Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 26 Kasım 2024
Mahmut Kar, "Kur’an’a göre laiklik dinsizliktir, laiklik küfürdür. İslam’ı hayattan kovmak, Allah’ın hükmünü yok saymaktır."
UCM’NİN NETANYAHU VE GALLANT KARARI
Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Toplantımıza bir seneyi aşkındır devam eden Gazze savaşındaki siyasi durum ile başlamak istiyorum. Malum işgalci varlık Gazze’de katliamlarını sürdürüyor. Evleri yıkılmış, yurtlarından sürülmüş Gazze halkı kış şartlarında bile sabır ve sebat ile direniyorlar, yurtlarını terk etmiyorlar, mübarek toprakları korumaya devam ediyorlar. Gazze’de savaş devam ederken, Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Kasım’da Yahudi varlığının Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında savaş suçu işledikleri gerekçesiyle yakalama kararı çıkardı. Katil Netanyahu ve Gallant hakkında ta geçen sene 20 Mayıs’ta yakalama kararı başvurusu yapılmıştı. Mahkeme, bu başvuruya tam 6 ay sonra cevap verebildi.
Gazze’de soykırım ve savaş suçlarına ilişkin deliller o kadar açık ve net ki, Yahudi varlığının terörist yöneticileri dünyanın gözü önünde, canlı yayınlarda katliam yaptılar, Netanyahu BM Toplantısı için gittiği New York’ta Beyrut’un bombalaması talimatını verdi. Ama Uluslararası Ceza Mahkemesi tüm bu açık delillere rağmen yakalama kararı vermek için altı ay bekledi. Yargıçlar, Siyonist çetenin işlediği suçlara ancak altı ay sonra kendilerini inandırabildiler. Bu altı aylık süre içerisinde 12 binden fazla Filistinli kardeşimiz şehit edildi. On binlercesi yaralandı, yüz binlerce insan açlık ve susuzluğa mahkûm edildi.
Sadece bu altı aylık süre bile mahkemenin samimi olmadığını, verilen kararın ise hukuki değil siyasi ve konjonktürel bir karar olduğunu gösteriyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Müslümanların acılarını dindirmek gibi bir derdi yoktur, kaldı ki katil Netanyahu’nun yargılanması ve tutuklanması, Müslümanların acılarını da dindirmez. Bosna kasabı Mladiç yargılandı da ne oldu? Şimdi hapiste hayatını sürdürüyor. Evet, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Yahudi varlığı İsrail’i cezalandırma niyeti yoktur. Çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer bütün uluslararası kurum ve kuruluşlar, işgalci İsrail’in destekçisi olan sömürgeci Batılı devletler tarafından kurulmuşlardır. Dolayısıyla bu kurumlar, bağlı oldukları devletlerin çıkarlarına aykırı bir şey yapmazlar, yapamazlar.
UCM bu kararı almak zorunda kaldı, çünkü uluslararası toplum sloganıyla temsil edilen kapitalist ideoloji artık dibe vurmuştur. İslam topraklarında Batı’ya meftun olmuş, köle ruhlu küçük bir azınlık dışında hiç kimse demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi sahte mesajlara güvenmiyor. Hatta artık Batılı halklar bile dünyadaki bozgunculuk ve yağmanın kaynağının bizzat Batılı ülkeler olduğunu aleni şekilde gördüler. İşte bu sebeple 7 Ekim’den bu yana meydanlarda “İsrail” ile birlikte kendi yöneticilerini lanetliyorlar. Dolayısıyla UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında aldığı bu karar, Batı’nın çirkin yüzünü makyajlama çabasından başka bir şey değildir.
Kararın alınmasındaki en önemli sebeplerden biri de şudur: Filistin meselesinin ve buradaki işgal sorununun çözüm merciinin BM ve uluslararası kurumlar olduğu mesajını veriyorlar. Müslümanların Gazze’deki savaşı bir din savaşı olarak görmelerinden, çözümü İslam’da aramalarından rahatsız oluyorlar. İstiyorlar ki her meselede kendilerine başvurulsun, bu uluslararası kurumlar çözüm mercii olarak görülsün. Ama buna kimseyi inandıramazlar, çünkü ikiyüzlü oldukları tüm dünya tarafından görüldü.
