Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 21 Şubat 2023
Muhammed Emin Yıldırım, Ey Müslümanlar! Gelin Allah'ın kulları olarak yeniden kardeşler olalım! Mukaddesatımıza saldıran kafirlere karşı birlik olalım! Müslümanları yeniden izzetli ve kuvvetli günlerine döndürecek olan Raşidi Hilâfet için çalışalım!
HİLAFETİN İLGASININ HİCRÎ 102. YILDÖNÜMÜ
Toplantımıza başlamadan önce dün akşam Hatay’da meydana gelen iki yeni deprem dolayısıyla tüm halkımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Bu depremlerde hayatını kaybeden Müslümanlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbimizden başta o bölgedeki depremzede kardeşlerimiz olmak üzere İslam ümmetini her türlü afet, bela ve musibetten korumasını niyaz ediyorum. Şüphesiz kuvvet ve kudret Alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Depremler ve diğer doğal afetler de Allah’ın birer kazasıdır. Biz ancak O’na sığınır ve ancak O’dan yardım bekleriz. Rabbimiz korusun ve bağışlasın hepimizi…
Malumunuz Hicri takvime göre Recep ayını geride bırakmış, Şaban ayına girmiş bulunuyoruz. Bugün 1 Şaban 1444. Geride bıraktığımız Recep ayı bir rahmet ayı olmasının yanı sıra hayırlar ve fetihler ayı Ramazan’ın yaklaştığını müjdelemektedir. Recep ayında ümmet olarak hayırla andığımız birçok müjde gerçekleşti. Özel de Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hüzün yılını genelde tüm Müslümanların çektiği ıstırap dolu dönemi sona erdiren İsra ve Miraç hadisesi Recep ayında yaşandı. Büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyubi Mescid-i Aksa’yı bu ayda kurtardı, sahabe efendilerimiz Şam şehrini bu ayda fethettiler. Allah’ın lütfuyla daha bir sürü müjde ve başarı bu ayda gerçekleşti.
Ancak Recep ayında hatırlamamız gereken en önemli olay Hilafetin yıkılmış olmasıdır. Miladi 3 Mart 1924’e tekabül eden Hicri 28 Recep 1342’de sömürgeci kafirler ve yerli hainlerin eliyle Osmanlı Hilafet devleti yıkıldı. Rasulullah’ın Medine kurduğu İslam Devleti 13 asır sonra hayat sahnesinden kaldırıldı. İslam şeriatı yönetimden kovularak, Batıdan ihdas edilen küfür kanunları Müslümanlar üzerinde tatbik edilmeye başladı. İzzet ve heybet yerini zillet ve zayıflığa bıraktı. Adalet ve huzurun yerini zulüm ve bozgunculuk aldı. Topraklarımız 50’den fazla parçaya bölünerek kafirlerin işgal ve sömürüsüne açık hale getirildi. Günah ve kötülük her yanımızı kapladı.
Evet Hilafetin ilga edilmesinin üzerinden tam 102 yıl geçti kıymetli Müslümanlar. İslam ümmeti bir asırdır başsız ve sahipsiz. Bir asırdır yüzümüz hiç gülmüyor. Bir asırdır Rabbimizin rızasından uzak yaşıyoruz. Oysa ki üç günden fazla halifesiz kalmamız caiz değildir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir halifeye biat etmeden yani bir halife var etmek için çalışmadan ölen kişinin cahiliye ölümüyle öleceğini söyledi. Bu nedenle sahabeler (Allah onlardan razı olsun) vefatından sonra başlarına bir halife seçmeden Rasulullah’ın cenazesini defnetmediler. İşte Hilafet böyle büyük bir farzdır. Siyasi olarak ise ümmetimizin ölüm kalım meselesidir. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى
“İmam kalkandır ve ancak onun arkasında korunulur ve onun arkasında savaşılır.”
