HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 20 Haziran 2023

Mahmut Kar "Suriye’de devrim için, halkı katil rejimden korumak için cihat ettiğini söyleyen HTŞ; gelinen noktada bugün katil rejime karşı halkı sindirmeye çalışıyor. Üstelik Allah’tan korkmadan, hiçbir mahremiyet gözetmeden, evlere çatılardan pencerelerden girerek bunu yapıyor."

 

ASGARİ ÜCRET 11402 TL OLARAK AÇIKLANDI

Bu hafta toplantımıza bugün açıklanan yeni asgari ücret ile başlamak istiyorum. Günlerdir yüzde kaç zam yapılacak, enflasyonun üstünde bir oran olacak mı, açıklanacak yeni rakam 500 doların üstüne çıkılacak mı diye bekleniyordu. Malum Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilki 13 Haziran ikincisi 19 Haziran’da 2 toplantı yapmıştı. Bu toplantılardan bir sonuç çıkmamıştı ve somut bir ramak üzerinde de uzlaşı sağlanmamıştı. Bugün üçüncü kez bir araya gelindi ve 1 Ocak 2024 tarihine kadar geçerli olacak asgari ücret %34 zam ile net 11402 TL oldu. Hükumet “çalışanı enflasyona ezdirmedik” sloganıyla bu rakamı kamuoyuna duyurdu.

Çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz diyorlar ama doğalgazın ücretsiz olması sebebiyle ancak %40’a düşürülen mayıs ayı yıllık enflasyon oranında bile zam yapamadılar. Kaldı ki bu oran TUİK’in belirlediği rakam. ENAG’a göre mayıs ayı yıllık ortalama enflasyon %109… Bu demek oluyor ki; asgari ücretin en az 17500 TL olması gerekiyordu. Zira pazar, market ve gerçek piyasada enflasyon TUİK’in açıkladığı oranların çok çok üstünde… Siz bir tarafınıza, işveren, diğer tarafınıza işçi temsilcilerini yanınıza da TUİK yöneticilerini alarak adeta tiyatro oynuyorsunuz. Bu tarafların hiçbiri asgari ücretle çalışmanın ne demek olduğunu bilmiyor, hiçbiri ayın sonunu getirememe kaygısı taşımıyor.  Eskiden göstermelik te olsa masayı terk eden, ikna için uğraşılan işçi temsilcileri olurdu. Masadaki görevlerini o kadar özümsemişler ki bugün artık rol yapma gereği bile duymuyorlar. Hayatın her geçen gün zorlaştığını, pahalılığın her geçen saat arttığını bildikleri halde umarız enflasyon çıkmaz da bu asgari ücret pul olup gitmez diyorlar. İnsanlar bugün marketten bir şey aldılar mı bunu kar sayıyorlar. Çünkü yarın fiyatların ne olacağı belli değil.

Bu sebeple biz diyoruz ki asgari ücrete enflasyon oranında zam yapıp göz boyayarak sorunu çözmüş olmuyorsunuz. İşçiyi, çalışanı enflasyona ezdirmedik diyerek algıları yönetiyorsunuz, sorunları çözmüyorsunuz, sadece ötelemiş oluyorsunuz.  Çünkü zaten sorun kapitalist sistemin bizatihi kendisidir. Bu sistemden kurtulup İslam İktisadına dönmediğiniz müddetçe bakanları da değiştirseniz politikaları da değiştirseniz değişen bir şey olmayacak.

Daha önce dövizi baskılamak için hem faize karşıyım dediniz hem de kur korumalı mevduat ile insanları faize teşvik ettiniz. Ne oldu? Zannettiniz ki dövizi baskılarsak TL’nin değerini koruruz. Türk lirasının döviz karşısında değerini bir nebze olsun korudunuz ama enflasyon karşısında para eridikçe eridi. Yeni bakan Mehmet Şimşek’in işbaşı yapması ile döviz tekrar yükseldi Türk lirası daha da fazla değer kaybetti. Şimdi muhtemelen faizler yükselecek; para üretime, ticarete, piyasaya değil bankalara akacak. Yine sermayedarlar, yine para babaları ve bankalar kazanacak.