Gazze’de yaşanan vahşet gösterdi ki, İslam ümmetinin yaşadığı zulümlerin kaynağı, kâfir Amerika'nın liderlik ettiği küresel kapitalist sistemin kendisidir. Özgürlük, demokrasi, milliyetçilik, menfaatçilik gibi bozguncu batıl fikirler de bu sistemin sömürü araçlarıdır. Ve dünya, bugün adil bir liderliğe, adil bir devlete ihtiyaç duymaktadır. İnsana insan olarak bakan, Allah’ın insana verdiği hakları teslim eden, can, mal, din, ırz ve şeref gibi yüksek değerleri koruyup gözeten bir devlete… İnsanlığı küfrün karanlıklarından kurtarıp İslam’ın aydınlığına kavuşturacak bir devlete... Sömürü ve zulüm düzenine son verip adaleti ikame edecek bir devlete muhtaçtır. İşte O devlet, Raşidî Hilafet’ten başkası değildir. Raşidî Hilafet kurulduğunda, ilk iş olarak gasıp Yahudi varlığını mübarek Aksa topraklarından söküp atacaktır. İslam ümmetinin kopan parçalarını birleştirecek, acılarını dindirecek, gönülleri ferahlatacak ve geçmişte olduğu gibi dünyadaki tüm mazlumlar için umut kapısı olacaktır. Allah’ın izniyle, bu sadece zaman meselesidir ama yıkılmaya yüz tutmuş Batı’nın köhne düzenine aşık, sömürgeci Batılı devletlere göbekten bağlı yöneticiler bunu görmüyorlar. Makam, mevki, şan, şöhret ve para, gözlerini öyle kör etmiş ki bu yakın geleceği görmüyorlar, Allah’ın vaadi ve Rasulullah’ın müjdesine inanmıyorlar.
KEMALİZMİN “SİHİRLİ” CÜMLESİ
Gazze’de ABD ve Batılı devletlerin desteği ile işgalci varlık “İsrail” bütün askeri gücünü kullanarak katliam ve soykırım yaparken Türkiye’de biz ordu içindeki Kemalist vesayeti konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde korsan ve kılıçlı bir yemin töreni yapılmış, “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” sloganı atılmıştı. TSK tarafından yapılan soruşturma neticesinde aralarında yemini ettiren okul birincisi Ebru Eroğlu’nun da bulunduğu 5 teğmen ve yapılan korsan yemin için önlem almayan komutanlar disipline sevk edildi. Böylece teğmenler meselesi yeniden gündeme taşındı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel teğmenlere sahip çıktı ve sürecin takipçisi olacaklarını, teğmenlerin yemin töreninde bu şekilde slogan atmalarının normal olduğunu söyledi. Hadisenin yaşandığı ilk günlerde hükümet içinden bazı yöneticiler ve siyasetçiler de esasen bu korsan eylemi normal karşılayan açıklamalar yapmışlardı.
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sihirli bir cümledir. Bu cümleyi söyleyince akan sular durur, tüm kapılar ardına kadar açılır ve söyleyen kişi için her şey mübah olur. Bu öylesine sihirli bir cümle ki, kendi öz kızına cinsel istismarda bulunan bir sapık sırf bu Kemalist kimliği sebebiyle sosyal medyada aklandı. Sosyal medya hesabında anıtkabirde çekilmiş fotoğrafları olduğu, Atatürkü övdüğü yani “Mustafa Kemal’in askeri olduğunu söylediği için sapkınlığı bir anda sosyal medya gündeminden düştü. Bu sapık şahsa hakaret edenler Kemalist kimliğini öğrenince paylaşımlarını sildiler.
İşte böylesine gözleri kör, kulakları sağır eden sihirli bir cümle ile karşı karşıyayız. Hatırlarsınız bir zamanlar da “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganı modaydı. Bu laik zorbalar göğüsleri kabara kabara bu sloganları atıyor ve Müslümanlara meydan okuyorlardı. Halkın aç ve perişan olması onlar için bir şey ifade etmiyor. İnsanların Yeterli sağlık ve eğitim hizmeti alamaması da onlar için sorun olarak görülmüyor. Gençliğin alkol ve uyuşturucu batağına saplanmış olması, ahlaksızlığın yayılmış olması, eşcinselliğin normalleşmesini hiç umursamazlar. Onlar için önemli olan Türkiye’nin laik olması ve laik kalmasıdır.
