Haftalık Değerlendirme Toplantısı 20 Aralık 2022
Mahmut Kar, Türkiye’de demokratik seçimler nasıl ki halkın iradesini yansıtmıyorsa, yargı sistemi de hukukun üstünlüğü yansıtmamıştır. Yargı Türkiye’de hiçbir zaman adaleti sağlayamamıştır ve hiçbir zaman bağımsız da olamamıştır.
İMAMOĞLU KARARI VE VESAYET ALTINDAKİ YARGI
Bu hafta toplantımıza İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararı ile başlamak istiyorum. Malum 2023 seçimlerine az bir zaman kaldı. Her ne kadar seçim tarihi tam olarak belirlenmese de Türkiye artık seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Bu da demektir ki, siyasi hesapların, kirli pazarlıkların ve planlı dizaynların zamanı geldi artık. Demokratik seçimler öyle anlatıldığı gibi halkın iradesinin sandığa yansıması falan değil kesinlikle, bunu sizde biliyorsunuz, Özellikle Türkiye gibi ülkelerde demokratik seçimlerin galibini halk değil sömürgeci devletlerden güçlü olanlar belirler.
Türkiye’nin siyasi tarihi seçim dönemlerindeki kirli pazarlıklar, hesaplaşmalar ve entrikalar ile doludur. Darbeler ve vesayetçi güçlerin müdahaleleri ile doludur. Seçim dönemlerinde en sık başvurulan yöntemlerden biri gücü elinde bulunduranların rakiplerini tasfiye etmek için yargıyı silah olarak kullanmalarıdır. Yani Türkiye’de hukuk, bir anlamda güçlülerin rakiplerini baskı altına almak, tasfiye etmek için kullandıkları kullanışlı bir sopadır. Hani Türkiye siyasetinde her dönemin adamı olarak bilinen biri var, herkes tanır. Bir televizyon programında “hukuk siyasetin köpeğidir” diyerek yargının içine düştüğü rezil durumu gözler önüne sermişti.
Kıymetli Müslümanlar! Dolayısıyla Türkiye’de demokratik seçimler nasıl ki halkın iradesini yansıtmıyorsa, yargı sistemi de hukukun üstünlüğü yansıtmamıştır. Yargı Türkiye’de hiçbir zaman adaleti sağlayamamıştır ve hiçbir zaman bağımsız da olamamıştır. İster parlamenter sistem, isterse de başkanlık sisteminde olsun yargı siyasetin güdümünde olmaktan kurtulamadı bundan sonra da kurtulamaz. Çünkü bu sistemde yasa ve kanunlar iktidarların menfaatlerine göre işler. İşlerine nasıl geliyorsa öyle işletirler. Gerektiğinde kanun ne ise onu uygularlar gerektiğinde kanunu çiğnerler. Ekrem İmamoğlu davası ile Türkiye’de yargının siyasi vesayet altında olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Hakaret davasından yargılandı ceza aldı aynı zamanda da siyasi yasaklı hale geldi. Üstelik zamanında laik Kemalist yargı tarafından siyasi yasaklı hale getirilen ve mağdur olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidar olduğu bir dönemde…
Gerek davanın seyri gerek davaya bakan hakimlerin değiştirilmesi, bu kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğunu gösteriyor. Çünkü bugün artık yargı, Ak Parti ve cumhur ittifakının kontrolünde… Geçmişte de laik Kemalistlerin kontrolündeydi. Hatırlayın 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun 367 yorumu ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi bir yargıcın yorumunu esas alarak seçimlerin iptaline karar verdi. Bugünde benzer bir yasaklama iktidar tarafından yapılıyor. Yani eskiden de yargı siyasetin güdümündeydi şimdi de siyasetin güdümünde, değişen bir şey yok. Dolayısıyla İmamoğlu’na verilen siyasi yasak kararının arkasında iktidarın imzasının olduğu gözüküyor. Kararın amacı 2023 seçimleri öncesi 6’lı masayı dizayn etmek, masadaki ihtilafı iyice derinleştirmektir. Nitekim İyi Parti ile CHP arasında yaşanan adaylık kavgası bu karar ile birlikte aşılması iyice zorlaşan bir krize dönüştü. Öyle bir görüntü ortaya çıktı ki Akşener ve İmamoğlu karardan dolayı birbirlerine sarılarak sevinç pozu verdiler. Bir tek kutlama yapmadıkları kaldı. Hem İmamoğlu hem de Akşener yasak kararından doğacak mağduriyeti seçimleri kazanmanın bir yolu olarak gördüler. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken aynı şekilde siyasi yasaklı hale geldiğinde bu mağduriyeti siyaseten iktidara ulaşmak için kullanmıştı.