Hilafetin yıkılışının 102. Yıldönümüne bu yıl Türkiye ve Suriye’de yaşanan deprem afetinin gölgesinde giriyoruz. Acımız çok büyük kaybımız çok fazla. Bu deprem bizlere Hilafetsiz ne kadar korunaksız olduğumuzu gösterdi. Yolsuzluk ve yozlaşmışlığın simgesi olan laik kapitalist sistem binalarımızın kolayca yıkılmasına zemin hazırladı. Deprem için sağlam bir hazırlık yapmayan kurum ve yöneticiler halkımızı acılarına zamanında yetişemedi. Halkımızın acısından çok kendi itibarlarını kurtarmaya önem verdiler. Küresel ambargo altında olan Suriyeli devrimci kardeşlerimiz ise enkaz altında ölmeye terk edildi. Kurtulanlar evsiz barksız aç susuz soğuk kış günü hayatta kalmaya çalışıyor. La havle vela kuvvete illa billah hil aliyyil azim.
Bununla birlikte bu depremler Müslümanların kalplerinin derinliklerinde İslam’ın kökleşmiş olduğunu ortaya çıkardı. Kardeşlik ruhunun dipdiri olduğunu da gösterdi aynı zamanda. Elhamdulillah. Gerçekten de tarihe geçecek, görenlerin hafızasından hiç çıkmayacak güzelliklere şahit olduk Kıymetli Müslümanlar. İslam ümmetinin evlatları enkaz altından kardeşlerini kurtarırlarken, özellikle de doğum yaptıktan sonra annesi enkaz altında ölen bir bebeği kurtarırlarken... Enkaz altında Allah’ı tesbih etmek için elinde tesbih tutan kardeşimizi kurtarırlarken... Depremde yıkılan bir binanın enkazından dışarı çıkmadan önce başını örtmek için başörtüsü isteyen bir ablamızı kurtarırlarken... Kurtarma ekiplerinin enkaz altından çıkarmak için seslendiklerinde abdest alıp namaz kılmak üzere ilk önce su isteyen kardeşimizi kurtarırlarken... Enkaz altından çıkarılırken Bakara Suresi’ni okuyan kardeşimizi kurtarırlarken... İşte bütün bu olanlar sırasında Allahu Ekber diye tekbir sesleri yükseldi. İşte tüm güzel hasletler Müslümanlara aittir. Tek eksiği samimi bir siyasi liderlik olan Müslümanların ahvali böyledir kıymetli Müslümanlar.
Peki ya Müslümanların yöneticileri? Onlarla Müslümanlar arasında doğu ile batı kadar uzaklık vardır. Birçok mesele de şahit olduğumuz gibi ümmet bir vadide onlar başka bir vadideler. Bütün bu farklılık, Hilafetin kaldırılması büyük felaketinden bu yana 102. yılda meydana geldi! Daha sonra Hilafetin yıkılmasından yararlanan sömürgeci kâfirler, başka bir elim felaket daha eklediler. Yahudilere, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miraç yeri Mübarek Filistin toprağında bir devlet hediye ettiler ve hayatta kalma imkânı sağladılar. Yahudi varlığının ortadan kaldırılması sorununu müzakere sorununa dönüştürmek için ümmeti aldattılar. Yahudiler Müslümanları öldürünce sessiz kaldılar, Müslümanlar işgalci Yahudileri öldürünce onların ağzıyla konuşup kınadılar. Bu yöneticiler sadece Filistin’e ihanet etmedi… Diğer İslam beldelerini de peşkeş çekerek kafirlerin insafına terk ettiler. Hindu müşrikler, Keşmir’i topraklarına ilhak ettiklerinde, Pakistan yöneticileri sessiz kaldı... Myanmar’da Rohingya Müslümanları boğazlanırken, Bangladeş yöneticileri görmezden geldiler... Çin, Doğu Türkistan’da katliamlar işlerken, İslam ülkelerindeki devletler, ölüm sessizliğine büründüler. Müslümanların yöneticilerinin ezikliğinden cesaret alan küstah kafirler bugün artık polis korumasında Kur’an’ı Kerim yakıyorlar.
Yaşanan tüm bu saldırı ve kötülüklerin sebebi Müslümanların Raşid bir halifesinin olmayışıdır. Eğer bir halifemiz olsaydı eğer Hilafet devletimiz var olsaydı, İslam düşmanları Müslümanlara ne el ne de dil uzatabilirdi. Böyle bir girişimde bulunan karşılığını misliyle görürdü. Çin İmparatorunu tir tir titreten Ahnef bin Kays, Müslüman kadınların gemisine saldıran Sind hükümdarından intikam alarak ülkesini fetheden Muhammed bin Kasım, esir bir kadının çağrısına devasa bir ordu gönderen Halife Mutasım, Fransa’da Rasulullah’a hakaret ifadeleri içeren piyesle ilgili “Ben Müslümanların halifesiyim… O temsili durdurmazsanız dünyayı başınıza yıkarım” diyerek piyesin oynanmasını engelleyen Sultan Abdulhamid Hilafet tarihindeki izzetli yaşamın sadece birkaç örneğidir.
