HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 21 Kasım 2023

"Mescid-i Aksa Yahudi postallarıyla kirletilirken, Müslüman kanı oluk oluk akıtılırken, yerinizde çakılıp kaldığınız için sizi gece gündüz Allah’a şikayet eden Filistinli Müslümanlara borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz Sayın Erdoğan?!"

57 LİDER BİR HALİFE ETMİYOR!

Haftalardır bu kürsüden Filistin dışında başka bir şeyi neredeyse konuşmuyoruz. İslam beldelerinin yöneticilerine sesleniyoruz. Gazze’deki soykırım ve katliamların durdurulması için çağrılar yapıyoruz. Geçen hafta Riyad’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aldığı kararları konuşmuştuk. Katliamların 36. gününde toplanabilen teşkilatın içi boş 31 maddelik sonuç bildirgesinden bahsetmiştik. Kendilerinin aldıkları ve BM Güvenlik Konseyi’nden talep ettikleri kınama kararları dışında bu toplantının hiçbir işe yaramadığını söylemiştik. Söylediğimiz gibi de oldu toplandılar, kınadılar, yalvardılar ve dağıldılar. Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılması ve insani yardımın ulaştırılmasını bile sağlayamadılar. Hülasa “Gazze’de zulüm bitmiyor, 57 lider bir Halife etmiyor” diyebiliriz. 

Öyle de dedik, geçen hafta Cuma günü 5 ayrı yerde, Diyarbakır, Mersin, İzmir ve İstanbul’da iki yerde Silivri ve Fatih’te basın açıklamaları ve protesto gösterileri düzenledik. Basın açıklamalarımızda bu yöneticilere seslendik ve güce karşı güç ile karşı konulacağını, işgalci Yahudilerin ancak güçten anlayacağını hatırlattık. Bunu yapmaya iradeleri yoksa en azından “İsrail” ile tüm diplomatik, askeri ve ticari ilişkilerin kesilmesi gerektiğini söyledik. Ancak maalesef yüzünü ABD ve Batıya dönmüş bu ülkelerin liderleri Gazze için kılını kıpırdatmış değiller. Hala diplomasi mekiği dokumaya devam ediyorlar ve bu şekilde Gazze’nin tamamen ölmesini bekliyorlar.

Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz bu sürecin en başından beri yani 7 Ekim tarihinden bugüne meydanları hiç boş bırakmadık. Sadece Kasım ayı içerisinde 18 yerde Basın açıklaması, yürüyüş ve protesto etkinliği gerçekleştirdik. “İsrail” Sorunu ve Filistin’in Kurtuluşu için 10 Maddeden oluşan çözüm önerilerimizi kamuoyu ile paylaştık. Konferanslar ve STK toplantıları tertip ediyoruz. Bu etkinliklerimize iştirak eden Müslümanlardan Allah razı olsun, Rabbimiz bu çalışmalarımızı hayırlara vesile kılsın.

ERDOĞAN’IN ALMANYA ZİYARETİ VE HAKAN FİDAN’IN GAZZE AÇIKLAMALARI

Toplantımıza Erdoğan’ın Almanya ziyareti ve Hakan Fidan’ın Gazze konusundaki açıklamaları ile devam etmek istiyorum. Katil ve gasıp Yahudi varlığının Gazze’de işlediği katliam hız kesmeden devam ediyor. Bugün 45. Gün. Gazze’deki kardeşlerimiz dünyanın gözü önünde soykırıma terk edilmiş durumdalar. Abluka iyice derinleştiği için 13 bini geçen şehit sayısı artık sayılamıyor.  Tüm Gazzeliler’in dilleri önce “hasbunallahi ve ni’mel vekil” diyor. Sonra da kendilerini sahipsiz bırakan herkesi Allah’a şikâyet ediyorlar. Özellikle de ihanet içindeki Arap rejimlerini ve İslam beldelerinin yöneticilerini… Görünen o ki, işgalciye karşı topraklarını savunmanın yanında ümmetin ve Aksa’nın onuru için savaşan Filistinli mücahitlerin de Allah’tan başka yardımcısı yok. Onlar, salih insanlardan dua etmelerini ve Filistin davasını gündemden düşürmemelerini istiyorlar. Terör varlığının korkak ordusu ise tankların içinde hezimeti yaşadığı için ibadethaneleri vurarak, hastaneleri kuşatarak, zafer görüntüsü vermeye çalışıyor. Hasta ve yaralı insanları hedef alarak alçaklıkta sınır tanımıyorlar.

