HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

İşgalci Sözde Mahkemenin Aksa'da Yahudilere İbadet Kararı

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Sayın Mahmut Kar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. -İŞGALCİ SÖZDE MAHKEMENİN AKSA’DA YAHUDİLERE İBADET KARARI -PANDORA BELGELERİNDEKİ OFFSHORE HESAPLAR -SİYASİ PARTİLERİN BİTMEYEN SİSTEM TARTIŞMASI

Haftalık Değerlendirme Toplantısı


İŞGALCİ SÖZDE MAHKEMENİN AKSA’DA YAHUDİLERE İBADET KARARI 
Geçtiğimiz hafta gasıp Yahudi varlığının sözde mahkemesi, Mescidi Aksa ile ilgili küstah bir karara imza attı. Bu sözde mahkeme Yahudilerin Mescidi Aksa'da sessizce ibadet etme hakkı olduğuna hükmetti. Mahkemenin verdiği bu karar mübarek belde halkı ve Müslümanlar tarafından büyük bir öfke ve tepkiyle karşılandı. Çünkü bu karar Yahudilerin Mescidi Aksa’yı necis ayaklarıyla kirletmesine izin veriyordu. Yahudileri tanıyan herkes bu kararın alınmasındaki asıl amacın Aksa’da ibadet olmadığını bilir. Zira Yahudiler, korkak bir topluluk olduğu için yapacakları işi açıkça yapamazlar. Hep hileye, entrika ve ihanete başvururlar. Dolayısıyla işgalci sözde mahkemenin asıl maksadı ibadet falan değil on binlerce Yahudi’nin Mescidi Aksa'ya baskın düzenlemesinin önünü açmaktır. İşgalciler böylece Mescidi Aksa’da rahatça gezebilecekler ve Müslümanların ibadetlerini provoke edebileceklerdi. Hatta muhtemelen zaman içerisinde Müslümanları Mescidi Aksa’dan uzaklaştırmaya ve kirli emellerine ulaşmaya çalışacaklardı. Eğer Müslümanlar bu duruma sessiz kalsalardı, uyanık davranmasalardı, Allah muhafaza Mescidi Aksa için tehlike kaçınılmaz olurdu. 


Mübarek Filistin toprakları zaten işgal altındayken bir de Mescidi Aksa işgal altına girebilirdi. Kanayan yaramıza çok derin bir yara daha eklenirdi. Lakin Elhamdülillah İslam ümmeti ilk kıblesine karşı yapılan bu sinsi ve alçak girişime kayıtsız kalmadı. Özellikle de Filistinli Müslümanlar Mescidi Aksa’yı korumak için omuz omuza meydanlara indiler. Allah’a hamdolsun ki Hizbut Tahrir İslam’ın emin bekçisi olacağına dair verdiği sözün gereğini yerine getirerek Filistin’de gösterilere öncülük etti. Hizb-ut Tahrir Filistin, İşgal Mahkemesi'nin kararını protesto etmek için Ramallah ve Hebron'daki iki büyük miting alanına Müslümanları davet etti. Eş zamanlı olarak binlerce Müslüman, Tekbirler ve İslam rayeleri eşliğinde Mübarek Mescidi Aksa’ya sahip çıktılar.Hizb-ut Tahrir, İsrail’in sözde mahkemesinin bu kararının durdurulması ve Müslümanlara yönelik işlenecek cürümlerin engellenmesi için İslam Ümmetini ve orduları harekete geçmeye çağırdı.


Kıymetli Müslümanlar!
Hizb-ut Tahrir daha önce de yaptığı gibi Filistin meselesinde İslami çözümü, sahih ve köklü çözümü ortaya koydu. Filistin’i Kudüs’ü ve Aksa’yı kurtarmak için “ordular aksaya” diye haykırdı. Sorunun Filistin sorunu değil, işgalci İsrail sorunu olduğunu söyledi. Çözümün sadece ve sadece ümmetin ordularını harekete geçirmekle olacağını söyledi. Hilafetin ise bu çözümü baki kılacak yegane devlet olacağını söyledi. Hilafet için çalışmanın tüm Müslümanlara farz olduğunu dahası hayati bir mesele olduğunu söyledi. İşte Hizbut Tahrir’in ve Filistinli Müslümanların bu cesaret ve kararlılığı karşısında Yahudiler geri adım attılar. İşgalcilerin bir üst mahkemesi Yahudilere Mescidi Aksa’yı provoke etme izni veren kararı iptal etti. 


