HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 22 Mart 2022

Polisin görevi insanları tehdit etmek, hakaret ve küfrederek insanları tahrik etmek değildir. Polisin görevi; görevi her ne olursa olsun, şiddete başvurmadıkları sürece vatandaşın ve tüm halkın güvenliğini sağlamaktır.

MALİYE BAKANI NEBATİNİN AÇIKLAMALARI

Bu hafta da yine toplantımıza ekonomi ile başlıyoruz. Malum bu ara her yerde ekonomi konuşuyoruz, İslami çözümlerimizi sunuyoruz. Gel görki yöneticiler, ekonomiden anladığını söyleyenler çözümü daha hala başka yerde arıyorlar. Geçtiğimiz hafta Maliye Bakanı Nurettin Nebati Fransa’da düzenlenen uluslararası yabancı yatırımcılar toplantısında bazı açıklamalar yaptı, izlemişsinizdir. Yabancı yatırımcılara Türkiye’de yatırım yaparak büyümeyi tavsiye etti. Türkiye’nin sermaye sahipleri için fırsatlar ülkesi olduğundan bahsetti. Daha da vahim olanı, yatırım yapmaktan çekinenler için bürokrasiyi alaşağı edebileceklerini, gerekirse mevzuatı değiştirebileceklerini söyledi. Şöyle bi düşünün; ülkenize hizmet için seçilen, atanan bunun karşılığında maaş alan bir bakan çıkıyor, Fransa’nın Cannes şehrinde yabancı yatırımcılara konuşuyor: “bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda cumhurbaşkanımız var rahat olun, mevzuatı da değiştiririz." Diyor. Mevzuatı değiştirecek kadar eli uzun olan bu yatırımcıların kim ya da kimler olduğunu hiç merak ettiniz mi?

Mesela ne yapacaklar Türkiye’de bunlar? Fabrika mı kuracaklar, istihdam mı oluşturacaklar. Kaldı ki bunları bile yapsalar, halkın ucuz işgücünü kullanarak düşük maliyetle üretim yaparak kazanç elde edecekler.  Ama öyle değil, fabrika falan kurmayacaklar, bunlar yabancı gayrimenkul yatırımcıları. Bunlar özel şekilde misafirperveklikle karşılanacak ve Türkiye’den toprak satın alacak olan yatırımcılar. Eğer işlerini yavaşlatan, sıkıntı çıkaran menzuat olursa da korkmalarına gerek yok, arkalarında Cumhurbaşkanı varmış. Öyle diyor sayın Bakan!

Nurettin Nebati katıldığı bir başka TV Programında kur korumalı mevduat sistemi ile ilgili de konuştu. Kur korumalı mevduat sistemini eleştirenlere cevap verdi ve bu sistemin Hazineye maliyeti çok düşük dedi. “Niye? Çünkü zaten Türk lirası en zayıf durumunda, gidebileceği bir yer yok. Vatandaş rahat olsun." Dedi.

Ekonomiden sorumlu bir bakan, ülkeyi krizden çıkarmak için elinde iki  formül var: Kendi vatandaşına diyor ki, elinde döviz varsa getir bankaya kur korumalı mevduata yatır TL’ye çevir ve faizden kazan. Başka ülkenin vatandaşına da diyorki gel benden gayrimenkul satın al, senin dolarına ihtiyacım var. Çünkü yabancı bankalara dolar borcumun vadesi yaklaştı. Çünkü yap işlet devret modeli ile kamu mallarını peşkeş çektiğim yerli ağababalarıma geçiş garanti ücretini ödemem lazım. Bunlar bu ülkenin servetlerini peşkeş çeke çeke, torpaklarını sata sata bitirecekler, ama krizi çözemeyecekler. Zaten Sayın bakan bu açıklamaları ile ülkenin içinde bulunduğu vahim durumu, ekonomik krizin boyutlarını itiraf etmiş oluyor. Fakat çareyi doğru yerde değil yabancı yatırımcılarda arıyor, hemde onlar için yasayı, kanunu mevzuatı yok saymayı göze alarak. Kimi düşünüyor, kriz içinde debelenen, eflasyon karşısından beli bükülen halkı mı? Yok! Sermaye sahiplerini... Bu laik, demokratik, kapitalist nizam her daim sermaye sahiplerinden yana oldu. Çünkü bu nizamın temeli çürük, kanunları ve mevzuatları da bozuk. Bu haliyle durmadan değişiyor, değiştiriliyor. 

Bakın Maliye Bakanı kendi inşa ettikleri bürokrasiyi gerektiğinde çiğneyebileceklerini, alaşağı edebileceklerini söylüyor. Sayın Bakan! Madem bu kadar kolay oluyor bu işler, o zaman bütün yasaları kanunları, anayasayı rafa kaldırın. Biz zamana göre, ihtiyaçlara göre, kişilere göre kanun çıkarıyoruz deyin, bunu itiraf edin. İstediğimiz zaman bugün çıkardığımız kanunu, yasayı mevzuatı yarın alaşağı ederiz,  yarın başka birileri için yeniden başka bir mevzuat yazarız deyin. Sayın bakan çıkın ve açıkça bu halka “biz sizin temsilciniz, sizin vekiliniz değiliz, sermayenin, para babalarının vekiliyiz.” deyin. “Bizi siz değil onlar seçtiler, biz sizin değil onların adamıyız.” deyin bunu açıkça itiraf edin. Süslü süslü laflarla yalan söyleyip halkı kandırmayın.

