HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Haftalık Değerlendirme Toplantısı - 4 Haziran 2024

Muhammed Emin Yıldırım, "Hiç şüphe yok ki İslam beldeleri yönetimlerinin organize ihaneti olmasa, Siyonist işgalciler böyle pervasızca katliam yapamazdı. Onların siyasi ve ekonomik desteği olmasa kâğıttan kaplan olan Yahudi varlığı bu kadar ayakta kalamazdı."

SOCAR ŞİRKETİ’NİN “İSRAİL’E” PETROL SATIŞI

Gasıp Yahudi Varlığı “İsrail’in” Gazze’deki soykırımı yaklaşık 8 aydır devam ediyor. Gazze’de taş üstünde taş kalmadığı için birçok nokta felaket bölgesi ilan edildi. En son Refah kentinin işgal edilmesiyle kardeşlerimiz artık nereye gideceklerini bilmiyorlar. “Allah’ın arzı geniştir” diyerek yürüyorlar, direniyorlar ve Allah’a sığınıyorlar. Geçen bu süre zarfında kendilerine bir yardım eli uzatan olmadı. Ne ilginçtir ki 57 İslam beldesi içerisinden Allah için öfkelenen bir lider, bir komutan çıkmadı. Bu yönetimlerin kafir Batı ile ne tür bir ilişkisi varsa toplu halde Batı’ya itaat edip sadakat gösteriyorlar. Hep birlikte Amerika’nın ağzından çıkacak söze bakıyorlar. Gerçekten İslam ümmeti tarih boyunca böyle bir utanca böyle bir zillete tanık olmamıştır. Gerçekten kelimeler kifayetsiz kalmaktadır.

Hiç şüphe yok ki İslam beldeleri yönetimlerinin organize ihaneti olmasa, Siyonist işgalciler böyle pervasızca katliam yapamazdı. Onların siyasi ve ekonomik desteği olmasa kâğıttan kaplan olan Yahudi varlığı bu kadar ayakta kalamazdı. Zira İşgalci varlığın uçakları için gerekli olan akaryakıt, silah ve mühimmatları için kullandıkları çelik ve diğer hammaddeler, işgalci askerlerin gıda ve kıyafet ihtiyaçları ağırlıklı olarak İslam beldeleri yönetimleri tarafından karşılandı ve karşılanmaya devam ediyor. Körfez ülkeleri Kızıldeniz’deki aksamalardan etkilenmesin diye kendi toprakları üzerinden Yahudilere alternatif ticaret yolu açtılar. Türkiye ve Ürdün Yahudilere gıda, sebze ve meyve satışında ilk iki sırayı paylaştılar. Hatırlayın. Türkiye 7 ay boyunca “İsrail’in” her türlü ticari ihtiyacını karşıladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ancak 7 ay geçtikten sonra Türkiye’nin ticareti kestiğini açıkladı. Onu da 31 Mart yerel seçimleri kaybedildikten ve kamuoyu baskısı galip geldikten sonra yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi her konuşmasına ya Gazze ile başlıyor ya da Gazze ile bitiriyor. Sanki işgalcileri aylarca besleyen kendi iktidarı değilmiş gibi… Dahası Erdoğan soykırımın devam etmesi konusunda kendisi hariç herkesi suçluyor ve herkese sorumluluk yüklüyor.

Adama sormazlar mı? Madem Filistin için bu kadar duyarlı idiniz, madem Yahudi varlığına bu kadar öfkeliydiniz neden 7 ay beklediniz? Neden hala Yahudilerin Türkiye’deki elçilik ve konsolosluklarını kapatmıyorsunuz? Neden Netanyahu ve çetesi için Türkiye’de hukuki süreç başlatmıyorsunuz? Türkiye vatandaşı olduğu halde Gazze’ye savaşmaya giden “İsrail’li” teröristleri niçin vatandaşlıktan çıkarmıyor ve cezalandırmıyorsunuz? Cevap belli. Çünkü samimi değilsiniz? Çünkü günü kurtarmaya çalışıyor ve Netanyahu sonrası için gelecek hesapları yapıyorsunuz.