Buradan size sesleniyoruz Ey Laik Kemalistler! Tam bir asırdır kocaman bir yalanın peşine takıldınız! Batı size döndü ve dedi ki: Kalkınmak istiyorsanız dini hayatınızdan uzaklaştırın. Siz de onun bu sözünü hiç düşünmeden hiç araştırmadan aldınız ve tatbik ettiniz. Siz, sefil bir hayat yaşayan toplumları kalkındıran, onları dünyanın en ihtişamlı devleti ve medeniyeti haline dönüştüren İslam’ı hayattan uzaklaştırdınız. Ve o günden sonra bir daha bu ülke iflah olmadı! Fakirlik, terör, toplumsal çöküş hiç eksik olmadı! Batının sizi kandırdığını görmüyor musunuz? Yüz yıldır laikliği tatbik ediyorsunuz, onu korumak için çalışıyorsunuz. Elinizde ne var? Kalkınmış, modern, müreffeh bir ülke mi? Elinizde hiçbir şey yok! Olanları da gözleri kör eden bu kara sevdada yitirdiniz. Hem dünyanızı kaybettiniz hem de ahiretinizi! Batının kuyruğuna takılmış, onun gibi olmak için zelil bir şekilde yaşıyorsunuz. Mustafa Kemal’in askeri olmanız göreceli olarak belki sizi dünyalık sıkıntılardan kurtarabilir ama ahirette o hesap gününde size fayda vermeyecektir! İşte o gün o yakıcı azap ile karşılaştığınızda sizde öncekiler gibi şöyle diyeceksiniz: “Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!” (Araf 38)
Bir kez olsun düşünün! Göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’ın azametine ve merhametine sığının! Laiklikten yüz çevirin ve fıtratınıza dönün! Kuşkusuz bu hem bu dünya hem de ahiret için daha hayırlıdır!
LAİKLİK TARTIŞMALARI
Türkiye’de yıllardır bu laiklik tartışması devam ediyor. Kemalistler Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını, laikliğin koruyucuları olduklarını söylüyorlar. Muhafazakâr partiler iktidara gelince laiklik elden gidiyor diye yaygara koparıyorlar. Muhafazakâr partiler ise geçmişten bugüne şunu dillendiriyorlar; “laiklik aslında iyi bir şey, laiklik aslında bütün dinlere, bütün düşüncelere eşit mesafede olmaktır. Bu Kemalistler laikliği baskıcı şekilde Türkiye’de uyguluyorlar.” Böyle diyorlar. İşte geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin açıklama yaptı. Laiklere, Kemalistlere seslendi. “Sizin anladığınız laiklik camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşı Kur’an’ı Kerim öğrenmesini yasaklamak.”dedi. “Sizin laiklikten anladığınız şey bu. Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız.” dedi. Sonra da kendisinin laiklikten anladığı şeyi söyledi: “Ben laiklikten bütün vatandaşların hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Ben evrensel laiklikten yanayım.” dedi.
Sayın Tekin, dediğiniz doğru. Kemalistler laiklik ile Kur’an okumayı yasakladılar, ezanları susturdular, camileri ahıra çevirdiler, Müslüman kadınların hicabına, Müslüman âlimlerin sarık ve sakalına el uzattılar. İslam’a düşmanlıklarını açık edip değerlerimize saldırdılar. Sizin tarif ettiğiniz evrensel laiklik Batılı ülkelerin uyguladığı laiklik mi? Kur’an-ı Kerim’i yakanlara, Rasulullah’a hakaret edenlere özgürlük veren laiklik mi? Müslümanların çocuklarını okullarında küçük yaşta sapkın fikirler ile zehirlemeye çalışan Almanya’nın, LGBT’yi yaygınlaştırmaya çalışan İngiltere’nin, Fransa’nın, Amerika’nın uyguladığı laiklikten mi yanasınız? Siz demagoji yaparak küfür olan laikliği Müslüman halka şirin göstermeye çalıştınız. Rabbimizin ayetinde buyurduğu gibi مَوَاضِعِه۪ۙ عَنْ الْكَلِمَ يُحَرِّفُونَ “kelimeleri mevzularından saptırdınız” Sayın Tekin! Siz laikliği nasıl görmek istiyorsanız görün; biz laikliğe Kur’an’ın baktığı yerden bakar, Rasulullah’ın gördüğü gibi görürüz.
