HAFTALIK GÜNDEM DEĞERLENDİRME

Yahudiler İle Gizli Ve Açık Dost Olan Ülkelerin BEA’yı Kınamalarına Şaşırdık

Evet, Yahudi varlığı İsrail ile masaya oturmak Kudüs’ü fetheden Ömer bin Hattap’a, Kudüs’ü Haçlı ordulardan geri alan Selahaddin Eyyübi’ye, dökülen kanlara, verilen canlara ihanettir. Bununla birlikte O’na karşı gibi gözüküp perde arkasından el uzatmak da aynı şekilde ihanettir. İki ihanet arasında hiçbir fark yoktur.

HAZİNE VE MALİYE BAKANI’NIN AÇIKLAMALARI AÇIKÇA HALKLA ALAY ETMEKTİR

Her hafta ekonomik krizi gündem toplantımızın sonuna bırakıyorduk, ama bu hafta toplantımıza ekonomi ile başlamak istiyorum. Her ne kadar yöneticiler, Cumhurbaşkanı ev bakanlar ekonomik krizi tali gündemler ile örtmeye kapatmaya çalışsalar da artık mızrak çuvala sığmıyor. Halkın en büyük gündemi, ekonomi… Tabi durum böyle olunca, döviz kurlarındaki artış ve kötü giden ekonomi sebebiyle halkı teskin etmek, rahatlatmak gerekiyordu. Hazine ve Maliye Bakanı’da geçenlerde CNN Türk kanalına konuk oldu. Berat Albayrak’ın rakamlar ile halkı nasıl kandırdığını, ekonomiyi nasıl iyi gösterdiğini biliyorduk ama bakan bu programda çıtayı daha da yükseltti. Adeta Ahmet Hakan’ın gözünün içine baka baka vatandaş ile dalga geçti. Ahmet Hakan “Dolar yükselince telaşlanıyoruz, endişelenmeli miyiz efendim?” diye sordu. Bu soruya ne cevap versin bakan? “Dolarla mı maaş alıyorsunuz, dolar borcunuz mu var?” O zaman endişelenmeye gerek yok. Allah aşkına biz bu cevabı bakanın saflığına mı yazacağız, cehaletine mi yazacağız yoksa kibrine mi, pişkinliğine mi? Türk Lirasının dolar karşısında her geçen gün değer kaybettiği bir dönemde ekonominin başındaki bakan kalkıp diyor ki “dolarla mı maaş alıyorsunuz?”

Sayın bakan insanlar dolarla maaş alamadıkları için, maaşlarını TL olarak aldıkları için endişeleniyorlar zaten. Ay sonu ellerine aldıkları maaşı daha ceplerine koyamadan değer kaybediyor Türk Lirası. Zaten sorun bu, sorun Türk Lirasının döviz karşısında değer kaybetmesidir, erimesidir. Ama bunu karşınızda size sorabilecek bir gazeteci yok ki! Siz ne zaman suya, eklektiğe, doğalgaza, akaryakıta vs. diğer ürünlere zam yapsanız bunun gerekçesi olarak hep doların artmasını göstermediniz mi? Gösterdiniz! Ekonomi ile alakalı işler ne zaman kötüye gitse, dış güçlerin dolar saldırısı demediniz mi? Dediniz! Neredeyse ülkenin tüm dış ticareti dolar üzerinden yapılmaktayken, ithalat, ihracat ve hammadde fiyatları dolara endeksliyken siz hangi mantıkla dolarla mı maaş alıyorsunuz diyebiliyorsunuz Allah aşkına. Bu düpedüz bir aldatmadır, bu düpedüz bir kandırmadır, bu halkı açıkça alaya almaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

Hazine ve Maliye Bakanı’nın kaçıncı güven sarsıcı açıklaması bu bilmiyorum. Türkiye’de başta muhalefet olmak üzere tüm kesimler ekonomik krizlerin ve sorunların kaynağının Maliye Bakanı’nın beceriksizliğinden kaynaklandığında ısrarcılar. Peki, içinde bulunduğumuz bu ekonomik sorun, bu krizin asıl sebebi sadece bakan mı yoksa bir sistem sorunu mu var? Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görevi, Maliye ve ekonomi ile alakalı politikaların hazırlanmasına yardımcı olmaktır. Devletin hesaplarını tutmak, ülkenin sermaye akımları ile ilgili genel düzenlemeleri yapmak, gelir ve gider işlemlerine ait olan mevzuatın hazırlanmasına yardımcı olmaktır. Yani Maliye Bakanı mevcut kapitalist sistemde idarecilerden bir idarecidir, kapitalist çarktan bir parçadır. Maliye Bakanlığı kapitalizmin açtığı krizi çözemez, çözmek için adım atamaz sadece en az zayiatla krizi atlatmak için sağdan soldan borç para bulur. Halkın sırtına yüklenecek yeni vergileri uygulamaya koyar.

