyorlar. Bırakın ölü bir insanı, yaşayan biri olsun, herkes tarafından sevilen biri olsun ister yönetici olsun ister alim olsun ne olursa olsun… Allah’tan başkasının karşısında ibadet ve tazim kastı ile eğilmek caiz değildir. Müslümanlar, Rasullullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e dahi tazim ile saygı duruşunda ya da rükû ve secdede bulunmadılar. Çünkü bunların Allah’tan başkasına yapılması haramdır. İbadet kastıyla yapılması şirktir. Ama gel gör ki Allah, kitap diyerek Müslümanların dini duygularını sömüren adeta onlardan oy dilenen siyasi parti başkanları Anıtkabir’de tazim için sıraya durdular. Hem de Kemalistleri kıskandıracak bir iştiyak ve huşu ile bunu yaptılar. Sosyal medyadan hem başkanı oldukları partilerin resmi hesaplarından hem kendi hesaplarından mesajlar yayınladılar.

İktidar partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi, Yeniden Refah Partisi… Hepsine bakın kıymetli Müslümanlar; hepsinin geçmişte Müslümanlardan oy almak için sarıldığı dal Kemalizm karşıtlığıydı, hepsi anti Kemalist bir sil ile siyaset yaptılar.  Şimdi hepsi Kılıçdaroğlu’ndan, İmamoğlu’ndan daha Kemalist oldu. İnanın hiçbirinin sizin değerlerinin yok sayan çiğneyen bu rejimle bir sorunu yok. Düşünebiliyor musunuz? 10 Kasım’da Belediye’nin anma töreninde eşini müzik eşliğinde dansa kaldıran Ekrem İmamoğlu’nu CHP’liler değil bu bizim mahallenin gazetecileri eleştirdi.

 

 

Gelinen noktaya bakar mısınız? 10 Kasım’da Mustafa Kemal’e saygının ölçüsünü Kemalistlere kim öğretiyor. Muhafazakâr Müslümanlar…

Kıymetli Müslümanlar

Ak Parti Gençlik kolları bu 10 Kasım’ı da boş geçmedi. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda 10 Kasım’a özel video yayınlamışlardı. Bu yıl Ak Parti İstanbul Gençlik Kolları Tanıtım ve Medya Başkanı Boran Genç sosyal medya hesabından 10 Kasım ile ilgili bir paylaşım yaptı. “Her 29 Ekim’de her 10 Kasım’da bu rezaleti görmek zorunda mıyız?” dedi.  "Ben, Mekke'nin fethinden sonra putları yıkan bir Peygamberin ümmetiyim, beni hiçbir puta saygı durduramazsınız" diye ekledi. Helal olsun bu kardeşe, cesaretini toplamış demiş diyeceğini. Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Ak Parti İstanbul Gençlik Kolları bu arkadaşa mesajlarını sildirdi ve nasıl tehdit ettiyse artık birde teşkilatı zan altında bıraktığı için özür diletti. Sonrada Gençlik Kolları İstanbul İl Başkanı çıktı “biz bu ülkenin değerleriyle özdeşleşmiş, geçmişini bilen bir teşkilatız.” Dedi ve Kemalistleri memnun etti.

İslam düşmanı Kemalistleri memnun etmek için, Allah’ı kızdıran birinin bir topluluğun hali acınacak haldir kardeşlerim. Sevgisi, saygısı, öfkesi ve nefreti Allah için olmayan çırılçıplak yapayalnızdır. Müslümanların sevgisi de Allah için, olmalı, öfkesi de Allah için olmalı. Boran kardeşim dik dur, istifa et Ak Parti’deki bütün görevlerinden, üyelikten. Sen Kabe’de putları tek tek yıkan Muhammed’in ümmetisin. SallAllahu Aleyhi ve Sellem… Hiçbir kimse Allah’a ve Resulüne düşmanlık edenlere karşı senin sevgi, muhabbet ve saygı göstermeni bekleyemez.  Hiç kimse senden Müslümanları devrim adı altında katleden, alimleri darağaçlarında sallandıran sisteme ve rejime saygı göstermeni bekleyemez. Ne Ak Parti ne de diğerleri, kimse bizi, Müslümanları, zorba kanunları dayatarak baskı altına alamaz.

Korkma Baran kardeşim, kaybedeceğin bir şey yok. Kimliğini ve değerlerini kaybetmiş, tarihini ve geçmişini unutmuş laik Cumhuriyet ile özdeşleşmiş bir teşkilat sana göre değil. Hz. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ve sahabelerinin sahip olduğu izzet ve şeref seni bekliyor.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

15 Kasım 2022                                  

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.