HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Kudüs Bizimdir ve Bizim Kalacaktır!

Bir meselenin asli çözümü, köklü çözümü, o sorunu ortaya çıkaran unsurların ortadan kaldırılması ile mümkündür. Filistin meselesinin köklü çözümü Yahudi varlığını Mübarek Aksa topraklarından söküp atmaktır. Bunun dışındaki tüm çözüm planları beyhudedir, asla kabul edilemez. Şunu kesin olarak bilmemiz gerekir: Kudüs ve Mescidi Aksa kınama mesajları ile kurtulmaz. İslam İşbirliği Teşkilatının yemekli toplantıları ile kurtulmaz. İsrail ile diplomatik ilişkileri sadece bir süreliğine askıya almakla kurtulmaz. Barış mesajları vermekle kurtulmaz. İki devletli çözümden bahsetmekle kurtulmaz.

Haftalık Gündem Değerlendirme Toplantısı

KUDÜS BİZİMDİR VE BİZİM KALACAK!

EY KUDÜS!

Ağlıyor gibi ezanların, çehren çatılmış

Sallanırsak diye minarelerine urgan atılmış

Avlunda şehit kanı, yok artık ilm-i tevhid

Aksâm! Ne olmuş sana ey kutsal Mescid!

 

Eteklerine işlenili Kudüs'ün nakış nakış

Bin zulüm görürüm, atamam bir bakış

Dertlenenin yok, sen gelemezsin tasaya

Oturdu satıcılar Yahudi ile masaya

 

Ah satıcılar!  Kışlalara yuva yaptınız sizler

Aştınız kırmızıçizgileri ah çizgisizler!

Bu ihanetler, bu zulümler neden yahu

Dost bildiniz, sıktı elinizi Netenyahu

 

Yüz bulup postallarla çiğnedi Yahudi Varlığı

Biliyoruz, bundandır Kudüs’ün göğüs darlığı

Ey Kudüs! Hani barış diye hazırlandı ya hin planı

Kim bilir belki salınsa taşlar ezerdin o yılanı

 

Kim bilir, kanıyorken hain hançerin darbesi

Siyah sarıklı, atlı askerleri görmek isterdin,

Çok edebiyatlar gördün, doydun onca yalana

Muhtaçsın şimdi, gülmeyi haram sayan adama

 

Yetişecek yiğitler, güç aldı ağrından

Muhtaç olduğunu çıkaracak bağrından

Ey mübarek belde, Selahaddinler ölmedi!

Çünkü ümmet müjde-i Hilâfet'i görmedi

 

Yeni Salahaddinler komuta edecek orduları

Arz dile gelecek, kâbus olacak korkuları

İşte o gün kılıç bizde, ferman sende

Kurtulacaksın Hiâfetle ey mübarek belde!

 

Evet, Kıymetli Müslümanlar!

Kudüs’ü işgalden kurtaracak, özgürlüğüne kavuşturacak Hilâfet'in yokluğunu ne kadar yoğun hissediyoruz. Hilâfet'in yokluğu kâfirleri ne kadar da çok cesaretlendiriyor, ne kadar çok azgınlaştırıyor. Geçen hafta Salı günü ABD’nin Küstah Başkanı Trump ile işgalci Yahudi Varlığı’nın lideri Netanyahu, Müslümanları öfkelendiren bir açıklama yaptılar. Beyaz Saray’da kameraların karşısına geçip “Yüzyılın Antlaşması” dedikleri “Barış Planı”nı ilan ettiler. Bu iki küstah lakayt bir şekilde Filistin için kurdukları yeni komployu açıkladılar. Müslümanları mukaddes beldeden, Mescid-i Aksa’dan tasfiye etme planlarını gizlemediler.

