Yahudi Varlığı İle Normalleşenler İçin Dünyada Zillet Ahirette İse Azap Vardır

BASIN AÇIKLAMALARI

Yahudi Varlığı İle Normalleşenler İçin Dünyada Zillet Ahirette İse Azap Vardır

Bugün normalleşme adına “İsrail”e verilen tavizler Türkiye yöneticileri nezdinde ona meşruiyet kazandırabilir ama bu adımlar işgalci varlığı ne Allah katında ne de kulları nezdinde bir meşruiyet kazandırmayacaktır. Başımızdaki yöneticilerin aldıkları kararlar ve attıkları adımlar bu gerçeği asla değiştirmeyecektir. Yaptıkları kendileri için dünyada zillet ve hezimet, ahirette ise Allah’ın azabı ve gazabına uğratılmaktır.

Yahudi Varlığı İle Normalleşenler İçin Dünyada Zillet Ahirette İse Azap Vardır

Türkiye ile işgalci Yahudi varlığı arasında geçen yıldan bu yana devam eden “normalleşme” sürecinin adımlarından biri olarak karşılıklı büyükelçi atama kararı alındığı açıklandı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Türkiye olarak Tel Aviv'e büyükelçi atama kararı aldık. Büyükelçilerin atanması, Filistin ve Kudüs’e ilişkin mesajlarımızın doğrudan İsrail tarafına iletilmesi açısından da önemli olacaktır" derken, İsrail ile normalleşmenin Filistin davasından vazgeçme anlamına gelmediğini vurgulama ihtiyacı hissetti.

Kurulduğu günden bu yana Yahudi varlığı ile Türkiye arasındaki ilişkilere bakıldığında, sözlükteki en alçaltıcı kelimelerle dahi ifadesi mümkün olmayan olayların yaşandığı herkes tarafından görülür. Son on yılda yaşanan hadiseler bile tek başına bu zilleti ifade etmeye yeter. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göstermelik “one minute” çıkışından sonra verilen tavizler, Türkiye Büyükelçisi’nin alçak koltuğa oturtulması, Yahudi yerleşimcilerin eşkıyalığı, Mescid-i Aksa’nın Müslümanlara kapatılması ve Kudüs’ün sözde başkent ilan edilmesi karşısında Türkiye’nin utanç verici tutumu ve yaptığı göstermelik kınama açıklamaları buna örnektir. Mavi Marmara davasından vazgeçilmesi karşılığında Türkiye’den özür dilenmesi, ailelere tazminat ödenmesi ve Gazze ambargosunun kaldırılması şart koşulmuştu. Ancak dönemin ABD Başkanı Obama’nın Netenyahu’ya güya sözlü olarak özür dilettiği söylendi ve konunun üstü kapatıldı. Tazminat ödenecek denildi ama şehitlerimizin kanına karşılık işgalci varlığın adeta hibe gibi verdiği üç kuruş para devlet kanalı ile değil sivil toplum kuruluşları üzerinden ailelere gönderildi. Mavi Marmara şehitlerinin kanı işgalci varlığın yardım parası gibi gönderdiği üç kuruşa satıldı. Gazze ambargosunun kaldırılması şöyle dursun, Gazze bombardımanlarla yıkılırken Türkiye yöneticileri “İsrail” ile normalleşmenin faydalarından bahsettiler. 2018’de ABD’nin Kudüs’ü Yahudi varlığının başkenti ilan edip büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması sonrası çıkan olaylarda Müslümanların katledilmesine tepki olarak Büyükelçilik düzeyinde askıya alınan ilişkiler bugün normale dönüyor. Tel Aviv’e Türk Büyükelçinin atanması kararlaştırılıyor. İşgalci varlık bugüne kadar tek bir geri adım atmadığı halde ilişkiler tekrar nasıl “normalleştirilebiliyor”? Hemde “İsrail” daha çok azgınlaştığı ve küstahlaştığı halde. Siyasi iflas, ekonomik yıkım, diplomatik omurgasızlık ve ahlaktan yoksunluk Yahudi varlığından medet uman Türkiye’yi bir kez daha zillete mahkûm etti. Müslüman halklar nezdinde değerini ve itibarını yerle bir etti.

Yahudi varlığı, Filistin’de bir insanın kılına dahi dokunmasaydı, İslam’ın ve Müslümanların mukaddesatına el uzatmasaydı, orayı dünyanın en müreffeh toprağı haline getirseydi dahi onunla normalleşmek asla kabul edilemezdi. Müslümanların muhlis orduları eliyle haritadan silininceye kadar onunla savaşmak gerekirdi. Normal olan, Müslümanların bağrına saplanmış bir hançer gibi varlığını sürdüren Batı türemesi işgalci varlık ile tüm ilişkilere son verilmesi ve bir an evvel ortadan kaldırmak için orduların harekete geçirilmesidir. Bugün normalleşme adına “İsrail”e verilen tavizler Türkiye yöneticileri nezdinde ona meşruiyet kazandırabilir ama bu adımlar işgalci varlığı ne Allah katında ne de kulları nezdinde bir meşruiyet kazandırmayacaktır. Başımızdaki yöneticilerin aldıkları kararlar ve attıkları adımlar bu gerçeği asla değiştirmeyecektir. Yaptıkları kendileri için dünyada zillet ve hezimet, ahirette ise Allah’ın azabı ve gazabına uğratılmaktır.

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْاَخْسَر۪ينَ اَعْمَالًاۜ ، اَلَّذ۪ينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.[Kehf 103-104]

PDF'i indirmek için tıklayınız

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.