Kur’an’a göre laiklik dinsizliktir, laiklik küfürdür. İster jakoben, ister evrensel olsun fark etmez. Laiklik dini, İslam’ı hayattan kovmak, Allah’ın hükmünü yok saymaktır. Laiklik, mülkün sahibi olan Allah’ın hükümlerinin yeryüzünde tatbik edilmesini reddeden bir düşüncedir. İşte bu sebeple yaşadığımız topraklarda bütün haramlar yayıldı, zina serbest oldu, kumar meşrulaştı, sapkınlık alenileşti, alkol ve uyuşturucu yaygınlaştı. Bugün alkol ve uyuşturucunun esiri olmuş gençlik bahsettiğiniz işte o evrensel Batılı laikliğin eseri… Kumar ve faiz bataklığına saplanmış bu nesil, iyi dediğiniz laikliğin eseri. Bütün bu kötülüklerden, sapkınlıklardan Müslüman halkı kim koruyacak? Bütün dinlere eşit mesafede olan laiklik mi? Türkiye televizyonları sabah akşam bu kötülükleri, bu ahlaksızlıkları, bu sapkınlıkları yayıyor. Televizyon dizilerinden İslam’ın değerlerine, Müslümanlara saldırılıyor. Kimse korumuyor Müslümanları… Türkiye halkının %99 Müslüman. Bu halkın dinini, değerlerini kim koruyacak? İslam’ı kim koruyacak Sayın Tekin!
Bu toplantıdan birkaç saat önce Cumhurbaşkanı Erdoğan 7. Din Şurası programında konuştu. Ayet okudu, لَحَافِظُونَ لَهُ وَاِنَّا الذِّكْرَ نَزَّلْنَا نَحْنُ اِنَّا “Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.” (Hicr 9)
“Dinimizi ebedi olarak koruyacak olan Allah Tealadır.” dedi. Bu ayetin dinimize yönelik saldırılar konusunda Müslümanlara sonsuz bir özgüven aşıladığını ifade etti. “Dinimizin emin ellerdedir, dinimiz yüce Rabbimizin muhafazası, koruması altındadır.” dedi. Sonra da bu garantinin kulların üzerinden mesuliyeti kaldırmayacağını söyledi.
Şimdi buraya dikkat kesilin; Cumhurbaşkanı aynen şu ifadeleri kullandı: Müslümanlar olarak bizler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz. Sayın Erdoğan, Kur’an’ı ve İslam’ı kıyamete kadar muhafaza edecek olan muhakkak ki Allah’tır. Aynı zamanda dinin muhafazası, dinin korunması onun hayatta, toplumda ve devlette var olması ile mümkündür. İslam’ı hayatta ve devlette var ederek, toplum üzerinde uygulayarak koruyacak olan ise yöneticilerdir, yani sizlersiniz. Peki, siz iktidara geldiğiniz günden bu zamana kadar İslam’ın hükümlerini hayatta, toplumda ve devlette var etmek için ne yaptınız? Hiçbir şey! Ama laikliği korumak için epeyce şey yaptınız, her ne zaman laiklik tartışmaları çıksa çıkıp laikliğin koruyucusu olduğunuzu söylediniz. Yetmedi gittiniz anıtkabirde özel deftere yazdınız, laikliği koruyacağınıza dair söz verdiniz.
Siz iktidardayken bu ülkede faiz neredeyse her eve girdi, siz soktunuz. Siz iktidardayken bu ülkede kumar devlet tarafından vergisi alınarak oynatılan bir oyun oldu, siz izin verdiniz. Siz iktidardayken bu ülkede mecliste zinanın serbest kılınması için yasa çıkarıldı siz rey verdiniz. Siz iktidardayken bu ülkede içki fabrikalarının sayısı kat kat arttı, siz destek verdiniz. Bütün bunlar siz iktidardayken oldu Sayın Erdoğan. İslam’ın bu hükümleri ayaklar altına alındığında siz, bir kul olarak, bir yönetici olarak ne yaptınız? Biz mi ne yapıyoruz, biz bütün bu haramların, kötülüklerin, şerlerin, fesadın kaynağı olan laikliği küfür görüyoruz. Müslümanların bu köhne pis kapitalist düzenden kurtaracak, İslam’ı hayatta, toplumda ve devlette var edecek Raşidi Hilafet için çalışıyoruz. Biz tıpkı Rasulullah efendimizin “Şuna da dikkat edin ki, ileride Kur’an ile sultan (yani devlet) birbirinden ayrılacak, siz sakın kitaptan ayrılmayın.” Hadisine binaen Kur’an’a sımsıkı sarılıyoruz. Laiklik ve diğer İslam dışı düşünce ve düzenlerden yüz çeviriyoruz. Bize hayat nizamı olarak İslâm, yönetim olarak Raşidi Hilafet ve yardımcı olarak Allah Subhanehu ve Teâlâ yeter diyoruz.
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
26 Kasım 2024
#hizbut tahrir türkiye#gündem değerlendirme#UCM kararı#Gazze#kemalistler#kılıçlı teğmenler#laiklik tartışmaları
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!