HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 21 Aralık 2021

Sayın Erdoğan! Eğer gerçekten şer’i nas doğrultusunda kararlı bir politika izleyecekseniz buyurun İslam’ın İktisat Siyaseti ortada. Dış ticaret, iç ticaret, tarım, sanayi, para politikaları vs. tüm bu konularda İslam İktisat Nizamını uygulayın.


İKTİDARIN DEĞİŞKEN VE BELİRSİZ EKONOMİ MODELİ
Malum Türkiye’nin ana gündem konusu ekonomi, dolar kurundaki sert düşüş, enflasyon ve faizler... Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz pazar günü İlim Yayma Cemiyetinin ödül töreninde konuştu ekonomik kriz ile ilgili önceki açıklamalarına benzer şeyler söyledi. Yine faiz ile mücadele etmeyi Müslümanlığın bir gereği olarak savundu ve nas vurgusu yaparak şöyle dedi: “Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim, hüküm bu.’’ Şaşırıyorsunuz değil mi, pazar günü İlim Yayma’nın ödül töreni nas neyi gerektiriyorsa onu yapacağım diyen kişi de Erdoğan, Hemen bir gün sora yani dün akşam kabine toplantısı sonrası, halka paranızı TL’ye yeçevirin bankalara faize yatırın diyen de Erdoğan... Ve bu konuşmaların her ikisini de alkışlayan kitleler kalabalıklar... 
Dünkü kaine toplantısında yaptığı açıklamaya geleceğiz kıymetli Müslümanlar, söyleyeceklerimizi söyleyeceğiz elbette... Ondan önce papzar günü yaptığı “nas” vurgusunu değerlendirmek istiyorum. Biz biliyrouz ki Erdoğan bu tür konuşmalarla hitap ettiği kitleyi domine ediyor, kandırıyor. Ancak yine çok iyi biliyoruz ki bu açıklamalar Cumhurbaşkanı’nın inandığı gönlünden geçen açıklamalar değil. Zira daha önce de söyledik yine hatırlatalım: “Evet Erdoğan doğru söylüyor, naslar yani şer’i hükümler faizi haram kılmıştır, yasaklamıştır.  Hatta öyle ki şer’i nas 4 ay önceki %19 olan faizi de şu anki %14 faizi de kabul etmiyor. Faizin %1’ini bile reddediyor. Çünkü İslam; kapitalist iktisadı, onun uzantısı olan liberal ekonomi politikalarını, dolara endeksli rezerv parayı esastan reddediyor. Üstelik bambaşka, köklü, kapsamlı bir ekonomik sistem sunuyor. 
Sayın Erdoğan! Eğer gerçekten şer’i nas doğrultusunda kararlı bir politika izleyecekseniz buyurun İslam’ın İktisat Siyaseti ortada... Dış ticaret, iç ticaret, tarım, sanayi, para politikaları vs. Tüm bu konularda İslam İktisat Nizamını uygulayın. Uygulamazsınız, çünkü samimi değilsiniz! Çünkü siz işinize geldiği gibi, ortamına göre konuşuyor, nabza göre şerbet veriyorsunuz. İlim Yayma’da faiz konusunda nasın gereklerini uygulayacağım dedikten bir gün sonra kabine toplantısında millete ne dediniz? Paranızı bankalara faize yatırın, döviz kuru faiz oranının üstünde artarsa farkını ben ödeyeceğim dediniz. Bu ne demek, Türk parası olarak bankalara para yatırın ve örtülü olarak artı faiz alın demek. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, nas nerede kaldı efendim, sizin Müslümanlığınız bu kadar mı?

