HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 18 Mart 2025

"Filistin, gasp edilmiş bir İslam toprağıdır ve onun hakkında İslam’ın hükmü, gasıptan geri alıncaya kadar savaşılmasıdır! Böyle bir savaşı ne zaman başlatacaksınız, ey yöneticiler?!"

İŞGALCİ İSRAİL ATEŞKESİ BOZDU

İşgalci terörist Yahudi varlığı "İsrail" dün gece ateşkesi bozarak beş saat boyunca Gazze’yi vurdu. Enkazlar arasında, yarı aç yarı susuz sahura hazırlanan mazlum Müslümanlar vahşice katledildi. Şu ana kadar çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 412 şehit ve 500’den fazla yaralı var. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Bu lanetli varlık, ne kadar hain ve güvenilmez olduğunu, ne kadar aşağılık bir tabiata sahip olduğunu anlaşmayı tek taraflı bozarak bir kez daha gösterdi. Tıpkı Rabbimizin buyurduğu gibi:

اَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْداً نَبَذَهُ فَر۪يقٌ مِنْهُمْۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

"Onlar (Yahudiler), ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez." (Bakara 100)

Şüphesiz Azîm olan Allah doğru söyledi. Biz bu kürsüden defalarca dile getirdik, meydanlarda defalarca haykırdık. Bu işgalci haydut çetesi laftan anlamaz, müzakereden anlamaz, boykot ve kınamadan anlamaz! Sadece savaştan, sadece başının ezilmesinden, kökünün kazınmasından anlar, dedik. Yine söylüyoruz, yine haykırıyoruz! Bu bebek katilleriyle, bu peygamber katilleriyle, bu insanlık düşmanlarıyla hiçbir ilişki kurulamaz, hiçbir anlaşma yapılamaz! Onlarla ancak, gasp ettikleri topraklardan sökülüp atılıncaya kadar cihat edilir!

Şimdi soru şudur: Bu cihat nasıl olacak? Bu cihadı kim yapacak? Kimin sorumluluğunda bu iş?Bu cihat sadece Hamas’ın, El Kassam Tugayları’nın ve diğer mücahit grupların görevi mi? Cihat etmesi gereken Filistin halkı mı? Bizim görevimiz sadece onlara para ve yardım göndermek mi? Allah aşkına! Zaten işgal altında olan, hakları çiğnenen, öldürülen, sürgün edilen, abluka altında yaşayan Filistin halkı değil mi? Gazze ve Batı Şeria açık hava hapishanesi değil mi? Filistin halkı zaten mazlum değil mi? Kurtarılması, el uzatılması gereken onlar değil mi? Öyleyse bu cihadın sorumluluğu sadece Filistin halkına ait olabilir mi? Bunu hangi Müslüman kabul edebilir? Filistin, bizim bedenimizden bir parça değil mi? Korunması, Allah’ın ayetiyle tüm Müslümanlara farz kılınan mübarek belde değil mi? 

Sömürgeci kâfirler aramıza yapay sınırlar çizdi diye kardeşlerimize yardım etmeyecek miyiz? Sömürgeci kâfirler başımıza işbirlikçi, aciz, korkak yöneticiler dikti diye susacak mıyız? Zalim sultanlar karşısında hak sözü söylemeyecek miyiz? Ordularımıza dinlerini, tarihlerini ve izzetlerini hatırlatarak onları harekete geçirmeyecek miyiz? Ömer bin Hattab gibi, Selahaddin Eyyubi gibi, Sultan Abdülhamid gibi mübarek Filistin beldesini yeniden İslam’a iade etmek ve Siyonist necasetten temizlemek için canımız pahasına mücadele etmeyecek miyiz?