Gazze içinde bunlar yaşanırken, diğer taraftan çatışmanın yayılmaması, sömürgeci kâfirlerin başının daha fazla ağrımaması için bölgesel ve küresel çapta siyasi çalışmalar yürütülüyor. Özellikle Türkiye bir an önce ateşkesin sağlanması için diplomatik girişimlerde bulunuyor malumunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce Almanya’ya yaptığı ziyarette yine bu konuyu gündeme getirdi. Türkiye’nin “İsrail”e borcu olmadığı için Gazze konusunda rahat konuşabildiklerini söyledi. Almanya başbakanı Olaf Sholz  ile yaptığı ortak basın toplantısında bol bol hamaset yaptı Sayın Cumhurbaşkanı. “Çocuklar öldürülüyor, hastaneler vuruluyor, Buna karşı hiç sesimizi çıkarmayacak mıyız? Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz.” Dedi.

Allah aşkına Sayın Erdoğan! Gazze için sadece konuşarak katliama karşı durduğunuzu ve böylece tarihe not düştüğünüz mü iddia ediyorsunuz? Bu söylediğinize kendiniz inanıyor musunuz? “İsrail’e” borcumuz yok diyorsunuz. Şayet bununla mirasını istismar ettiğiniz Osmanlı Hilafet devletini kastediyorsanız doğru. Evet, ecdadın zulüm namına kimseye borcu olmadı. Eğer kendiniz kastediyorsanız, o halde neden hala Türkiye’den “İsrail’e” malzeme taşıyan ticari gemileri durdurmuyorsunuz? Neden işgalci katil Yahudilere petrol, akaryakıt, su, gıda ve çelik gibi hayati destek sağlayan ürünleri engellemiyorsunuz? Borcunuz yoksa bu yardım niçin hala devam ediyor? Sahi borç demişken ümmete olan borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz Sayın Erdoğan! Size yetki vererek “İsrail’e” karşı somut adım atmanızı, ordularınızı harekete geçirmenizi isteyen Müslüman halkınıza borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz? Ya Rabbinize olan borcunuz! Dinini ikame etmek ve Müslümanlara yardım etmek hususunda sizi sorumlu tutan Allah’a nasıl hesap vereceksiniz?

O Allah ki Kerim Kitabında şöyle buyuruyor:

وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ

“Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse yardım etmek üzerinize borçtur.” (Enfal 72)

Mescid-i Aksa Yahudi postallarıyla kirletilirken, Kabe’den daha kutsal olan Müslüman kanı oluk oluk akıtılırken, yerinizde çakılıp kaldığınız için sizi gece gündüz Allah’a şikayet eden Filistinli Müslümanlara borcunuzu nasıl ödeyeceksiniz Sayın Erdoğan?! Bu büyük vebale rağmen nasıl bu kadar rahat konuşabiliyorsunuz Sayın Erdoğan?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suya yazı yazmaktan başka anlam ifade etmeyen açıklamalarından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın El Cezire kanalına verdiği röportaja geçmek istiyorum. Sayın Hakan Fidan, Türkiye’nin son Gazze olayları ve Filistin meselesindeki duruşuyla ilgili bir dizi açıklamalarda bulundu.

7 Ekim'den önce bölgede bir normalleşme havası olduğunu ve Türkiye'nin de bölgedeki normalleşme havasına katkıvermek üzere bir politika benimsediğinden bahsetti Fidan. Ama 7 Ekim'den sonra esas itibarıyla Filistin davasında değişen bir şey olmadığını söyledi.

Türkiye'nin, “İsrail” büyükelçisini çekme konusunda neden geç hareket ettiği" sorusuna ise tek başımıza kararlar alıp uygulamaktansa, diğer kardeş ülkelerle beraber hareket etmenin daha etkili olacağını düşündükleri cevabını verdi. Halkı Müslüman olan ülkelerle birlikte diplomasi yolunu seçtiklerini ifade etti. Devamında da İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde alınan kararları hatırlatarak, sivillere karşı şiddeti tasvip etmediklerini Hamas sivilleri öldürüyorsa, “İsraillileri” kınadıkları gibi onları da kınadıklarını söyledi.

Fidan ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile görüşmesini de anlattı. Blinken’a“İsrailliler” öldürüldüğü zaman verilen tepkilerin Filistinliler öldürüldüğünde verilmediğini ve bu çifte standardın dünyadaki sistemin iflas ettiğini gösterdiğini söylemiş sayın Fidan.

Fidan’ın röportajın son kısmında yaptığı yorum ise Türkiye’nin Filistin meselesi nezdinde ümmetin meselelerine bakışını yansıtması açısından son derece önemli. Zira kendisi en büyük krizin başta ABD olmak üzere Batı dünyasının Gazze’deki zulme sessiz kalmaları olduğunu bunun büyük bir kırılmaya yol açtığını ve bu kırılmanın ciddi fay hatları ortaya çıkaracağını söyledi.