Hizb-ut Tahrir bu nedenle her yıl Recep ayında Müslümanlara Hilafet yeniden kurulduğunda sahip olacakları izzeti hatırlatıyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi Hilafetin yıkılışının 102. Yılı münasebetiyle Hizb-ut Tahrir küresel çapta birçok faaliyet gerçekleştirdi. Merkezi Medya Ofisi Hizb-ut Tahrir’in faaliyet gösterdiği ülkelerde “Hilafet Nasıl Kurulur” temalı geniş çaplı halk etkinlikleri içeren bir kampanya başalattı. Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata Ebu Raşta Hilafet Devleti’nin Yıkılışının 102. Yıl Dönümü Münasebetiyle Yaptığı konuşmada İslam ümmetine ve güç sahiplerine hitap etti.
Bu kapsamda Hizb-ut Tahrir Malezya tarafından Hilafet ile Malay Dünyası arasındaki tarihsel ilişkiye ve Müslümanların Hilafeti yeniden kurma yükümlülüğüne vurgu yapan bir dizi Seminer düzenlendi. Hizb-ut Tahrir Filistin tarafından "Hilafet Toprağı Özgürleştirir ve Onuru Korur" "Ey İslam Gençliği, Gelin ve Dininize Destek Olun" başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. Hizb-ut Tahrir Lübnan tarafından, "Ya Aramızda Bir Hilafet ve Halife Olsaydı?!" başlıklı faaliyetler gerçekleştirildi. Hizb-ut Tahrir Sudan "Uyuşturucu savaştır. Hilafet ile kazanacağız" sloganıyla başlatılan kampanya çerçevesinde ümmeti uyuşturucu tehlikesi konusunda aydınlatmak ve köklü bir çözüm önermek için basın toplantısı düzenlendi. Devamında ülkenin çeşitli bölge ve yörelerinde çok sayıda kitlesel etkinlik yapıldı. Ayrıca Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları tarafından “Gerçek Değişim Sadece Hilafet Çağrısıyla Mümkündür” başlıklı küresel çaplı kampanya başlatıldı. Kampanyada Müslüman ülkelerin daha parlak bir geleceğe nasıl ulaşacağı, Hilafetin insanlığın sorunlarına nasıl gerçek çözümler üreteceği ortaya konuldu.
Son olarak Hizb-ut Tahrir Tunus tarafından 25 Şubat 2023 Cumartesi sabahı "Modernite Devletinin Çöküşü ve Hilafet Devleti Dışında Kurtuluş Yoktur" başlığı altında yıllık konferans düzenlenecek. Allah Subhanehu ve Teala’dan yapılan tüm çalışmaları katında kabul buyurmasını ve Hilafetin yeniden kurulması için Müslümanlara ilham vermesini niyaz ediyoruz. Ve son olarak İslam ümmetine çağrıda bulunmak istiyorum.
Ey Müslümanlar! Gelin Hilâfetsiz geçen bu 102 yılın ardından artık yeter diyelim! Gelin İslam'ın hayata yeniden hakim olması için gayret gösterelim! Gelin Allah'ın indirdikleri ile yönetecek bir devlet kuralım! Ordularımızı birleştirelim! Gücümüzü birleştirelim! Genç ve dinamik nüfusumuzu birleştirelim! Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi birleştirelim! Ey Müslümanlar! Gelin Allah'ın kulları olarak yeniden kardeşler olalım! Mukaddesatımıza saldıran kafirlere karşı birlik olalım! Müslümanları yeniden izzetli ve kuvvetli günlerine döndürecek olan Raşidi Hilâfet için çalışalım!
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
21 Şubat 2023
#Hizbut Tahrir Türkiye#Gündem Değerlendirme#Yeniden Hilafet#28 Recep#3 Mart#Hilafetin İlgası#Hilafet#Deprem
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!