HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 31 Ocak 2023

Mahmut Kar, Kim Yahudi varlığının işgal ve yıkımlarını görmeyip ajitasyonlarına alet oluyorsa o İslam’a ve Müslümanlara ihanet içindedir. Sayın Ömer Çelik! Türkiye’deki İsraillilerden teşekkür almak için Filistinli mazlum Müslümanlara terörist derken hiç utanmadınız mı? Terör devleti, bebek katili İsrail’e başsağlığı dilerken hiç Allah’tan korkmadınız mı?

                                                                                      İŞGALCİ İSRAİL’E BAŞSAĞLIĞI MESAJI

Gün geçmiyor ki değerlerimize ve kutsallarımıza yönelik bir saldırı olmasın. Hilafetimizi kaybettiğimiz günden beri ne dinimizi koruyabiliyoruz ne canlarımızı ne de izzet ve şerefimizi koruyabiliyoruz. Geçen hafta İsveç ve Danimarka’da soysuz bir kafirin Kur’an’ı yaktı ve hakaret etti, peşinden Filistin’de yine İsrail terörü yaşandı. Yahudi varlığının eşkıya ordusu 26 Ocak’ta Cenin Mülteci Kampı'na baskın düzenleyerek 9 Filistinli kardeşimizi şehit etti, çok sayıda kardeşimiz de yaralandı. Bir gün sonra 21 yaşındaki Filistinli bir genç misilleme olarak Kudüs’te Yahudi işgalcilerden 7 tanesini öldürdü. Bu cesur kardeşimizi de orada şehit ettiler. Allahu Teala katledilen kardeşlerimize rahmet eylesin, onları cennetinde ağırlasın inşallah.

Kıymetli Müslümanlar, Yahudilerin Filistin’de yaptıkları yeni değil ve biz bu olanların hiçbirine şaşırmıyoruz. Çünkü onlar İslam’a düşmanlıklarının gereğini yerine getiriyorlar. Yine Filistinli Müslümanların kahramanca direnişi de yeni değil. Onlar cihat ruhu ile gaspçı varlığın topraklarını işgal ettiği ilk günden itibaren savaşıyor ve direniyorlar. Ancak yeni olmayan bir şey daha var ki; Müslümanların sahipsizliğidir. Filistin halkının Müslümanların yöneticileri tarafından ihanete uğramasıdır. Müslümanlar ne zaman kafirler tarafından saldırıya uğrasa bu hain yöneticiler ya kafirlere destek oldular ya seyrettiler ya da rezil bir şekilde kınama mesajı yayınladılar. Müslümanların direnişinin terör olarak yaftaladılar.

İşte bakınız, son olayda Türkiye yöneticileri Filistinli şehit gencin eyleminin terör saldırısı olduğunu söyleyerek kınadılar ve Yahudi işgalcilere başsağlığı yarışına girdiler. Neymiş efendim, saldırı sözde bir Sinagog’da gerçekleşmiş ve siviller öldürülmüş! Bir kere saldırının Sinagog’a yapıldığı söylemi İsrail’in kendi suçlarını örtmek için uydurduğu bir yalandan ibaret. Dolayısıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın kınama ve taziye açıklaması İsrail ağzıyla yapılmış bir açıklamadır. Sen geleceksin Kudüs’teki Müslümanların evlerini yıkıp topraklarını gasp edeceksin sonra o evlerin üzerine Sinagoglar inşa edeceksin. Sonra da dünyaya duygu sömürüsü yapacaksın. Yok öyle yağma! Kim Yahudi varlığının işgal ve yıkımlarını görmeyip ajitasyonlarına alet oluyorsa o İslam’a ve Müslümanlara ihanet içindedir. Sayın Ömer Çelik! Türkiye’deki İsraillilerden teşekkür almak için Filistinli mazlum Müslümanlara terörist derken hiç utanmadınız mı? Terör devleti, bebek katili İsrail’e başsağlığı dilerken hiç Allah’tan korkmadınız mı?

Kıymetli Müslümanlar’ Türkiye’nin yeni atadığı İsrail Büyükelçisi Türkiye’nin hiçbir zaman İsrail’in aleyhinde olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin İsrail’e ihtiyacı olduğunu her fırsatta söylüyor. İsrail paçavrasının Mehmetçiğe taşıtılması bunu gösteriyor. Buradan yöneticilere sesleniyoruz! Şunu sakın unutmayın, bu ezik ve menfaatçi siyasetinizle ne Filistin halkını ne de İslam ümmetini artık aldatamazsınız. Ne sizlerin ne de diğer Arap rejimlerinin Filistin’e ihaneti Yahudi varlığını yok olmaktan kurtaramayacaktır. Zafer mutlaka inananların olacaktır.

