Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 30 Temmuz 2024
Mahmut Kar, "Sayın Erdoğan, neden ve kimden korkuyorsunuz? Siz kalkın harekete geçin bu halk, Müslümanlar sizin arkanızdan gelecektir. Amerika ile göbek bağınızı kesin artık, koparın atın şunu! Yüzünüzü Müslümanlara dönün, sırtınızı Allah’a dayayın. Ona inanın, ona güvenin, emin olun ki Allah sizi mahcup etmeyecektir."
NETANYAHU’NUN KONGRE KONUŞMASI VE TEPKİLER
Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Bu hafta toplantımıza yine Gazze ve Filistin gündemi ile başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi işgalci Yahudi varlığının sözde başbakanı, Siyonist başı Netenyahu, 24 Temmuz’da ABD Kongresi’nde bir konuşma yaptı ve kongre üyeleri onu dakikalarca ayakta alkışladılar. Bu görüntülerin kamuoyunda yer almasının ardından gerek Türkiye’den gerek farklı ülkelerden ABD’ye sözlü tepkiler yağdı. Sözlü diyorum çünkü henüz bir babayiğit fiili adım atabilmiş değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Netanyahu’nun ABD kongresinde konuşturulmasına ve alkışlanmasına sözlü tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı’nın tepkisini değerlendireceğim elbette ancak öncelikle Siyonist başı katil Netanyahu’unun ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmaya biraz değinmek istiyorum.
Bu katil konuşmasına Gazze’deki savaşın “barbarlıkla” medeniyet arasında bir savaş olduğunu, ölümü yüceltenlerle yaşamı kutsayanların savaşı olduğunu söyleyerek başladı. Dikkat edin, konuşmasına direkt İslam’a saldırarak başladı bu haydut. Filistin topraklarının gerçek sahipleri olan Müslümanları barbarlıkla itham etti. İsrail’in ve onu destekleyen ABD ve Batı’nın medeni olduğunu iddia etti. İslam’ın en önemli emri olan cihada saldırdı, Müslümanların en ulvi gayesi olan şehitliği aşağıladı. Bu savaşı kazanmaları için Yahudi varlığı “İsrail” ile Amerika’nın birlikte durması gerektiğini vurguladı. “Bir arada durduğumuzda biz kazanıyoruz onlar kaybediyorlar.” dedi. Evet, Müslümanlar paramparça darmadağınık oldukları için 100 yıldır hep onlar kazanıyor maalesef... Çünkü küfür tek millettir, kâfirler İslam’a ve Müslümanlara karşı dün de bugün de hepi bir oldular.
Gelgelelim bu yalancı katilin konuşmasına verilen tepkilere… Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili "7 Ekim'den beri insanlar sinema filmi izler gibi ölümleri uzaktan seyrediyor. Bunların katili olan Netanyahu ise ABD'de alkışlanıyor.”dedi. “Bırakın katliamı durdurmayı, elinde 150 bin insanın kanı olan bir kasabı ABD kongresinde ağırlayan ve ayakta alkışlayan bir akıl ve vicdan tutulması ile karşı karşıyayız."dedi. Kıymetli Müslümanlar! Düşünebiliyor musunuz, bütün bu yaşananlara rağmen hala daha Amerika’nın Gazze’deki katliamı durduracağını düşünüyor, Netanyahu’yu alkışlayan kongre üyelerini akıl ve vicdana çağırıyor.
Sayın Erdoğan, bahsettiğiniz bu akıl ve vicdan tutulmasını yaşayanlardan birisi de sizsiniz. 7 Ekim’den beri sinema filmi izler gibi katliam ve ölümleri uzaktan seyredenlerden birisi de sizlersiniz. Amerikan yönetiminin daha ilk günden beri bu azgın katilleri desteklediğini, her türlü lojistiği sağladığını bilmiyor muydunuz? Her fırsatta dost ve müttefik olduğunuzu beyan ettiğiniz ABD’nin, işgalci Yahudi varlığının en büyük silah tedarikçisi olduğunu yeni mi anladınız? Bizler hem buradan hem de meydanlardan sizlere aylardır seslendik ve dedik ki, ne ABD’den ne de BM’den medet ummayın, somut adımlar atın ve harekete geçin. Ama siz, bu çağrılarımıza kulak asmadınız, katliamları seyredenlerle birlikte oturdunuz, kınadınız ve dağıldınız. Soykırım destekçisi ABD’li yetkililer ile el sıkıştınız. Harekât yapmanız gerekirken miting yaptınız. ABD’nin başını çektiği Birleşmiş Milletleri ve hiçbir işe yaramayan kurumları göreve çağırmakla yetindiniz. Sözde diplomasi trafiği ile zaman kazanmaya çalıştınız. Kınama mesajları ve hamasi söylemlerle Müslümanların gazını almaya çalıştınız.
