HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

İslam ve Müslümanlara Düşmanca Saldırılar!

25 Aralık 2019 Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı'nda; Başörtülü Müslümanlara Yönelik Kemalist Saldırılar, Norveç'te Kur'an-ı Kerim'e Saldırılar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Ziyareti ele alındı.

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı

BAŞÖRTÜSÜNE KEMALİST SALDIRI

Son günlerde yaşanan bir dizi olay bize Müslümanlara nasıl bir ülkede yaşadığımızı sorgulamaya başlattı. Nice bedeler ödenerek, şehit kanlarıyla sulanan ve fethedilen bu topraklarda Müslümanlar hala itilmeye kakılmaya, ikinci sınıf insan muamelesi görmeye devam ediyor. Yolda kendi halinde yürüyen başörtülü bacılarımıza hain eller uzanıyor. Başörtüleri açılmaya çalışılıyor, tartaklanıyorlar, hakarete uğruyorlar. Bir küfürbaz çıkıp sosyal medyadan Müslümanlara galiz küfürler savuruyor. Gözaltına alınıp serbest bırakılıyor, tekrar küfürlerine devam edince ancak o zaman tutuklanıyor.

96 yıldır Müslümanlar benzer muamelelere maruz bırakıldılar. Kuran okumaları yasaklandı, fötr şapka giymeye zorlandılar, başörtüsü düşman bellendi. Daha dün 28 Şubat döneminde okul kapılarının önünde polis coplarıyla tesettürlü öğrenciler tartaklandı, tutuklandı ve okuldan atıldılar. Yeni Müslümanlar her dönemde hedef tahtasına konuldular. Laik Kemalistlerdeki bu kinin, bu öfkenin, bu nefretin sebebi nedir? Soruyorum onlara, İslam ve değerlerimize düşmanlığınızın sebebi nedir? Müslümanlar size ne yaptı? Çanakkale’de ölen biziz! Kurtuluş Savaşında ölen biziz bu ülkeden kovulan yine biziz? Ne zaman, bu demokratik sistem, bu laik rejimin köhneliğini, çürümüşlüğünü, kokuşmuşluğunu dillendirsek hemen ezberlediğiniz cümleleri kuruyorsunuz “beğenmiyorsan haydi yallah Arabistan’a, haydi yallah İran’a” diyorsunuz.

Yahu siz kimsiniz? Sahi siz kendinizi nasıl tarif ediyorsunuz? Müslüman mısınız, laik misiniz, komünist misiniz? Ne siniz siz? Bu topraklar için, kan döken, can veren biziz, bu ülke nasıl sizin oluyor? Devlet kurumlarıyla, üniversitelerle, medyayla uyguladığınız psikolojik baskıdan dolayı Müslümanlar başörtülü olduğu için, dinini yaşamak istediği için kendini suçlu hissetti. Oysa bunlar Allah’ın bizden istediği, Müslümanlardan istediği emirler. Sizin baskınızdan dolayı mı bunlardan vazgeçeceğiz. Bunu mu bekliyorsunuz yoksa? Siz zaten azgın bir güruhtunuz, bu iktidar sizi daha da azdırdı. Sizin Müslümanları aşağılamanıza ses çıkartmadı. Siz de Müslümanları sahipsiz görüp istediğinizi yapacağınızı sandınız. Sizin kalpleriniz gibi gözleriniz de körelmiş!

96 yıldır Müslümanları sindirmeye, İslam’ı yok etmeye çalıştınız ne oldu? Başaramadınız! Başaramayacaksınız da! Biz yaşadığımız sürece, burada olacağız! Bizden sonra çocuklarımız burada olacaklar. Zira bu topraklar İslam topraklarıdır. Ecdadımız bin yıl bu topraklarda İslam ile yaşadılar İslam ile hükmettiler. 3 kıta bu topraklardan adalet ile yönetildi. Her santiminde, her karesinde İslam var bu toprakların. Hangi köşesine giderseniz gidin İslam’ı görürsünüz. İslam’ın kokusu bu toprakların her karışına sinmiştir. Birde siz kendinize bakın, 3 günlük cumhuriyet tarihinize bakın, onun kime ait olduğuna bakın, onun kimden geldiğine ve nasıl geldiğine bakın. İşte ne var ne yok hepsini orada göreceksiniz. 96 yıllık tarihinizde taş ve heykellerden, yüksek binalardan başka ne görebilirsiniz ki? Zannediyorsunuz ki bu ruhsuz rejim ebediyen yaşayacak, zannediyorsunuz ki betondan inşa ettiğiniz bu sistem ebediyen kalacak.