                                                                                 İSRAİL’İN İRAN’A YÖNELİK SALDIRILARI

Evet Kıymetli Müslümanlar, Amerika’nın Yahudileri meşrulaştırmak için normalleşme adını verdiği ihanet furyasında Türkiye’nin rolü böyle. Peki her fırsatta “İsrail haritadan silinmelidir” diyen İran ne yapıyor? O’da “direniş” diye bir yalan uydurmuş İsrail’in cürümlerini seyrediyor. Ordusunu gönderip Yahudileri yok etme imkânı varken, işi Filistinli yerel gruplara havale ederek ihanetinin gizlemeye çalışıyor. Hatta bırakın Filistin’i kurtarmayı, İsrail’in İran topraklarına yaptığı saldırılara bile karşılık veremiyor. İki gün önce İsrail İran’ın İsfahan şehrindeki savunma tesislerini ve mühimmat fabrikasını hedef aldı. Amerika ve İsrail gazeteleri bu saldırıyı İran’ı aşağılar bir şekilde haber yaptılar. Buna karşılık İran ne yaptı hiçbir şey! Sadece İran Dışişleri Bakanı tarafından saldırının “korkakça” olduğuna dair cılız, rezil bir açıklama yayınladı. Hangisi korkakça Ey İran yöneticileri! İsrail’in İran’ın cephaneliğini vurması mı yoksa sizin bu pervasızlığa sessiz kalmanız mı?

Evet Yahudiler korkaktır ama onlar samimi Müslümanlardan korkarlar. Sizin gibi istismarcılardan değil. Yahudiler ile değil de Suriyeli devrimcilerle savaşıp yüzbinlerce Müslümanı katleden sizin gibilerden neden korksunlar ki? Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da, Yemen’de Amerika’ya uşaklık yapanlardan neden korksunlar ki?  Velhasıl korkak Yahudilere cesaret veren siz ve sizin gibi iki yüzlü ihanet rejimleridir. Böyle devam ettiğiniz sürece zillete içinde yaşamaya mahkumsunuz!

                                                                             ALTILI MASA’NIN ORTAK MUTABAKAT METNİ

CB Erdoğan’ın, genel seçimlerin 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacağını açıklamasının ardından Türkiye artık iyiden iyiye seçim atmosferine girdi. Cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı konusunda henüz mutabakat sağlayamayan 6’lı Masa dün “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”ni yayınlandı. 9 ana ve 75 alt başlıktan oluşan bu mutabakat metninde, seçimlerin kazanılması halinde yapılması planlanan 2300 maddelik seçim vaatleri kamuoyu ile paylaşıldı. Yayınlanan metnin içeriğinde, yargı reformundan eğitime sistemine, ekonomiden işsizlik sorununa, yolsuzlukla mücadelen kalkınmaya, iç ve dış politikadan kamu yönetimine kadar birçok konuda vaatler bulunuyor. Ve Altılı Masa tüm bu konularda ortak mutabakat sağlamışlar, öyle diyorlar.

Kıymetli Müslümanlar, şüphesiz seçime giren, iktidar olmak isteyen bütün partiler bu tür seçim vaatlerinde bulunurlar. Hani yalandan kim ölmüş derler ya, Türkiye’deki siyasiler için bu söz tam yerinde bir sözdür. Politikacıların işi bu, geçmişte de bugünde bol keseden atıp tutuyorlar. Eğer ki partiler bol keseden sundukları seçim vaatlerini gerçekleştirmiş olsalardı bugün çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk. Altılı Masa’nın açıkladığı bu mutabakat metni her ne kadar Ak Parti iktidarının bugüne kadar yapmış olduğu yanlışlar ve olumsuzluklar üzerine bina edilmiş olsa da mutabakat metnine baktığımızda şunu görüyoruz. Bu metin statüko kokan bir metindir. Bu metin, bir taraftan yargıyı siyasi vesayetten kurtaracağım diyerek göz boyayan, diğer taraftan da askeri vesayeti yeniden hortlatmayı kollayan bir metindir. Ayrıca yazılı metinde mutabakat sağladığını söyleyen partilerin gerçekte mutabık olmadıkları birçok konu var. En çok tartışılan İstanbul sözleşmesi buna örnek. İyi Parti, CHP, Deva ve Gelecek Partisi mutabakat metnine yazılmamış olsa da uluslararası tüm sözleşmelere geri döneceklerini söylüyorlar. Saadet Partisi buna karşı çıkıyor. Aynı Saadet Partisi Filistin meselesinde iki devletli çözüme evet diyor. Türkiye’nin NATO’ya bağlılığını, Avrupa Birliği’ne girişini destekliyor. Yıllarca Batı karşıtlığı ve Siyonizm düşmanlığı üzerinden siyaset yapan partinin geldiği hale bakar mısınız? İşgalci Yahudi varlığı İsrail’i meşru görüyor.