Siz bunlarla vakit geçirirken, işgalci Yahudi varlığı katliamlarına devam etti, öldürmeye devam etti, işgale devam etti. Sayın Erdoğan bakın Siyonist başı Netenyahu, ABD kongresinde neler söyledi: “Kapsamlı ve tam bir zafer elde edinceye kadar savaşmaya devam edeceğiz” dedi. “Bizim savaşımız sizin savaşınızdır, düşmanlarımız sizin düşmanlarınızdır ve bizim zaferimiz ABD'nin zaferidir” dedi. “İsrail”, Amerika’nın onsuz yapamayacağı müttefiki olarak kalmaya devam edecektir”, “Amerika Birleşik Devletleri’ne, işi daha hızlı bitirmemizi sağlayacak araçları bize vermesi için çağrıda bulunuyorum.” Dedi.
İşte Sayın Erdoğan, sizin müttefikimiz dediğiniz ABD ile işgalci varlığın arasındaki ilişki bu. ABD ile Yahudi varlığı arasındaki bu ilişkiyi bu dostluğu herkes biliyor, şayet siz bilmiyorsanız, şayet siz buna şaşırıyorsanız işte asıl akıl tutulması budur. Biz sizin Amerikalılar ile işgalci Yahudi varlığı arasındaki bu dostluğu ve müttefikliği bildiğinizi düşünüyoruz. Evet, siz bunu bildiğiniz halde Gazze halkını ve Filistin’in kaderini, ABD’nin ve BM’nin insafına terk ettiniz. İşte bu akıl tutulmasının ötesinde ihanetin ta kendisidir. Velev ki bilmiyordunuz, şimdi artık örenmiş oldunuz doğru mu? Peki, bundan sonra ne yapacaksınız? Yaşanan katliamları sizin deyiminizle film gibi izlemeye devam mı edeceksiniz? Yoksa “yeter artık, konuşma zamanı değil harekât zamanı” diyerek Gazze’ye mi gireceksiniz? Hayır, vallahi bizler biliyoruz ki sizler yine yapılması gerekeni yapmayacaksınız. Yine süslü sözlerle, hamasi nutuklarla, kınama mesajları ile ve gaz alma politikaları ile yolunuza devam edeceksiniz. Çünkü o yolun çizgilerini Amerikalı efendileriniz belirliyor, çünkü o yolun taşlarını siz değil onlar döşediler.
ERDOĞAN’IN “İSRAİL’E GİRERİZ” AÇIKLAMASI
7 Ekim’den bu yana meydanlarda ve bu platformda Gazze’deki soykırımın orduların Aksa’ya harekât ettirilmesiyle ve işgalci “İsrail”e askeri güç ile karşı konularak bitirileceğini söyledik ve defalarca çağrı yaptık. Bugüne kadar ne Türkiye’den ne de İslam beldelerinin herhangi birinden adım atan bir lider bir komutan çıkmadı maalesef. Bırakın Orduları Aksa’ya seferber etmeyi Ürdün gibi bazı Arap rejimleri Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak için kendini paraladı. ABD’ye önceden bilgi vererek İran’ın Tel Aviv’e gönderdiği SİHA’lar Ürdün tarafından düşürülmüştü hatırlarsanız. Yine Türkiye 7 ay boyunca “İsrail” ile ticaretini devam ettirmişti, uzmanlara göre Türk gemileri evraklarda oynayarak hala daha “İsrail” limanlarına yük taşıyor.
Bütün bunlardan sonra, Gazze tamamen tarumar edildikten, kırk bin Müslüman’ın ölümünden, yüz bin yaralıdan, iki milyon Gazzeli Müslüman’ın Refah’ta açlık ve kıtlığa mahkûm edilmesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Rize’de konuştu. Türkiye’nin savunma sanayinin son yıllarda güçlendiğini söyleyen Erdoğan bunun bizi aldatmaması gerektiğinin altını çizdi ve daha güçlü olmamız gerekir dedi. Sonra da aynen şu ifadeleri kullandı: “Biz çok güçlü olmalıyız ki bu “İsrail” Filistin’e bu akara makarayı yapamasın.” “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yani “İsrail”e de yaparız.” Evet, yanlış duymadınız aynen böyle dedi.