Yüzyılın Anlaşması dedikleri bu plan ile neyi amaçlıyorlar biliyor musunuz? Kudüs’ün Yahudi Varlığının başkenti olarak kalmasını amaçlıyorlar. Filistin’e ise devlet olabilmesi için süre tanıyorlar. Tanıdıkları 4 yıllık sürede Filistin’den gerekli şartları yerine getirmesini istiyorlar. Böylece ne olacak? İşgalci varlık Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini istediği zaman işgal ederek genişletebilecek. Buna karşın topraklarından çıkarılmış 6 milyonun üzerindeki Filistinli Müslüman’ın topraklarına dönüş hakkı olmayacak. Bu anlaşma ile mukaddes beldenin dörtte üçü Yahudilere teslim edilecek. Kalan dörtte birinde ise hiçbir tesiri ve gücü olmayan sembolik bir Filistin Devletçiği kurulacak. Bu anlaşma İslam beldelerindeki, hain yöneticiler açısından baştan aşağı zillet dolu bir anlaşmadır!

ABD Başkanı Trump ve Netanyahu’nun küstah ve kibirli tavırları karşısında sus pus olan, sadece kınayan, koca koca laflar ettikten sonra icraata gelince yerinde çakılıp kalan, söz değiştiren yöneticilere rağmen, onlara inatla, onları adeta utandırırcasına Müslümanlar bu hafta meydanlara indiler.

Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak biz bu açıklamanın hemen ardından aynı gece harekete geçtik. Türkiye’nin 15 ayrı şehrinde kitlesel basın açıklaması ve eylem çağrısı yaptık. İlk olarak 29 Ocak Çarşamba günü İstanbul’daki ABD Konsolosluğu önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Peşinden 31 Ocak Cuma günü Ankara, Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Mersin, İzmir, Tatvan, Van ve Yalova’da Cuma namazı sonrasında Müslümanların yoğun katılımı ile yürüyüş ve basın açıklamaları gerçekleştirdik. En son 02 Şubat Pazar günü Antalya, Aydın ve Şanlıurfa’da basın açıklamaları yaptık.

Öncelikle basın açıklamalarımıza katılan duyarlı tüm Müslümanlara teşekkür ediyor ve Allah razı olsun diyoruz. Yaptığımız açıklamalarda “Yüzyılın Anlaşması” dedikleri komploya karşı sessizlik ve eylemsizlik kararı alan yöneticilere önemli mesajlar verdik. Müslümanların başındaki yöneticilere seslendik: “Filistin’e yapılan saldırılar, kardeşlerinizin canlarına, mallarına, kutsallarınıza ve dininize yapılmış saldırılar değil mi?” diye sorduk. “Kadınların çığlıkları, çocukların gözyaşları, annelerin feryatları ve şehitlerin kanları sizleri, Ey Yöneticiler, sizleri harekete geçirmek için yeterli değil mi?” diye sorduk. Filistin meselesinin gerçek çözümünün ne olduğunu ortaya koyduk.

Kıymetli Müslümanlar!

Bir meselenin asli çözümü, köklü çözümü, o sorunu ortaya çıkaran unsurların ortadan kaldırılması ile mümkündür. Filistin meselesinin köklü çözümü Yahudi varlığını Mübarek Aksa topraklarından söküp atmaktır. Bunun dışındaki tüm çözüm planları beyhudedir, asla kabul edilemez. Şunu kesin olarak bilmemiz gerekir: Kudüs ve Mescidi Aksa kınama mesajları ile kurtulmaz. İslam İşbirliği Teşkilatının yemekli toplantıları ile kurtulmaz. İsrail ile diplomatik ilişkileri sadece bir süreliğine askıya almakla kurtulmaz. Barış mesajları vermekle kurtulmaz. İki devletli çözümden bahsetmekle kurtulmaz. Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın kurtuluşu ancak, Kudüs işgal altında iken bize gülmek haram olsun diyen Selahaddin gibi komutanlarla kurtulur. Kudüs’ü fethettiğinde şehre deve ile değil güzel bir at üzerinde gir denildiğinde; “Eğer biz İslam’dan başka izzet ararsak Allah bizi zelil eder” diyen Hz. Ömer gibi Raşid Halifelerle kurtulur. Yüklü miktarda paraya karşılık Filistin’den toprak satmasını isteyen Siyonist liderlere, “Ben size bir karış dahi toprak satmam, zira o beldeler benim değil İslam Ümmetinindir” diyen Abdülhamit gibi basiretli yöneticilerle kurtulur.