Ne demiştiniz Fransa’da yabancı yatırımcılara: "Bu ülkeye yatırım yaparsanız malınız da canınız da güven altındadır.’’ Değil mi? Nasıl olmasın ki, Türkiye’nin en kıymetli arazilerini, en kıymetli kaynaklarını sırf ülkeye döviz girsin diye yabancılara satıyorsunuz. Buralardan rant devrşiriyorsunuz. Bu rantı halka değil sadece birilerine paylaştırıyorsunuz. Tabi ki siz sermaye sahiplerine garanti verirsiniz, tabi ki onların malına servetine günevce verirsiniz. Siz, elindeki üç kuruş birikimini enflasyona kurban etmek istemeyen vatandaşa garanti vermiyorsunuz. Siz vatandaşın malını güvence altına almadığınız, bu halka güvence vermediğiniz için insanlar yatırımlarını yastık altında saklıyorlar. Bürokrasiyi yabancılar için değil, halkınız için çiğnediğiniz hiç oldu mu? Yok! Çıkıp; "Türkiye ekonomisini kurtardık elhamdülillah" diyorsunuz. Hangi ekonomiyi kurtardınız, kimi krizden çıkardınız? Sayın bakan! Türkiye halkı hala daha sizin gözlerinizde bir ışıltı görebilmiş değil.  Kime gösteriyorsunuz bu ışıltıyı söyleyin de bilelim. Hani demişsiniz ya "Bu ülkede iş adamı, iş kadını olmak o kadar tatlı ki, o kadar güzel ki” 40-50 yılda değil 8-10 yılda köşeyi dönüyorsunuz.” Gözlerinizdeki ışıltıyı sadece 5-10 yılda köşeyi dönenler görebiliyor Sayın Nebati!

MaşaAllah algı yaparak ekonomiyi düze çıkaran bir bakanımız var. Zannediyor ki süslü kelimelerle pozitif mesajlar verince ekonomi kurtulacak. Zannediyor ki o gülünce esnaf da gülecek, işçi de memurda gülecek. Maalesef ki durum hiçte öyle değil, asgari ücretli ay sonunu getiremiyor, faturalarını ödeyemiyor. Çünkü ekonomik kriz edebiyat ile manipülasyon ile çözülmez. Aksine güçlü bir irade ile çözülür. Kendi kaynaklarını yabancılara satarak değil verimli kullanarak çözülür. Üretimi ve istihdamı artırarak, halkın ihtiyaçlarını gözetecek adımlar atılarak çözülür. Paraya sıkışınca Türkiye’nin arazi ve kaynaklarını yabancı yatırımcılara satarak günü kurtarabilirsin belki ama uzun vadede bu daha büyük sorunlara neden olur. Bu sorunları çözmek istiyorsanız ayaklarınızın yere basması lazım. Süslü laflar ve hülyalarla bu işi çözemezsiniz.  Bu iş finans ve banka sistemini ayakta tutmakla çözülmez, çünkü zaten sorunun asıl kaynağı bunların kendisi... Çözümü bizzat krizin kaynağı olan Londra’da arayan bir siyasi anlayış ile krizden çıkış mümkün değil.

Düzelttik demekle ekonominin düzelmeyeceğini herkes biliyor, boşa kürek çekmeyin, boşa yorulmayın. Gelin kendinizi de halkı da kandırmaktan, aldatmaktan vazgeçin. 3 aydır dil döküyoruz, şehir şehir geziyoruz, hazırladığımız “Ekonomik Krize 10 Maddede İslami Çözümler” isimli raporu anlatıyoruz. 5 Ocak 2022 tarihinde İstanbul’da burada yaptığımız basın toplantısı ile bu raporu kamuoyuna ilan ettik. Türkiye genelinde Siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, medya mensupları ve akademisyenlerden oluşan tam 1400 kişiye ziyaret gerçekleştirdik. 27 ayrı söyleşi programı yaptık. Bu programlara STK, Siyasi parti, medya temsilcileri, akademisyenler ve iş adamlarından oluşan toplam 715 kişi katıldı. Bu söyleşi programlarında hazırladığımız raporu tanıttık, soruları cevaplandırdık, davetlilerin katkı ve değerlendirmelerini aldık. 10 farklı ilde konferanslar düzenledik ve konferanslara binlerce kişi katıldı. Yine hazırladığımız raporun daha kısa özet halini kitapçık olarak bastık ve 35 bin kitapçığı esnaf ve halka dağıttık. Siz Maliye Bakanı olarak, alıp incelediniz mi? Web sayfalarımızda raporun dijital hali var, açın, okuyun, inceleyin, öğrenin. Neler yapmanız gerektiğini söylüyoruz, kulak verin, anlamaya çalışın. İslam’ın çözüm önerilerini uygulayın ve sonuçlarını görün. Bu güne kadar Londra’yı, New York’u ziyaret edip ne kazandınız ki bundan sonra da ne kazanasınız. Kurtulun şu kapitalist prangadan, vizyonunuzu genişletin. Göreceksiniz bakın eğer İslam’ın çözümlerini uygularsanız krizlerden kurtulacağız ve Türkiye ekonomisi düzlüğe çıkacak.

