HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı 28 Haziran 2022

Hükümet halkı sefalete sürükleyen, alım gücünü sıfırlayan enflasyon sorununu çözmek, ekonomik krizi bitirmek falan istemiyor. Hükumet aslında kendi geleceğini garanti eden, işbirliği içinde olduğu bankaların, para babalarının, kapitalistlerin sıkıntılarını çözmeye çalışıyor.

MUHAMMED BİN SELMAN’IN TÜRKİYE ZİYARETİ

Türkiye’de son günlerde yoğun bir diplomatik ziyaret trafiği yaşanıyor malumunuz. Yahudi varlığı İsrail’in Cumhurbaşkanı Herzog’un Mart ayında Türkiye’ye gelmesiyle başlayan ziyaret süreci Haziran ayı itibariyle iyice yoğunlaştı. Zira Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra küresel ve bölgesel düzeyde yeni bir konjonktür ortaya çıktı.  Önce Herzog, sonra Prens Selman hemen ardından “İsrail” Dış işleri Bakanı ve İngiltere Savunma Bakanı Türkiye'ye geldiler. Aslında birileri bu kişileri sırasıyla Türkiye'ye gönderdi desek daha doğru olur. Hiç kuşku yok ki o birileri kapitalist ideolojinin bayraktarlığını yapan sömürgeci kafir Amerika'dır. Zira Türkiye’ye yapılan ziyaretlerde öne çıkan meseleler, Amerika’nın gerçekleşmesini açıkça dillendirdiği meselelerdir.

İslam coğrafyasında terör ve fitne faaliyetleri yürüten Amerika olduğu gibi Rusya'yı Ukrayna'ya saldırtarak meşgul eden de Amerika'dır. Yine Rusya'nın saldırganlığını istismar ederek Avrupa'yı NATO'ya daha fazla bağlanmaya sürükleyen de Amerika'dır. Aynı Amerika enerji konusunda Avrupa'yı Rusya'dan uzaklaştırarak kendi kontrolüne almak istiyor. Böylece Avrupa, hem askeri hem de enerji anlamında kendisine bağımlı hale gelecek ve Çin ile savaşında Amerika'ya yardım etmeye mecbur olacaktır. Peki Türkiye'nin Amerika'nın bu politikalarıyla nasıl bir ilgisi var ki böylesi ziyaret trafiği yaşanıyor? İlgi şu ki, Türkiye üç kıtayı birleştiren eşsiz konumu denizleri ve boğazları ile dünyada muhtaç olunan bir ülke özelliğindedir. Ancak ne hazindir ki Türkiye bu eşsiz konumunu ve Hilafet devletinden kaynaklanan tarihi asaletini ümmetin maslahatı için değil Amerika’nın habis çıkarları için kullanıyor. Sırf Amerika Ortadoğu’da normalleşme istediği için Mescid-i Aksa işgalcisi Yahudi terör varlığı ile sıcak ilişkiler kuruyor. İsrail paçavrasını Mehmetçiğe taşıtıyor.

Geçen hafta gaspçı Yahudilerin Dış İşleri bakanı Ankara’ya gelerek İsrail vatandaşlarını koruduğu için Türk istihbaratına teşekkür etti. Mevlüt Çavuşoğlu ise “İsrail” le ilişkileri yeniden Büyükelçilik seviyesine çıkarmak için çalıştıklarını söyledi. Hani nerede sizin Filistin davanız! Hani Yahudilerin başkent ilan ettikleri Kudüs kırmızı çizginizdi? Filistinlileri korumak yerine İsrail vatandaşlarını korumayı mı üzerinize vazife edindiniz? Filistin gazını “İsrail” gazı diye Avrupa’ya taşıyacağız derken kimin adına konuşuyorsunuz? Sürekli edebiyatını yaptığınız Sultan Abdulhamid’in izzetli ve ferasetli duruşundan hiç mi ders almadınız?