Başka türlü nasıl olabilir, kıymetli Müslümanlar? Başka bir çözüm var mıdır? Başka çözümü olan varsa söylesin, onu yerine getirmek için çalışalım! Fakat yok! Olamaz! Ne İslam şeriatına göre ne de siyasi gerçekliğe göre başka türlüsü mümkün değildir! Bireysel anlamda cihada katılmak veya Filistin direnişine destek vermek, meselenin çözümü değildir. 76 yıllık tarih bize bu gerçeği tamamıyla göstermiştir. Kahraman ve fedakâr Filistin halkı elbette direnişinin ve cihadının ödülünü Rabbimizden alacaktır.

Filistin, gasp edilmiş bir İslam toprağıdır ve onun hakkında İslam’ın hükmü, gasıptan geri alıncaya kadar savaşılmasıdır! İsrail’e karşı bu savaşı başlatmak, güç ve kuvvet sahiplerinin; uçaklara, füzelere, tanklara ve silahlara sahip olan orduların görevidir! Müslümanların ordularının içerisinde İsrail’e karşı cihat etmek için yanıp tutuşan milyonlarca asker vardır! Hatta savaş başlatıldığında, ümmetin milyonlarca evladı, o ordulara katılmak için Kudüs’e akın edecektir! Buna hiç şüphe yok!

Böyle bir savaşı ne zaman başlatacaksınız, ey yöneticiler?! Sayın Erdoğan, Libya ve Karabağ’a girdiğiniz gibi bir gece ansızın Yahudi varlığının üzerine ne zaman yürüyeceksiniz? Daha ne kadar Müslümanları oyalayacaksınız, daha ne kadar kandıracaksınız? Yoksa siz de Trump’ın Ortadoğu’ya barış ve istikrar getirmesini mi bekliyorsunuz? Küstah Trump’tan, kâfir Amerika’dan Müslümanlara merhamet etmesini mi bekliyorsunuz? Rabbinizi nasıl da unuttunuz! Nasıl da dünyaya daldınız! Kâfirleri nasıl da dost ve müttefik edindiniz! Böylece İslam’ın izzetinden mahrum kaldınız!  Böylece Amerika ve Yahudiler gözünüzde büyüdü, kendinizi ve ümmeti hakir gördünüz. Her şeye Kadir olan Rabbinizin vaadini unuttunuz. Böylece Allah size kendinizi ve kimliğinizi unutturdu. Artık kardeşlerinizin acısını yürekten hissedemiyorsunuz. Gürlüyorsunuz ama asla yağamıyorsunuz. 57 İslam beldesinin yöneticileri olarak bir araya geliyor, konuşuyor, kınıyor ve sonra dağılıyorsunuz. Sözünüzün hiçbir değeri yok!

Trump size hayır ve iyilik namına hiçbir şey veremez, Sayın Erdoğan. Onun sizi övmesi, sadece çıkarlarına hizmet ettiğiniz içindir. Ters düştüğünüzde size nasıl hakaret ettiğini hatırlayın! İşte bakın, küstah Trump ümmeti Muhammed’e savaş ilan etti. Kaç gündür Yemen vuruluyor, iman ve hikmet yurdu Yemen’de masum çocuklar öldürülüyor. Ne Yemen ordusundan ne İran ordusundan, ne de bir başkasından ses çıkıyor. İşte bakın! 7 Ekim’de burnu yere sürtülen işgalci Yahudi çetesi, 100 binden fazla Müslümanı katletti, Gazze’yi harabeye çevirdi. Lübnan’ı yaktı yıktı. Yahudiler yanı başımızda, Suriye’nin askeri gücünü neredeyse yok etti, işgalini Şam’a kadar genişletti. Ne Suriye yönetimi ne de siz buna karşı bir şey yaptınız. Trump’ın iki dudağınızın arasına baktınız, Trump "ateşkes" dedi, sevindiniz, inandınız, tebrik ettiniz. Şimdi ise Gazze’yi tekrar cehenneme çevireceğini söyledi.