Velhasıl kıymetli Müslümanlar! Kudüs, İslam orduları ile, Hilâfet ile kurtulacaktır! Filistin, Haçlılardan kurtarıldığı gibi Yahudiler ve destekçilerinden de kurtarılacaktır. Allah’ın izniyle bu mutlaka gerçekleşecektir. Elbette ki yarın bekleyen için yakındır.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.” [Sad 88]

DOSTUNUZ PUTİN, REJİM’İN SALDIRISINA NASIL VE NEDEN ONAY VERDİ?

9 Ocak’ta Rusya ile yapılan görüşmelerin ardından İdlib’de ateşkes kararı alınmıştı biliyorsunuz. Bu ateşkes kararı da öncekiler gibi uygulanmamıştı tabii… Suriye Rejim güçleri İdlib’e yönelik saldırılarını durdurmamış ilerleyişini devam ettirmişti. Rusya, hava bombardımanını hiç ara vermeden sürdürmüştü. Bu saldırılarda her gün onlarca sivil hayatını kaybetti yüz binlercesi hayatta kalabilmek için Türkiye sınırına geldi ve kamplara yerleşti. Bu gelişmelerin ardından Türkiye, İdlib Mutabakatı çerçevesinde bölgeye 200 araçlık bir konvoy gönderdi. Ancak bu konvoy beklenmedik bir şekilde rejim güçlerince hedef alındı ve saldırıda 5’i asker 3’ü sivil toplam 8 kişi hayatını kaybetti. Bu hain saldırıda hayatını kaybeden Müslümanlara Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Şimdi Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı başta olmak üzere yöneticilere soruyoruz: Suriye meselesinde ortak olduğunuzu söylediğiniz Rusya’ya haber vermeden Esed güçlerinin bu saldırıyı gerçekleştirmesi mümkün mü? Dostunuz Putin, rejim güçlerinin saldırısına nasıl ve neden onay verdi? Rejim güçlerine misliyle karşılık verdik diyorsunuz, ya peki Putin’e nasıl karşılık vereceksiniz? Uygulanmayan ateşkeslerle, hiçbir geçerliliği olmayan mutabakatlarla, kuşatılmış gözlem noktalarıyla nereye kadar devam edeceksiniz?

Ha birde asıl baş aktör Amerika, bu saldırıyı kınamış, müttefiki olan Türkiye’nin yanında olduğunu söylemiş. Hâlbuki biz çok iyi biliyoruz ki katil rejim güçleri ABD’nin has adamlarıdır. Onlar ABD’nin dediğinden çıkmazlar ve onaylamadığı işleri yapmazlar. Bu halde Esed güçleri bu saldırıyı Amerika’dan habersiz yapmış olabilir mi? Bu saldırıdan ABD ve Rusya’nın bihaber olması düşünülebilir mi? Ve siz tüm bunları bildiğiniz halde onlarla dost ve müttefik olmaya devam ediyorsunuz.

Kıymetli Müslümanlar!

Kavmiyetçilik, ferdiyetçilik, menfaatçilik İslam ümmetine zerk edildiği günden bu yana insanlar kendi menfaatini düşünmekten kardeşlerini düşünemez hale geldi. Filistin kurtulsun ama bana zarar verecekse, rahatımı bozacaksa kurtulmasın, ne hali varsa görsün. Suriyeli Müslümanlar zalim rejimin elinden kurtulsun, soğuk kış şartlarından çadırlarda yaşamasın, ama bana, bize zararları dokunacaksa bizden uzak olsunlar. Müslümanların geneline sirayet etmiş bu anlayış insanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmete yakışmamaktadır. Biz, yüzyıllar boyunca İslam ümmetinin koruyucu kalkanı, İslam’ın bayraktarı olmuş Osmanlı Hilâfet Devletinin silinmez izlerini taşıyoruz. Bizim silinemeyen genlerimizde kardeşlik var, mazluma el uzatma var, zalimin karşısında durmak vardır.