Kıymetli Müslümanlar!
Kuşkusuz Yahudilerin İslam’a ve Müslümanlara yönelik bu pervasızlıklarının sebebi İslam beldelerindeki batı aşığı korkak ve uşak yönetimlerdir. Eğer onlar Yahudilerin bekçiliğine soyunmasalardı ne Kudüs ne de Mescidi Aksa esaret altında olmazdı. Bugün bu yönetimler bazı arap rejimlerinin yaptığı gibi hiç utanmadan Yahudilerle normalleşiyorlar. Türkiye gibi ülkeler ise “dostlar alışverişte görsün” misali kamuoyu önünde Yahudileri kınıyorlar. Perde gerisinde ise her türlü kirli ilişkiye imza atıyorlar. Bir yandan İsrail’i kınayıp “Mescidi Aksa kırmızı çizgimizdir” diyorlar. Diğer yandan “Kudüs üç dinin kutsalıdır” diyerek Yahudilere cesaret veriyorlar. Aslında bu yönüyle arap rejimlerinden hiçbir farkları yok.


Kıymetli Müslümanlar son olarak şunu söylemek istiyorum: Bizler inanıyoruz ki İslam ümmeti el ele gönül gönüle verip değerlerine sarılırsa, azim ve ihlasla İslam davasını hep birlikte taşırlarsa, Yahudilere cesaret veren hain yönetimler def olup gideceklerdir. Yeniden Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet kurulacak, Filistin ve Mescidi aksa kurtulacak. Ve tağutların hükümranlığı altındaki tüm İslam beldeleri tek tek özgürleşecektir inşaAllah... 


PANDORA BELGELERİNDEKİ OFFSHORE HESAPLAR 
Dünya, kapitalistlerin kirli çamaşırlarını ortaya döken Pandora Belgeleriyle çalkalanıyor. İzlanda Başbakanı ve İspanya Sanayi Bakanı açıklanan belgelerin ardından istifa etmek zorunda kaldılar. Türkiye’den de bir çok şirket ve yüzlerce kişini ismi Pandora Belgelerinde yer aldı. Nedir bu Pandora belgeleri peki? Aç gözlü zenginler paralarını garantiye almak ve vergiden kaçmak için genelde İngiliz sömürgesi altında bulunan küçük devletçiklerdeki bankalara paralarını yatırıyorlar. Yurt dışı yatırımlarını da bu bankalar ve aracı kuruluşlar vasıtasıyla gerçekleştiriyorlar. İşte kapitalizmin arka bahçesi konumundaki bu sisteme kıyı bankacılığı, bu hesaplara da offshore hesaplar deniyor. Kıyı bankacılığı yapmak isteyenlere hizmet veren bir aracı kuruluşun 40 yıllık hizmet dökümleri işte bu şekilde Pandora Belgeleri ile sızdırıldı. 


Peki ya bu belgelerin Türkiye ayağında neler var? Türkiye’den onlarca şirketin ve yüzlerce kişinin bu belgelerde ismi geçiyor. Cengiz Holding, Demirören Şirketler Grubu, Doğan Grubu gibi şirkeler... Sabancı, Zorlu, Çarmıklı, Hattat, Altınbaş gibi zengin aileler... Eski TÜSİAD başkanlarından Anadolu Grubu CEO’su Tuncay Özilhan ve yine eski TÜSİAD başkanlarından Erkut Yücaoğlu gibi bir çok işadamının bu belgelerde ismi geçiyor. 500’den fazla kişi paralarının bir kısmını yurt dışına çıkartmışlar yatırımlarını paraları aktardıkları hesaplardan başka ülkelerde yapıyorlar. Bu 500 kişinin yurt dışındaki bankalarda ne kadar parası var bilmiyoruz. Başka belgelerde daha kimlerin isimleri geçiyor bilmiyoruz. Türkiye’de devlet ihalesi alarak büyüyen, halkın çaresizliğini sömürerek gelişen şirket ve sahiplerin  yurt dışında toplam da ne kadar serveti var bilmiyoruz. Kriz ile debelenen Türkiye’nin ne kadar paraya ihtiyacı olduğu biliyoruz. Zam yağmuruna tutulan halkın nasıl geçim sıkıntısı çektiğini biliyoruz. Garibandan borcunu alırken aslan kesilen devletin offshore hesap sahiplerine nasıl vergi affı çıkardığını, milyonlarca lira alacaktan nasıl vazgeçtiği biliyoruz. Türkiye’de yatırım yapmak istihdam oluşturmak yerine Ofshore hesaplarla paraları yurt dışına kaçıranlar hakkında hiçbir yasal işlem yapılmadığını biliyoruz. Halkın sırtına basarak büyüyen bu zenginler milyar dolarları yurt dışına kaçırıp oralarda vergisiz yatırımlar yaparken iktidar bütçe açığını kapatmak için zam üstüne zam yapıyor. Bu da yetmezmiş gibi gariban milletin kötü günler için sakladığı yastık altındaki paralarına göz dikiyor. Vatan millet edebiyatıyla halkın ihtiyat akçelerine el uzatıyor.  Bu nasıl bir ahlaktır! Bu nasıl bir adalettir? Bu vatan sadece garibanların vatanı mı? Şatafatlı hayat yaşayanların, offshore hesaplarda milyarları bulunan zenginlerin vatanı değil mi? 