Kıymetli Müslümanlar, Muhammed Bin Selman’ın Türkiye ziyareti ile yaşandı.  Ümmetin yer altı zenginliklerini kendi mülkü haline getiren katil Suudi rejiminin Veliaht Prensi Beştepe'de resmi törenle karşılandı.  Ellerinde gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Yemenli çocukların ve zindanlarda katlettiği nice alimin kanı olduğu halde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından elleri sıkıldı ve Külliye'de onuruna! yemek verildi. Kamuoyunda gelen tepkiler karşısında “dış politikayı husumetle yönetemezsiniz” bahanesine sığınıldı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “Ülkemizin çıkarlarını düşünmek zorundayız” dedi.

Neymiş o ülkenizin çıkarları sayın Kalın? Türkiye’ye yapılan saygısızlığın üzerini örtmek mi ülkenizin çıkarları? Katilleri pişkince saraylarda ağırlayıp topluma “menfaat için her şey mubahtır” mesajı vermek mi? Ülkenizin çıkarları sizi kapısında süründüren Avrupa’nın gaz ihtiyacını Rusya yerine Ortadoğu’dan ve Doğu Akdeniz’den karşılamak için köprü olmak mı? Ülkenizin çıkarları Amerika ne isterse yapmak mı? Gerçek şu ki İlkeli ve izzetli olmak yerine omurgasızlık ve zillet siyasetini tercih etiniz. 30 Milyar dolarlık ticaret anlaşmasıyla katillerin kanlı ellerini Türkiye’de yıkadınız. Kendi çıkarlarınız için ümmetin çıkarlarını kurban ettiniz.

Ey yöneticiler. Katilliğin yanında ahlaksız uygulamalarla Harameyn'i de ifsat eden Selman rejiminin sırf birkaç milyar dolar kapmak için el üstünde tutulması sizin adınıza utançtır. ABD istediği için tüm katil rejimlerle normalleşmek ise utanç üstüne utançtır.  Eğer utanmıyorsanız dilediğinizi yapın! Ancak unutmayın ki Allah zulüm ve günah üzerine inşa edilen hiçbir işten razı olmayacaktır.  Zira en zelil masa katillerin ağırlandığı masadır! En haram para ümmetin servetinden çalınarak zevk ve sefa için harcanandır! En kötü dostluk kafirlerle yapılan dostluktur. En kötü akıbet ise iman nimetinden sonra Allah’ın dinine nankörlük etmektir. Umulur ki akledersiniz!

GES SİSTEMİ VE EKONOMİYE YANSIMALARI

Hazine ve Maliye Bakanlığı ekonomide yaşanan daralmaya çözüm sunmak, dolarizasyonu ortadan kaldırmak ve TL ile yatırım yapılmasını sağlamak için yeni bir sistem geliştirdi. Malum geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna duyuruldu bu sistem. Kısaca GES diye tanıtılan bu sistem ile devlet gelire endeksli senet ihraç edeceğini duyurdu. Basit bir anlatım ile bu sistem gelire endeksli olarak devletin iç borçlanması anlamına gelmektedir. Devlet içinde yer alan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hasılatlarına endeksli olarak ihraç edilen senetler 3 ayda bir yatırımcıya kupon getirisi sağlayacak. Ödemelerde ise asgari gelir garantisi olacak. Bu sistem için 17-22 Haziran tarihleri arasında talep toplanacağı açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati 83 bin 816 yatırımcıdan toplamda 6.6 Milyar TL talep geldiğini açıkladı.

Kıymetli Müslümanlar! En son söyleyeceğimi en başta söyleyerek konuya giriş yapmak istiyorum. GES uygulaması tıpkı diğerleri gibi kriz içinde olan ekonomiye hiçbir fayda sağlamayacak. Aksine uzun vadede bütçenin yükünü artıracak. Bu maliyet ise vatandaşa yine vergi olarak geri dönecek. Çünkü, hükumetin hazırladığı bütçede gelir kalemlerinde vergiden başka bir şey yok. Biz kur korumalı vadeli mevduat sisteminde de aynı şeyi söyledik, bugünde aynı şeyi söylüyoruz. Başımıza gelecek olanı biliyoruz çünkü... Bu kadar net konuşmamızın da bir sebebi var. Hükümetin uygulamaya koyduğu bu sistem yani GES sistemi de kur modeli gibi borçlanmaya dayanıyor. Bunlar anlık, geçici çözüm yolları, bunlar vadesi gelmiş dış borçları ödemek için daha fazla vade ile piyasadan döviz toplama gayretleri, yani günü kurtarma formüllerinden başka bir şey değil. Toplanan para nereye gidiyor peki? Kapitalistlere gidiyor. Dediğimiz gibi bu sistemlerin bütçeye yükü vatandaşın sırtına biniyor.

