Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 17 Eylül 2024
Mahmut Kar, "İnsan aklına dayalı laiklik esas alınarak hazırlanmış anayasaları asla kabul etmiyoruz. Kabul ettiğimiz tek anayasa vahyi referans alan, Batıl namına bünyesinde hiçbir şey barındırmayan İslami anayasadır."
"MEVLİD-İ NEBİ HAFTASI" ETKİNLİKLERİ
Bu hafta toplantımıza Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Mevlid-i Nebi Haftası çerçevesinde gerçekleştirdiği etkinlikler ile başlamak istiyorum. Diyanet bu yıl Mevlid-i Nebi Haftası etkinliklerinde Rasulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in özelliklerini öne çıkararak Müslümanlara O’nu örnek almaları konusunda çağrılar yaptı ve O’nun gibi olalım dedi. Yapılan etkinliklerde şu mesajlar verildi: “Merhameti kuşanalım öfkemizi kontrol edelim O’nun gibi”, “iyiliği yayalım kötülüğe engel olalım O’nun gibi”, “helale koşalım haramlardan sakınalım O’nun gibi” Yine; “şahsiyetimizi imanla inşa edelim O’nun gibi”, “zalimin karşısında mazlumun yanında olalım O’nun gibi” denildi.
Etkinliklerin açılış programı İstanbul’da yapıldı ve bu programda Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı; Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sadece vahiy elçisi olmadığını bununla beraber Kur'an'ı yaşamış ve hayatının her anına tatbik ederek ete kemiğe büründürmüş bir Peygamber olduğunu söyledi ve Ahzab Suresinin şu ayetini okudu. “Andolsun ki sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Rasulullah’ta güzel örneklik vardır.” (Ahzap 21)
Bu örneklik sadece benim için, sizin için, halk için değil herhalde, âlimler ve özellikle de yöneticiler için önemli öyle değil mi? Çünkü Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir insan, bir Müslüman bir Peygamber ama aynı zamanda bir devlet başkanıydı bir yöneticiydi. O’nun yöneticiliğini, idareciliğini kim örnek alacak? Bu konuda kim ona tabi olacak, kim O’nun yolundan gidecek? Şu an yöneticilik makamında oturanlar öyle değil mi?
Bakalım; Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında bakın ne demiş; “Kur'an-ı Kerim nasıl insanlık için bir kurtuluş reçetesiyse Muhammed Mustafa'nın hayatı da insanlığın yolunu aydınlatan bir meşaledir." El hak doğru! O halde bir yönetici olarak onu örnek alın Sayın Cumhurbaşkanı… Alıyor musunuz? Bakın bu sözlerin hemen peşinden ne dediniz: "Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir. Bizim rehberimiz de önderimiz de uğruna can vereceğimiz maşukumuz da sadece ve sadece O'dur.” Vallahi yalan billahi yalan! Çünkü sözlerin en doğrusu yapılan işin, amelin kendisini doğruladığı sözdür. Sayın Erdoğan! Sizin bütün amelleriniz sözlerinizi yalanlıyor.
Bakalım mı? Rabbimiz direk Peygamber efendimize hitaben bir ayet indirdi ve buyurdu ki; “Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.” (Bakara 120) Kendimize örnek aldığınızı söylediğiniz, izinden gittiğinizi söylediğiniz, rehber olarak kabul ettiğiniz Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu hitap karşısında ne yaptı? İslam ve Müslümanlara düşmanlık besleyen Yahudiler ve Hıristiyanlarla asla dost olmadı, onlarla Müslümanlar aleyhine hiçbir işe kalkışmadı.
Peki ya siz, Irak’ta, Afganistan’da Müslümanları katleden kâfirlere ortak oldunuz, Amerika ve Batı ile dost oldunuz, bunu hiçbir gün de inkâr etmediniz. Dostum Obama, dostum Trump dediniz ve bununla iftihar ettiniz. Suriye’de mazlumları katleden Rusya ile ortak oldunuz, dostum Putin dediniz. Doğu Türkistan’ı işgal eden Çin ile işbirliği yaptınız Müslüman Uygurların topraklarını ve haklarını yok saydınız. Filistin’de 76 yıldır işgalci olarak bulunan Yahudiler ile normalleştiniz, Müslümanların aleyhine onlarla ticaret yaptınız, Siyonist varlığa destek veren Amerika ile tatbikat yaptınız. Bu yaptıklarınızın hangisini Rasulüllah yaptı ki siz de kalkıp onu örnek aldınız?
“Uğruna can vereceğimiz maşukumuz Rasulüllah efendimizdir.” diyorsunuz, “O insanların en hayırlısı, en takvalısı, en şefkatlisi en merhametlisi, bununla birlikte cihat meydanlarının muzaffer komutanıydı.”diyorsunuz. Evet, Rasulullah efendimiz Medine’de anlaşmayı bozup kendisine ihanet eden Yahudileri kılıçtan geçirmişti, Müslüman kadının iffetine el uzatan Yahudi ve ona ortak olanları kılıçtan geçirmişti. Peki ya siz? Neredeyse 1 yıldır Müslümanları katleden, mübarek beldeyi tarumar eden işgalci “İsrail”e karşı ne yaptınız? Ordunuzu seferber ettiniz mi? Sizin kılıçlarınız nerede, tanklarınız, toplarınız, İHA’larınız, SİHA’larınız nerede? Siz de zayıf ve çaresiz insanlar gibi colayı ve kahveyi boykot ediyorsunuz. Nerede sizin yöneticiliğiniz, nerede sizin başkomutanlığınız, nerede boş hamasi sözlerinizi doğrulayan amelleriniz, nerede? Neden hiç göremiyoruz?