Dolayısıyla sadece ABD ve Batı değil sen de sorumlusun Ey Erdoğan! Çünkü sadece konuştun, kınadın ve “İsrail” ile ticaret yaptın! Adım atmadın, orduları harekete geçirmedin, aksine sömürgeci Amerika'nın iki devletli ihanet planını Gazze halkına çözüm olarak gösterdin. Hala bu iki devletli plan için çalışıyorsunuz. Dolayısıyla samimi değilsiniz. Gazze halkının duygu ve hedefleriyle sizin duygu ve hedefleriniz kesinlikle aynı değil.

Eğer samimi olsaydınız, işgalci “İsrail’e” gerçek bir yaptırım uygulamak isteseydiniz, hamaseti bırakır; Türkiye’den Yahudi varlığına giden tüm ticaret yollarını kapatırdınız! Eğer samimi olsaydınız, Azerbaycan devlet şirketi SOCAR’ın Türkiye üzerinden “İsrail’e” petrol satışını engellerdiniz. Yahudilerin uçakları için jet yakıtı olan bu kanlı ticaretin önünü keserdiniz... Dolayısıyla Gazze’ye ne kadar gıda kolisi gönderdiğinizi açıklamayı bırakın Sayın Erdoğan! Çünkü onlar ancak Yahudi varlığı izin verirse Gazze’ye giriyor. Gazze’deki soykırımla ilgili resim sergileri açmayı da bırakın. Zira her şey zaten dünyanın gözü önünde oluyor. Gazeteci ve Sivil Toplum kuruluşu gibi değil devlet gibi davranın.

Türkiye'nin “İsrail’le” ticareti kısıtlama açıklamasına rağmen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı üzerinden Yahudilere petrol taşınmaya devam ediyor. Azerbaycan devleti “İsrail'in” petrol ihtiyacının yüzde 40'a yakınını karşılıyor ve bu kanlı ticarete Türkiye’deki SOCAR şirketi aracılık yapıyor. Medyada kardeş diye pazarlanan Aliyev rejimi ilk günden beri Siyonist işgalcileri desteklediğini ve stratejik ortakları olduğunu söyleyerek soykırımın yanında yer aldı. Bu sebeple İslam ümmetinde Azerbaycan rejimine büyük bir öfke var. Bugünlerde birçok Sivil Toplum Kuruluşu, bir çok gençlik hareketi SOCAR şirketi önünde protestolar düzenliyor. Protestolarda SOCAR’ın Türkiye üzerinden Yahudi varlığına petrol satışının engellenmesi talep ediliyor.

Sözde “İsrail’e” yaptırım uyguladığını söyleyen iktidar ise bu engellemeye hiçbir şekilde yanaşmıyor. Yanaşmadığı gibi şirketin teşekkürünü alacak şekilde SOCAR’ı himaye ediyor. Bununla da bitmiyor. Önceki gün Yahudi dostu SOCAR’ı kırmızı boyalarla protesto eden gençler ertesi hemen ertesi gün şafak operasyonuyla göz altına alındılar. O halde soru şudur: “İsrail” terör devleti ise Netanyahu hükümeti ve ahlaksız soykırımcı askerleri suçlu ise neden SOCAR gibi onun katliamlarına yakıt olanlar değil de suçluların Türkiye’den kovulmasını isteyen gençler cezalandırılıyor? Gözaltına aldığınız bu gençler ne suç işlediler? Konuta zarar vermek mi? Asıl, Gazze'de konut bırakmayan, Refah'ta çocukları diri diri yakan İsrail ile ticaret yapanlar ve ona yakıt satanlar suçludur.