Kur korumalı mevduat sisteminde toplanan para şuan itibariyle 1 Trilyon liraya dayanmış. Doların 18 TL seviyesinde olduğu zamanda bu formülü açıkladı Cumhurbaşkanı. Nas, nas diye haykıran Cumhurbaşkanı Erdoğan nassı da unuttu, haramı da... Bu sistem ile herkesi faize davet etti, harama teşvik etti. Ama gelin görün ki Erdoğan’ın çevresindekiler, bu formülü “Cumhurbaşkanı şapkadan tavşan çıkardı” diyerek alkışladılar. Ne oldu peki o günden bugüne? 12 TL’ye düşen dolar bugün yine 18 TL’yi zorladı. Kur koruma taahhüdünden dolayı bütçe milyarlarca lira zarara uğradı! Piyasada dolaşımda olması gereken 1 trilyon TL bankaların, kapitalistlerin kontrolüne geçti! Tüm bu açık ise halka zam, enflasyon ve vergi olarak yansıdı.

İşte kur korumalı sistemde yaşananlar, GES sisteminde yaşanacakların habercisidir. Ama bunlar olacakları bile bile aynı yanlışta ısrar etmeye devam ediyorlar. Bizler her daim problemin, özelde yanlış politikalardan, genel de ise Kapitalist iktisat nizamından kaynaklandığını söyledik, söylüyoruz. Adına ister GES deyin, ister kur korumalı mevduat, isterse başka bir şey deyin fark etmez. Yapılan politikalar atılan adımlar temelden yanlıştır. Sorunlara çözüm olmayacaktır. Çünkü hükümet halkı sefalete sürükleyen, alım gücünü sıfırlayan enflasyon sorununu çözmek, ekonomik krizi bitirmek falan istemiyor. Hükumet aslında kendi geleceğini garanti eden, işbirliği içinde olduğu bankaların, para babalarının, kapitalistlerin sıkıntılarını çözmeye çalışıyor. Hükümetin ekonomi ile alakalı çıkardığı yasalara baktığınızda hep zenginlere hitap ettiğini görürsünüz. Kur korumalı mevduat kim için, parası olan için... GES kim için, parası olan için... Konut kredisi kim için, zengin için... Vergi muafiyeti, vatandaşlık, bedelli askerlik kim için, bunların hepsi parası olan için...

Fakir olan bu halkın suçu ne peki? Neden çiftçilere teşvik yok, tohum, mazot, gübre neden ucuza verilmiyor? Vergi muafiyeti neden sadece zenginlere, neden zora düşen esnafa vergi muafiyeti yok? Mesele insanları konut sahibi yapmaksa neden düşük gelirlilere yönelik bir sistem geliştirilmiyor? Cevabı belli, çünkü kapitalizm zengini güldürür fakiri öldürür. Ve bu 100 senedir böyle... Hükumet bunu bildiği halde zengini beslemeye, fakiri ezmeye devam ediyor.

Bu sistem var olduğu müddetçe kapitalistler kazanmaya devam edecek, sadece Türkiye’de böyle değil tüm dünya da böyle... Kapitalizm bazen savaşlarla, bazen göçlerle, bazen salgınlarla ama her zaman fakirleri öldürüyor. Kurtuluş, hayat, refah, huzur;bunların hepsi İslam’da. Çözüm İslam’da, çözüm alemlerin Rabbi olan Allah subhanehu ve Teala’dan gelen şeri hükümlerde. Çünkü Müslümanların ve tüm Dünya’nın kurtuluş reçetesi İslam’dır. İslam’ı pratik anlamda uygulayacak olan ise Raşidi Hilafet Devletidir.

MADRİD’TEKİ NATO ZİRVESİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Madrid’te yapılacak NATO zirvesi için bugün İspanya’ya gitti. Ülkelerin hükumet ve devlet başkanlarının katılımı ile yapılacak NATO zirvesi İspanya’nın başkenti Madrid’te yapılacak. Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa için daha çok önem kazanan NATO’nun bu seneki zirvesinde neler konuşulacak takip edip göreceğiz.