Hakan Fidan’ın sözlerini bir bütünde değerlendirdiğimizde Türkiye’nin kendine ait bir dış politikası, bir Filistin politikası olmadığı açıkşekilde görülüyor. “Büyük ve güçlü Türkiye”, “mazlumların hamisi Türkiye” ve “Türkiye Yüzyılı Vizyonu” gibi söylemlerin pratikte hiçbir karşılığı yok. Yapılan çalışmalar tamamen Amerika’nın çizdiği sınırlara hapsedilmiş. Uluslararası kanunların dışına çıkabilen tek bir siyasi adım atılamıyor.

Zira Yahudi varlığının 75 yıldır sürdürdüğü işgal, zulüm ve cinayetlerinden vazgeçmeyeceği bilindiği halde Türkiye-“İsrail” normalleşmesi başka türlü açıklanamaz?“İsrail” sorununun sadece askeri kuvvetle çözüleceği İslami ve siyasi bir gerçeklik iken “İsrail’e” karşı hiçbir kural ve kanun işletilmezken Türkiye’nin diplomaside ısrar etmesi acz ve zilletin ifadesidir. Batıya ram olunduğunun resmidir. Hem Hamas’ın mücahitler grubu olduğunu açıklayıp hemde İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde Filistin halkının tek temsilcisinin Yahudi kuklası Abbas hükümeti olduğunu kararını çıkartmak ise ikiyüzlülüğün ve ihanetin resmidir. Fakat aldatmanın her türlüsünün mübah görüldüğü kapitalist siyaset anlayışında buna diploması deniyor. Ve o diplomasi elbette Yahudilere karşı Filistin halkına bugüne kadar bir fayda sağlamadığı gibi bundan sonrada sağlamayacaktır.

Zaten iktidarın Filistin gibi Mescidi Aksa gibi İslam ümmetinin kurtuluşu gibi bir derdi olmadığı açık. Hatta söylenen sözler geliştirilen politikalar ümmetin kurtulmaması üzerine kurgulanmış. Baksanıza Hakan Fidan bölgedeki fay hatlarının kırılmasına karşı Amerika’ya uyarı yapıyor.

Sayın Fidan, bu sözlerinizle neyi kast ettiğinizi açıklayında, Müslümanlar ne için kaygılandığınızı bilsin! Bu fay hatlarını kim döşedi? Kırılırsa kimin altında kalacağını açıkça söyleyin! Bu fay hatlarının Sykes Picot anlaşması ile başlayıp Hilafetin yıkılması ve ümmetin parçalanmasıyla devam eden Yahudi varlığının kurulmasıyla da son bulan bugünkü mevcut küresel sistem olduğunu açıklayın. “İsrail” yenilirse, ümmet uyanıp ayağa kalkarsa, hain rejimleri tepesinden atacağını, Müslüman ordular harekete geçerse “İsrail’in” yok olacağını sonra sıranın asıl failler olan sömürgeci kafirlere geleceğini açıklayın! Bunun için ateşkes dediğinizi, bunun için “İsrail’in” bir an önce hedefine ulaşmasını beklediğinizi, bunun için Filistin’i yok olmaya sürükleyen iki devletli çözüm denilen Amerika’nın habis planını dillendirerek Müslümanları aldattığınızı dürüstçe açıklayın.

Zira biz biliyoruz ki Allah’ın hükmünün dışında bir çözüm yoktur. Raşidi hilafetin kurulması dışında kurtuluş yoktur. Artık bu gerçeği ümmetle birlikte batılı halklar bile dillendiriyor. Aksa Tufanı onları uyandırdı. İlk defa özgür olduklarını hissettiklerini ve İslam’ın hayata hakim olmasını sabırsızlıkla beklediklerini söylüyorlar. Peki siz ne zaman özgür olacaksınız ey yöneticiler? Siz ne zaman zincirlerinizi kıracaksınız? Zira vakit daraldıkça daralıyor!