Kıymetli Müslümanlar!
Mevcut kapitalist sistem zenginleri daha zenginleştiriken fakirleri daha da fakirleştirmektedir. Bu zengin zümre kanun, nizam, vatan, millet, ahlak, dinlememektedir. Çünkü bu sistem onların sistemidir. Bu devlet onlar için çalışan bir devlettir. İşte bu nedenle yıkılmaya değiştirilmeye mahkumdur. Raşidi Hilafet Devleti ise zengin fakir ayırmadan herkesin devleti olacaktır. Haklı olan hakkını alacak kimseye iltimas geçilmeyecek ve kayırılmayacaktır. İslam iktisat nizamının tatbik edilmesiyle hem Allah’ın razı olacağı bir hayat ikame edilmiş olacak hem de fakirlikten kırılan halkımız rahat bir nefes alacaktır. Allah’ın izniyle o günler pek de uzak değildir!


SİYASİ PARTİLERİN BİTMEYEN SİSTEM TARTIŞMASI
Son günlerde siyasi partilerin “önemli” bir gündemi var; Türkiye Cumhuriyeti başkanlık sistemi ile mi devam etsin yoksa güçlendirilmiş parlamenter sisteme mi dönülsün? Cumhur ittifakı malum başkanlık sisteminde ısrarlı, dönüş olmayacak diyor. Millet ittifakı ve diğer bazı partilerin dillendirdiği şey ise başkanlık sistemi yürümüyor, güçlendirilmiş parlamenter sistemine dönülsün. Genel seçimlere 1,5 yıldan daha uzun bir zaman var. Türkiye’nin ivedi çözüme kavuşması gereken bir çok sorunu var. Halkın gündeminde işsizlik, geçim sıkıntısı, enflasyon ve hayat pahalılığı gibi kritik konular var. Ama nedense ne iktidar ne de muhalefet partilerinin bu sorunlara çözüm önerisi yok. 


AK Parti hükümeti büyük büyük vaatler vererek halkın evet oylarıyla partili cumhurbaşkanlık sistemini yürürlüğe koydu. Değişen ne oldu? Ekonomik krizler bitti mi? Darbe girişimleri, muhtıralar son buldu mu? Toplumsal sorunlar, ahlaki yozlaşma, cinayetler son buldu mu? Yok, azalmadı aksine daha da arttı. Bu sistem hiçbir yaraya merhem olmadı, hiçbir gediği kapatmadı, neden? Çünkü bu sistemi getirenlerin sorunları çözmek değildi. Onların asıl derdi İngiliz tipi parlamenter sistem yerine Amerikan tipi başkanlık sistemini Türkiye’de yerleştirmekti. Yani sistem tartışmalarının bize, halka dönük bir faydası bugüne kadar olmadı bundan sonra da olmayacak. İngiliz fili ile Amerikan fili tepişecek ezilen halk olacak, ezilen vatandaş olacak. Parlamenter sistem ile 90 küsur yıl, başkanlık sistemi ile de neredeyse 10 yıl heba oldu. 


Başkanlık siteminden umutlu olanlar, sistem değişince çok şey değişecek diye bekleyenler özellikle de iktidara gönül verenler hayal kırıklığı yaşadı. Peki Başkanlık sistemi bir şey getirmedi, muhalefet alternatif olarak ne sunuyor? Yeni bir şey mi sunuyor, Hayır! 90 küsur yıllık köhnemiş bir sistemin sözümona güçlendirilmiş halini sunuyor. Aslında bunlar neredeyse 1 asırdır uygulanan parlamenter sistemin zayıf olduğunu, iyileştirilmeye, güçlendirilmeye muhtaç olduğunu yani kötü olduğunu böylece itiraf ediyorlar. Ama İngiliz tipi parlamenter sistemden de vazgeçmiyorlar. Çünkü onların dergi de halkın sıkıntılarını, sorunlarını çözmek değil, tek dertleri tepişen fil olmak ve tepişmeyi kazanmak. Türkiye’de Parlamenter sistemin uygulandığı dönemlere bakalım; defalarca darbe yaşanmış, anayasa defalarca değişmiş, koalisyon dönemlerinde krizler, kaoslar yaşanmış. Eğitim sistemi yap boz tahtasına dönmüş, yargı bugün olduğu gibi siyasetin köpeği olmuş, köyler yakılmış, boşaltılmış, halkın fakirlik ve yoksulluktan beli bükülmüş.  Dolayısıyla parlamenter sistemin neresini yamarsanız yamayın yine sökülür, ne tarafını düzeltirseniz düzeltin yine bozulur yine yamulur.


