HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 29 Ekim 2024

Mahmut Kar, "Cumhuriyet, Müslüman halka zorla dayatılmış, bir oldubittiyle kurulmuş rejim değil midir? Cumhuriyet, laik esaslara göre hazırlanan ve uygulamaya konulan bir Batı projesi değil midir?"

29 EKİM CUMHURİYET KUTLAMALARI 

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Bugün toplantımızda tek gündemimiz var, bugün tek bir konuyu ele alıp değerlendireceğiz. Bugün Cumhuriyet’i konuşacağız. Laik demokratik siyasi partilerin, seküler ve muhafazakâr siyasetçi ve yöneticilerin öve öve bitiremedikleri o “faziletli” Cumhuriyeti konuşacağız. Tabi biz onlar gibi Cumhuriyetin “faziletlerini” değil Cumhuriyetin kötülüklerini anlatacağız. Çünkü bugüne kadar herhangi bir faziletini görmedik. Onlara göre cumhuriyet çağdaşlık, onlara göre cumhuriyet gelişmişlik, büyüme, ilerleme ve medeniyet… 101 yıldır bu topraklarda Cumhuriyet hüküm sürüyor, baktığımızda bunların hiçbirini göremiyoruz ama onlara göre ülke güllük gülistanlık… 

Her sene bir türlü çözülemeyen ekonomik krizlerin, yürekleri sızlatan insani krizlerin gölgesinde karşılıyorlar 29 Ekim’i… Her geçen gün artan kaos ortamının, bir türlü bitirilemeyen terör sorununun ve karşı karşıya kalınan toplumsal çöküşün gölgesinde Cumhuriyet kutlamaları yapıyorlar. Onlar için bu sorunların ne önemi var, onların gözleri balo ve konser salonlarındaki kokteyller ile kör olmuş, onların kalpleri resmi bayramlarda yaptıkları şirk ritüelleri ile kararmış, onların dilleri seküler düşünceler ile kirlenmiş. Aydınlığa, beyaza ve temiz olana sırt çevirmişler, delalet içinde kapkara pis bir hayatı tercih etmişler. 

Dini devletten ve hayattan ayırma esasına dayalı laikliğin tatbik edildiği Cumhuriyet rejimi, sağlıktan eğitime, güvenlikten üretime, adaletten ahlaka hiçbir alanda bu halka ne refah, ne huzur ne de saadet getirmemiştir. Bir taraftan temiz toplum ve dindar nesil sloganları atılırken diğer taraftan ailelerimiz yok oluyor. Gençlerimiz sapkınlık, bağımlılık ve ahlaksızlık çukuruna sürükleniyor, kadınlarımız ve hatta yeni doğmuş çocuklar bile katlediliyor. Yöneticiler finansal bazı veriler ile ekonomide pembe tablolar çizse de halkımız gün geçtikçe yoksullaşıyor, Müslümanlar insanca yaşam imkânlarından mahrum bırakılıyor. 

Cumhuriyetin 101 yıllık geçmişine bakıldığında geldiğimiz noktanın ileri ve üstün bir seviye olduğunu kim söyleyebilir. Gelişmiş ve müreffeh bir ülke haline geldiğimizi, huzurlu, mutlu ve istikrarlı bir toplum olduğumuzu kim iddia edebilir? Ahlaksızlık ve sapkınlığın akıl almaz boyutlara ulaştığı bir ülkede saadet ve huzurdan bahsedilebilir mi? Suç oranlarının her geçen gün arttığı, cinayetlerin sıradanlaştığı bir ülkede güven ve emniyetten bahsedilebilir mi? Yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılık ve kolay yoldan para kazanma yollarının açık olduğu, kumar, faiz ve tefeciliğin teşvik edildiği bir ülkede bereket ve refahtan bahsedilebilir mi? Yalancıların konuşturulduğu, doğru sözlü olanları susturulduğu, hainlerin baş tacı edildiği, emin ve güvenilir olanların taşlandığı bir ülkede hukuk ve adaletten bahsedilebilir mi?Hastanelerde doktorlar, hemşireler, resmi kurumlarda devlet adamları ve bürokratların kirli para için suç örgütü kurup cinayetler işlediği bir ülkede Cumhuriyetin hangi “faziletlerinden” bahsedilebilir hangi güzelliği övülebilir? 