YENİ ANAYASA VE 50+1 TARTIŞMASI

Haftalardır tüm dünya Gazze’de yaşananlar ile yatıp kalkarken, Türkiye iç siyasetinde alışık olduğumuz gelişmeler tekrar yaşanıyor. Yakın siyasi tarihte şahit olduğumuz hadiseler yine tekrar ediyor. Partilerinden istifa eden vekiller teşvik karşılığında başka partilere katılıyor. Parti Başkanının mal varlığının araştırılmasını talep eden vekiller hemen ihraç talebi ile disipline sevk ediliyor. Meclis bildik tartışmalar ve kavgalar ile rutin çalışmalarını devam ettiriyor. Gazze TBMM’nin hiç gündeminde bile değil. Sanki 45 günde 15000’e yakın kişi katledilmemiş, sanki dünyanın gözü önünde yaşanan bu katliam gerçek değilmiş gibi davranıyor meclis. Bambaşka bir gündemi var. Değişe değişe yamalı bohçaya dönen Anayasa’nın yenilenmesi de gündemde…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Almaya ziyareti dönüşünde gazetecilere verdiği demeçte mevcut anayasanın satır aralarında darbeci zihniyetin ruhunun dolaştığını ve bunun kendilerini çok rahatsız ettiğini söyledi. 1980’li yıllardan buyana yapılan değişikliklerin anayasanın metinsel bütünlüğünü yok ettiğini söyleyen Erdoğan, yeni, sivil, kapsayıcı ve çağın gerekliliklerine tam uyumlu bir anayasayı Türkiye’ye kazandırmak istediklerini bunun en önemli hedeflerinden biri olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamaları gündemi meşgul etmekten başka bir işe yaramıyor. Zira bu Cumhurbaşkanı’nın yeni anayasa ile ilgili yaptığı ilk açıklama değil. Bugüne kadar onlarca kez bu konuyu gündeme getirdi, gündemi kısır tartışmalar ile meşgul etti sonra unutuldu gitti. Daha Ekim ayının başında bu konuyu gündeme yeni getirmişti. O gün bu kürsüden söylemiştik bugün yine tekrar ediyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı yeni anayasanın eskisinden farkı ne olacak? Eskisi çağın gereklerine uyumlu değil diyorsunuz ya yenisi çağın gereklerine uyumlu mu olacak? Eskisini askerler yapınca kötü yenisini siviller yapınca iyi mi olmuş olacak?  Sormak lazım, 21 yıllık iktidarınız boyunca ekonomide, siyasette, hukuk ve adalette, eğitim ve toplumsal hayatta düzeltemediğiniz şeyleri bu sivil anayasa ile mi düzelteceksiniz. Adına sivil anayasa dediğiniz şeye bütün bu sorunları düzeltecek yeni ne ekleyeceksiniz, ne koyacaksınız? Sizin derdiniz halkınızın maslahatına olacak bir anayasa yapmak falan değil siz iktidarınızı korumak ve koltuğu bırakmamak için formüller arıyorsunuz.

Bunu da Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi için gerekli olan 50+1 şartının değişmesi gerektiğini söyleyerek Dışa vurdunuz. Hâlbuki bu şartı daha 2014 yılında yapılan Anayasa değişikliğinde siz koymuştunuz, 2017 başkanlık referandumunda siz kalıcı olmasını sağlamıştınız. MHP ile kurduğunuz ittifak bu şartı kabul etmeye sizi mecbur etmişti unuttunuz mu? Şimdi 50+1 olmasın, en çok oyu alan aday kazansın, uğraşmayalım, 50+1 partileri yanlış yollara sevk ediyor, kimin eli kimin cebinde belli değil diyorsunuz.

Sayın Erdoğan bu bahsettiğiniz şeylerin hepsi içinde bulunduğunuz laik demokratik nizamın sorunları. Siyasi partilerin birbiri ile kurduğu ilkesiz ittifaklar, çıkar birliktelikleri, vekil transferleri, seçim ve sandık ortaklıkları bunların hepsi bu sistemin sorunları. Bunlardan 50+1’i değiştirerek, yeni anayasa yaparak kurtulamazsınız. Türkiye siyasi tarihi bu tür kirli ortaklıklar ve pazarlıklar yapan partiler ile doludur. Sizin partiniz bunu en çok yapan partilerden biridir. Siz bu çıkar hesabını en çok gözeten liderlerden birisiniz. Siz PKK’ya destek veren partiler ile masa kurup çalıştınız. Askeri vesayeti tasfiye etmek için daha sonra darbecilerle ortaklık yapacak Gülenciler ile çalıştınız. Irkçı, Milliyetçi faşist partiler ile ortak oldunuz. Şimdi 50+1 değişsin diyerek yeni bir tartışma başlatıp nabız yokluyorsunuz.

Türkiye’nin 50+1’den daha önemli, yeni anayasadan daha önemli çözülmesi gereken sorunları var. Ve siz yasama yetkisini insana veren demokratik sistem sevdanızdan vazgeçip İslami bir anayasa ve İslami bir sistem için çalışmadığınız sürece hiçbir sorunu çözemezsiniz. İslam nizamının gölgesinde dünya ve ahiret mutmainliği varken fikri buhran ve siyasi krizler içinde hayatınızı tüketmeye devam edersiniz.

 

Hizb-ut Tahrir Türkiye

21 Kasım 2023

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.