Hülasa Kıymetli Müslümanlar, mutabakat metninde yazılı olanın dışında her partinin başka ajandaları var öyle gözüküyor. Bu mutabakat metni, 20 yıllık Ak Parti iktidarının bagajı üzerinden yürünerek hazırlanmış, bol vaatli popülist bir metindir. Dolaysıyla bu metindeki vaatlerin, geçmişte partilerin, seçim öncesi halkı kandırmak için söylediği boş vaatlerden herhangi bir farkı yoktur. Partiler seçim öncesinde vadederler ama iktidara gelince icra etmezler. Bunu Türkiye halkı gayet iyi bilmektedir. Çok geçmişe gitmeye gerek yok, şöyle yakın tarihimize bakalım; 20 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti dönemini ele alalım. AK Parti 2002 seçimleri öncesinde benzer vaatler içeren bir seçim bildirisi yayınlamıştı. Çok ilgin, başlıklar yine aynıydı. Hak, hukuk adalet, ekonomik kalkınma, yolsuzlukla mücadele, yasakların kaldırılması, eğitim reformu, devlette israfın önlenmesi vs. Peki, bu vaatler yerine geldi mi, hangileri yapıldı, neler düzeltildi? Hiçbiri. Eğitim sisteminde neredeyse 20 kez reform yapıldı, bakın okulların hali ortada… Her yıl ekonomik kalkınma adı altında paket üstüne paket açıklanıyor, ekonominin ve enflasyonun geldiği nokta ortada… Durmadan yeni yargı paketleri açıklanıyor, değişen bir şey var mı? Suçlar artık saniyelere sığmaz oldu. Cezaevleri suçlularla dolu. Adalet! İktidar partisinin isminde kalan sembolik bir kelime… Nerede adalet?

Değerli Müslümanlar! Sizler yalnızca iktidarın uyguladığı Başkanlık sistemi ile muhalefetin geri getireceğini söylediği parlamenter sisteme mecbur değilsiniz? Sizler için sadece bu iki seçenek yok! Sakın onların süslü sözlerine ve gerçekleşmesi mümkün olmayan boş vaatlerine aldanmayın! Demokratik laik sisteme dayalı bu rejimin 100 yılın sonunda bizi getirdiği durum işte apaçık ortada. Buradan sizlere tekrar tekrar hatırlatıyoruz. Sizler bu köhne sisteme mecbur değilsiniz. 100 yılın en büyük yalanı olan demokrasiye (halkın kendi kendisini yönetmesi masalına) artık aldanmayın.  Siyasi partiler ve politikacılar, küresel efendileri Amerika ve İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar. Onların belirledikleri sistemleri sizlere zorla dayatarak iki yanlış arasında bir tercih yapmanızı istiyorlar. Artık bu gerçeği görme vaktiniz gelmedi mi? Bu demokrasi yalanına daha ne kadar inanacaksınız? Ne başkanlık sistemi ne parlamenter sistem, bunların ikisine de mecbur değilsiniz. Çünkü Alemlerin Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teala’nın bizim için indirdiği İslam nizamı bizim için en doğru ve en hayırlı sistemdir. O İslam ki, yeryüzünde hâkim olduğu süre içerisinde Hilafet eliyle gittiği her yere hayrı götürmüş, uygulandığı her yerde huzuru, adaleti ve refahı tesis etmiştir. O halde vakit hem Cumhur ittifakının Amerikancı siyasetinden hem de Altılı Masanın geri getirmek istediği İngilizci siyasetten kurtulma vaktidir. Vakit Allah’ın emri olan İslam’ın yönetim modeli olan Raşid-i Hilafet sistemine geçiş yapma vaktidir.

                                                                        DİYARBAKIR’DAKİ KONFERANSA KEYFİ YASAKLAMA 

Seçimler yaklaştı dedim ya, siyasi partiler, uzun konvoylar, kalabalık lansman toplantıları ve meydan mitingleri ile bir de içi boş vaatlerle halkı kandırmaya devam ediyorlar. Biz malum demokratik seçimlere katılmıyoruz, biz sistem içi çalışmaların caiz olmadığını ve sorunlarımızı çözmediğini söylüyoruz. Biz diyoruz ki sorun sistemsel bir sorun, çözüm de sistemsel bir çözüm olmalı. Tam 70 küsur yıldır deneniyor, Demokrat Parti’den bugüne, Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Ak Parti vs. Hiçbirisi çözemedi ve sorun daha da büyüdü. Neden çünkü palyatif öneriler ile bu sorunlar çözülmez, çözülmedi. Biz ne diyoruz; biz diyoruz ki büyük bir toplumsal çöküş yaşanıyor. Gençlik elimizden kayıp gidiyor, uyuşturucu, alkol ve kumar gençliği ölüme sürüklüyor, geleceğimizi kaybediyoruz. Aile kurumu yıkılıyor, aileler dağılıyor. Nesiller bozuluyor, sapkınlıklar artıyor, çocuklarımız tehlike altında, anneler, babalar, sıcak yuvalar tehlike altında. Toplumda suç oranları her geçen gün artıyor, cezaevleri artık suçluları almıyor. Her gün cinayet, hırsızlık, gasp tecavüz, istismar haberleri… İnsanlar cinnet hali yaşıyor. İnsanların, sokakta, caddede meydanda, toplu taşımada, trafikte hiçbir yerde güven ve emniyeti yok. Tehlike evlere kadar girmiş durumda.