ADANA’DAKİ OLAYLAR VE POLİS ŞİDDETİ

Geçtiğimiz hafta Pazar günü Adana’nın Seyhan ilçesinde Furkan Vakfı üyeleri bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdiler. Adana Emniyeti protesto yürüyüşünü zor kullanarak durdurdu. Emniyet güçleri yürümek isteyen Müslümanlara ve kadınlara vicdansızca ve amansızca şiddet uyguladı.   Yüzlerce polis ve çevik kuvvet ebibi kin ve öfke ile yürüyüşe katılanları jopladı, bazılarını yerlerde sürükledi. Yerde korumasız şekilde yatanlara onlarca polis insafsızca vurdu, tekmeledi ve jopladı. Bütün bu şiddet görüntüleri sosyal medyada yayınlandı. Adana Valiliği bir açıklama yaparak protesto gösterisinin yasadışı olduğunu ve protestocuların emniyet güçlerine saldırdığını iddia etti. Arbede sırasında 37 polisin çeşitli yerlerinden yaralandığını belirtti. Ama aynı valilik bu olaylarda yaralanan, jop darbeleri ile kafası, kolu kırılanlar hakkında hiçbir bilgi vermedi. Hastanelik olanlar hakkında tek bir kelime etmedi. Sadece yürüyüşe müdahale sırasında iki polisin orantısız güç kullandığını tespit ettiklerini ve bunlar hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Valilik ayrıca polisin tahrik edildiği bu sebeple şiddet görüntülerinin yaşandığını belitti. Ancak izlediğimiz görüntüler polisin değil yürüyüşe katılanların tahrik edildiğini apaçık ortaya koymaktadır. Polisin görevi insanları tehdit etmek, hakaret ve küfrederek insanları tahrik etmek değildir. Polisin görevi görevi her ne olursa olsun, şiddete başvurmadıkları sürece vatandaşın ve tüm halkın güvenliğini sağlamaktır.

Bu saik ile biz Emniyet güçlerinin bu olaylarda kadın, erkek demeden fütursuzca, insafsızca herkese karşı uyguladığı şiddetin açık bir zulüm olduğunu bir kez daha tekrarlıyoruz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz, biz zalimin karşısında mazlumun yanındayız ve her daim böyle kalmaya da devam edeceğiz. Çünkü bu Allah’ın bize Müslüman olarak yüklediği bir sorumluluktur. Biz zulme rıza gösterenlerden olmadık olmayacağız. Ayrıca da iktidara ve en tepedeki yetkililere seleniyor ve diyoruz ki; Müslümanlara ve özellikle kadınlara bu şiddeti, bu zorbalığı yapanlardan hesap sorulmalı ve sorumlular yargılanmalılar. İktidar ortağınız MHP genel başkanı çıktı ve bu zorbalığı yapanların alnından öpüyorum dedi. "Şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş görevini yapmıştır" dedi. Müslüman kadınlara ağza alınmaz galiz küfürler eden bir polis, bu halkın güvenliğini sağlayamaz. Şerefli polis, sivil suçsuz Müslüman kadına el kaldırmaz. Şerefli polis kadına ağza alınmayacak galiz küfürler etmez. Eğer sizde Bahçeli gibi düşünüyorsanız vay halinize... Yok eğer bu olaylardaki şiddeti ve zulmü kabul ediyorsanız çıkın ve gereğini yapın. Bu olayların yaşanmasına neden olan, talimat veren, insanlara şiddet uygulayan memurları görevden derhal el çektirin. Haklarında yasal işlem başlatın ve hesap vermelerini sağlayın.

Konuşmamı bitirmeden sözde kadın haklarından bahseden dernekler hakkında da iki kelime etmek istiyorum. Özellikle de KADEM’e buradan seslenmek istiyorum. Adana’da yaşanan bu olayları yoksa göremdiniz mi? Hadi diyelim ulusal medya bu olaylara dair tek bir kara haber yapmadı.  Sosyal medyada mı görmediniz? Korumasız kadınların sırtlarından joplandığını, itilip kakıldığını görmediniz mi? Ağır ve galiz küfürlere maruz kaldıklarını duymadınız mı? Kesinlikle gördünüz, duydunuz. Ama doğru ya siz fonlandığınız AB’nin değerlerini savunan kadınların hakkını savunuyorsunuz. Siz kadının hukukunu değil, aileyi yok etmeye çalışan İstanbul sözleşmesinin hukukunu savunuyorsunuz doğru ya! Allah sizi ıslah etsin, Allah sizin zihniyetinizden Müslüman kadınları korusun ve muhafaza eylesin!

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

22 Mart 2022

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.