Yıllardır Türkiye’deki döviz kurları bir avuç manipülatör zenginin elinde aşağı yukarı savrulup duruyor. Bu zenginler oranlar yüksek olduğunda faizden, düşük olduğunda ise dövizden kazanıyor. Her seferinde onlar kazanıyor, halkın cebindeki para erimeye devam ediyordu. Bakın bu söylediklerimi Cumhurbaşkanı Erdoğan’da söyledi, adeta itiraf etti. “Faiz, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapar hükmü öyle sıradan bir hüküm değil” dedi. Allah aşkına söyler misin Sayın Erdoğan, faizden kazanan bu zenginler kim, kim bu döviz baronları? Kur 8 lira seviyelerindeyken milyonlarca dolar stoklayıp, 18 lira olduğunda satan kısa sürede servetini neredeyse %130 artıranlar kimler? Siz ‘‘Türk ekonomisi serbest piyasa kurallarına uygun şekilde yoluna devam edecektir.’’ diyerek dalgalı kur sistemini savunduğunuzda o zenginler neredeydi? Bakın dün akşam, talebi faiz ve Türk Lirasına yönlendirince döviz düştü. Demek ki sorumlular dış güçler falan değilmiş, demek ki doların yükselmesini de düşmesini de isteyen sizden başkası değilmiş. Bu kur dalgalanmasında parasına para katanlar halk değil, elinde 200-300 doları olan vatandaş değil elbette. Kim peki bunlar? Onları siz bizden daha iyi tanıyorsunuz? 
Neresinden tutsanız elinizde kalan bir ekonomi politikasıyla karşı karşıyasınız. Zira bir kere dizginlerini kapitalistlere verdiniz mi hürriyete kavuşmanız oldukça zor. İşte bu kapitalistlerin Türkiye’deki uzantısısı TÜSİAD’dır. Geçtiğimiz günlerde kriz ortamından istifade ederek hükümeti uyaran bir bildiri yayınladılar. Faizin düşürülmesinin bugünkü piyasa şartlarında yanlış bir karar olduğunu, halkın alım gücünün düştüğünü, işletmelerin fiyat belirleyemediğini söyleyerek yeni ekonomi modelini eleştirdiler. Cumhurbaşkanı TÜSİAD’ın bu açıklamasına karşılık verdi? Ne dedi? “Ey TÜSİAD ve yavruları size sesleniyorum; sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam, büyüme. Siz bunda ne yapıyorsunuz önce onu ortaya koyun.” “Kalkıp da hükümete saldırmanın değişik yollarını, versiyonlarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz.” dedi ve sonrada şunları ekledi: “Sizin derdiniz başka ama bizim derdimiz bambaşka.’’ Peki sonra ne oldu, Erdoğan, her biri bir banka sahibi olan TÜİAD üyelerinin dediğini yaptı. Millete paraları faize yatırın dedi, örtülü faiz artırımı yaptı. Biz de TÜSİAD’ın ceddinin cibilliyetinin ne olduğunu biliyoruz Sayın Erdoğan! Onların İslam’a ve Müslümanlara duyduğu kini biliyoruz. Bunların sömüren, ucuz işçilikten milyarlarca para kazanan vampirler olduğunu biliyoruz. Bizim düşündüğümüz, uygulanmasını istediğimiz İktisat modelinde TÜSİAD gibi sömürücü vampirlere hayat yok. Ama sizin TÜSİAD ile öyle bir bağınız var ki o bağdan kurtulamıyorusnuz. Bu sebeple sizin TÜİAD ile kavganız gerçek değil. Onlar kendi âli-menfaatleri için, sermayelerini büyütmek için her gelen hükümet ile sık-gevşet politikası izliyorlarlar. Dolayısıyla Sayın Erdoğan! Siz uyguladığınız kapitalist iktisadın her modelinde onlarla aynı gemide olmak zorundasınız. Çünkü siz üretimi, ihracatı ve istihdamı TÜSİAD’da tekelleştirdiniz. Üretimi ve ihracatı artırmak istediğinizde TÜSİAD’ın yüzüne bakıyorsunuz. 