Nasıl olacak peki, bu çöküşü nasıl durduracağız, bu sorunlardan nasıl kurtulacağız? Biz diyoruz ki sorun İslam’dan uzaklaşıp, sekülerleşmemiz, sorun Allah’a teslimiyeti terk edip dünyevileşmemiz. Çözüm İslam, çözüm İslam’ın yeniden hayata hâkim olması, çözüm İslam’ın yönetim sistemi olan Hilafet’in yeniden ikame edilmesi… Biz böyle deyince laikler, Kemalistler koro halinde bize saldırdılar. Biz gençliği LGBT gibi sapkınlıklara terk etmeyin. Bu sapkınlıkları yayan kurum, kuruluş ve derneklerin faaliyetlerini yasaklayın dediğimiz için bize saldırdılar. Biz gençliği alkol ve uyuşturucu bağımlılığına mahkûm etmeyin, uyuşturucunun kökünü kurutun, alkolü yasaklayın dediğimiz için bize saldırdılar.

Kıymetli Müslümanlar! Laiklerin saldırmasını anladık anlamasın da… Bizim bu sözlerimiz ülkeyi yönetenleri de rahatsız etmiş ki, Diyarbakır Valiliği geçen hafta pazar günü yapılacak konferansımızı yasakladı. Cumartesi günü yapılması planlanan ve birçok Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcisi, Siyasi Parti Temsilcileri, kanaat önderleri, alimler ve medya mensuplarının katılacağı söyleşiye izin vermedi. Gerekçe ne peki, gerekçe 2911 sayılı toplantı, gösteri ve yürüyüş kanununun 17 ve 19. Maddeleri… Ne diyor bu maddeler: “Vali ya da kaymakam; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir.”

Bizim konferansımız ertelenmedi yasaklandı. Allah aşkına buradan sormak istiyorum; “Toplumsal Çöküş Sorunlar ve Çözüm” başlıklı konferansın yapılmasında ne tür bir tehlike görüldü? Biz, bu konferanstan önce Ankara, İstanbul, Bursa ve Konya’da benzer konferanslar yaptık. Buralarda yapılan konuşmalar, tespit edilen toplumsal sorunlar ve ortaya konulan çözüm önerilerinin hangisi genel sağlığı ve genel ahlakı tehdit ediyor? Diğer partilerin, Belediye ve resmi kuruluşların, düzenlediği içkili, eğlenceli her türlü konser ve etkinliğe izin veriyorsunuz. Onlar genel sağlık ve ahlakı bozmuyor da bizim İslam dememiz, İslam’a çağırmamız, İslami çözümleri Müslümanlara anlatmamız mı bozuyor? Söyleyin Allah aşkına, “gençliği kaybediyoruz, aile kurumu yıkılıyor” demek ne zamandan beri milli güvenlik ve kamu düzenini tehdit eder oldu? Size soruyorum, bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz herhangi bir konferans, bir toplantı, bir gösteri ya da yürüyüş etkinliğinde bir tek suç işlenmiş mi? Toplumun, Müslümanların yararı ve maslahatı düşünülerek yapılacak konferansı bu gerekçe ile nasıl yasaklarsınız?

Biz, bu toplumun kurtulması için, bu çöküşün durması için, bu yok oluşun son bulması için çalışıp didiniyoruz. Arkadaşlarımız hiçbir menfaat beklemeden gece gündüz kapı kapı dolaşıp Müslümanlar ile bu sorunları konuşuyorlar. Ve siz bütün bu fedakarlıkları baskı ve zor kullanarak, gerekçesiz bir şekilde heba ediyorsunuz. Rabbimiz bizim yaptıklarımızı görüyor, sizin yaptıklarınızı da görüyor. Biz Allah’ın yardımı ve Müslümanların desteği ile çalışmalarımızı durmadan devam ettireceğiz. Konferanslar, söyleşiler ve ziyaretler ile toplumun sorunlarını konuşmaya, çözümlerimizi sunmaya devam edeceğiz. Faaliyetlerimize yönelik bu haksız müdahaleyi kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz ve Allah bizimle diyoruz.

                                                                                   Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

                                                                                                   31 Ocak 2023                                   

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.