Bakın! Sözde ateşkes olmasına rağmen, haftalardır su ve elektriğin olmadığı, gıda ve ilaç girişine izin verilmeyen Gazze’de katliam tekrar başladı. Haçlı-Yahudi ittifakı kin kusarak, salyalar akıtarak Ramazan’ımızı hedef aldı. Kardeşlerimizin katlediliyor oruç ve cihad ayında yine zilleti yaşıyoruz! Hasbunallahu ve nimel vekil. Sayın Cumhurbaşkanı, biz size izzeti ve yiğitliği hatırlatıyoruz! Biz size nusret ve zaferin sahibini hatırlatıyoruz! Biz size Allah’ı ve ahiret gününü hatırlatıyoruz! Sizden bir beklentimiz, bir menfaatimiz yok! Allah’ın emri gereği, ümmetin selameti için sizi muhasebe ediyoruz, size nasihat ediyoruz!

Zira Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"Din nasihattir (samimiyettir)."Kime nasihattir diye sorulduğunda: "Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara."

Öyleyse bu sözümüze kulak verin! Allah’ın size sunduğu fırsatları heba etmeyin! Devlet başkanı ve başkomutan olarak ordunuzu derhal Kudüs’e doğru harekete geçirin! Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimizin üzerindeki zulmü kaldırın! İşgalci varlığın kökünü kazıyın, Aksa’yı esaretten kurtarın! Cevabı işittirmeden gösteren İslam halifelerini kendinize örnek alın. Netanyahu ve Trump’a bu dünyada cehennemi siz yaşatın. İşte o zaman Filistin’e gerçekten yardım etmiş olursunuz.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Son yüzyıldır İslam coğrafyasında yaşananlar ve özellikle 7 Ekim’den bugüne kadar Gazze’de gördüğümüz tablo, gayr-i İslami yönetim tecrübelerinin ümmetimizi ne hale getirdiğini açıkça göstermektedir. Artık uyanış ve diriliş vaktidir! İslam ümmeti artık kendi liderini çıkarmak, kendi devleti olan Raşidi Hilafet’i kurmak zorundadır! Zira, yüzyıl önce kalkanımızın kırılmasıyla başlayan sahipsizliğimizin son örneği olarak, Gazze’de yaşadığımız zillet ve aşağılanma duygusu, çok acı bir şekilde bize bu gerçeği haykırmaktadır. 

Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْۜ

"Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez." (Rad 11)


ÇANAKKALE ZAFERİNİN 110. YILI

Bugün 18 Mart, bugün Çanakkale Savaşı’nın 110. Yıldönümü… Ecdadımızın büyük bir iman ve cihat ruhu ile kazandığı destansı zaferin üzerinden tam 110 yıl geçti. Ramazan ayında, Gazze ve Filistin’in işgalci Yahudilerin katliamına uğradığı bir günde, Yemen’in kâfir Amerika tarafından bombalandığı bir zamanda Çanakkale’yi tekrar hatırlayalım. Hatırlayalım ki, NATO ile beraber ABD ve Batı’nın çıkarları için vekâlet savaşlarına koşarak giden, ama söz konusu Yahudilerle savaş olunca sudan bahanelere sığınan devletler, liderler ve komutanlara 250 bin şehidin kanının o topraklara niçin döküldüğünü öğretelim. Cihadın ve Allah yolunda şehadetin değerinin ne olduğunu hatırlatalım. Evet, Rabbimiz şöyle buyuruyor;   

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُون

“Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin! Bilakis onlar diridirler; fakat siz fark edemezsiniz.” (el-Bakara 154) 

Rabbimiz başta Çanakkale savaşında olmak üzere cihat meydanlarından Allah yolunca canını feda eden bütün şehitlerimize rahmet eylesin, onların ulaştığı şerefe bizleri de nail eylesin. 