Bozulur, çünkü temeli sağlam değil, yamulur çünkü omurgasız... Bu sebeple bu sitem Müslümanların üzerinde eğreti duruyor. Eğer öyle olmasaydı bugün hala TV ekranlarında, sosyal medyada sistem tartışmaları devam eder miydi? Dile kolay!  98 yıllık Cumhuriyet tarihinde hala ülkenin nasıl yönetileği tartışılıyor. Neden biliyor musunuz çünkü bu sistem en baştan sorunluydu da ondan... Çünkü bu sistem; Müslümanlar bir daha ayağa kalkamasın, kalkınamasın diye batılı sömürgeci devletler tarafından Türkiye’ye teklif edildi. Onlarda bunu kabul ettiler ve Çanakkale’de Şam’da, Balkanlarda ve Anadolu’da şehit olan Müslümanlara ihanet ettiler. Bizim dinimize uygun mu değil mi, değerlerimize karşı mı değil mi diye sormadan aldılar. Hadi onlar bize sormadan, kurtuluş savaşında mücadele eden Anadolu irfanına sormadan bunu yaptılar, İslam’a düşmanlıklarından dolayı bile bile bunu yaptılar. Ya siz! Şimdiki yöneticiler yaz siz! Niçin bu halka sormuyorsunuz! Niçin bu işin ehli olanlara sormuyorsunuz?  Türkiye’de ve İslam coğrafyasında Müslüman halklara hangi sistem uygulanmalı diye niye sormuyorsunuz? Türkiye’nin devlet yönetim şekli ne olmalı, idari mekanizmalar nasıl düzenlenmeli, anayasa nasıl yazılmalı? Bütün bunları niçin sormuyorsunuz?


Bütün bu sorulara hakkıyla cevap verecek, köklü ve kapsamlı bir şekilde sizleri aydınlatacak, ufkunuzu açacak, kalıcı ve köklü çözümler sunacak Müslümanlar yok mu var, alimler yok mu var. Hizb-ut Tahrir var biz varız! Yaklaşık 70 yıldır en ideal, en doğru ve en güçlü sistemin Raşidi Hilafet olduğunu haykırıyoruz. İslam’ın yönetim sisteminin, krallık, emirlik, cumhuriyet, demokratik parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi olmadığını söylüyoruz. Hilafet Devletinin Cihazlarını, anayasasını, iktisat nizamını, ictimai hayatını, eğitim sistemini, ordu düzenini, kamu güvenliğinin nasıl sağlanacağını açıklıyor, anlatıyoruz. Madem bir çıkmazdasınız neden sormuyorsunuz bu halka? Haydi çıkın referandum yapın, Hilafet’i istiyor musunuz istemiyor musunuz diye halka sorun bakın ne göreceksiniz. Parlamenter sistem ile Başkanlığı değil, Hilafet ile geri kalan tüm sistemleri tartışmaya açın. Tarihi süreçleriyle, ideolojik temelleriyle, fikri ve şeri yönleriyle konuşalım. Bakalım köhnemiş Parlamenter sistemini mi, Amerikancı başkanlık sistemini mi yoksa İslam’ın Hilafet sistemini mi seçecek halk! Varsa cesaretiniz haydı halka sorun! İçinizde ülke çıkarını düşünmek, halkın menfaatini gözetmek gibi en ufak bir düşünce varsa en azından halkın sesine kulak verin! Onların sesini kısmayın, doğru yönetim sistemini baskılamayın! Peki, yapar mısınız, yapamazsınız, sizde ne bunu yapacak irade ne de cesaret var! Ama er ya da geç sadece siz değil, tüm dünya Hilafet ’ten başka çıkar yolun olmadığını görecek. Biz istiyoruz ki siz bu treni kaçırmayın! 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
12 EKİM 2021
    

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.