Diğer taraftan SOCAR şirketi yaptığı açıklamada "İsrail'e" doğrudan petrol satmadıklarını söyledi. Fakat SOCAR'ın iş yaptığı şirketlerin hangi ülkeye petrol satacaklarına karışmayacaklarını söyledi! Yani aslında bebek katillerine yapılan satışı dolaylı yoldan kabul ettiler. SOCAR'ın bu açıklaması iktidarın işgalci varlıkla ticaret konusunu ilk başta inkara yeltenip sonra kamuoyu baskısı nedeniyle itiraf etmek zorunda kaldığı açıklama ile neredeyse aynı… Şimdi SOCAR’a karşı yapılan bu protesto provokasyon olarak etiketlenip Gazze’ye Azerbaycan ve Türkiye işbirliğinde yapılan ihanet 'iki devlet tek millet' argümanıyla örtülmeye çalışılıyor. Fakat ne yapılırsa yapılsın ne tuzak kurulursa kurulsun Gazze'nin tufanı Haçlı-Yahudi ittifakına destek veren hainleri ifşa edip safları netleştirmeye devam edecektir. Ve Allah'ın izniyle çok yakında Raşidi Hilafet Devleti kurulup İslam'ın güneşi parladığında işgalci Yahudilerle birlikte tüm ihanet edenler ümmetin bünyesinden sökülüp atılacaktır.

ENFLASYON RAKAMLARI VE MEHMET ŞİMŞEK’İN AÇIKLAMALARI

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) mayıs ayı enflasyon verilerini kamuoyu ile paylaştı malum. TÜİK’in açıkladığı verilere göre Mayıs döneminde aylık enflasyon %3,37 artış göstermiş, geçen yılın Mayıs ayına oranla yıllık enflasyonda ise %75,45 oranında bir artış olmuş. Devlet kuruluşu olan TUİK’in rakamları bu şekilde; peki ya bağımsız kuruluş olan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ne diyor? ENAG’a göre mayıs ayında enflasyon yüzde 5,66 artmış yıllık enflasyonda ise %120,66’lık bir artış yaşanmış.

Hangi kuruluşun rakamlarının reel ve doğru olduğunu sizler daha iyi biliyorsunuz Kıymetli Müslümanlar! Pazar ve marketlerdeki ürün fiyatlarını onlar değil siz biliyorsunuz. Çünkü pahalılık sebebi ile ihtiyaçlarını karşılayamayan onlar değil sizlersiniz, bizleriz. Cumhurbaşkanı, Maliye Bakanı ya da bu raporları hazırlayan kuruluşlardaki yetkililer bilmezler çünkü onların yolu pazara, markete kasaba uğramaz. Onlar halkın yaşadığı gerçeklikten uzaklar. Onlar işçinin, memurun, esnafın ve çalışanın yediğini yemezler, giydiğini giymezler. En önemlisi onlar halkın konuştuğu dilden de konuşmazlar.

Neden böyle diyorum biliyor musunuz? Maliyet Bakanı Mehmet Şimşek gelişmeler ile ilgili hem sosyal medyadan zaman zaman açıklamalar yapıyor hem de TV ekranlarına çıkıp konuşuyor. Mayıs ayı enflasyon oranlarının açıklamasından hemen sonra bir açıklama yaptı ve geçmiş 12 ayın birikimli etkilerini içeren yıllık enflasyonda en yüksek seviyeyi Mayıs ayında gördüklerini söyledi.  Enflasyonla mücadelede geçiş döneminin tamamlandığını ve artık inişe geçileceğini ifade etti. Bir enflasyon grafiği paylaştı 2025’in ilk çeyreğine kadar dezenflasyon dönemi olacakmış ve ancak 2026,2027 de istikrar dönemine kavuşulacakmış. Bakalım o zamana kim öle kim kala Sayın Şimşek…

