Toplumsal Çöküntü ve Ekonomik Krizden Başka Bir Marifeti Olmayan Cumhuriyet Müflis Bir Sistemdir
Toplumsal Çöküntü ve Ekonomik Krizden Başka Bir Marifeti Olmayan Cumhuriyet Müflis Bir Sistemdir
Yıllardır çözülemeyen ekonomik krizlerin, yürekleri sızlatan insani krizlerin, her geçen gün artan kaos ortamının, bir türlü bitirilemeyen terör sorununun ve karşı karşıya kalınan toplumsal çöküntünün gölgesinde bu sene de 29 Ekim kutlamaları yapıldı. Dini devletten ayırma ve hayattan uzaklaştırma esasına dayalı laikliğin tatbik edildiği Türkiye Cumhuriyeti, sağlıktan eğitime, güvenlikten üretime, adaletten ahlaka hiçbir alanda bu halka refah, huzur ve yüksek hayat standartları verememiştir. Durum her geçen gün dünü aratacak kadar kötüye gittiği halde, devlet erkânı ve sistem içi aktörler, şatafatlı tören ve konserlerle laik Cumhuriyetin kuruluşunu kutluyorlar, köhne rejimi diri tutmak için yeni Türkiye Yüzyılı ideallerinden söz ediyorlar.
Sömürgeci Batı’dan ithal edilmiş beşer mahsulü küfür nizamlarıyla donatılmış bu devlet mekanizması, devletlerarası düzeniyle, kurumlarıyla, bağlayıcı anlaşmaları ve şantajlarıyla Batı’nın boyunduruğundan bir türlü kurtulamıyor. Temiz toplum ve dindar nesil sloganları atılırken ailelerimiz yok oluyor, gençlerimiz sapkınlık, bağımlılık, ahlaksızlık çukuruna sürükleniyor, kadınlarımız katlediliyor, çocuklarımız kendilerini güvende hissedemiyor. İstatistikler, rakamlar ve öngörüler üzerinden pembe tablolar çizilirken, ekonomik ve finansal krizlerle halkımız gün geçtikçe yoksullaşıyor, insanca yaşam imkânlarından mahrum bırakılıyor. Muazzam faiz ve borç yükü, acımasız vergi uygulamalarıyla dar gelirli kesimlere yükleniyor. Yolsuzluk, hırsızlık, kolay yoldan para kazanma hevesleri toplumun her köşesinde kol geziyor. Hastaneler, okullar, kamu kurumları, yerel yönetimler, sosyal tesisler yetersiz ve kalitesiz hizmetlerden ötürü adeta can çekişiyor. Sanayi sektörleri ithalata bağımlı, tarım ülkenin kendi kendine yeterliliğini sağlamaktan çok uzak, işgücü ve istihdam imkânları dibe vurmuş, beyinlerimiz Batılı ülkelere göç ediyor, kritik seviyenin altına inen doğurganlık oranları sonucu giderek yaşlanıyoruz. Deizm, ateizm, satanizm, LGBT gibi sapkın düşünce ve inançlar özgürlük adı altında giderek yayılırken toplum inancından, dininden, tarihinden ve değerlerinden hızla uzaklaşıyor. Geçmişte nice coğrafyada yüz binlerce Müslüman katledilirken izlemek zorunda bırakıldığımız gibi, bugün de Gazze’de ve Lübnan’da süregelen soykırım ve katliamları naçar bir halde seyrediyoruz. İçerisinde yaşadığımız toplumun ve maruz kaldığımız vahim durumun sadece birkaç örneği bunlar ve bütün bunlar, bugün törenlerle ve güya “coşkuyla” kutlanan Cumhuriyet rejiminin ifrazatları!
101 yıllık geçmişimize bakıldığında geldiğimiz noktanın ileri ve üstün bir seviye olduğunu, gelişmiş ve müreffeh bir ülke haline geldiğimizi, huzurlu, mutlu ve istikrarlı bir toplum olduğumuzu, dirayetli, azametli ve mazlumun sığınağı olan lider bir devlete kavuştuğumuzu kim iddia edebilir? Bu bir devlet ve sistem meselesi değil, hükümetler ve liderler meselesi diyenler, bugüne kadar iktidara gelenlerin ülkeyi nihayetinde getirdikleri durumu neyle izah edebilir?
Cumhuriyet, Osmanlı Hilafet Devleti’nin enkazı üzerine kurulmuş bir ulus devlet niteliğiyle, Batılı sömürgecilik sisteminin İslam’ın geri dönüşünü engellemek ve Müslümanlara gün yüzü göstermemek için başımıza diktikleri sistemin adıdır. Kaygan zemine inşa edilmiş, kolonları kesilmiş, ağır hasar almış bu köhne binaya zorla oturtulmuş bu milletin huzur, güven ve refah bulması beklenemez. Fakat ümidimiz kırılmasın. Allah’ın vaadi ve Rasûlü’nün müjdesi haktır. Zulüm asla ilelebet payidar olamaz. Her gecenin bir sabahı, her batan güneşin bir şafağı vardır. İşte o şafak İslam’dır, İslam’ın devleti olan Hilafet’tir.
اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُۜ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَر۪يبٍ “Onlara vâdolunan zaman, sabah vaktidir. Sabah da yakın değil midir?” [Hûd 81]
ALLAH razı olsun