Sosyal Güvenlik Reformuna Karşı Çıkış, İslâmî Akîde'ye Dayalı Olmalıdır
İslâm'da ise böyle bir sosyal güvenlik sistemi yoktur. Çünkü İslâm, insanları çalışan/çalışmayan, emekli/işçi/memur ve benzeri sınıflandırmalara tâbi tutmaz.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) kanununda değişiklik öngören tasarı, iki haftadır Meclis'te görüşülmektedir. Sendikalar ile Hükümet arasındaki gelgitli müzâkerelerin, son anda fiyasko ile sonuçlanmasına rağmen Meclis gündemine getirilen bu tasarı, kabul edilmesi halinde Haziran 2008 itibariyle emeklilik, özlük hakları, iş koşulları ve sağlık güvenceleri konularında birçok değişime neden olacaktır. Gerçekte bu tasarı, Kapitalist sosyal devlet politikasından vazgeçmeye yönelik bir adımdır. Nitekim Kapitalist sistemin geçen asır boyunca Komünizme karşı bir katalizör olarak kullandığı sosyal devlet politikası, insanların gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade belirli imkânlarla kapitalist çarkın dönmesine katkıda bulunmalarını sağlayan bir mekanizmadır. Buna göre devlet, çalışanlara ve belirli toplum kesimlerine birtakım haklar ve imkânlar tanımakta, bunu da belirli şartlara bağlamaktadır. Fakat gerek Soğuk Savaş sonrasında Komünizmin çökmesi sonucu, gerekse sosyal politikaların devletlerin bütçeleri üzerine bindirdiği ağır yükten ötürü, Batılı devletler yavaş yavaş neo-liberal politikalar benimsemeye yönelerek bu kamburdan kurtulma çabasına girdiler.
Dolayısıyla AKP Hükümeti'nin Sosyal Güvenlik Reformu adı altında gündeme getirdiği bu tasarı işte bu küresel eğilimin bir neticesidir ve Hükümet'in kendi başına karar verdiği bir şey değildir. Bilakis bu, IMF'nin, Dünya Bankası'nın ve Avrupa Birliği'nin talepleri ve dayatmaları kapsamında gündeme gelmekte ve bunun, bütçe üzerindeki ağırlığı gerekçe gösterilmektedir. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek şöyle diyordu: "Sosyal güvenlik açığını kapatmak için bu yıl bütçeden 38 milyar YTL takviye ettik. Bu parayla GAP'ı iki kez bitirirdik." Buna rağmen Hükümet, bu reformu ısrarla savunmaya devam etmektedir. Başbakan Erdoğan da Ulusa Sesleniş konuşmasında tasarının maksadını şöyle açıklıyordu: "Sosyal güvenlik sistemimizin çok daha sağlıklı işlemesi, çalışanlarımızın daha yüksek standartlara ulaşması, ekonomimizin bu ağır yükten kurtulması içindir."
İslâm'da ise böyle bir sosyal güvenlik sistemi yoktur. Çünkü İslâm, insanları çalışan/çalışmayan, emekli/işçi/memur ve benzeri sınıflandırmalara tâbi tutmaz. Aksine her insana, onurlu bir yaşama lâyık ve temel ihtiyaçları tümüyle karşılanması gerekli bir insan olarak bakar. Bunun için dini, dili, ırkı, rengi, sosyal konumu ne olursa olsun, her bir insanın saygın bir hayat sürmesini sağlayan bir nizâmın uygulanmasını emreder. Böylece emeklilik, sigorta, sağlık karnesi ve benzeri Kapitalist argümanların hiçbirine ihtiyaç kalmaz. Şu halde Müslümanların bu tür Kapitalist düzenlemelere şiddetle karşı çıkmaları, ancak bu karşı çıkışlarını Kapitalist Küfür sisteminin sahte haklarını ve güvencelerini kaybetme endişesine değil, tüm beşerî Küfür sistemlerini ve bu cümleden Kapitalizmi temelden ve detaydan reddeden İslâmî Akîde'ye dayandırmaları kaçınılmazdır. Bu da ancak mevcut sistem kapsamında yapılan bu değişikliğe karşı çıkmakla yetinmeyi değil, bir bütün olarak sisteme karşı çıkmayı ve yerine hayatın her alanında İslâmî Akîdeyi esas alan Râşidî Hilâfet Devleti'ni kurmak üzere çalışmayı gerektirir.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir Türkiye Resmi Sözcülüğü
PDF'i indirmek için tıklayınız# Râşidî Hilâfet Devleti#Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası#ssk#sgk#AKP#Erdoğan#Türkiye#Hizb*
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!