Sayın Erdoğan! Siz kendinizi TÜSİAD’a mahkum etmişsiniz, siz TÜSİAD üyelerine babayiğit ünvanı vermişsiniz. Boşuna üst perdeden konuşmayın! TÜSİAD’a ayar verdim diyerek halkı, vatandaşları kandırmayın. Lafla peynir gemisi yürümez, bu gemi batacak, bu gemi delinmiş, yapa yaparak limana varılmaz, bu gemi ile ekonomik krizden çıkılmaz. Gelin bedeli çok daha ağır olmadan bu Kapitalist iktisadi sistemden ve ne üdüğü belli olmayan ekonomi modellerinden vazgeçin. Gelin bizi dinleyin, bize kulak verim, bizim çözüm önerilerimizi inceleyin, bizim ekonomi modelimizi uygulamaya koyun. Daha önce bir çok kez çözüm önerilerimizi anlattık, çağrı yaptık. Çok yakında “10 Madde’de Ekonomik Krize İslami Çözümler” başlıklı çalışmamızı kamuoyu ve sizlerle paylaşacağız. Umulur ki bir an önce yanlıştan vazgeçer ve doğruya gelirsiniz. 


2022 YILI İÇİN ASGARİ ÜCRET BELİRLENDİ 
Yaklaşık 18 Milyon kişiyi ilgilendiren, toplumun büyük bir kesiminin merakla beklediği asgari ücret, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından geçen hafta açıklandı malum. Buna göre Asgari ücrete yüzde 50.54 oranında zam yapıldı. Bu zamla birlikte, 2022 yılı için asgari ücret 4.253 TL oldu. Asgari ücrete uygulanan %50’nin üzerindeki bu zam, halkın sofrasına nasıl gelecek, enflasyon karşısındaki gerçek değeri ne olacak? Serbest piyasa ve dalgalı kur politikasının hakim olduğu ülkemizde bu asgari ücretin, temel ihtiyaçları karşılama oranı nedir? Bunlar medyada çok konuşuldu. Bizde somut verilerle ifade etmeye çalışacağız.
Türk lirasının dolar karşısında özellikle son 2 ayda yaşadığı değer kaybı birçok üründe fahiş fiyat artışlarını beraberinde getirdi.  Akaryakıttan doğalgaza, ekmekten yağ ve şekere kadar birçok temel ihtiyaç ürününe 2 katına varan zam yapıldı. Tüketici fiyat endeksi yılbaşından bu yana %58 arttı. TUİK enflasyonu %22 olarak açıklasa da gerçek enflasyonun %70’lerde olduğu bir piyasada yaşıyoruz. Geçen yıl 1,5 TL ye yediğimiz ekmek bugün 2,5-3 TL. 2021 yılında verilen asgari ücretle ortalama 1800 ekmek alınabiliyorken bugün %50 zamlı asgari ücretle sadece 1400 ekmek alınabiliyor. Geçen yıl çocuğuna 5 TL ye süt alabilen bir anne, bugün aynı süte 14 TL ödüyor. Geçen yıl 75 kuruşa alınabilen bir yumurta, bugün 1.5 TL ödenerek alınabiliyor. En temel ihtiyaç olan şeker ve yağ fiyatları geçen yıla nazaran 2 katından daha fazla artmış durumda… Ocak 2021 de motorin ve benzin litre fiyatı 6.5 TL civarlarında iken bugün 11 TL’nin üzerinde… Hani dolar kuru yükselince bu zamlar yapıldı ya, şimdi kur düşünce aynı oranda geri alınacak mı? Hayır zamlar kalıcı olacak. 