Bu konuşmanın üzerinden tam üç gün geçti. İşgalci “İsrail” Gazze’de çocukları öldürmeye bu üç günde de devam etti. Katil ve haydut Netanyahu Gazze’yi tamamen yok edinceye, mücahitleri tamamen öldürünceye kadar bu katliamları sürdürmeye devam edeceğini ABD kongresinde söylemişti. Kamuoyu, Türk ordusu Gazze’ye ne zaman harekât başlatacak diye beklerken bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan Ak Parti İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu. Ne dedi peki? Bizim söylediklerimizden farklı hiçbir şey söylemedi. Gazze’de ölen ve yaralanan Müslümanların istatistiğini verdi. “Ben de insanım ben de Müslüman’ım diyen birinin bu tabloya rıza göstermesi mümkün mü?” dedi. Meseleyi yine BM’ye havale etti, “Netanyahu’nun yularını elinde tutanlar bu katliamlara dur demelidir.” Aynen böyle söyledi.
Netanyahu’nun yularını elinde tutanlar kim? Amerikan Kongresinde onu konuşturanlar değil mi? Gazze’yi yakıp yıkması için ona silah verenler değil mi? Bu katili kongrede ayakta alkışlayanlar değil mi Sayın Erdoğan! Nerede kaldı Karabağ’a ve Libya’ya girdiğimiz gibi “İsrail”e de gireriz sözleriniz? Hamasetten başka bildiğiniz bir şey yok. Yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Neden bu halkı kandırıyorsunuz? Nasıl da sözleri evirip çeviriyorsunuz? Gazze’nin ve tüm Filistin’in işgalden kurtuluşunun Orduların hareket etmesi ile olacağına, bundan başka bir çözümün olmadığına inanan bu halkın duyarlılığını istismar ediyorsunuz. Sonra da çıkıp “biz istiklal marşı “korkma” ile başlayan bir milletiz” deyip alkış alıyorsunuz. Netanyahu’yu Amerikan kongre üyeleri ayakta alkışladı, sizi de Ak Parti üyeleri ayakta alkışladı, şimdi rahatladınız mı, tatmin oldunuz mu? Zaten siz alkışsız yaşayamazsınız.
Soruyorum o halde neden ve kimden korkuyorsunuz, siz kalkın harekete geçin bu halk, Müslümanlar sizin arkanızdan gelecektir. Eğer ki bunu yaparsanız, sadece konuşmayıp adım atarsanız sizi Saddam’ın akıbeti ile tehdit eden küstahlara en güzel cevabı vermiş olursunuz. Hem de buradan değil Tel Aviv’den. Eğer ki harekete geçerseniz Netahyahu’yu kongrelerinde konuşturan ve alkışlayan keferelere had bildirmiş ders vermiş olursunuz. Amerika ile göbek bağınızı kesin artık, koparın atın şunu! Yüzünüzü Müslümanlara dönün, sırtınızı Allah’a dayayın. Ona inanın, ona güvenin, emin olun ki Allah sizi mahcup etmeyecektir.
FRANSA’DAKİ OLİMPİYAT REZİLLİĞİ
Cumhuriyetin kuruluş sürecinde Müslümanlar şapka kanununa muhalefetten darağaçlarında asılırken, zindanlara atılıp işkence görürken o şapkaları üreten Vitali Hakko zengin edilmişti. Vakko markasının sahibi olan bu Yahudi iş adamı; “Biz genç Cumhuriyetin ilk kuşağıydık. Bize hız veren Atatürk devrimleriydi. Şapka devrimi, kıyafet devrimi olmasaydı, kuşkusuz bugün Vakko da olmazdı.”diyerek nasıl zengin olduğunu açıklamıştı.
Türkiye, şapka devrimi ile zengin olan Vakko’nun tasarladığı “İsrail temalı” kıyafetlerle Paris olimpiyatlarına katıldı. Bir taraftan soykırımcı “İsrail” diyorlar diğer taraftan bu Siyonist varlığın propagandasını yapıyorlar. Daha da önemlisi nedir biliyor musunuz; Vakko’nun tasarlayıp ürettiği bu kıyafetlerin parası bu halkın cebinden bizim cebimizden çıkıyor.
Türkiye’nin resmi televizyon kanalı TRT, Paris Olimpiyatlarının açılış törenini canlı yayınladı. Ne kadar ahlaksızlık, sapkınlık varsa bu törene yansıtıldı. En nihayetinde TRT sayesinde halkımız kapitalist Batı ahlakımı yakinen görmüş oldu. Erdemli her kesimi rahatsız eden bu açılış töreni Türkiye’nin geleceği noktayı göstermesi açısından da önemlidir. Çünkü Fransa’da Kiliseye karşı halkın başkaldırması Fransız düşünürler ve sermaye sahiplerinin desteğini de arkasına alması ile gerçekleşen ihtilal ile laiklik hâkim ideoloji haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti de kuruluş aşamasını tamamladıktan sonra 1937 yılında laikliği devletin değiştirilemez temel niteliği olarak anayasa koymuştur.