Bizim silinemeyen genlerimizde İslam var. Ve İslam bizden bir olmamızı, tek ümmet olmamızı, tek devlet olmamızı, birbirimizin derdiyle dertlenmemizi istiyor. Müslüman, Allah’ın kendisine bahşettiği İslam nimetiyle düşünen, İslam’ın kendisinden istediği şekilde davranan, hayatına İslam’ın yön verdiği kişidir. İslam’a göre menfaat Allah’ın emirlerini şartsız koşulsuz yerine getirmektir. Yoksa rahat bir hayat sürmek demek değildir. İşte bu nedenle diyoruz ki, Filistin, Filistinlilerin meselesi değildir! Bizim meselemizdir! İdlip, Suriyelilerin meselesi değildir bizim meselemizdir! Bu meselelerin çözümü barış anlaşmalarında, mutabakatlarda değil; askerlerimizin postal seslerindedir!

İslam ümmeti üzerinde şeytani oyunlar oynanırken yapılması gereken tek şey yeniden Hilâfet'i ilan ederek kâfirlerin çizmiş olduğu sınırları kaldırmaktır. İslam ümmetini tek devlet çatısı altında birleştirmektir. Her kim bunu yapar, buna öncülük ederse bilsin ki dünya ve ahirette kazananlardan olacaktır. İşte o zaman Filistin kurtulacak, zalim ve katil diktatörler tek tek devrilecek ve sömürgeci kâfirler topraklarımızdan kovulacaktır. İşte o zaman İslam ümmeti tıpkı eskiden olduğu gibi insanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmet olacaktır.

AİLE KAMPANYASI DEVAM EDİYOR

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun aileleri yıkmaya hatta tamamen ortadan kaldırmaya devam ediyor. Antalya’nın Kepez ilçesinde eşinden boşanan ve hakkında uzaklaştırma kararı verilen Birol Köse bu karara rağmen eski eşinin evine gitti. Aralarında çıkan tartışma sonrasında eski eşini ve 12 yaşındaki kızını öldüren Birol Köse kendisini de vurarak intihar etti. Ailenin küçük oğlu Umut bu vahşete tanıklık etti. İşte bakın bir aile önce yıkıldı sonra da topyekûn yok oldu. Bu sadece bir örnek, bunun gibi her gün kaç aile yıkılıyor, kaç çocuk sahipsiz, yetim ya da öksüz kalıyor bilmiyoruz. Bu laik sistem ilk önce insan olmanın en temel unsurlarını yok etti. Bencil, sadece kendisini düşünen, aile olmanın ne demek olduğunu bilmeyen, aile olmayı öğrenemeyen nesiller yetiştirdi. Sonra, kendi eliyle yıktığı aileyi güya kurtarmak için sözleşmelere imza attı, kanunlar çıkarttı. Lakin bu kanunlar ailede yaşanan yıkımın önüne geçemediği gibi sorunları daha da fazlalaştırdı. Yıkımın üzerine yıkım inşa edildi.

Hizb-ut Tahrir Türkiye olarak, aile kurumunda yaşanan bu yozlaşmaya ve çöküntüye sahih çözümler sunmak için büyük ve uzun soluklu bir kampanya başlattık biliyorsunuz. Bu kampanya kapsamında yapılan programlarda aile kurumunda yaşanan sıkıntıları, sebeplerini ve çözüm yollarını detaylı bir şekilde ortaya koyuyoruz. 26 Ocakta Ankara Köklü Değişim Medya Konferans Salonunda gerçekleştirdiğimiz ilk konferansın ardından 1 Şubat’ta Köklü Değişim Kadın Kolları toplam 10 ilde eş zamanlı konferanslar düzenledi. Yine 2 Şubat Pazar günü İstanbul Pendik’te Aile ve Toplum Konferansı düzenlendi.

Bu programlarda Ailelerimiz “İstanbul Sözleşmesi” ile yıkılmasın diye bu sözleşmenin tehlikesini anlatacağız. Kampanya kapsamında gerçekleştireceğimiz panellerde “6284 sayılı kanun” sebebiyle çocuklarımız yuvasız kalmasın diye bu kanunun değişmesini, yürürlükten kaldırılmasını isteyeceğiz. Biz gençlerimiz ve tüm toplumumuz batıl nizamlar ile ifsat edilmesin diye bu kampanya kapsamında önemli faaliyetler icra edeceğiz. Rabbim kampanya kapsamında yürütülen tüm çalışmaları bereketlendirsin ve bizlere yardımını göndersin inşallah.

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu
04.02.2020

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.