Dolayısıyla şuan içinde bulunduğumuz ekonomik sorun, bir bakanın ya da bir bakanlığın çok daha ötesinde büyük bir sorunudur, yani sorun bir sistem sorunudur. Bugün, Türkiye’nin uygulamış olduğu ekonomik politika, kapitalist ekonomik sistemdir. Bu sistemin temelinde ise sömürü düzeni vardır. İdeolojik devletlerin, gerek ekonomi, gerekse askeri güç kullanarak tüm Dünya’yı sömürdükleri düzenin adıdır kapitalizm. Ve bu kapitalizm sömürü çarkını öyle bir kurmuş ki, hangi kanun belirlenirse belirlensin kazanan hep sermayedarlar ve yöneticiler oluyor. Bir tarafta servetlerine servet katan zenginler ve yöneticiler, diğer tarafta ise bu yükü zamlar ve vergiler ile çekmeye mahkûm edilen halk.

Geriye dönüp bir bakalım, neredeyse bir asırdır yaşanan bütün ekonomik krizlerde hep aynı gerekçeler var. Çok eskilere gitmeye gerek yok 94 krizini hatırlayalım, 2001, 2008 ve 2018 krizlerini hatırlayalım. Hepsinde kapitalist ekonomik nizama bağlı ve dolara bağımlı ekonomik politikalar yürütüldü ama hiçbirine çözüm bulunamadı. Öyleyse sayın bakan, kelime oyunları ile halkı kandırmaktan artık vazgeçin, işinize geldiği zaman doları suçlayıp işinize gelmediğinde dolarla işimiz yokmuş havası estirmeyin. Gerek doların, gerek faizin, gerek enflasyonun ve diğer tüm iktisadi sorunların tek nedeni kapitalizm ve onun iktisat sistemdir.

Neredeyse her hafta tekrar eder olduk, ama yine söyleyeceğiz. Tüm bunların tek çözümü Şeri Hükümlere dayalı İslam Nizamı ve onun iktisat sistemidir.

JOE BIDEN’IN AÇIKLAMALARI

Türkiye’nin en önemli gündemi olan ekonomik krizi kapatmak için her hafta yeni yeni siyasi politik gündemler ile halk meşgul ediliyor. Bu bazen partiler içi ihtilaflar üzerinden yapılıyor, Muharrem İnce’nin başlatacağı harekât gibi, ya da efendim Meral Akşener’e yapılan çağrılar gibi. Bazen de uluslararası gündem ile dış siyaset üzerinden yapılıyor, Oruç Reis gemisinin Navtex ilan etmesi gibi ya da son haftanın en sıcak gündemi olan Biden’in açıklamaları gibi. Obama döneminde Başkan yardımcısı olan ve kasım ayında yapılacak Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı olan Joe Biden’ın yaptığı açıklamalar ile Türkiye gündemi şu an çalkalanıyor. Joe Biden’in Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında 2019 Aralık ayında sarf ettiği sözlere hem iktidar hem muhalefet güya çok tepki gösterdiler.

Biden ne dedi? “Türkiye’deki muhalefet ile doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle bunu yapabiliriz." dedi. Biden’ın yaklaşık 7 ay önce sarf ettiği Türkiye’yi aşağılayıcı bu küstah sözlerin o gün için medyada hiç yer bulmaması, siyasilerin bu sözlere karşı o gün hiçbir tepki vermemesi gerçekten çok düşündürücüdür. Bu durum Türkiye’deki partilerin ve siyasetçilerin, Müslüman Türkiye halkının itibarını hiç mi hiç düşünmediklerini, sadece kendi siyasi geleceklerini düşündüklerini gösteriyor. Neden mi? Çünkü eğer ki bu siyasetçilerde azıcık samimiyet olsaydı, küstah açıklamaları yapan Biden’e 7 ay önce daha bu sözleri söylediğinde ağzının payını verirlerdi. Ama onlar bunu beklettiler, siyasi gelecekleri için bu aşağılayıcı açıklamadan bile medet umdular.