Peki onların bildiğini iktidar bilmiyor mu elbette biliyorlardı. Fakat bu karar ile iktidarın elde edeceği siyasi avantaj alacağı riskten çok daha büyük gözüküyor. Zira İmamoğlu bu karar ile hem adaylık şansını kaybetmiş oldu hem de belediye başkanlığını kaybetme riski ile karşı karşıya kaldı. Ayrıca bu karar hem altılı masanın hem de İmamoğlu’nun tepesinde bir sopa olarak asılı duracaktır. Dolayısıyla bu karar muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını bir an önce açıklamaları için 6’lı masaya bir baskıdır. Cumhur ittifakının istediği aday Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Hem Bahçeli’nin hem de Erdoğan’ın açıklamalarından bunu çıkarabiliriz. Eğer İmamoğlu her şeye rağmen aday gösterilirse karar kesinleşerek İmamoğlu’nun yetkilerinin elinden alınması kaçınılmaz olacaktır. Hülasa seçimler yaklaşırken siyasi partiler size değil, halka değil sömürgeci ülkelere hizmet için varını yoğunu ortaya koyacaklar. Yeter ki o koltuğa oturup efendilerine bir dönem daha hizmet etsinler. İstedikleri şey bu… Ne diyelim onların hizmet anlayışı böyle…
HİZB-UT TAHRİR DAVASINDA YARGITAY’IN BERAAT KARARI
Türkiye’deki yargı sisteminin bozukluğundan bahsetmişten Hizb-ut Tahrir yargılamalarındaki yeni bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Köklü Değişim Medya Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Uğurlu’nun evine 2009’da yerleştirilen silahlar nedeniyle yürütülen davada malum Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı vermişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi mahkemenin verdiği beraat kararına itiraz eden Cumhuriyet Savcısı’nın gerekçesini kabul etmedi ve berat kararını onadı. Bundan 13 sene önce ne olmuştu peki? Hizb-ut Tahrir’e çamur ve iftira atmak için Hizb-ut Tahrir üyelerine yönelik yürütülen hukuksuz yargılamalara gerekçe üretmek için dönemin emniyet güçleri Süleyman Uğurlu’nun evine gizlice girerek silah koydular. Sonra girdikleri o eve operasyon düzenleyerek silah bulduk diye yaygara kopardılar bu ahlaksız zalimler.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi yargılama başlattı ve tam 12,5 yıl ceza verdi Süleyman Uğurluya… Hem bu mahkemenin heyeti hem de eve girip silah koyan, ev araması yapan emniyet güçleri hakkında daha sonra FETÖ üyesi olmaktan yargılamalar yapıldı ve mahkûmiyet kararları verildi. 2017’de Yargıtay bu ceza kararını bozdu ve yapılan yeniden yargılamalar neticesinde bugün geldiğimiz noktada bu silah kumpası çöktü. Evet işte Yargıtay’ın bugün beraat yönünde onama kararı Hizb-ut Tahrir yargılamalarının tümüne emsal kabul edilmelidir. Çünkü Hizb-ut Tahrir yargılamalarının hiçbiri hukuki yargılamalar değildir. Hepsi siyasi yargılamalardır. Bu yargılamaların hukuk dışı olduğunu, verilen cezaların gerekçeden yoksun olduğunu, kararların siyasi kararlar olduğunu Anayasa Mahkemesi ortaya çıkarmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir dosyaları hakkında verdiği 9 ayrı hak ihlali kararı bu hukuksuzluğu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Yargıtay Hizb-ut Tahrir dosyaları ile ilgili esaslı genel bir içtihadi karar almalıdır. Çünkü bugün verdiği onama kararı ile Hizb-ut Tahrir’in silah ile işinin olmadığını olmayacağını itiraf etmiştir. O halde eski içtihat kararlarını değiştirmeli ve yargı zulmüne son vermelidir.