Bir asırlık rejimin tüm kurumlarında yaşanan bu çürümüşlük, kokuşmuşluk, toplumsal hayatta karşı karşıya kaldığımız bu ahlaksızlık, bozluma ve yozlaşma sanki hiç yokmuş gibi Cumhuriyet fazilettir demek körlüktür ve bu topluma yapılmış en büyük kötülüktür. Tüm bu kötülükleri görmeyip Cumhuriyet halk iradesidir demek yalancılıktır. Çünkü halkın iradesine dayandığı iddia edilen Cumhuriyet, halkın dinine, kimliğine, diline, giyim kuşamına düşman olan bir rejimdir. 

Şimdi buradan her sene 29 Ekim geldiğinde bu meyanda mesaj yayınlayanlara soruyorum; bunu inkâr edebilir misiniz? Cumhuriyet, Müslüman halka zorla dayatılmış, bir oldubittiyle kurulmuş rejim değil midir? Cumhuriyet, laik esaslara göre hazırlanan ve uygulamaya konulan bir Batı projesi değil midir? İngilizler Birinci Dünya savaşından sonra Türkiye’ye, sözde bağımsızlık vermek için ondan en değerli şeyini istediler. Lozan Konferansı’nda İngiliz Hariciye Vekili Lord Curzon İsmet İnönü’ye dört şart sunmuştu: Hilafet tam manasıyla ilga edilecek, Halife sürgün edilecek, Halife’nin tüm mallarına el konulacak ve devletin rejimi laik esaslara dayalı Cumhuriyet olacak. Önce 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi, sonra 3 Mart 1924’te Hilâfet kaldırıldı, hemen ertesi gün halife sürgün edildi ve tüm mallarına el konuldu. İngilizlerin istediği her şey yapıldı. Ve önemli bir ayrıntı; İngilizler, 3 Mart 1924’de Hilafet kaldırılıncaya kadar Lozan Anlaşmasını onaylamadılar. Sadece bu bile, Lozan’da kurulan Cumhuriyetin halkın iradesiyle değil Batılıların iradesiyle kurulduğunu gösterir.  

Cumhuriyet, İslam’ın sunduğu hayat sistemini kaldırdı. Yerine, dini hayattan ayıran Batılı laik düzeni getirdi. Cumhuriyeti getirenler; kimliğimizi, değerlerimizi, servetlerimizi, kardeşliğimizi, birliğimizi ve gücümüzü alıp götürdüler. Bir zamanlar İslam ve Müslüman kimliği altında kardeşçe yaşanan Anadolu topraklarında Milliyetçilik zehiri ile nifak tohumları ekildi ve Türk Kürde, Kürt Türk’e düşman edildi. El üstünde tuttuğumuz kitabımız Kur’an-ı Kerim Cumhuriyet ile birlikte yasaklandı, harf inkılâbı yapıldı Kur’an ile bağımız koparıldı, böylece dinimize, değerlerimize yabancılaştık. Batı Cumhuriyet ile kalkanımızı ve gücümüzü kırdı, birliğimizi parçaladı, servetlerimizi çaldı ve bizi kendi iradesine mahkûm etti. Şimdi Gazze Yanerken hiçbir şey yapamıyoruz, kardeşlerimiz ölürken hareket edemiyoruz, değil ordular ve askerler ile girmek Gazze’ye bir ekmek bile sokamıyoruz. Çünkü Cumhuriyet bize sınırlar çizdi. 

Evet, Cumhuriyet, Osmanlı Hilafet Devleti’nin enkazı üzerine kurulmuş bir ulus devlettir. Batılı sömürgecilerin İslam’a darbe vurmak ve Müslümanların bir daha ayağı kalmasını engellemek için başımıza diktikleri sistemin adıdır. Fakat ümidimiz kırılmasın. Allah’ın vaadi ve Rasûlü’nün müjdesi haktır. Her gecenin bir sabahı, her batan güneşin bir şafağı vardır. İşte o şafak İslam’dır, İslam’ın devleti olan Hilafet’tir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: 

اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ

Onlara vâdolunan zaman, sabah vaktidir. Sabah da yakın değil midir?” [Hûd 81]

 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

29 Ekim 2024

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.