Ey Faziletli Âlimler! İzzetimizi Yeniden Kazandıracak Râşidî Hilâfet İçin Çalışma Vakti Gelmedi mi?

BASIN AÇIKLAMALARI

Ey Faziletli Âlimler! İzzetimizi Yeniden Kazandıracak Râşidî Hilâfet İçin Çalışma Vakti Gelmedi mi?

Şüphesiz bir meselenin asli çözümü, onu ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Dolayısıyla Müslümanları düştükleri zilletten, zayıflıktan, fakirlikten ve sömürülmekten kurtarmanın tek yolu, yeniden Nübüvvet Minhacı üzere Râşidî Hilâfet’i kurmaktır.

İslâm ümmetinin tarih sayfaları zaferler ve izzetli günlerle doludur. Müslümanlar Hilâfet Devleti ile öyle izzetliydiler ki, Halife bir söz söylediğinde dünyanın diğer ucundan duyulur, bir ferman buyurduğunda kâfirlerin yüreklerine korku salardı. Dolayısıyla Müslümanlar halifeleri varken dünyanın efendisi ve hayrın öncüleriydiler. Tarihler Hicri 28 Recep 1342 /Miladi 3 Mart 1924’ü gösterdiğinde sömürgeci kâfirler ve yerli işbirlikçiler ile birlikte Hilâfet’i kaldırdılar. Böylece izzet yerini zillete terk etmiş, İslâm ümmeti dininden uzaklaştırılmış, siyasi iradesini, askeri gücünü, ekonomik değerini ve stratejik önemini kaybetmiştir.

Şüphesiz bir meselenin asli çözümü, onu ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Dolayısıyla Müslümanları düştükleri zilletten, zayıflıktan, fakirlikten ve sömürülmekten kurtarmanın tek yolu, yeniden Nübüvvet Minhacı üzere Râşidî Hilâfet’i kurmaktır. Bu her Müslüman için önemli ve ulvi bir görevdir. Ancak Nebilerin varisleri olan âlimlerin görevleri daha da önemlidir.

Ey Faziletli Âlimler! İslam’ın hayatın her alanını kuşatan bir din olduğunu en iyi bilenler sizlersiniz. İslam sadece ahlak ve ibadet dini değildir. Bilakis hayatın tamamına yönelik hükümler içeren bir hayat nizamıdır. Sizler de pekâlâ biliyorsunuz ki Hilâfet Devleti olmadıkça İslâm kâmil olarak tatbik edilemez, İslâm sancağı âleme taşınamaz ve İslâm’ın değerleri korunamaz. Yine iyi biliyorsunuz ki Hilâfet, diğer farzların da kendisine dayandığı bir farzdır. O farzların tacıdır. Böylesine önemli bir farzın edasından Müslümanların tamamı sorumludur. Ancak âlimler; Allah’tan hakkıyla korkmaya en layık olmaları hasebiyle daha çok sorumludurlar.

Ey Basiretli Âlimler! Fakültelerde, medreselerde, dernek ve vakıflarda öğrettiğiniz fıkhi bilgiler nerede uygulanacak? Namazdan hacca, zekâttan mirasa, kısastan diyete, iktisattan siyasete kadar hayatın her bir anına yönelik Allah’ın emir ve nehiylerini nerede uygulayacaksınız? Söyler misiniz İslam sadece ruhani ve soyut bir din midir? Sadece kişi ile Rabbi arasındaki maneviyat mıdır? Öyle olmadığını sizler çok iyi biliyorsunuz. Öyleyse Allah’ın emir ve nehiylerini uygulayacak bir devletin yani Hilâfet’in farz olduğunu talebelerinize anlatmayacak mısınız? Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in mirası olan kürsülerden Hilâfet için çağrılarda bulunmayacak mısınız? Ümmetin sömürgecilerin zulmünden, Batı’nın zehirli fikirlerinden ve necis sistemlerinden kurtarılmasının tek yolunun Hilâfeti ikame etmekten geçtiğini haykırmayacak mısınız?

Ey Âlimler! Sizler; karanlığı aydınlatacak kandillersiniz! Sizler sömürgeci kâfirlerin zehirli fikir ve düşüncelerine karşı ümmetin panzehirlerisiniz! Sizler İslâm’ın safiyetinin koruyucu kimyalarısınız! O halde herkesin sessizliğe büründüğü bir zaman diliminde sizler zulme seyirci kalamazsınız! Şimdi üzerinize düşen önemli görevi üstlenme zamanıdır. Şimdi Hilâfetsiz yüz yıl yeter artık deme vaktidir! Ey Müslümanlar Hilafeti yeniden kurun diye haykırma vaktidir! Varisi olduğunuz Risaletin hakkını verme vaktidir. Şimdi âlimin şanından olan hakkı haykırma ve hakkı tutup kaldırma vaktidir!

PDF'i indirmek için tıklayınız

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Yorumunuz başarıyla gönderildi. Editör onayından geçtikten sonra sayfada yayınlanacaktır.
Yorumunuz iletilirken bir hatayla karşılaşıldı. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.