Sizin hayalinizi kurduğunuz o günler çok çok geride kaldı.  Müslümanlar İslam’ın hasretiyle yanıp tutuşmaktalar. Ve Allah’ın izniyle de bu topraklara İslam geri gelecektir. Allah’ın izniyle bizim olanı çok yakın bir zamanda geri alacağız. Ve bu topraklar tekrardan İslam nuruyla aydınlanacak inşaAllah. Müslümanlar o gün bu gün ki gibi sahipsiz olmayacak, o gün Müslümanları Ak Parti gibi oyalayan partiler olmayacak. O gün Müslümanları bugünkü gibi aldatan onlara yalan söyleyen yöneticiler olmayacak. Biz Müslümanları içi boş vaatlerle oyalamadık ve oylamayacağız. Biz Müslümanlara asla yalan söylemedik söylemeyeceğiz.

İşte o zaman hem bu topraklar hem de tüm dünya ki Müslümanlar Allah’ın yardımıyla sevinecekler. Rabbimizin buyurduğu gibi: “İşte O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, O çok esirgeyicidir.” (Rum 4-5)

NORVEÇ’TE KUR’AN’A YÖNELİK SALDIRI

Buradan bir şeyi daha hatırlatmak istiyorum; İslam düşmanlığı sadece Türkiye’de kendini göstermiyor. Asıl İslam düşmanlığının kaynağı Batı biliyorsunuz. Türkiye’deki laik İslam düşmanları da onlardan besleniyorlar. Türkiye’de laikler tesettür ve başörtüsüne saldırırken Norveç’te Batılı kâfirler Kur’an-ı Kerim’e saldırıyorlar. Güvenlik güçlerinin korumasında, kroma duvarları arkasında Kur’an-ı Kerim yakma toplantıları gerçekleştiriyorlar. Daha önce aynı şeyi Danimarka’da da yapmışlardı. Ama tüm bunları durduracak bir güçlü ses çıkmıyor İslam beldelerinden. Bir yönetici çıkıp bu saldırganlığa dur demiyor.

Kur’an yakmayı güvenlik kuvvetleri korumasında şova dönüştüren bu Batılı korkaklara 56 İslam beldesinin birinden bir yönetici çıkıp had bildirmiyor. Ey Yöneticiler! Artık kâfirlerin çiğnemediği Müslümanların tek bir mukaddesatı kalmadı? Daha ne zamana kadar İslam'ı ve Müslümanları korumak yerine kâfirlerin çıkarları için susmayı sürdüreceksiniz?  

CB ERDOĞAN’IN ABD ZİYARETİ

Bir diğer gündem malum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı son ABD ziyareti. ABD Başkanı Donald Trump'ın daveti üzerine geçen hafta Washington'a gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan; görüşme öncesi bu ziyaret sürecini “sancılı bir süreç” olarak tanımlamıştı. Sürecin “sancılı” olmasının nedeni görüşmelerin yaptırımların gölgesinde geçecek olmasıydı muhtemelen.

Bu tür ziyaretlerde iki çeşit gündem vardır. Birinci gündem kamuoyuna açık konuşulur ikincisi ise sadece taraflar arsında konuşulur ve kamuoyundan gizli kalır. Açık gündemi herkes biliyor, ABD Başkanı Trump’a bayan gazetecinin, Hilal Kaplan’ın sorduğu soruyu da verilen cevabı da herkes duydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’li senatörlerin sorularına verdiği cevapları medya sabah akşam duyurdu. Peki, gerçek gündem hakkında ne biliyorsunuz, yöneticiler ya da medya bu konuda bir şey söyledi mi? Hayır!