Sayın Şimşek! Bakın emekli ve asgari ücretli çalışanların maaşı cebe girmeden eriyip gidiyor, sadece kira ve faturalar bile emekli ve asgari ücretli çalışanın belini kırmaya yetiyor! Bu insanlar ne yiyip ne içecekler, çocuklarının eğitim masraflarını nereden nasıl karşılayacaklar? Bu insanlar kara gün için yastık altına üç kuruşu nasıl koyacaklar? Vatandaş bu pahalılık ile nasıl mücadele edecek? Ortada ekonomik kriz var değil mi, hayat pahalılığı var, kiralardaki artış durdurulamıyor, enflasyon almış başını gidiyor. Peki, ekonomiden sorumlu maliye bakanı olarak siz bütün bu sorunlar ile ilgili ne diyorsunuz. İnsanlar soruyorlar Temmuz ayında asgari ücrete zaman yapılacak mı aldıkları cevap hayır, emekliye zam yapılacak mı, kök maaşı on bin TL’nin üzerinde olanlar hariç onlara da bir şey yok yani 6 milyon emekliye Temmuz’da da zam yok. E peki bu ekonomi nasıl düzeliyor, nasıl bir iyileşme bu? Bu sözde ekonomik iyileşme kime kazandırıyor, ülkeye giren kaynaklar emeklinin ve çalışan işçinin cebine girmiyorsa kimin cebine giriyor Sayın Şimşek?

Temmuz ayından sonra ev kiralarında %25 uygulaması da bitiyor, bu konuda herhangi bir çalışma yapmadığınızı söylediniz. Servet vergisi ile ilgili de bir çalışma yapmıyorsunuz, enflasyonun ve fütursuzca dağıtılan bütçede ortaya çıkan açığın faturasını halkın sırtına yüklediğiniz vergiler ile kapatıyorsunuz. Sonra da çıkıp Türkiye’ye tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kaynak girişi var, ekonomi programı beklenilenden daha iyi çalışıyor, rezerv 2022’nin başından beri ilk kez artıya geçti diyorsunuz. Sayın Şimşek biz ülkeye giren bu paraların sahiplerinin büyük şirketler, holdingler, bankalar olduğunu bilmiyor muyuz? Bunlar yurtdışından döviz kredisi kullanıp Türkiye'ye getiriyorlar ve faize yatırıyorlar. Faize yatırılan 65 Milyar dolarlık bu dış kaynak bugün var yarın yok. Ayrıca bu kaynağın emekliye, işçiye esnafa da bir faydası yok. Siz faiz ve sıkılaştırılmış para politikası ile ancak bankacılar, sermayedarlar ve kapitalistleri memnun ediyorsunuz halkı değil. Siz kapitalist sermayedarlara bol kazançlı yatırımlar tavsiye ederken bu halka ise sadece sabır telkin ediyorsunuz. Siz sözüm ona itibardan zerre tasarruf etmiyorsunuz ama tasarruf tedbirlerinden bahsediyorsunuz. Dolayısıyla siz emeklinin, işçinin, memurun, esnafın ve çalına fakir fukaranın menfaati ve maslahatı için değil küresel sermayeyi daha zengin etmek için o koltukta oturuyorsunuz. Siz kaynak bulmak için gittiğiniz Londra ve New York piyasasının hesabına çalışıyorsunuz Türkiye halkının hesabına değil…

Dolayısıyla daha önce dediğimiz gibi bu ülkeyi ekonomik krizden ne sizden öncekiler çıkarabildi ne siz çıkarabilirsiniz ne de sizden sonra gelecekler… Bu ülkenin ve tüm İslam coğrafyasının servet ve kaynaklarını Müslümanların ve halkların maslahatına kullanacak sistem İslam iktisat sistemidir. Bu sistemi ancak İslam ile hükmeden bir yönetim hayata geçirebilir. İşte o yönetim Raşidi Hilafet yönetimidir.

Hizb-ut Tahrir Türkiye

 

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.