Çanakkale Savaşı kimin savaşıydı önce onu hatırlayalım, resmi tarihin dediği gibi Anzaklar ile Türklerin savaşımıydı, yoksa Müslümanlar ile küffarın savaşımıydı? Çanakkale, Hilafet’in yıkılmasını isteyen küffar ile Hilafet’in merkezi İstanbul’u korumak isteyen Müslümanların savaşıydı. Çanakkale, İslam coğrafyasının servetlerini sömürerek bölüşmek için birlik olan küfür milleti ile İslam’ın kalesini yani Hilafet’i korumak için coğrafyanın her bir köşesinden cihada koşan ümmetin savaşıydı.

Bugün Çanakkale Savaşı neden sadece Türkiye ile anılıyor biliyor musunuz? Çünkü Çanakkale’de denize gömdüğümüz İngilizlere âşık olanlar bu savaşı ümmetin savaşı değil sadece Türklerin savaşı olarak gösterdiler. Hâlbuki Türkler gibi Kürtler de, Araplar da, Çerkezler de,  Yemenliler, Iraklılar, Şamlılar, Arnavutlar, Lazlar, Makedonyalılar ve daha niceleri bu ortak paye için kanlarını döktüler. En fazla asker Manisa, Bursa ve Balıkesir bölgesinden cepheye gönderildi eve ama Çanakkale’de; 6.000’den fazla Şamlı, 4.000 Halepli, 2.000 Beyrutlu, 3.000 Bağdatlı bunun yanı sıra Yemenli, Filistinli, Batumlu, Kırcaalili, Bosnalı, Makedonyalı binlerce yiğit vardı. İslam düşmanı İngiliz Churchill “Biz Çanakkale’de sadece Türklerle değil, Allah’ın dinini gaye edinmiş Müslümanlarla savaştık.” diyerek bu gerçeği ikrar etmiştir.

Peki ya küfür cephesinde kimler vardı biliyor musunuz? Evet, Çanakkale’de küfrün başı İngilizlerdi ama resmi tarih hep Anzakları öne çıkarmıştır. Fransızlar da İngilizlerin başyardımcısı konumundaydılar. Hatta Çanakkale’de Müslümanlara karşı savaşanların arasında Yahudiler de vardı. İngilizlerin yanında savaşa giren “Katırlı” diye bilinen 4.500 Yahudi Müslümanlara karşı savaşmıştır. 

Evet, Halife’nin bir emri ile İslam coğrafyasının her beldesinden cihad için Çanakkale'ye koşan Müslümanlar işte bu işgal güçlerine asla geçit vermemişlerdir. Çanakkale Savaşında Müslümanlar, din-i mübin-i İslâm ve Hilâfet için kanlarını döküp şehit olmuşlardır. Çünkü İslam Müslümanlar için ulvi bir dava, Hilâfet ise korundukları bir kalkan ve dayandıkları sağlam bir duvardır. Bugün Filistin ve Gazze işgal altındaysa, Yemen yanıyor, Suriye prangalara vuruluyorsa, Afrika yağmalanıyor ve Türkistan kan ağlıyorsa, bunun sebebi Hilafet’in yokluğudur. Hilafet’i var etmek için çalışmak ise bütün Müslümanların sorumluluğudur. Kim ne derse desin, Hilafet olmadığı için bugün İslam ümmeti paramparça, Hilafet olmadığı için bugün mübarek topraklarımız işgal altında, Hilafet olmadığı için servetlerimiz talan ediliyor, Hilafet olmadığı için iffet ve şerefimiz çiğneniyor. Hilafet olmadığı için suni sınırlar bizi ayırıyor, Hilafet olmadığı için ulus devletler bizi bölüyor. 

O halde yapay sınırları kaldıracak, ulus devletleri tek tek yıkacak, ümmetin birliğini sağlayacak, işgal altındaki beldelerden kâfirleri söküp atacak Hilafet’i ikame etmek için çalışalım zira bu Müslümanlar olarak hepimizin üzerine farzdır. 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

18 Mart 2025

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.