Kıymetli Müslümanlar

Bize göre bu sözlerin ne zaman söylendiği hiç önemli değildir. Önemli olan bu adamın hatta bu adamların ne söylediğidir. Bu küstah sözleri nasıl söyleyebildikleridir. Önemli olan bu adamların Türkiye yöneticilerine karşı kullandıkları üsluptur. Bu küstahlar adeta efendinin kölesine kullandığı üslubu kullanıyorlar. Bu arada sadece Biden konuşmuyor ki, Trump’ta konuşuyor, o da Türkiye’yi ve yöneticileri daha önce defalarca kez aşağıladı, hala aşağılıyor. Biden’in bu açıklamaları Türkiye’de gündem olunca Trump devreye girdi. ABD’de başkanlık seçimleri var ya iktidara geldiğinde Türkiye’de kiminle çalışacağını Trump’da bugünden hesap ediyor.

Ne diyor Trump? “Dünya liderleri beni arayıp Erdoğan’ı aramamı rica ediyorlar” diyor. Neden beni arıyorlar, çünkü Erdoğan ile ben iyi anlaşabiliyorum, “o beni dinliyor” diyor. Diğer ülkelerin liderleri de zaten böyle diyorlarmış Trump’a, “Erdoğan’ın tek dinleyeceği kişi sensin” diyorlarmış. Bu bile tek başına bir aşağılama değil mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan neden Amerikan Başkanı Trump’ın sözlerini dinler? ABD’nin küstah Başkanı Trump, Erdoğan hakkında bu şekilde nasıl konuşabilir? Cumhurbaşkanı’nın buna bir cevabı olmayacak mı? Dolayısıyla kıymetli Müslümanlar al birini vur ötekine, iktidarı da aynı muhalefeti de aynı. Amerikan Başkanlık seçimleri için birbiri ile yarışan kâfirler; Biden ile Trump Türkiyeli yöneticileri aşağılayarak seçim kampanyası yürütüyorlar. Bizimkilerde utanmadan bu aşağılanmaları Türkiye’deki seçimler için kullanıyorlar.

Evet, Sayın yöneticiler!

Sömürgeci kâfirlerin Hilafet yıkıldıktan sonra kurulan devletçiklere karşı aldığı tavır işte tam da budur. Tavırları, sözleri, beden dilleri, sanki müstemleke valisi ile konuşur gibiler. Oturup kalkmanıza, hangi silahı alıp almayacağınıza, kiminle dost olup olmayacağınıza, ticareti kiminle yapacağınıza, neyi üreteceğinize kadar her şeyi onlar belirliyor. Kendi çıkarlarına aykırı davranan bir ülkeyi dize getirmek için ambargo uyguladıklarında, onların vilayeti gibi aynen uyguluyorsunuz. Onlar birine terörist dediğinde sizde hemen gecikmeden ona terörist diyorsunuz. Ama yıllardır ABD’ye PYD/YPG için terörist dedirtemiyorsunuz. Kore’ye, Afganistan’a, Afrika’ya asker lazım deyince gönderiyorsunuz, NATO ile birlikte İslam beldelerinin işgaline ortak oluyorsunuz. Onların bozuk batıl nizamı olan laik, demokratik düzeni koruyor kolluyorsunuz, üzerine bir de azar işitiyorsunuz. nca üstün hizmetinize rağmen aşağılanıp, alaya alınıyorsunuz. Bu aşağılamaya karşı yüzünüz kızarması gerekirken hiç utanmadan üstüne “dost ve müttefikiz” diyorsunuz. Siz bu saydıklarımızdan kâfirlerin sizi maşa gibi kullanmasından hiç rahatsız olmuyorsunuz da, bu hakikati açıkça beyan ettiklerinde mi rahatsız oluyorsunuz? Sizi aşağılarken kullandıkları dil o çok sevdiğiniz diplomatik dil olmayınca mı rahatsız oluyorsunuz? Söylenenleri iki gün sonra unutup yeniden dostum Trump, aziz dostum Putin demeye devam ediyorsunuz. Aradığınız izzet ve şeref ise, izzet de şeref de Allah’ın yanındadır, Trump’ın ya da Biden’in yanında değil. Yok, aradığınız azıcık bir dünya menfaati ve makam ise aşağılık kâfirlerin küstah sözlerine razı olacaksınız.