Hatırlarsanız ABD S-400 alımı nedeniyle Türkiye’yi F-35 programından çıkartmıştı, ardından da yaptırım uygulamakla tehdit etmişti. Görüşmeden kısa bir süre önce sözde Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı Senato’nun onayına sunulacaktı. Senatörlerle yapılan toplantı sonrası ne olduysa söz konusu yasa ve yaptırımlar şimdilik askıya alındı. Peki, ABD’nin Türkiye hükumetini rahatlatan bu adımlarına karşılık Türkiye ABD’ye ne verdi. S-400 Füze sistemi satın alındı ama çalıştırılmayacak, bunun sözünü verdi. Suriye’de çizilen sınırların dışına çıkılmayacak. Yani PYD’ye yönelik operasyona devam edilmeyecek, bunun sözünü verdi.

İşte Türkiye ve iktidar üzerinde oluşturulan sisli havayı dağıtmak ve ABD ile ilişkileri devam ettirmek için bu tavizler verildi. Dolayısıyla Türkiye milyar dolarlar ödeyerek satın aldığı S-400 konusunda geri adım atmış oldu. Türkiye S-400’leri kullanmama sözünü ABD’ye vermemiş olsaydı sisli hava dağılmaz, yaptırımlar da ertelenmezdi. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılanması YPG ve yöneticisi Mazlum Kobani hakkında olanca propaganda yapmasına rağmen Trump’tan istediğini alamadı. Trump açıkça Amerikan ordusunun YPG’ye desteğini devam ettireceğini söyledi, bir kez daha hem Erdoğan hem de Mazlum Kobani ile görüştüğünü tekrarladı. Trump’ın bu sözleri karşısında Türkiye heyeti esasen görüşmelerden kalkmalı ve salonu terk etmeliydi. Çünkü küstah ABD başkanı terör örgütü yöneticisi ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nı aynı kefeye koyduğunu gösterdi. Türkiye ne yaptı, devletin yapmayacağı bir şeyi yaptı, YPG ve liderinin terör faaliyetleri hakkında video hazırlatıp Washington’a götürdü ve Trump’a izletti. Sanki Trump ve Amerikalı diğer yöneticiler YPG’nin ne yaptığını bilmiyorlar. Zaten beş bin tır silah ile onları destekleyen ABD değil miydi? Daha siz kime neyin videosunu izlettiriyorsunuz?

Ayrıca YPG terör örgütü, Mazlum Kobani terörist evet tamam. Peki ya ABD değil mi. ABD en büyük terör devleti, Trump en azılı terörist değil mi? Onlar hakkında da bir video hazırlayıp götürseydiniz izleselerdi ya. Yoksa Irak ve Afganistan’da yaptıklarından haberdar değil misiniz? Gerçi siz ABD’nin sözde terörle mücadele ortağı değil misiniz? Onun döktüğü kan sizin elinize de bulaşmıştı. Bu aklı size kim verdi bilmiyorum ama hazırlattığınız video Amerika’yı hiç etkilemişe benzemiyor. Çünkü ABD Savunma Bakanı Esper zirvenin hemen ardından çok kısa bir süre sonra “SDG ile ortaklığımız sürecek” diye açıklama yaptı. Trump Mazlum Kobani isimli teröristi Beyaz Saraya çağırıp çağırmayacağı sorusuna cevap bile vermedi.

Son olarak birde malum mektup hakkında diyeceklerim var; Türkiye ve Cumhurbaşkanı’nı aşağılayan o mektup ne oldu? Yırtıldı mı, çöpe mi atıldı yoksa iade mi edildi? Hiç birisi? ABD Başkanı Trump’a takdim edildi. Söz konusu mektup iade bile edilemedi, bizzat Cumhurbaşkanı’nın ifadesi ile “takdim” edildi. Mektubun kabul edilip okunması ne kadar zelil bir durum ise Trump’a takdim edildiğinin söylenmesi de o kadar zelil bir durumdur. İşte böyle büyük devlet olamamak, ABD’nin yörüngesinde olmak size bu zilleti tattırıyor. Büyük devlet olmak, ABD’nin yörüngesinden çıkıp onu düşman bellemekle olur. İzzeti tatmak Amerika’ya değil Allah’ın dinine boyun eğmek ile olur. O izzet İslam’dadır, o izzet Raşid-i Hilafettedir. Yazık ki siz izzeti değil zilleti tercih ediyorsunuz.

 

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
12.11.2019

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.