Asgari ücrete yapılan bu zam oranı, halkın maruz kaldığı gerçek enflasyon farkını dahi kapatacak düzeyde değildir. TÜRKİŞ ve ilgili bir çok kurumun paylaştığı veriler bu hakikati ortaya koymaktadır. Türkiye’de hali hazırda çeşitli hesaplamalara göre 15 ila 20 milyon arasında yoksul bulunuyor. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2021 Kasım ayı verilerine göre 10 bin 395 lira. Şimdi iktidara ve kapitalist sermayedarlara buradan sesleniyorum: Büyük bir lütuf gibi sunarak 4253 TL asgari ücreti verdiğiniz bu insanlar herkesçe kabul gören verilere göre şu anda yoksul durumdalar. Türkiye’de uygulanan asgari ücretin, halkımızın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak düzeyde olduğu bir gerçek. Dolayısıyla aslında bu asgari ücret, yöneticiler ve aç gözlü kapitalistlerin ölmeyecek kadar hayatlarını  sürdürebilmeleri için halka reva gördüğü sefalet ücretidir. Sömürgeci Batı bugün elinde tuttuğu servetini Afrika’dan getirip ölmeyecek kadar yemek vererek çalıştırdığı kölelere borçludur. Aynı kölelik bugünde devam ediyor kıymetli Müslümanlar. Tek fark köleliğin modernleşmiş olması, kapitalizmin İslam beldelerine de sirayet etmesidir. Çünkü kapitalist sistem sömürgecilik yapmadan, zalimlik etmeden ayakta kalamaz. 
Bunun için diyoruz ki; halkı köleliğe mahkum eden bu kapitalist sistem sorgulanmalıdır. Dahası servetleri bir avuç zenginin elinde dolaştıran bu kapitalist sistem acilen son bulmalıdır. Acilen İslam’ın iktisat nizamına geçilmedir. İslam İktisat Sistemi’nde asgari ücret uygulaması yoktur. Ücretler işçi ve işveren arasında yapılan işin ve sağlanan faydanın niteliğine göre belirlenir. İslam’ın iktisat nizamında sömürü ve zulüm yoktur. Adil paylaşım vardır, kalkınma vardır, insanca yaşam vardır. Bugün yöneticiler, gerçekten batılı kapitalist sistemden kurtulmak, kalkınmanın öncüsü olmak istiyrolarsa İslam İktisat Nizamı’na geçmelidirler. Ancak öncesinde İslam İktisadını uygulamaya koyacak Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmalıdırlar. Öyleyse yapılması gereken şey, genelde dünyayı özelde ise yaşadığımız toprakları kapitalizmin pençesinden kurtarıp, istikrarı, adaleti ve güveni tesis edecek İslâm’ın yönetim şekli olan Râşidî Hilâfet Devleti’ni kurmak için hep birlikte çalışmaktır.


HİZB-UT TAHRİR’E KURULAN BİR KUMPAS DAHA ÇÖKTÜ 
Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Türkiye’de devam eden Hizb-ut Tahrir yargılamaları ile ilgili çok önemli bir gelişme oldu. 2009 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Süleyman Uğurlu ve arkadaşları hakkında bir yargılama yapmış ve kardeşlerimizi ağır cezalara mahkum etmişti. 2017 yılında Yargıtay’ın bozduğu bu dosyada Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılama yaptı ve geçen hafta berat kararı verdi. Bu dosyanın bizim lehimize olan önemli bir yönü ise FETÖ diye isimlendirilen emniyet ve yargı işbirliğinde Hizb-ut Tahrir’e yönelik kurulan kumpasın çökmüş olmasıdır. Çünkü hukuk tanımaz bu FETÖ mensupları Hizb-ut Tahrir’i karalamak ve yargılamalarda aleyhte delil oluşturmak için Süleyman UĞURLU’nun evine silah koymuşlardı. Sonra da gözaltı gerekçesiyle ev araması yapıp kendi koydukları silahları “Hizb-ut Tahrir’in silahlarını bulduk” diyerek medyaya servis etmişlerdi. Fezlekeye koyup yargılamada delil olması için çalışmışlardı. 
İşte bu yargılamada sona gelindi ve Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Hizb-ut Tahrir’e yönelik bu kumpasın çöktüğünü ilan etti. Zira bu yargılamada tüm sanıklar hakkında berat kararı verildi. Yani bu şu demek; evde bulunan silah ve malzemeler Süleyman UĞURLU’ya ait değil. Bunları o eve koyanlar FETÖ mensubu emniyetçiler, bu yargılamayı yapanlar ise daha sonra FETÖ gerekçesiyle yargılanıp ya ceza alan, ya görevden uzaklaştırılan ya da firarı olan yargıçlardır. Ancak burada çok önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum. Hizb-ut Tahrir’e kurulan bu silah kumpası 2009’dan bugüne bir çok başka mahkeme tarafından kardeşlerimizin cezalandırılması için aleyhte delil olarak kullanıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü daha sonra hazırladığı bilgi notlarında Hizb-ut Tahrir’i silahlı örgüt gibi göstermek için bu silah kumpasını delil olarak kullandı. 