PEYGAMBERİMİZE YÖNELİK KÜSTAHÇA HAKARET
Geçtiğimiz günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Birgün Gazetesi yazarı Uğur Kutay’ın öğrencilerle ders işlerken, Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret ettiğini öğrendik malum. Birkaç öğrenci tarafından konu üniversite yönetimine aktarıldı ve bu hadsizi şikâyet ettiler öğrenci kardeşlerimiz. Öncelikle bu kardeşlerimizi tebrik etmek istiyorum. Zira meselenin kapatılması, sümen altı yapılması başka hadsizlere cesaret olabilirdi. Üniversite yönetimi Kutay’ın derslerini başka bir öğretim görevlisine devrettiklerini ve hakkında disiplin soruşturması başlattıklarını belirttiler. Bakınız; biz İslam’a İslam’ın kutsallarına, İslami değerlere, Peygamberimize yönelik bu tür hakaretlere daha önce de şahit olduk. Bu hadsizlere, bu küstahlara gereken cevap verilmediği için, bunlar hakkında devletin yetkili kurumları, ilgili mahkemeler gerekli süreçleri yürütmedikleri için, mesele sümen altı edildiği için her gün başka biri çıkıp İslam’ın değerlerine dil uzatıyor.
Bakınız İslam düşmanları bitmez kıymetli Müslümanlar! İslam’a düşmanlıklarını gizleyenler, kinlerinden parmaklarını dillerini ısıranlar var her gün tek tek ortaya çıkıyorlar, bunlar bitmez. Bunlar fırsat buldukça, gündem yakaladıkça bu küstahlıklarına devam edecekler, işte ortada ediyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Biri öğretim görevlisi çıkıp Rasülullah’a hakaret ediyor onu destekleyen laik Kemalist öğrenciler hocalarını savunuyorlar. Üniversite için Fakülte binası önünde basın açıklaması yapıyorlar. Kutay hakkında soruşturma başlatılmasının üniversitedeki özgür düşünceye aykırı olduğunu söylüyorlar. İşte bunları bu kadar cesaretlendiren şey bu tür küstahlıklara karşı gerekli tepkinin verilmemesidir. Ne yapılması gerekirdi; en üst perdeden bu hadsize karşı tepki verilmesi gerekirdi. İktidar cenahından bir açıklama var mı? Ömer Çelik’ten bir açıklama var mı? Yok değil mi? Ama mesele laik Kemalistlerin tepkisini yumuşatmak olsa hiç durmaz hemen ilk açıklamayı Ömer ÇELİK yapar. Hemen tüm kurumları harekete geçirirler, hemen Diyanet o hafta meseleyi Cuma hutbesinde gündeme getirir. İslam ve Müslümanları töhmet altında bırakacak, suçlu psikolojisinde savunma yapmaya başlarlar. Ama mesele üniversite de bir öğretim görevlisinin Allah Rasülüne hakareti olunca sessizler. Varsın onlar susmaya devam etsinler. Siyasi geleceklerini önceleyenler, Kemalistleri kızdırmak istemeyenler varsın sussun. Biz susmayacağız, İslam’ın değerlerini korumaya devam edeceğiz. Allah’a ve O’nun Rasülüne dil uzatanlara Müslümanlar had bildirmeyi bilirler.
“TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER” KAMPANYASI
Şimdi sizleri ve tüm Türkiye kamuoyunu yarın başlatacağımız yeni bir kampanyadan haberdar etmek istiyorum. Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz, siyasi bir parti olmamız gereği toplumsal sorunlara karşı duyarlılığımız ve sorumluluğumuz var. Bu sebeple “Toplumsal Çöküş Sorunlar ve Çözüm” başlıklı bir rapor hazırladık. Bu raporu yarın saat 14.00’te İstanbul ofisimizde yapacağımız bir basın toplantısı ile kamuoyuna tanıtacağız. Buradan gazeteciler, medya mensupları ve Müslümanları basın toplantımıza davet ediyorum.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
20 Aralık 2022
#Hizb'ut Tahrir Türkiye#Gündem Değerlendirmesi#Ekrem İmamoğlu'na ceza#Yargı Bağımsızlığı#Siyasi Yargı#Hizb'ut Tahrir'e Beraat#Peygamberimize Hakaret#Toplumsa Çöküş#Tehlikenin Farkında mısınız
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!