Değişen bir şey olmayacak, çünkü fakirden alıp zengine veren, insana insan olarak bakmayan bu kapitalist nizam hala ayakta. Bu kan emici nizam yıkılmadıkça işçiler, emekçiler ezilmeye devam edecek. Peki çözüm ne? Çözüm İslam İktisat Nizamı... Daha önceki yıllarda da söyledik: “İslam iktisat nizamında asgari ücret diye bir şey yoktur.” İslam İktisat Nizamı serveti sadece zenginler arasında dolaşan bir meta olmaktan çıkarmıştır. İslam İktisat Nizam’ının odaklandığı nokta dağıtımdır. İslam iktisat nizamında faiz, borsa, tahvil, hisse senedi ve stokçuluk yoktur.  Kapitalist iktisat nizamı ise parayı buralarda tutarak adil dağıtımın yapılmasını engelliyor. Bu nizam sermaye sahiplerini kayırıyor. Çalışanları ise köleleştiriyor. Bu sistemin kölesi olmaya daha ne zamana kadar devam edeceksiniz. İslam İktisat Nizamı kapitalizme kölelikten kurtulmak isteyen herkes için doğru adrestir. Huzur ve refahın bolluk ve bereketin yegâne adresidir. O halde bu kan emici düzene, sömürgeci bu sisteme boyun eğmeyin, İslam iktisat Nizamını isteyin. Çözüm İslam’da deyin.

HTŞ’NİN İDLİB HALKINI SİNDİRME GAYRETLERİ

Toplantımıza Suriye’de özellikle de İdlib’de yaşanan gelişmeleri ele alarak devam etmek istiyorum. Bir taraftan normalleşme adımları atılırken diğer taraftan buna paralel olarak Heyet-i Tahrir Şam grubunun Müslüman halka yönelik baskı ve tutuklamalarını ne anlama geldiğini değerlendirmek istiyorum. HTŞ’nin İdlib’teki baskı ve tutuklamaları son zamanlarda iyice arttı ve zulüm ayyuka çıkmış oldu. Cevlani liderliğindeki HTŞ örgütü, içinde Hizb-ut Tahrir gençlerinin de olduğu bölge halkına karşı adeta terör estiriyor. Rejim ile normalleşmeye razı olmayan, rejime karşı cephelerin yeniden açılmasını talep eden kim varsa HTŞ tarafından baskı ve tutuklamalara maruz kalıyor. Suriye’de devrim için, halkı katil rejimden korumak için cihat ettiğini söyleyen HTŞ, gelinen noktada bugün katil rejime karşı halkı sindirmeye çalışıyor. Üstelik Allah’tan korkmadan, hiçbir mahremiyet gözetmeden, evlere çatılardan pencerelerden girerek bunu yapıyor. Kadın ve çocukları korkutma, hamile kadınların çocuklarını düşürme pahasına bunu yapıyor.

Şimdi sizlere hem yaşananlar hakkında bilgi vermek istiyorum hem de HTŞ’nin bu tutumunun arka planını değerlendirmek istiyorum. Aslında bu süreç 2019 yıllında Hizb-ut Tahrir üyesi iki Müslüman’ın İdlib’in Atme kasabasında HTŞ tarafından tutuklanmasıyla başlamıştı. Hizb-ut Tahrir o tarihlerde; “ABD'nin Siyasi Çözümüne HAYIR! Rejimin Devrilmesi ve Hilâfet'in İkamesine EVET!” isimli bir kampanya başlatmıştı. Küfrün başı Amerika’nın kirli planlarını ifşa eden bu çağrı HTŞ’yi rahatsız etmiş olacak ki, Hizb-ut Tahrir üyelerinin evlerine baskın yaparak onları tutukladı. Tutuklamaya karşı çıkan gençlerin aileleri birçok hakarete ve eziyete maruz kaldılar. Bu olaydan sonra HTŞ’nin silah zoruyla yaptığı zulümler bölgenin her tarafında yayılarak devam etti. Bu yılın mart ayında Suriye devriminin 12. Yıldönümü münasebetiyle Hizb-ut Tahrir’in yaptığı çalışımalar HTŞ’yi iyice rahatsız etti. Çünkü Hizb-ut Tahrir kampanyaya “İrademizi Geri Alacağız! - Devrimcilerin Talebi İslâm’ın Hâkimiyeti!” başlığını verdi. Ve bu kampanyaya İdlib’de 30’dan fazla bölgeden aşiretler, gruplar, aktivistler destek verdi.