Laiklik din ile savaşın bir neticesidir. Bu din batı dünyasında Hıristiyanlık iken Türkiye’de İslam’dır. Cumhuriyet tarihi İslam ile savaşın da tarihidir. Kuruluş aşamasında bu savaş alenen ilan edilmişken bu gün üstü örtülü bir şekilde devam etmektedir. Cumhuriyetin kurucu kadrosu İslam’ın tüm izlerini yok etmek için mücadele etmişken bugün İslam’ı ideolojik kimliğinden kopartıp ruhani bir din haline dönüştürmek için mücadele edilmektedir. Her ne olursa olsun sonuç aynıdır! İslam ile laiklik arasında 100 yıllık bir mücadele söz konusudur. Laikliğin beşiği dedikleri Fransa, bir taraftan kadınların başörtülü bir şekilde okumalarını yasaklarken diğer taraftan eşcinsel evliliği yasallaştırmıştır. Bu, çifte standart Fransız laikliğinin dine bakış açısını göstermesi açısından yeterlidir.
Fransız halkı “Tanrı”yı unutmuş ve her geçen gün ondan uzaklaşmıştır. 1981 yılında Fransa’nın %70’i kendisini Katolik Hıristiyan olarak tanımlarken bu gün bu oran %29’a düşmüştür. Kendisini ateist olarak tanımlayanların oranı ise %51’e yükselmiştir. Türkiye’de hakeza durum çok farklı değil. Hızlıca dinden kopuşlar yaşanmakta ve ateizm popüler hale gelmektedir. Her yüz kişiden 5’i kendisini ateist olarak tanımlamaktadır. Artık %99 Müslüman bir ülkede yaşamıyoruz maalesef! Laikliğin yansımaları sadece inanç boyutunda kalmadı elbette! Allah ile bağın kopartılması kötülüğün kapılarının da açılması anlamına gelmektedir. Suç oranlarının korkunç boyutlara ulaşması başka ne ile izah edilebilir. Ahlaksızlığın hayatı kuşatması ve en kötüsü artık normalleşmesi başka ne ile izah edilebilir? Allah’ın olmadığı bir dünyada insanı dizginleyecek, kötülükten ve fuhşiyattan alıkoyacak hiçbir güç yoktur!
Bugün laik Fransa’nın yaşadıkları laik Türkiye’nin gelecekteki resmidir! Laiklik tatbik edilmeye devam ettiği sürece kötülük kapıları kapanmayacak, her geçen gün artan dozda ahlaksızlık boy göstermeye devam edecektir. Buradan genliği ve geleceği için endişe eden Müslümanlar adına yöneticilere seslenmek istiyorum! Laiklik, Fransa menşelidir ve batıl bir din olan Hıristiyanlığa açılmış olan savaşın neticesidir. Biz Müslümanlar ile hiçbir ilgisi ve alakası yoktur! Bizim dinimiz hurafeleri inanç edinmiş gayri akli ve gayri ilahi Hıristiyanlık gibi değildir! Akla kanaat kalbe mutmainlik veren, hayatın her alanını kuşatan, geçmiş bugün ve gelecekteki her soruna çözümler getiren bir dindir! Öyleyse bizim laikle ne işimiz olabilir? İslam Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemeyi yani laikliği küfür olarak sayarken halkı Müslüman olan bu ülkede laikliğin tatbik edilmesi nasıl bir şeydir? Laikliğin açtığı yaralar, travmalar, zulümler, ahlaksızlıklar ortada iken bu inadın sebebi nedir? Şayet Müslüman halk için zerre miskal endişe duyuyorsanız, zerre miskal onları düşünüyorsanız, değer veriyorsanız derhal laiklik bataklığından bu halkı kurtarın ve İslam ile hükmedin! Hem sizin için hem de dünya halkları için tek kurtuluş budur! Umarım akledersiniz! Umarım hak söze tabi olanlardan olursunuz!
Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
30 Temmuz 2024
#hizbuttahrir#hizbuttahrir türkiye#gündem değerlendirme#gazze#netanyahu ABD'de#erdoğan#"İsrail"e gireriz açıklaması#fransa#2024 olimpiyatları#fransa olimpiyat rezilliği#türk kıyafetleri
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!