BEA “İSRAİL” ANLAŞMASI

Geçtiğimiz Perşembe günü tarihi bir ihanete şahit olduk. İngilizlerin kendilerine devlet bahşettiği kabilelerden Birleşik Arap Emirlikleri Yahudi varlığı işgalci “İsrail” ile normalleşmek için bir anlaşma imzaladı. Bundan sonra kabile devleti Birleşik Arap Emirlikleri ile Yahudi varlığı İsrail arasında tüm ilişkiler normalleşecek. Yani karşılıklı büyükelçilikler açılacak, ticari ilişkiler başlayacak vs. Bu gelişmeye şaşırdık mı? Hayır şaşırmadık! Zira biz biliyoruz ki İslam beldelerine çöreklenmiş yöneticiler kendi kararlarını kendileri verecek kadar bağımsız bir iradeye sahip değiller. Efendileri emreder onlar uygular! Karşılığında da sahip oldukları koltuklarda bir müddet daha otururlar! Ne zaman işleri biter işte o zaman çöpe atılırlar! Bizi şaşırtan Birleşik Arap Emirlikleri olmadı aslında. Biz işgalci Yahudi varlığı ile her türlü diplomatik ilişkiyi, ticari faaliyeti el altından sürdüren, ona düşman gibi gözüküp gerçekte onun varlığını koruyan ülkelerin yöneticilerinin Birleşik Arap Emirlikleri’ni kınamalarına şaşırdık.

Evet, Yahudi varlığı İsrail ile masaya oturmak Kudüs’ü fetheden Ömer bin Hattap’a, Kudüs’ü Haçlı ordulardan geri alan Selahaddin Eyyübi’ye, dökülen kanlara, verilen canlara ihanettir. Bununla birlikte O’na karşı gibi gözüküp perde arkasından el uzatmak da aynı şekilde ihanettir. İki ihanet arasında hiçbir fark yoktur. Sözde Filistin Devletinin başında bulunan ve yıllardır Yahudi varlığı ile el sıkışmak için fırsat bekleyen, işgalciler tarafından muhatap kabul edildiğinde buna sevinen ve gururlanan, Mahmud Abbas; "Bu anlaşma Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya ve Filistin'in mücadelesine ihanettir” diyerek kendi ihanetini örteceğini mi sanıyor? Yıllardır “İsrail haritadan silinmelidir” diyerek Müslümanların kalplerini çalan, gözlerini kör eden İran; “Anlaşma büyük bir hata ve ihanettir” diyerek kendi ihanetini ve Yahudi varlığının gizli muhafızı olduğunu gizleyeceğini mi sanıyor? Daha Mavi Marmara’nın hesabını dahi soramayan Türkiye; "BAE'nin bu riyakâr davranışını tarih de bölge halklarının vicdanı da unutmayacak ve asla affetmeyecektir." diyerek gerçekte işgalci Yahudi Varlığı ile yaptığı ticari ve askeri anlaşmaları gizleyeceğini mi sanıyor?

Kıymetli Müslümanlar!

Her şey ayın 14’ü gibi açık, Müslümanlar her şeyi görüyor, kim hain kim emin biliyor, Müslümanlar ihanet içerisindeki liderlerin maskelerini düşürecek inşallah… Amerikan Başkanı Trump bu ihanet anlaşmasına öylesine sevindi ki “Artık buz kırıldı” diye twit attı. Fazla sevinme küstah Trump!  Bu anlaşmayla bir şeylerin kırıldığı muhakkak! Ancak bu kırılan İslam ümmeti ile Yahudi varlığı arasındaki buzlar değil. Kırılan Ümmetin yöneticilere olan güvenidir. Allah Subhanehu veTeala bu hainlerin attığı her adımı ayaklarına dolayacaktır! En sonunda da ümmetin karşısında diz çöküp yaptıklarından af dileyecekler. İslam ümmeti ile Yahudi varlığı arasındaki düşmanlık öyle basit bir anlaşmayla kırılacak cinsten düşmanlık değildir. Onlarla bizim düşmanlığımız sizin hazırladığınız planlarla değil; ancak ve ancak Allah Rasulunun belirttiği şekilde noktalanacaktır. 

Allah Rasulu Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır! Müslümanlar onları öldürecekler. Hatta Yahudiler, kaçarak ağaçlar ve taşlar arkasına saklanacaklar. Taş ve ağaç şöyle seslenecek : -Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, benim arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.  Ancak Garkad ağacı müstesnadır. O, Yahudilerin ağaçlarındandır." (Buhari-Müslim)

Rasulullah’ın bu hadisinden sonra diyoruz ki: Gizli ve aşikâr hainler elbet bir bir devrilecektir! İslam ümmeti kendi liderine Raşid bir Halifeye kavuştuğunda Yahudi varlığı “İsrail” ile birlikte onun dostları da elbet hesap verecektir!

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

18 Ağustos 2020

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.