HTŞ bu çalışmadan sonra pervasızlaşarak Hizb-ut Tahrir’e yönelik tutuklama furyası başlattı. 7 Mayıs sabahı içlerinde İdlib’de yaşayan aktivistler, grup liderleri ve Hizb-ut Tahrir Suriye Medya Bürosu başkan ve üyelerinin olduğu onlarca Müslüman şafak baskınlarıyla tutuklandılar. Bu Müslümanlar hala daha HTŞ tarafından zindanda tutulmaya devam ediyor. Burada önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. HTŞ'nin baskı ve tutuklamaları sadece Hizb-ut Tahrir üyeleri ile de sınırlı değil. Biraz önce de söylediğim gibi Suriye rejimi ile normalleşmeye karşı çıkan birçok grup farklı bahaneler ile aynı şekilde muamele görüyorlar. Bunların içinde bağımsız direniş grubu komutanları, aktivistler, alimler ve aşiret liderleri var. Hatta HTŞ içinden Müslümanlar da… Özellikle Hama, Guta ve Dera'dan İdlib'e göç etmek zorunda kalan aşiretler, tanınmış önemli kişiler normalleşmeye karşı çıktıkları için HTŞ'nin zulmüne uğruyor. HTŞ bu zulümleriyle grupları, öncüleri ve tüm halkı susturup devrimi yok etmeye çalışıyor. HTŞ bu yaptıkları ile Şam tiranına, katil Esad ile normalleşen Türkiye’ye, katil Rusya’ya, alçak İran’a hizmet ediyor. Ve dahi HTŞ bu yaptıkları ile Esad’ı Arap ligine alarak yeniden kucaklayan hain Arap rejimlerine, bu rejimlerin efendisi olan kafir Amerika’ya hizmet ediyor. Allah’ın kelimesi yücelsin diye kıyam eden, bu uğurda yüzbinlerce evladını feda eden Suriye halkına yönelik bu düşmanlık başka türlü izah edilemez.

Peki tüm bunlar ne için? HTŞ neyin karşılığında küfür güçleriyle aynı çizgide ilerliyor! Neyin karşılığında cürüm işlemede rejimin adımlarını takip ediyor? Neyin karşılığında yakın iş birliği içinde olduğu Türkiye’nin iki yüzlü kirli siyasetine aparat oluyor? Kirli para için mi? Yoksa İdlib’deki statükoyu koruyup belediye hizmetlerine devam edebilmek için mi? ABD’nin siyasi çözüm planı ve normalleşme sonrası Suriye’de basit görevleri üstlenebilmek için mi? Yoksa sadece bir süre daha yaşayabilmek için mi? Bu zalimlik ve ihaneti ne karşılığında yaparsanız yapın günün sonunda iki acı gerçekten biriyle yüzleşeceksiniz: Hizb-ut Tahrir Emirinin dediği gibi “Ya Şam tiranına boyun eğmek ya da ya da güç ve şiddet yoluyla rejimin kovuşturmasına maruz kalmak..." Türkiye devletinin HTŞ’yi İdlib’de koruyup kollamaya devam edeceği düşünülerek bunları yapıyorsanız çok yazık. Kafir Amerika’nın HTŞ’ye lütufta bulunacağı düşünülerek bu baskı ve tutuklamalar yapılıyorsa çok yazık. Daha öncekilerin akıbetinden hiç mi ibret alınmadı Allah aşkına… İyi bilinmelidir ki yaptıklarınızla Hizb-ut Tahrir’e hiçbir zarar veremezsiniz. Zira Hizb-ut Tahrir hem Baba ve oğul Esad rejimi karşısında hem de HTŞ’den çok daha büyük devletlerin karşısında hak sözü söylemiştir. Onların işkence ve zulümlerine Allah’ın izniyle göğüs germiş ve asla yolundan dönmemiştir. Bundan sonra da dönmeyecektir. Ta ki Raşidi Hilafet kurulup Biladüşşam yeniden İslam’ın kalbi oluncaya kadar.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

20 Haziran 2023

1 Yorum Yapılmış
  1. Avatar icon png

    Ömer söylemez

    21 Haziran 2023

    Allah sizlerden razı olsun

Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.