Bir tarafta “Zalimlere meyletmeyin yoksa size ateş dokunur.” (Hud 113) emrinin gereği olarak zulme meydan okuyan zalimin elini kıran Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, diğer tarafta binlerce Müslüman’ın kanını akıtan zalim Sisi’nin elini tutan Erdoğan… Siz söyleyin bu nasıl örnek alma, bu nasıl izinden gitme bu nasıl rehber edinme… Biraz önce dedim ya yalan, Müslümanları uyutmak ve kandırmak için sarf edilen sözlerin hepsi yalan.
Ebu Hureyre'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’te Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “İnsanlar üzerine öyle aldatıcı yıllar gelir ki o zamanda yalancı doğrulanır, doğru söyleyen yalanlanır, haine güvenilir, emin kimseye hain nazarıyla bakılır! O zamanda Rüveybida konuşur.” Denildi ki: Rüveybida nedir? Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem cevap verdi: “İnsanların önemli ve büyük işleri hakkında konuşan müptezel adamdır.”
ANAYASA TARTIŞMALARI
Son günlerde Türkiye’de Anayasa değişikliği konusu ve Anayasa’nın ilk dört maddesi konuşuluyor. Hatırlarsanız geçtiğimiz aylarda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş sivil bir anayasa için siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirmişti. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’da çok kez açıklamalar yapmış muhalefet partilerini yeni anayasa çalışmalarına davet etmişti. Hatta öyle ki yeni anayasa meselesi iktidar ve muhalefet partilerinin arasındaki buzları eritecek, uzlaşı olacak diyenler bile oldu. Bu görüşmelerin üzerinden dört ay geçti, ne partiler ne de meclis yeni anayasa konusunda somut bir adım atmış değil. Hatta öyle ki son dönemde Cumhur ittifakı ile muhalefet arasında karşılıklı siyasi atışmalar var. Yani siyasetin Anayasa gündemi falan yok.
Peki, neden nereden çıktı bu anayasa tartışmaları? HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu partisinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bakışı ile ilgili laik sol kesimden ve muhalefet partilerinden gelen eleştirilere cevap mahiyetinde bir açıklama yaptı. Biz Anayasanın ilk 3 maddesine karşı değiliz, 4. Maddesine karşıyız dedi. Anayasa ile alakalı tartışmalar işte bu sebeple yeniden alevlendi. Siyasi partilerin anayasa çalışmaları Türkiye’de yeni değil. 1923’ten günümüze birçok anayasa değişikliği yapıldı malum… Defalarca kez referandum yapıldı, onlarca kanun maddesi düzenlendi, yargı paketleri hazırlandı ve uygulamaya konuldu. Yapılan tüm anayasal çalışma ve reformlarda hep laik değerler esas alındı. Yapılan anayasalar ve çıkartılan kanunlar laik rejimle asla barışık olmayan Müslüman halka zorla dayatıldı. Bu reformlardan memnun olanlar kim? Laik rejimi benimseyenler ve Kemalist azınlık.
İster 42 yıl önce darbeci askerlerin yaptığı anayasa olsun isterse de sivil anayasa olsun; laikliğin esas teşkil ettiği bir anayasa zulüm, kaos ve istikrasızlıktan başka bir şey getirmeyecektir. Müslümanların meselenin bu noktasına odaklanmaları gerekir. Darbe anayasalarının da sivil anayasalarında dayanağı vahiy değil insan aklıdır. Darbe anayasalarında da sivil anayasalarda da Allah’ın hükümlerini yok sayan laiklik esas alınıyor, demokrasi esas alınıyor. Hâlbuki İslam’a göre, anayasa ve kanunlarının kaynağı, Allah’ın kitabı Kur’an’ı Kerim, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünneti, Sahabenin İcma’ı ve Şer’î Kıyas’tır.
Allahu Teala şöyle buyuruyor: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ
“Rabbine yemin olsun ki, onlar (insanlar) kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklarda (ilişkilerde) Seni hakem kılmadıkça iman etmiş olmazlar.”
Bu ve benzeri ayetlere göre İslam’dan başka herhangi bir şeyin esas alınarak yapıldığı anayasalar ve kanunlar cahiliye yasalarıdır ve gayri İslami’dir. Dolayısıyla buradan anayasa değişikliği konusunda çalışma yapan bütün siyasi partilere ve temsilcilerine çağrıda bulunuyoruz! Samimiyseniz, buyurun; kaynağı vahiy olan İslami esaslara dayalı şer’i bir anayasa yapın.
Bu halk Müslüman’dır ve bu halkın ihtiyacı olan şey; iman ettiği esaslar doğrultusunda İslami bir anayasadır. Rabbimiz şöyle buyuruyor:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
“Yoksa onlar cahiliye hükmünü mü talep ediyorlar?! İman eden toplum için Allah’tan başka daha iyi hüküm koyan mı var?” [Maide 50]
Evet, bizler Allah’tan daha güzel hüküm veren başka kimsenin olmadığına iman ediyoruz. Bizler insan aklına dayalı laiklik esas alınarak hazırlanmış anayasaları asla kabul etmiyoruz. Kabul ettiğimiz tek anayasa vahyi referans alan, Batıl namına bünyesinde hiçbir şey barındırmayan İslami anayasadır. İşte bu da Hizb ut Tahrir’in vahyi referans alarak hazırlamış olduğu “Hilafet Devleti Anayasa Tasarısı”dır. Rabbim Azze ve Celle bizleri vahyin referans alındığı anayasanın kanunları doğrultusunda yaşayacağımız günlere kavuştursun.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
17 Eylül 2024
#hizbut tahrir türkiye#gündem değerlendirme#mevlidi nebi#kutlu doğum#anayasa tartışmaları#anayasa#lübnan
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!