Bu seneki NATO Zirvesi, Ukrayna-Rusya savaşının gölgesinde yapılıyor. Zirve Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme isteğine Türkiye’nin tepkisinin yaşandığı bir dönemde gerçekleşecek. Yine Nato zirvesi Fas sınırından İspanya’ya geçmek isteyen göçmenlerin hunharca katledilmesine karşılık başta Avrupa olmak üzere tüm dünya ülkelerinin sessizliğinin gölgesinde yapılacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Zirvesi için gittiği İspanya seyahati öncesi Esenboğa Havalimanı'nda bir basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı açıklamasında “zirveden temel beklentimiz NATO ittifak dayanışmasının koşulsuz biçimde ortaya konulmasıdır.” dedi. NATO müttefiklerinin terörizmin türlerinde herhangi bir ayrım yapmamaları gerektiğini söyleyen Erdoğan, “herhangi bir üyeye yönelik tehdidin NATO'nun geneline tehdit olarak görülmesi gerekir.” dedi. Cumhurbaşkanı bu sözlerinin hemen ardından "Türkiye’nin, NATO misyon ve harekatlarına en fazla katkı yapan ilk 5 müttefikten biri olduğunu söyledi. Aynı zamanda NATO'nun sınırları da olan Türkiye’nin güney hududunda ve sınır dışında terörizmin ve Suriye başta olmak üzere göç hareketlerinin önlenmesinde kritik roller üstlenen bir ülke olduklarını söyledi.

Düşünebiliyor musunuz? NATO başında ABD’nin olduğu ve kafir Avrupa ülkelerinden oluşan bir askeri pakt. Ve bu ittifakın bugünkü varlık gayesi, İslam ve Müslümanlardan Batı ve kapitalist ideolojiye gelecek bir tehdidin önlenmesidir. NATO’nun varlık gayesi bu iken, bugüne kadar Türkiye’nin menfaatlerine yönelik hiçbir iş yapmamış iken hala daha NATO’ya sadık bir Türkiye’den bahsediliyor ve Cumhurbaşkanı bununla onur ve kıvanç duyuyor. NATO’nun terörizmle mücadele stratejisinde terör olarak algıladığı şeyin İslam, terörist olarak gördüğü şeyin Müslümanlar olduğu Erdoğan tarafından bilindiği halde, Türkiye’yi tehdit eden teröre karşı hala daha NATO’dan işbirliği ve destek bekliyor. 100 küsur yıl önce Sykes-Picot Anlaşması ile çizilmiş haritada Türkiye’ye biçilmiş sınırları NATO hududu olarak görecek kadar ileri gidebiliyor. İslam beldelerindeki katil ve diktatör rejimlerin çektirdiği zulüm sebebiyle göç etmek zorunda kalan Müslümanları bu sınırlar da durdurmayı NATO misyonunun gereği olarak görev addediyor, bununla övünüyor.

Bizim buradan Cumhurbaşkanı’na çağrımız şudur: Sayın Erdoğan; Madrid’te yapılacak NATO zirvesine katılacaksınız. Orada görüşeceğiniz her Batılı kafir yöneticiye onların ne kadar barbar ve katil insanlar olduğunu söyleyin. En başta ABD Başkanı Biden’e bunu söyleyin. Değil bir dönem daha iktidarda kalmak için el sıkışmak, o katilin kanlı pis ellerini geri reddedin. Türkiye’de terörü destekleyerek işledikleri cinayetlerin hesabını sorun. İncirlik Üssündeki varlıklarını çekmeleri için onlara üç günlük süre tanıyın. İsveç ya da Finlandiya, daha başka kimi alıyorsanız alın ben çıkıyorum deyin.  NATO’dan ayrılma kararınızı açıklayın.

Haydi Sayın Erdoğan bütün bunları yapın görelim bakalım, siz NATO’cu musunuz, yoksa ümmetçi misiniz?  Müslümanların mı yoksa kafir Batılıların mı dostusunuz görelim. Zira sizin deyiminizle önemli olan laf değil icraattır.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

28 Haziran 2022

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.