Bursa 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2009 yılında yargılaması başlatılan ve 2013’te kararı verilen bir dosyada bu silah kumpasına atıf yapılarak onlarca kişi hakkında yüzlerce yıl ceza kararı verildi. Erzurum 4. Ağır ceza mahkemesi 2013 yılında 9 kişi hakkında yaptığı bir yargılamada doğrudan bu silah kumpasını dayanak gösterip ceza kararı verdi. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına rağmen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yılmaz ÇELİK hakkında yaptığı yeniden yargılamada ceza kararı verdi ve buna FETÖ mensubu polislerin eve koydukları silahları dayanak gösterdi. Hakeza benimde içinde bulunduğum İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemsinin yürüttüğü yargılama dosyasına Emniyet Müdürlüğü bilgi notu gönderdi, bu bilgi notunda mahkemede aleyhimizde delil olsun diye işte yine eve konulan o silahlardan bahsedildi. Mahkeme ise bu bilgi notunu verdiği ceza kararına dayanak yaptı. 

Daha burada saymadığım birçok dosyada emniyet ve mahkemeler Hizb-ut Tahrir mensuplarına ceza vermek için bu silah kumpasını aleyhte kullandılar. Şimdi her şey açığa çıktı, Hizb-ut Tahrir’e kurulan silah kumpası çöktü, kirli bir tuzak olduğu, gerçek olmadığı ortaya çıktı. Ne olacak peki, Müslümanlara yaşatılan bu haksızlık ve hukuksuzluk telafi edilecek mi? Özür dilenecek mi? Hiçbir suçları olmadığı halde cezaevlerine mahkum edilen Müslümanların hakları iade edilecek mi? Göreceğiz... Kıymetli Müslümanlar, Hizb-ut Tahrir yargılamalarının Türkiye’deki tarihi seyri hukuk skandalları ile doludur. Terörle Mücadele Kanunu’nda açık bir şekilde terör örgütü tanımı yapılmış olmasına rağmen, Hizb-ut Tahrir cebir ve şiddeti metot olarak benimsememiş, neşriyatlarında ve basın açıklamalarında bunu reddetmiş, 68 yıllık geçmişinde de hiçbir şiddet eylemine karışmamış olmasına rağmen hukuk dışı içtihatlar yolu ile üyeleri ağır cezalara mahkûm edilmiştir.
Hizb-ut Tahrir; fikir, metod ve üslupları ile tüm dünyada bilinip tanınmaktadır. Hizb-ut Tahrir’i tanıyan herkes hedefinin Raşidi Hilafet Devleti olduğunu, bu devlete fikri ve siyasi çalışmalar yaparak ulaşmak istediğini bilir. Onu tanımayanlar ise basit bir araştırma ile bu bilgiye ulaşabilirler. Ancak artniyetli olanlar işte 2009 yılındaki silah kumpası gibi kirli planlar kurma peşine düşerler.Anayasa Mahkemesi’nin Hizb-ut Tahrir hakkında verdiği 9 ayrı hak ihlali kararı bulunmasına rağmen halen daha emniyet güçleri sahte Telegram hesapları üzerinden komik bilgi notları hazırlıyorlar. Allah’ın izniyle hiçbirisi tutmayacak, çünkü güneş balçıkla sıvanmaz.
الْمَاكِر۪ينَ خَيْرُ وَاللّٰهُ اللّٰهُۜ وَيَمْكُرُ وَيَمْكُرُونَ 
“Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” [Enfal 30]


Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
21 ARALIK 2021  
 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.