Katil Suriye Rejimi Yeni Bir Aşamaya Geçerken Dünya İzliyor!
4 Nisan 2017 Salı sabahı dünya, Suriye’nin batısındaki İdlib kırsalında yer alan Han Şeyhun kasabasında işlenen iğrenç bir katliama tanık oldu. Suriye rejiminin zehirli sarin gazı kullanması sonucu 70’den fazla sivil hayatını kaybetti. İdlib Sağlık Müdürlüğü’ne göre çoğu çocuk olmak üzere 400’den fazla da yaralı var. El Cezire muhabiri, yaklaşık 30 çocuk ve kadının anında öldüğünü, diğerlerinin de hastaneye ulaşmadan önce hayatlarını kaybettiğini söyledi.
4 Nisan 2017 Salı sabahı dünya, Suriye’nin batısındaki İdlib kırsalında yer alan Han Şeyhun kasabasında işlenen iğrenç bir katliama tanık oldu. Suriye rejiminin zehirli sarin gazı kullanması sonucu 70’den fazla sivil hayatını kaybetti. İdlib Sağlık Müdürlüğü’ne göre çoğu çocuk olmak üzere 400’den fazla da yaralı var. El Cezire muhabiri, yaklaşık 30 çocuk ve kadının anında öldüğünü, diğerlerinin de hastaneye ulaşmadan önce hayatlarını kaybettiğini söyledi. Bu katliamın ardından toplu göç yaşanan kentte insanlık felaketi yaşandığı ile ilgili uyarılar yapıldı. Tüm bu uyarılara rağmen savaş uçakları savunma merkezleri ve tıbbi noktaları yeniden bombaladılar. Kurbanlara ilk yardım sunan Rahmet Hastanesi’ni yerle bir ettiler. Bu iğrenç katliam 21 Ağustos 2013 yılında yaşanan trajik olayı akıllara getirdi. Katliamda Şam’ın Guta kasabasında yaklaşık 1500 kişi hayatını kaybetmişti. Katliama uyurken yakalanan kurbanların tek bir damla kan bile akmamıştı. 1500’den fazla da sivil yaralanmıştı. Yaralıların çoğu çocuk ve kadındı. Aylar sonra yine acımasız Suriye rejim güçleri, kimyasal içerikli saldırı düzenlediler.
Geçtiğimiz yıllarda Suriye rejim güçleri, muhaliflerin kontrolündeki farklı bölgelere uluslararası toplumca yasak kimyasal silahlarla 140’dan fazla saldırı düzenlediler. Bu saldırılar geride yüzlerce şehit ve yaralı bıraktı. Dünya çapında 12’den fazla bağımsız kuruluş ve altı büyük devlet, rejimin bu korkunç eylemini kınadılar.
Klasik kınamalar, üzüntü ve keder bildiren ifadeler yinelendi. Büyük devletlerin Devlet Başkanları özellikle ABD kınayıcı açıklamalar yaptı. ABD, 2013 yılından beri kimyasal silahlardan arındırma planından dem vuruyor. Hatta kimyasal silahlar, o zamanki başkan Barack Obama’nın Esed’e “Kimyasal silah kırmızıçizgimizdir”tehdidi savurmasına vesile olmuştu. Dışişleri Bakanı Kerry de, kimyasal silahtan arındırmanın iyi bir çözüm olacağı ve Amerikan askeri müdahalesinin önüne geçebileceği imasında bulunmuştu. Rusya da bu çözümü benimsediğini ve Esed’i bu çözüme ikna edebileceğini açıklamıştı.
Ancak Esed rejimi, Guta katliamından sonra birçok kenti klor gazıyla bombalamaya devam etti. İşte sonuncusu da birkaç gün önceki Han Şeyhun’da düzenlenen kimyasal içerikli saldırıdır. Bu saldırıya karşın uluslararası toplum pratik hiçbir misillemede bulunmadı. Aksine Suriye krizine hâlâ barışçıl çözüm bulmaktan söz ediyorlar. Bu katliamı işleyen faillerin yargılanacağına ilişkin güvence vermiyorlar. Bu da bu devletlerin bu rejimi desteklediği, isimler ve yerler değişse de muhtevası hep aynı kalan müzakereler yoluyla rejimin ömrünü uzattıklarının en bariz delilidir. Müzakerelerin muhtevası ise, patlak verdiği günden beri İslami istek ve sloganlarıyla ön plana çıkan devrimi diri diri mezara gömmek için katliamlar, göçler ve sürgünler artırmaktır. Büyük güçler, kendi çıkarları doğrultusunda dibe vuran rejime yeniden yapılandırmak, halkın sömürgeci düzen dışında nefes alma çabalarını önlemek istiyorlar.
Efendilerine yaltaklanmayı sürdüren hain yöneticilerin sessizliği Şam halkının acılarını iki kat artırmıştır. Dahası, bu korkunç katliamın ardından güvenlik gerekçesiyle Suriye rejiminin zulmünden kaçanların ve yaralıların yüzüne sınır kapılarını kapatmışlardır. Bir Türk yetkili “güvenlik nedenleriyle Salı günü İdlib kırsalındaki Hava sınır kapısının kapatıldığını” söyledi. Türk yetkililerce kapatılan sınır kapısının ardından yaralı taşıyan onlarca ambulans sınır kapısında beklerken, o Türk yetkili en kısa zamanda sınır kapısının yeniden açılacağını belirtti.
İşte Şam halkının durumu budur. Tüm Müslümanların durumu da bundan pek farklı değildir. Bu yöneticilerden umutlarını kesen Şam halkı, keder ve üzüntülü gözlerini kışlalarda çakılıp kalan Müslüman ordulara dikmişlerdir. Özellikle de birkaç kilometre uzaklıktaki ordulara. O ordulara yardımımıza koşun, bizi sıkıntılarımızdan kurtarın ve Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devletini kurarak Rabbimizin Şeriatını hâkim kılın diye haykırıyorlar. Çünkü Hilafet, güvenlik ve emniyetin garantisidir. Bütün insanlığın hayatını mahveden zalimlerden insanlığı kurtararak gönüllere şifa, dertlere deva olacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bunun sebebi, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.” [Muhammed 7-9]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Bürosu
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!